İçeriğe geç

Aşk Yamacındaki Ateş Kitap Alıntıları – H. D.

H. D. kitaplarından Aşk Yamacındaki Ateş kitap alıntıları sizlerle…

Aşk Yamacındaki Ateş Kitap Alıntıları

yalnızca boşluk,
ölüm tehlikesi,
terör,
sel,
deprem,
şiddetli hastalık
Karanlık
günler geçiyor
Ve yaklaşıyor daha karanlık olanları
hiçbir zaman ışımadım
şanla
kadınlar
ve erkekler arasında
ayrı durdum
gülümseyerek;
beni iyi sandılar
inanç ve umut yok
uykudan başka
Karanlık
günler geçiyor
ve yaklaşıyor daha karanlık olanları
Yok olmalıyım
bu karanlıkta bırakıldım,
toplumdan dışlanmış bir umutsuz olarak
Baskı ve darbeyle
kesilip, yarılıp, ezildiğiniz için
daha güçlü değilsiniz, karışık kumsalınız
boyunca uzanan kum şeritlerinden.
Her yol biter, her karayolu,
her patika götürür sonunda
tepe doruğuna
sonra geri dönersin geldiğin yoldan
ya da diğer tarafta aynı bayırı bulur,
düşersin aşağıya.
yaşamaktan öldüm
bir saat yaşamaktan
yasaya sadığım,
gizemli gerçeği koruyorum,
Bir asa
bir çiçek-sapı
ve bir mızrak,
bir çiçek öldürebilir kışı,
o zaman bu, az bulunur
büyücü
sihirbaz
ve baş-imgedir;
bir çiçek öldürebilir kışı
ve ölümle tanışabilir
öyleyse bu
gider ve geri döner
ölür ve kutsanmak için gelir

yeniden
yeniden,
bir asa ve bir çiçek
yenilmiş ve güçsüz olana
candan bir
koruyucu;
evet
yenildim,
hangi yıldızın olduğuna bakıyorum;
evet
zayıfım,
gör
ne büyülü zırhtır ki
örtüyor, düşüncenin dişlisini yıkan,
üstünden atan
korkusuz aklı.
bak, buradakinin nasıl bir zekâ
nasıl bir incelik
nasıl bir mizah
ve nasıl bir ışık olduğuna;
gör
ben bittim
ne aşık ne de sevgili,
ateşin içindeki bir ses,
o hafif soluk
yalancı çıkarır
dehşet ve umutsuzluğumuzu
İşte
buradayım.

Yıkmak için değil,
hayır, yalnızca kutsanmak için
Adonis’i
ölüyken
yeniden canlandıran
çiçeği;
bak,
bak
zambaklar
nasılda büyüyorlar,
bak ne kadar çekici
bak ne kadar saf bir kırmızı,
(öyleyse aşk öldü)
bak zambaklar
kanadı
aşk için,
ne imparator ne hükümdar,
hiçbiri hak edemez
böylesi görkemi;
kral hiçbir zaman övünemez
çok güzel bir giysiyle
çayırın ve dağ zambaklarının
ev sahibi kadar.

Kırılgan sanıyordum kendimi;
düşüp kırılmak üzere olan
deniz kabuğu, fildişi, ya da inci kabuğundan
bitkin ışıklı
bir lamba gibi.
hiçbir zaman ışımadım
şanla
kadınlar
ve erkekler arasında
ayrı durdum
gülümseyerek;
beni iyi sandılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir