İçeriğe geç

Aşka Uyanmak Kitap Alıntıları – Ahmed Günbay Yıldız

Ahmed Günbay Yıldız kitaplarından Aşka Uyanmak kitap alıntıları sizlerle…

Aşka Uyanmak Kitap Alıntıları

&“&”

Tek taraflı olan sevgiler yeşermez.
İnsan kendini sorgulayıp kendini tanımalı önce. Noktasını bulup kendisini yine kendi elleriyle yeniden inşa etmeli..
Müşahhaslaşan aşklara nefisler hakimdir.
Gördüğü her güzel yüze nefsiyle bağlanan insan, yakınlık duygularını aşk zannediyor sadece.
Aşk, duygularda kaldıkça kutsallaşmakta.
Bir şeyin kıvancını üzerinde taşımak istiyorsan, kendi yeteneklerini kullanarak eserler bırakmalısın.
Dünyaları bedenleriyle sınırlı olarak yaşayan insanlar, yaşadıkları hayatla, hiçbir iz bırakmadan, yine vücutlarıyla birlikte yok olup giderler.
Biten her umut hayatın sonu değildir hiçbir zaman.
Yalan, düşüncenin katrana bulandığı anlarda doğar.
Istırab olmadan sevinç, kin olmadan sevgi, çirkini tanımadan güzelin kıymeti bilinir mi hiç?
Kendi yalnızlıklarından ve kendi bunalımlarından haberdar olmayan insanların oluşturduğu bir toplumda yaşıyoruz.
Aşk bir fazilettir. Feragattir. Berrak, katıksız, lekesiz, art niyetsiz bir hulusa ermektir. Bütünleşmek, ondan bir parça haline gelebilmenin vuslat çırpınışlarıdır…
Yalnız kalmaktan, terk edilmekten korkuyorum. Vehmimi körükleyen, duygularımı tahakkümü altına alan şey sadece seni yitirmemden de değil. Onda ihanetin ürpertieri var.
Hristiyanlara ve Yahudilere bakın. Sofralı duasız, kilisesiz, havrasız, maneviyatsız, bir edebiyata rastladığınız oldu mu hiç? Onlar inancını anlatırken ilerici, biz neden gericiyiz? Hiç sebebini araştırmak zahmetinde oldunuz mu?
…yaşadığımız ülke, derin bir sessizliğin ülkesi
hâlâ. Feryadını duyuramayanların çoğunlukta olduğu bir ülke.
İnanmazmış.
Ya aşka !
Ona da inanmaz mısın ?
İyi ve kötü birbirine karıştı.."
Neden bilmem efkâr bastı her yeri?
Diyorum, yeniden başlasam aşka.
O bitip tükenmek bilmeyen gecenin zift gibi kuşatan örtüsü sarmıştı ruhunu..
Sükût sadece bir kaçış, kendisini gizlemesi için insanların giydiği sevimsiz bir zırh, sükût sadece düşüncenin posası.
Çiçeği dalında, kuşu yuvasında ve hür uçuşunda, balıkları mekan edindikleri zengin sularda sevmeli insan
Fakat yaşadığımız ülke, derin bir sessizliğin ülkesi hâlâ, feryadını duyurmayanların çoğunlukta olduğu bir toplum.
Geceler işkence, geceler azap,
Döküyor geceler ruhuma kezzap.
Çöldeki vahaya benzeyen ışık,
Çek beni katranın zifirinden artık.
Geçmişimde, kalan hatıralarımın sindiği bütün yapraklar takvimden birer birer acımasız biçimde düşmüş ve kopan kasırgaların önünde sürüklenip gitmiş..
Maziyi tahrif eden hafızama küskünüm.
Acılar müşterek, lakin dünya sebepler dünyası.
Duygular, ürkek kelimelere benzer. Çoğu kere küçük bir olumsuzluk, onları bitirmeye mecalsiz bırakıp hırpalamaya, hatta öldürmeye yeter de artardı bile.
Sevda susuzluğu çeken bahçemde ümit çiçeklerim birer birer kuruyup yapraklarını döktü. Onları,hislerimin sağanaklarıyla ıslatıp hayata dönmelerini arzuladımsa da nafile.
Izdırap olmadan sevinç, kin olmadan sevgi hissedilir mi, çirkini tanımadan güzelin kıymeti bilinir mi hiç?
Kendi yalnızlıklarından ve kendi bunalımlarından haberdar olmayan insanların oluşturduğu bir toplumda yaşıyoruz..
Unutma,zaman olgunlaştırır insanı.
Evet,insan kendini sorgulayıp kendisini tanımalı önce.Noksanlarını bulup kendisini yine kendi elleriyle yeniden yaratılıştaki esasa göre inşa etmeli…"
Ama bir gün mutlaka yakalayacağım onu.
İşte o zaman o boşluk benim eserim olacak."
Insan dünyaya geldiğinde tertemiz,lekesiz bir sayfa.O sayfayı yaşadığı hayatla dolduracak.
Koştum, koştum dizlerimin bağı çözülürcesine koştum.
Bir de baktım, “Gel” diyen elleriyle “Git” diyor. Şaştım. Kurudum kaldım. O anda şefkat ve merhamet dile geldi:
Kendine gel! Heyhat başka şeylere koşmaktan o kadar yorulmuştum ki, kendime gelecek mecalim yoktu
Izdırap olmadan sevinç, kin olmadan sevgi hissedilir mi?"
Gecenin sessizliğini insafsızca hiç acımadan yırtan, onu inciten bir ses geldi mi kulaklarına?"
Çağa hançer vuran kor düşüncemi,
Deliller getir de, yor düşüncemi.
Karanlığı Delen, ışık Ben nedir,
Yeter, insaf eyle sor düşüncemi.
,
Bütün sevgileri atıp içimden.
Varlığımı yalnız &‘O’na verdim ben
El verir ki birgün bana derinden.
Ta derinden birgün bana "gel" desin."
,
Lisanımın seslenişi yeterli değil mi sence?
,
Sen yiğit adamsın, böyle basit adamlarla dostluk kurmuş olamazsın. Nişanlıma beni kötülemiş.
yiğitlik ayvazın nam köroğlu&”nun.
,
Fare gül bahçesinde işkence çeker, bülbülse,
lağım içinde kahrından ölür. Özünü ara bence
ve daha sonra uyanmalısın aşka.
,
Sen o düşüncenin insanısın.
Herkes benimsediği yerlerde bulunur genellikle
,
Herkes yaşadığı hayatı, kafasında yer eden bir gaye üzerine bine eder.
,
Yollarınız çok ayrı.
Uçurumlanmış fikirlerin insanlarısınız.
..
Hatta, inkarcılık, isyan bile. İnsan birşeyden korktuğu onu anlamadığı anlarda kendisine başka bir sığınak, başa bir yöneliş, değişik bir istikamet arar.
Tıpkı şu korkaklar ve kaçaklar çağının, gerçeklerden ürperti duyan sahte aydınlar gibi.
,
Ben kurallara inanmam. Birtakım kemikleşmiş safsatalardır kurallar. İnsan hayatının önüne sebepsiz bırakılan engellerden iberet onlar.
..
Düşünce, inanç ve sevgi.Kuşkularla, zıtlıklarla, tezatlarıyla ve gerçekleriyle bir bütün.

Toplumların en dehşetli hastalıkları, reçeteyi hiçe sayıp etrafımızdaki sahteliklere kolayca uzlaşabilmekten ileri gelmekte.

Çağa hançer vuran kor düşüncemi,
Deliller getir de, yor düşüncemi.

Karanlığı delen, ışık bendedir,
Yeter, insaf eyle sor düşüncemi.
….

,
Aşk, ulaştıkça fire veren bir duygu.
Aşk, duygularda kaldıkça kutsallaşmakta.

Mahremiyeti bozulunca duyguların insan çok şeyini kaybettiğini hisseder.

,
Sen sadece kendine kukla bir aşık arıyorsun.
… güzellikte geçicidir. Sonra, yanında bulamadığın anlarda, yılların senden çalıp götürdüğü o emanetlerin yitirildiğini, başkalarında tıpkı senin gibi fark edecekler ve ne yazık ki anlayacaksın sen de Şair" gibi, taşın sert olduğunu.
Sen Yüce Sanatkar’ın eserisin.
Yani, üzerinde taşıdığın sanatın sahibi değilsin. Ewet, ..İlahi bir fırçadan çıkmış bir taplosun." Onun sanatındaki incelikleri taşıyorsun.
Ortaya eseri koyanın sanatı bu, ve sen ömrünce onu teşhir edersin.
,
Dünya güzellik yarışmasına katılacağım.
En parlak zevklerin gecelerinin şuhluğunu bile daima, birkaç dakika sonra unutmakta. Eğlencenin de bir ölçüsü olmalı. Tıpkı hayatın sırlardan süprizlerden ibaret olduğu gibi.
istikbale yürüyüş" İnsan kişiliğini, bir gayenin, kalıcı bir idalin üzerine bina etmeli. Haz almalı yaptıklarından insan damaklarında tadı kalmalı

……

,
İnsana en şiddetli acı çektiren tek şey, gerçeklerin cezalandırılmasıdır.
….
,
Sen benim dünyamda hâlâ göz/yaşı kadar içli ve temizsin.
….
,
Şerefler, gururlar ve sevinçler yapılaşır.
Acılar da. İffet kutsal bir hazinedir ailede baba.
Neden bunları öğretmeden, isyanı ve arzularının selinde boğulmayı öğrettiniz ona?
,
Herkesin sadece kendisi için yaşadığı bir hayat yok önümüzde.
,
Keskin bir viraj almıştı hayat yolunda ve dönüşün uzadığı yollar sarp ve yalnızlıklarla doluydu.
….
,
Aldatılmışlıklar ve ihanetler de hayatın parçalarındandır, fakat tatları çok acı" olur.
,
Adama sormuşlar :Tecrübe nedir?
Hayatta yediğim kazıkların toplamı"
,
Her insan ruhsuz birer heykeli andırıyor.
,
Dış dünyalarında sessiz, iç alemlerinde kasırgalar koparan bir sağanak.
,
Biten her umut hayatın sonu değildir hiçbir zaman.
….
,
… Ah, gönül hep bilinmeyen adreslerde dolaştırdın, yitirdin tükettin hiç ettin beni."
,
Koyu bir elemin kara bulutları çöreklendi yeisli gözlerine.
,
Bir rüya estetiğiyle girdin hayatıma ve yine öylesine mücerret görüntüler vererek silinip gittin..
,
Hayat yürümek demektir. Hiç durmaksızın, ileriye.
Yeni yeni ufuklar aralayarak
bilinmeyenleri çözmeye.. .
….
,
Sevda susuzluğu çeken bahçemde, ümit
çiçeklerim, birer birer kuruyup yapraklarını döktü. Onları hislerimin sağanaklarıyla ıslatıp hayata dönmelerini arzuladımsa nafile.
….
,
Yalan, düşüncenin katrana bulandığı anlarda doğar…Oysa, siz gerçeklerle yalanı uzlaştırmak istiyorsunuz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir