Necati Aydın kitaplarından Aşk Ölüm Getirir kitap alıntıları sizlerle…
Aşk Ölüm Getirir Kitap Alıntıları
“Bunlar Mecnun ile onun vefalı sevgilisi Leyla’dır. Aşk yoluna girip temiz öldükleri, aşklarını dünya hevesleriyle kirletmedikleri için burada buluştular.”
Ey Rabbim! Aşk belasıyla beni tanıştır
Beni bir an bile olsa; aşk belasından ayırma!
Dertlilerden yardımını uzak tutma.
Yani beni daha çok belalara müptela eyle!
Ben var oldukça, beladan, isteğimi uzaklaştırma!
Ben belayı isterim çünkü bela da beni ister.
Sevgi belasıyla ağırbaşlılığımı gevşetme!
Ta ki dostlar beni kınayıp vefasız demesinler!
Gidip geldikçe, sevgilimin güzelliğini arttır, Sevgilimin derdine beni daha çok müptela et.
Ben nerede, mevki ve itibar kazanma nerede?
Bana yoksulluk ve yokluk ulaşma kabiliyeti ver
Senden ayrıyken, bedenimi öyle zayıf kıl ki Bahar yeli beni sana kavuştursun.
Fuzuli’nin nasibi gibi beni gururlandırıp,
Ey Rabbim, asla beni bana bağlı kılma!
Ey Rabbim! Aşk belasıyla beni tanıştır
Beni bir an bile olsa; aşk belasından ayırma!
Dertlilerden yardımını uzak tutma.
Yani beni daha çok belalara müptela eyle!
Ben var oldukça, beladan, isteğimi uzaklaştırma!
Ben belayı isterim çünkü bela da beni ister.
Sevgi belasıyla ağırbaşlılığımı gevşetme!
Ta ki dostlar beni kınayıp vefasız demesinler!
Gidip geldikçe, sevgilimin güzelliğini arttır, Sevgilimin derdine beni daha çok müptela et.
Ben nerede, mevki ve itibar kazanma nerede?
Bana yoksulluk ve yokluk ulaşma kabiliyeti ver
Senden ayrıyken, bedenimi öyle zayıf kıl ki Bahar yeli beni sana kavuştursun.
Fuzuli’nin nasibi gibi beni gururlandırıp,
Ey Rabbim, asla beni bana bağlı kılma!
Ya Rab belâ-yı aşk ile kıl âşinâ beni Bir dem belâ-yı aşktan etme cüdâ beni.
Ya Rab manâ cism ü cân gerekmez Cânânsuz cihân gerekmez.
Ya Rab manâ cism ü cân gerekmez Cânânsuz cihân gerekmez.
Karakteri ve cinsel eğilimlerindeki dengesizlikler, şiddetler, ölçüsüz hiddetler, sadist meraklar yüzünden deli lakabı verilmiş bu kişiye.
“Tutkumu ne seller ne de büyük denizler söndürebilir. Ben bir prensestim ve buna rağmen beni aşağıladın, iffetliydim, damarlarımı ateşe verdin.”
Aşkın gizemi, ölümün gizeminden daha büyük derler ya
Sonra oradakilerin hayret dolu bakışlarına hiç aldırmadan, reddeden erkeğin kesik başını kendine doğru çekti ve ağzından öptü.
İntikam ayini şu cümlelerde bitti;
“Dudaklarında acı bir tat var. Bu, kanın tadı mı?”
Ölü dudaklar hiç kımıldamazken, Salome onun da cevabını verdi;
“Hayır, belki de aşkın tadıdır ”
Aşkın gizemi, ölümün gizeminden daha büyük derler ya
Sonra oradakilerin hayret dolu bakışlarına hiç aldırmadan, reddeden erkeğin kesik başını kendine doğru çekti ve ağzından öptü.
İntikam ayini şu cümlelerde bitti;
“Dudaklarında acı bir tat var. Bu, kanın tadı mı?”
Ölü dudaklar hiç kımıldamazken, Salome onun da cevabını verdi;
“Hayır, belki de aşkın tadıdır ”
Âşığın gözü kördür derler ama aslında âşık olanların hırsı ve isteğine bakmak lazımdır. Yani birinin aşkına hemen inanmamak gerekir. Acaba karşı tarafın sevgisi sana denk mi? Âşık olan kişi seni, sen olduğun için mi seviyor, yoksa elindeki imkanlara göre mi seviyor, iyi incelemek gerekir.
Bu aşkın sonunda kavuşma olmuşsa da bir babanın kaybedilmesiyle de değişmez bir ilke olan aşk için ölüm, ona da ulaşmış olur.
“Hayal edemeyeceğin kadar yumuşaktır teni, göz alıcı kadifeler gibi ama diridir göğüsleri ve küçük değildir, doldurur kasılmış avuçlarını; okşarken kapatır o iri kara gözlerini, uzun kirpikleri yanaklarına düşer, o iri dudakları hafifçe aralanır, küçük inlemeler çıkar kaygan dilinin altından. Saçlarında hep bir gül kokusuyla birlikte insanı baştan çıkarıcı kadınsı koku taşır. Avuçlarımla kavrarım ince belini, sağlıklı yiğit çocuklar doğuracak kadar kıvrak ve diridir kalçası…”
Doymak bilmez bir aşk hastasıydı. Bir günde seviştiği erkeklerin sayısı sayılamaz ve de bilinemez hale gelmişti.
Hükümdar aşkı için güçlü olduğunu gösterebilir ama unutulmasın ki ona bu aşkı veren Tanrı daha güçlüdür. Mazlumun hakkını ise elbette hep Tanrı koruyacaktır.
Şahmeran:
“Pekala, sana iki seçenek veriyorum. Ya beni kendi ellerinle başka birisine tutsak vereceksin ya da ölmeme göz yumacaksın.
Zorunlu kalmış olsaydın bu seçeneklerden hangisini seçerdin?”
Camsap:
“Zor bir soru. Ölüm her zaman en son düşünülecek bir yoldur. Zorunlu kalsaydım, ölmenize göz yummam, kendi ellerimle başkasına verirdim. Seven insan sevdiğine güvenir, hangi şartlarda olursa olsun, içinde bu sevgi varken sevdiğinin başkasının olmayacağını bilir. Ayrıca, insan sağ oldukça ümit var demektir.”
“Pekala, sana iki seçenek veriyorum. Ya beni kendi ellerinle başka birisine tutsak vereceksin ya da ölmeme göz yumacaksın.
Zorunlu kalmış olsaydın bu seçeneklerden hangisini seçerdin?”
Camsap:
“Zor bir soru. Ölüm her zaman en son düşünülecek bir yoldur. Zorunlu kalsaydım, ölmenize göz yummam, kendi ellerimle başkasına verirdim. Seven insan sevdiğine güvenir, hangi şartlarda olursa olsun, içinde bu sevgi varken sevdiğinin başkasının olmayacağını bilir. Ayrıca, insan sağ oldukça ümit var demektir.”
“Benim için öldürdün kendini.” dedi ama ben de cesurum, benim de içim aşkla dolu. Ancak ölüm ayırabilirdi bizi oysa şimdi o birleştirecek.
Onun ruhu, tıpkı ülkesi gibi yıkık ve virandır.
Tüm dünyasını hüzün kaplamıştır..
Tüm dünyasını hüzün kaplamıştır..
Evet, doğru aşk doğrudur ama yanlış aşk, Tanrı’dan da döner, insandan da döner ve âşığı öldürür…
İklima, kendisine âşık olanın, aşkına karşılık vermeye fırsatı bile olmaz. Ey doğunun güzel kadını unutma ki senin kaderin hâlâ hiç değişmedi!..
Liyuza, ey!.. Masum ve sessiz kadın, sen hep bir yerlerde var olacaksın, evet var olacaksın ki güzeller senin sayende kendilerini gösterecekler, aşkın ulaşılmaz yüceliği, doyulmaz tadı işte o zaman bir değer kazanacak.
Binlerce yıl, “Âşıkları neden öldürdün?” diye sorulduğundaysa, manâsı bir türlü anlaşılamayan şu unutulmaz cevabı vereceklerdir;
“Sevdiğim için…”
Liyuza, ey!.. Masum ve sessiz kadın, sen hep bir yerlerde var olacaksın, evet var olacaksın ki güzeller senin sayende kendilerini gösterecekler, aşkın ulaşılmaz yüceliği, doyulmaz tadı işte o zaman bir değer kazanacak.
Binlerce yıl, “Âşıkları neden öldürdün?” diye sorulduğundaysa, manâsı bir türlü anlaşılamayan şu unutulmaz cevabı vereceklerdir;
“Sevdiğim için…”
Merdüm-i dideme bilmem ne füsun etti felek
Giryemi kıldı hûn eşkimi füzûn etti felek
Şirler pençe-i kahrımdan olurken lerzân
Beni bir gözleri âhûya zebûn etti felek
Giryemi kıldı hûn eşkimi füzûn etti felek
Şirler pençe-i kahrımdan olurken lerzân
Beni bir gözleri âhûya zebûn etti felek
Bilmem ki gözlerime felek nasıl bir büyü yaptı .
Gözümü kan içinde bıraktı,aşkımı artırdı .
Benim pençemin korkusundan arslanlar titrerken,
Felek beni bir ahu gözlüye esir etti
Aşkın bedeli her zaman akıl kaybı, teslimiyet ve bunun sonucunda meydana gelen ergin olmama hali ole ödenir.
Aşkın ve ölümün kadını ve erkeği olmaz!..
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Ey Şirin gel, muhabbet yoluna adım atmaktan sakın.
Yoksa sen, bu yolda Ferhat’ın başına gelenleri işitmedin mi?
Yoksa sen, bu yolda Ferhat’ın başına gelenleri işitmedin mi?
Âşığın gözü kördür derler ama aslında âşık olanların hırsı ve isteğine bakmak lazımdır. Yani birinin aşkına hemen inanmamak gerekir. Acaba karşı tarafın sevgisi sana denk mi? Âşık olan kişi seni, sen olduğun için mi seviyor, yoksa elindeki imkanlara göre mi seviyor, iyi incelemek gerekir.
Ben dünyaya kini değil aşkı bölüşmeye geldim! diyen isyancı Antigone’nin kişiliğindeki bu ateş ve onur dolu aşkın evrensel çığlığı, diliyoruz ki bulaşıcı bir hastalık gibi bütün insanlığa bulaşsın ve de ulaşsın.
Aşkı bölüşmeye geldiğini söyleyen güzel Antigone, öyleyse neden benim gözümdeki ve gönlümdeki sana olan aşkı görmüyorsun.
Hükümdarların aşkı ölümdür dedik, bu kadarı da fazla diyeceksiniz.
Ama gerçek olan şudur ki hükümdarlar hükümdarı Kanuni Sultan Süleyman, aşkı uğruna ciğerparelerinin ölümünü görerek bu aşkı ölümlü ve lanetli bir hale getirmiştir.
Ama gerçek olan şudur ki hükümdarlar hükümdarı Kanuni Sultan Süleyman, aşkı uğruna ciğerparelerinin ölümünü görerek bu aşkı ölümlü ve lanetli bir hale getirmiştir.
“Hürrem, ne demek sevgili şehzadem?”
“Senin gibi can yakıp yürek tutuştururcasına gülen demektir.
“Senin gibi can yakıp yürek tutuştururcasına gülen demektir.
Bilmem ki gözlerime felek nasıl bir büyü yaptı.
Gözümü kan içinde bıraktı, aşkımı arttırdı.
Benim pençemin korkusundan arslanlar titrerken,
Felek beni bir ahu gözlüye esir etti
Gözümü kan içinde bıraktı, aşkımı arttırdı.
Benim pençemin korkusundan arslanlar titrerken,
Felek beni bir ahu gözlüye esir etti
Aşk sen ne kadar güçlüsün ki o kadar güçlü olduğunu iddia eden imparatorlar, krallar, kraliçeler, prensler, prensesler, hanlar, hakanlar, sultanlar sana dayanamamış ve yenilmiştir
Sonunda öleceklerini bile bile yine de sana gelmişlerdir.
Sonunda öleceklerini bile bile yine de sana gelmişlerdir.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Bizler yârimiz dediğimiz, sevdalımız dediğimiz, prenseslerimizi görmek adına onları mutlu etmek adına ne yapıyoruz?
Kabil, kurallara uymadığı için lanetlenen âşık; İklima, kendisine âşık olanın, aşkına karşılık vermeye fırsatı bile olmaz. Ey doğunun güzel kadını unutma ki senin kaderin hâlâ hiç değişmedi!..
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.