İçeriğe geç

Aşk Düşünce Yollara I Kitap Alıntıları – Münib Engin Noyan

Münib Engin Noyan kitaplarından Aşk Düşünce Yollara I kitap alıntıları sizlerle…

Aşk Düşünce Yollara I Kitap Alıntıları

Hak Te’ala, (c.c) ancak sevdiğini zora koştururmuş. Zoru belayı nimet bil, hamdu senada bulun..
Hayat dediğin, deli oğlan, zahide ve batında birbiri ardınca açılıp duran kapılardan ibarettir.
They’re really strange People, those immigrants.
Bu göçmenler gerçekten de tuhaf insanlar..
Eğer Rabbinden ona bir nimet yetişmiş olmasaydı, o kınamış bir kimse olarak şüphesiz ıssız bir yere, bir sahile atılmış olacaktı.
İnsanın gönlüne, mizacına uygun bir hayat arkadaşı bulabilmesi, nasip işiydi. Güzel başlayıp hüsranla noktalanan nice evlilikler vardı.
İnsan yine de hayr için dua ediyormuşçasına
Şer için dua eder.
insanı insan yapan aklı ve vicdanıdır.
İnsanı insan yapan aklı ve vicdanıdır.
Bir, ürküp korktuğu, bir de kızıp öfkelendiği zaman hayvana döner insan, kızanım, bunu bir kalem yazıver kulağının ardına
Ölüm diye mırıldandı kendi kendine, hepimize, besbelli aynı mesafede
Biz müslüman değil miyiz! Irkla, soyla işimiz olmaz ki bizim!
Acı, ha? Acı benim yüreğimde, beynimde, damarımda dolaşıyor, bedenimi, rûhumu dağlıyor!
Kimi zaman insan, kızanım, susma orucu tutmalıdır, sakın ha yabana atmayasın! Azim zorlukla karşılaşana Hak teâlânın cc emridir! Hem kimi hayvanın yattığı kış uykusu gibidir, yeri ve zamanı gelende, yeri ve zamanı gelene kadar adam akıllı susmak Dinçlik verir, şifa olur adamın hem zihnine hem bedenine Sen sen ol, kızanım, senede bir kez olsun sessizlik ininin kuytusuna çekilmeyi sakın ihmâl etme! İrfan dağına çıkmak için lazım olan azim, kuvvet anca orada toplanır, birikir, sakın unutma!
Bir insanın dövülmesine nasıl olur da ‘biraz sertçe okşanmak’ diyebilirsiniz! Ne utanç verici, ne aşağılayıcı bir ifade bu!
Biliyor musun, hayat sırlar ve mucizelere dolu!
Ölüm diye mırıldandı kendi kendine, hepimize, besbelli aynı mesafede
Hafıza-i beşer diye mırıldandı kendi kendine, nisyân ile maluldür Elhak, öyle!
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
daha da zengin olmaktan ne zarar gelebilir ki, diye düşünüyordum. Gelirmiş meğer! Hem de ne zarar! İnsan en büyük zenginliğini kaybedermiş önce: kendini.
Hayat sırlar ve mucizelerle dolu!!!!!
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Kimse yarın ne kazanacağını ve nerede, hangi topraklarda öleceğini bilmez. Alllah her şeyi bilen ve her şeyden haberdar olandır .Ölüm..
Allah’ın izni olmayınca hiçbir musibet isabet etmez. Her kim de Allah’a iman ederse O, onun kalbine hidayet verir ve Allah her şeyi bilir
Ağaç, ağaç olarak kalabildiği, köklerinden beslendiği sürece, kendi özünce, özgürce gelişir, büyür. Oduna ise her zaman bir başkası şekil verir!
Gönül bağının kuvvetli olduğu yerde, fazla söze gerek kalmaz
Unutma, ikramı farkına varmayıp onu geri çevirmek de bir imtihandır; tıpkı o ikramı, Sahibini, celle celâlehu, görmeyip kendi başına kazandığını sanmak gibi!Gaflettir ikisi de!
Kimi zaman insan, kızanım, susma orucu tutmalıdır.Sakın yabana atmayasın ha!
İnsanı insan yapan aklı ve vicdanıdır.
You know what Life is full of mysteries and miracles (Biliyor musun hayat sırlar ve mucizelerle dolu!)
Ya Rabbi! diye geçti içinden, Kalplerin derinliklerinde olanları en iyi bilen Sensin! Hidayetini nasip et bu güzel insanlara.. Hak ve hakikatin şahitlerinden eyle! (Amin)
Zengin, çok zengin, daha da zengin olmaktan ne zarar gelebilir ki, diye düşünüyordum. Gelirmiş meğer! Hem de ne zarar!
İnsan en büyük zenginliğini kaybedermiş önce:kendini.
Sonra da sevdiklerini; birer birer. Hiç farkına varmadan! Evet.
Müthiş surette yalnız kaldığımı hissettim.
Ah!.. Bilhassa bu kadar kalabalığın içinde yalnızlık ne acı oluyor yarabbi!..
Ama içinde, kalbinin tâ derinliklerinde, bir türlü tanımlayamadığı büyük ve karmakarışık bir his fırtınası dalga dalga yükseliyordu.
İnsanı insan yapan aklı ve vicdanıdır.
Hayat sırlar ve mucizelerle dolu!
Uyanın gaflet uykusundan! İnsanlık elden gidiyor, kol geziyor ihanet, taht kuruyor zulüm!
“Yazımızı yazan böyle yazmış ”
“Yoo! Hayır! Yazımız böyle değil! Yazan böyle yazaydı, bu sevdayı vermezdi içimize! Önce bu sevdayı verip, bu yangını tutuşturup da ayırmazdı bizi böyle!”
Biz müslüman değil miyiz!
Irkla, soyla işimiz olmaz ki bizim!
Ama benim canım yanıyor!
Hem de çok!
Mucizeler hep böyle acı mı verir insana?
Ne kadarda duyarsız, boşboğaz ve de zalim oluyordu şu insan denen mahluk bir başkasının çaresizliği karşısında!
Acı benim yüreğimde, beynimde, damarımda dolaşıyor, bedenimi, ruhumu dağlıyor!
Estağfurullah, buyruk değil, ricâdır! Mâlûm-u âliniz fakîr Müslümandır, yediklerinizden yiyemez, içtiklerinizden içemez – zîra, yine mâlûmunuz bunların kimi dinimizce haramdır. Onun için fakîr, münâsip görür ve de gönül koymazsanız, yalnız zeytin, peynir ve ekmekle iktîfa etmek ister!
Çoktan terk edilmiş bir mahpushanede,müşfik bir gardiyanın himmetine mahkûm edilmek gibi bir şey bu
Ruhumun ve bedenimin içine yuvarlandığı o kapkaranlık, dipsiz kuyudan, sen çıkarttın beni
Hak ve Hakikat bir kere konuşmaya görsün Herşey susar – çünkü ortada söylenecek başka hiçbir söz kalmaz!
Kimi zaman insan, kızanım, susma orucu tutmalıdır.
Gönül bağının kuvvetli olduğu yerde, fazla söze gerek kalmaz
“Yâ Rabbî! Bilmeyerek günahkâr olmuşsam, istemeyerek isyân etmişsem Sana, affet beni! Sen şüphesiz, her şeyi gören, işiten, bilensin! Gafûrsun, Afuvvsun, Tevvâbsın! Azâbınla değil rahmetinle terbiye et şu âciz kulunu!”
Acı, ha? Acı benim yüreğimde, beynimde, damarlarımda dolaşıyor, bedenimi, rûhumu dağlıyor!
Ne kadar da duyarsız, boşboğaz ve de zalim oluyordu şu insan denen mahluk, bir başkasının çaresizliği karşısında!
Biz Müslüman değil miyiz?
Irkla, soyla işimiz olmaz ki bizim!
Gönül bağının kuvvetli olduğu yerde, fazla söze gerek kalmaz
‘Olmaz deme!’ Derdi rahmetli babam hep, ‘Olmaz Olmaz!
Kim kimsiniz siz Allah aşkına! diye seslendi yorgo vassilidis’in ardından.
Yaşlı adam mıhlanmış gibi durdu. Döndü ,bilal’e baktı .Gõz göze geldiler.

