Anton Çehov kitaplarından Aşk Üzerine kitap alıntıları sizlerle…
Aşk Üzerine Kitap Alıntıları
Güzellik mi aşkı doğurur, aşk mı güzelliği?
Evet, insanın, birini sevince, aşkı üzerine düşünmeye başlarken, beylik anlamlarıyla mutluluk veya mutsuzluk, kötülük ya da erdem gibi kavramlardan değil, onlardan daha yüce, daha önemli bir şeylerden hareket etmesi yahut da hiçbir şey düşünmemesi gerektiğini nihayet anlamıştım.
İyi ki ya da ne yazık ki, hayatımızda er ya da geç sona ermeyen hiçbir şey yoktur.
‘Acaba aşkı bana mutluluk getirecek miydi? Onun varlığı sakın bu sevgisiz, çetin ve her türlü bahtsızlıkla dolu hayatımı daha da güçleştirmesin?’ gibi sorularla kendine eziyet ediyordu.
Yalnız başına yaşayan insanların içlerinde, anlatmaya gönüllü oldukları bir şeyler her zaman bulunur.
Sevdiğimiz zaman kendi kendimize sorular yöneltmeyi elden bırakmıyoruz: Bu yaptığım şey dürüst bir davranış mı, değil mi? Akıllıca mı, aptalca mı? Bu aşkın sonu nereye varacak? vs. vs Böyle davranmanın iyi bir şey olup olmadığını bilmiyorum, fakat bunun, kişiyi kösteklediğini, huzursuz ettiğini, öfkelendirdiğini biliyorum. ”
Mutluluk yoktur ve olmak zorunda da değildir. Eğer hayatta bir anlam, bir amaç varsa, bu anlam ve amaç asla bizim mutluluğumuzda değil, daha akıllıca, daha yüce bir şeylerde saklıdır.
Nefret etme yeteneğim bile yok. Yalnızca, içten içe acı çekiyor, öfkeleniyor ve sıkılıyorum. Kafama üşüşen düşüncelerden geceleri başım patlıyor, uyuyamıyorum
Ben de bilginin ışık anlamına geldiğini, eğitimin gerekli olduğunu, ama sıradan halk için şimdilik yalnızca okuma yazmayı öğrenmenin yeterli olacağını söylüyordum, özgürlüğün bir nimet olduğunu, hava olmadan yaşanılamayacağı gibi özgürlük olmadan da yaşanılamayacağını, fakat beklemek gerektiğini ileri sürüyordum. Evet, böyle konuşuyordum. Şimdiyse soruyorum. Ne adına beklenecek?
Açıktır ki, böyle bir düzen aslında gereklidir. Çünkü mutlular, mutsuz kişiler sustuğu için kendilerini mutlu hisseder.
Puşkin’in dediği gibi, ‘Bizi göklere çıkaran yalan, bize, gerçeklerin karanlığından daha değerlidir.’
Bu dünyada, yalnız yaşayan bir ıstakoz ya da bir sümüklüböcek gibi kabuğuna çekilmeye çalışan, yaradılıştan bir başına yaşamayı seven insanlar da az değildir.
Yalnız başına yaşayan insanların içlerinde, anlatmaya gönüllü oldukları bir şeyler her zaman bulunur.
“Mutluluk yoktur ve olmak zorunda da değildir.”
“Şu hayata bir bakınız: Güçlülerin küstahlığı ve asalaklığı, zayıfların cahilliği ve ağzı var dili yok halleri; etrafta sınırsız yoksulluk,darlık…”
Evet, insanın, birini sevince, aşkı üzerine düşünmeye başlarken, beylik anlamlarıyla mutluluk veya mutsuzluk, kötülük ya da erdem gibi kavramlardan değil, onlardan daha yüce, daha önemli bir şeylerden hareket etmesi yahut da hiçbir şey düşünmemesi gerektiğini nihayet anlamıştım.
İyi ki ya da ne yazık ki, hayatımızda er ya da geç sona ermeyen hiçbir şey yoktur.~
Yalnız başına yaşayan insanların içlerinde, anlatmaya gönüllü oldukları bir şeyler her zaman bulunur.
Şimdiye kadar aşk üzerine söylenmiş tek tartışılmaz gerçek, Aşkta yüce bir sırrın saklı oluşu dur.❥
Mutluluk yoktur ve olmak zorunda da değildir. Eğer hayatta bir anlam, bir amaç varsa, bu anlam ve amaç asla bizim mutluluğumuzda değil, daha akıllıca, daha yüce bir şeylerde saklıdır..
Nefret etme yeteneğim bile yok. Yalnızca, içten içe acı çekiyor, öfkeleniyor ve sıkılıyorum. Kafama üşüşen düşüncelerden geceleri başım patlıyor, uyuyamıyorum
Çünkü mutlular, mutsuz kişiler sustuğu için kendilerini mutlu hisseder..
Puşkin’in dediği gibi, Bizi göklere çıkaran yalan, bize, gerçeklerin karanlığından daha değerlidir.
İnsanların nasıl yalan söylediklerini görür, işitirsin!.. Bu yalanları yuttuğun için de sana budala derler
Gecenin gölgeleriyle işten, kaygıdan, acıdan gizlenen sokak, bu durgunluk içinde yumuşak, kederli ve olağanüstü güzeldir.*.✧
Bir kelimeyle, bu adamda kabuğuna çekilmek, kendisini yalıtmak, dış etkilerden koruyacak bir kılıfın içine hapsetmek gibi önüne geçilmez sürekli bir çaba göze çarpmaktaydı. Gerçek onu sinirlendirir, korkutur, sü rekli bir heyecan içinde bulundururdu.
Bunda şaşılacak ne var sanki? dedi. Bu dünyada, yalnız yaşayan bir ıstakoz ya da bir sümüklüböcek gibi kabuğuna çekilmeye çalışan, yaradılıştan bir başınayaşamayı seven insanlar az değildir.
mutluluk yoktur, olmak zorunda da değildir
Güçlülerin küstahlığı ve asalaklılığı, zayıfların cahilliği ve ağzı var dili yok halleri; etrafta sınırsız yoksulluk, darlık, yozlaşma ikiyüzlülük, yalan
sonbaharla birlikte, berrak ve serin günlerde köyün üzerinden diziler halinde göçüp giden ardıçkuşu sürülerini görmüş bir kimse artık şehirli değildir
hakarete, horlanmaya katlanmak,
namuslu, özgür inaanlardan yana olduğunu açıkça söyleyeyemek,
gülümsemek, yalan söylemek durumunda kalmak,
bütün bunları da bir lokma ekmek, sıcak bir köşe, küçüçük bir memurluk hatırı için yapmak
namuslu, özgür inaanlardan yana olduğunu açıkça söyleyeyemek,
gülümsemek, yalan söylemek durumunda kalmak,
bütün bunları da bir lokma ekmek, sıcak bir köşe, küçüçük bir memurluk hatırı için yapmak
Bu genel bir hipnotizmadır. Halinden memnun ve mutlu her kişinin kapısında eli tokmaklı bir adam durmalı ve sürekli vuruşlarla ona, bu dünyada mutsuzlukların da olduğunu, onun da pekala mutsuz olabileceğini, hayatın ona pençesini er geç gösterebileceğini hastalık, yoksulluk ölüm gibi belaların onun başına da gelebileceğini anımsatmalı.
Mutluluk yoktur ve olmak zorunda da değildir. Eğer hayatta bir anlam, bir amaç varsa, bu anlam ve amaç asla bizim mutluluğumuzda değil, daha akıllıca, daha yüce bir şeylerde saklıdır, iyilik yapın!
Yaşamak için gücün yokken bekleyebilirsin, oysa yaşamak gerekli ve sen yaşamak istiyorsun!
Açıktır ki, böyle bir düzen aslında gereklidir. Çünkü mutlular, mutsuz kişiler sustuğu için kendilerini mutlu hisseder.
Şöyle şeyler düşündüm; gerçekte durumundan hoşnut, mutlu insan ne kadar da çoktu! Ne üstün bir güçtü bu!
Ama işte Puşkin’in dediği gibi, ‘Bizi göklere çıkaran yalan, bize, gerçeklerin karanlığından daha değerlidir.’
İnsan beş yıl araştırsa bile yine de düşlediğinden büsbütün farklı bir şey satın alır.
İnsana üç arşın toprak ya da bir çiftlik değil bütün bir yerküre, bütün doğa gereklidir; insana, sahip olduğu yetenekleri, özgür ruhunda saklı özgünlüğü açığa çıkarabileceği kadar geniş bir dünya gereklidir.
İnsanların nasıl yalan söylediklerini görür, işitirsin!.. Bu yalanları yuttuğun için de sana budala derler… Hakarete, horlanmaya katlanmak, namuslu, özgür insanlardan yana olduğunu açıkça söyleyememek, gülümsemek, yalan söylemek zorunda kalmak; bütün bunları da bir lokma ekmek, sıcak bir köşe, küçücük bir memurluk hatırı için yapmak… Hayır, hayır, artık böyle daha fazla yaşanamaz!..
Bizde taşralarda, can sıkıntısından neler, ne saçmalıklar yapılmaz… Bu iş, en çok, asıl yapılması gereken şeylerin yapılmamasından ileri gelir.
Mutluluk yoktur ve olmak zorunda da değildir.
Şimdiye kadar aşk üzerine söylenmiş tartışmasız gerçek. Aşkta yüce bir sırrın saklı oluşudur
Mutlular, mutsuz kişiler sustuğu için kendilerini mutlu hissederler. Eğer bu suskunluk olmasaydı mutluluk imkansız olurdu.
Şehrimizde yaşayan elli bin kişiden bir tanesi bile çığlık atmıyor, isyan etmiyor. biz, yiyecek satın almak için pazara giden, kendi saçmalıklarını konuşup dinleyen, evlenen, ölülerini sessiz sessiz mezarlığa taşımaya çalışan, gündüz yemek yiyip gece uyuyan insanları görüyoruz. Oysa, acı çeken insanları, hayatta kulis arkalarında olup biten korkunç şeyleri görmüyor, duymuyoruz. her şey sessiz ve sakin; ortada sadece dilsiz istatistiklerin protestosu var: şu kadar insan aklını oynattı, şu kadar litre içki içildi, yetersiz beslenmeden şu kadar çocuk öldü vb
‘Hayır, evlenme ciddi bir adımdır. Sonradan herhangi bir sorun çıkmaması için her şeyi önceden hesaplamak, ölçmek biçmek gerek. Bu düşünce beni öylesine rahatsız ediyor ki, şimdi geceleri uyuyamaz oldum. Doğrusunu söyleyeyim, korkuyorum. Gerek kızın, gerek kardeşinin düşünceleri düşünüş biçimleri çok tuhaf. Sonra, huyları da fazla atak. Evlendikten sonra Başıma bir iş gelir diye korkuyorum.’
Bu adamda kabuğuna çekilmek, kendisini yalıtmak, dış etkilerden koruyacak bir kılıfın içine hapsetmek gibi önüne geçilmez sürekli bir çaba göze çarpmaktaydı. Gerçek onu sinirlendirir, korkutur, sürekli bir heyecan içinde bulundururdu. Belki de bu ürkekliğini, şimdiki zamana karşı olan bu nefretini haklı göstermek için olacak, hep geçmişi, hiç olmamış şeyleri överdi.
İnsanın, birini sevince, aşkı üzerine düşünmeye başlarken, beylik anlamlarıyla mutluluk veya mutsuzluk, kötülük ya da erdem gibi kavramlardan değil, onlardan daha yüce, daha önemli bir şeylerden hareket etmesi yahut da hiçbir şey düşünmemesi gerektiğini nihayet anlamıştım.
İnsanın, birini sevince, aşkı üzerine düşünmeye başlarken, beylik anlamlarıyla mutluluk veya mutsuzluk, kötülük ya da erdem gibi kavramlardan değil, onlardan daha yüce, daha önemli bir şeylerden hareket etmesi yahut da hiçbir şey düşünmemesi gerektiğini nihayet anlamıştım.
İyi ki ya da ne yazık ki, hayatımızda er ya da geç sona ermeyen hiçbir şey yoktur.
İyi ki ya da ne yazık ki, hayatımızda er ya da geç sona ermeyen hiçbir şey yoktur.
Yalnız başına yaşayan insanların içlerinde, anlatmaya gönüllü oldukları bir şeyler her zaman bulunur.
Yalnız başına yaşayan insanların içlerinde, anlatmaya gönüllü oldukları bir şeyler her zaman bulunur.
Eğer hayatta bir anlam, bir amaç varsa, bu anlam ve amaç asla bizim mutluluğumuzda değil, daha akıllıca, daha yüce bir şeylerde saklıdır, iyilik yapın!
Eğer hayatta bir anlam, bir amaç varsa, bu anlam ve amaç asla bizim mutluluğumuzda değil, daha akıllıca, daha yüce bir şeylerde saklıdır, iyilik yapın!
Halinden memnun ve mutlu her kişinin kapısında eli tokmaklı bir adam durmalı ve sürekli vuruşlarla ona, bu dünyada mutsuzlukların da olduğunu, onun da pekala mutsuz olabileceğini, hayatın ona pençesini er geç göstereceğini; hastalık, yoksulluk, ölüm gibi belaların onun başına da gelebileceğini; şimdi onun hiç kimseyi görüp işitmeyeceğini sürekli olarak anımsatmalı. Fakat eli tokmaklı adam yok, mutlu kendi için yaşıyor, günlük hayatın ufak tefek dertleri onu, rüzgarın titrek kavak ağacını sallaması gibi hafifçe telaşlandırıyor ve sonra her şey yoluna giriyor
Halinden memnun ve mutlu her kişinin kapısında eli tokmaklı bir adam durmalı ve sürekli vuruşlarla ona, bu dünyada mutsuzlukların da olduğunu, onun da pekala mutsuz olabileceğini, hayatın ona pençesini er geç göstereceğini; hastalık, yoksulluk, ölüm gibi belaların onun başına da gelebileceğini; şimdi onun hiç kimseyi görüp işitmeyeceğini sürekli olarak anımsatmalı. Fakat eli tokmaklı adam yok, mutlu kendi için yaşıyor, günlük hayatın ufak tefek dertleri onu, rüzgarın titrek kavak ağacını sallaması gibi hafifçe telaşlandırıyor ve sonra her şey yoluna giriyor.
Mutlular, mutsuz kişiler sustuğu için kendilerini mutlu hisseder.
Biz, yiyecek satın almak için pazara giden, kendi saçmalıklarını konuşup dinleyen, evlenen, ölülerini sessiz sessiz mezarlığa taşımaya çalışan, gündüz yemek yiyip gece uyuyan insanları görüyoruz. Oysa acı çeken insanları, hayatta, kulis arkalarında olup biten korkunç şeyleri görmüyor, duymuyoruz. Her şey sessiz ve sakin; ortada sadece dilsiz istatistiklerin protestosu var: Şu kadar insan aklını oynattı, şu kadar litre içki içildi, yetersiz beslenmeden şu kadar çocuk öldü vb
Mutlular, mutsuz kişiler sustuğu için kendilerini mutlu hisseder.
Şu hayata bir bakınız: Güçlülerin küstahlığı ve asalaklığı, zayıfların cahilliği ve ağzı var dili yok halleri; etrafta sınırsız yoksulluk, darlık, yozlaşma, sarhoşluk, ikiyüzlülük, yalan
İnsanın mutluluğu hakkındaki düşüncelerim her zaman, nedense, hüzünlü bir şeylerle iç içedir.
“Bizi göklere çıkaran yalan, bize, gerçeklerin karanlığından daha değerlidir.”
“Bizi göklere çıkaran yalan, bize, gerçeklerin karanlığından daha değerlidir.”
Para da tıpkı votka gibi insanı bir tuhaf yapar.
Para da tıpkı votka gibi insanı bir tuhaf yapar.
Kişi bir fikre sabit kalınca, elden bir şey gelmiyor işte
Kişi bir fikre sabit kalınca, elden bir şey gelmiyor işte
Şehirden, mücadeleden, hayatın günlük hırgüründen kaçmak ve çiftliğine sığınmak Bu hayat değil bencillik, tembellik ve kendine özgü bir keşişliktir. Yararlılıktan yoksun bir keşişlik! İnsana üç arşın toprak ya da bir çiftlik değil bütün bir yerküre, bütün doğa gereklidir; insana, sahip olduğu bütün yetenekleri, özgür ruhunda saklı özgünlüğü açığa çıkarabileceği kadar geniş bir dünya gereklidir.