ALLAH’ın garip ve aciz bir kulu.. dedi sobra usulca,
Yalnızca ALLAH’ın garip ve aciz bir kulu !

Yola çık yol açık!
‘Ne var ki ,kalbi sağır olan kimseler bu çağrıyı işitmeyecektir, defalarca uyarılsalar da ‘
Biz müslüman değil miyiz?
Irkla, soyla işimiz olmaz ki bizim!
Ama unutma, Allah herşeyi gören, herşeyi işiten, herşeyi bilendir Hatta biz kullarının kalplerinin derinliklerinde, herkesten gizleyebileceklerini zannettiklerini bile!
Ne kadar da duyarsız, boşboğaz ve de zalim oluyordu şu insan denen mahluk bir başkasının çaresizliği karşısında!
Yaman bir imtihan bu besbelli,sabrı,tevekkülü elden bırakma!
“Gönül bağının kuvvetli olduğu yerde,fazla söze gerek kalmaz
“İşte bu yüzden her köle, bir gün özgürlüğüne kavuşabilme umudundan da öte,bir gün birilerine bir şey verip kendi varlığını hiç olmazsa bu şekilde hissedebilme hasretiyle yanar! Çünkü alınca değil,ancak verince ve verebildiğince var olur insan
“Ağaç ağaç kalabildiği,köklerinden beslendiği sürece,kendi özünce, özgürce gelişir,büyür. Oduna ise her zaman bir başkası şekil verir!
Acı benim yüreğimde, beynimde, damarımda dolaşıyor, bedenimi, ruhumu dağlıyor!
Çünkü alınca değil,ancak verince ve verebildiğince var olur insan
İşte bu yüzden her köle, bir gün özgürlüğüne kavuşabilme umudundan da öte,bir gün birilerine bir şey verip kendi varlığını hiç olmazsa bu şekilde hissedebilme hasretiyle yanar! Çünkü alınca değil,ancak verince ve verebildiğince var olur insan
Ve yine onunla (Hz.Bilâl) birlikte siyah-beyaz farkı ortadan kalktı, ebediyyen silindi gitti Müslümanlar arasında
besbelli çoktan ve neredeyse tamamen unuttuğu bir şeyi yaptı Winnie: güldü. Tatlı tatlı,uzun uzun güldü.
Ben ve benim gibiler nerede,ne zaman ve ne halde olursak olalım,öyle sizin zannettiğiniz gibi tek başına ve yapayalnız değiliz! Âlemlerin Rabbi olan Hak Te’âlâ, bizimle birlikte,yanımızda,arkamızda olduğunu bildiriyor mübarek Kur’ân’da Bunu bilen,buna iman eden hiçbir mü’min, kendini yalnız ve terkedilmiş hissetmez,asla!
Bu adam diye sormuştu sonra şerif Connor’a,yerde yatan zenciyi göstererek, Birini mi öldürdü?
Bir o eksikti! diye gürlemişti şerif Connor gülerek.
Peki hırsız mı?
Her köle hırsızdır,Mr.Bilâl! Hiçbir şey çalmasa bile efendisinden, yakaladığı ilk fırsatta kendi özgürlüğünü çalar tıpkı bu alçak gibi!
Özgürlük çalınır mı?
Koskaca bir kahkaha patlatmıştı şerif Connor.
Satın alınabildiğine göre, çalınabilir de demektir! Köle efendisinin malıdır,canıyla,etiyle,kemiğiyle her şeyiyle!
Bir köle kaçarsa,kendi kendini çalmış olur efendisinden, hırsızdır yani.
Hak Te’âlâ, ancak sevdiğini zora koşarmış,deli oğlan,bunu sakın unutma! Zoru,belâyı nimet bil,hamd ü senâda bulun, asla ye’se kapılma!
Elinden,dilinden,zihninden ve kalbinden hiç eksik etmediği mübarek Kur’an; her vesileyle ve giderek daha da yoğunlaşan bir huşû içinde, bol bol kıldığı nafile namazları sayesinde pekişen ve güçlenen kulluk şuuru, onun durumunda olan nice insanı perişan edip derin bir umutsuzluğa sürükleyebilecek yalnızlık hissini tamamen unutturmuş, âdetâ silmiş,yok etmişti.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir