Fyodor Dostoyevski kitaplarından Arme Leute kitap alıntıları sizlerle…
Arme Leute Kitap Alıntıları
Çok tuhaftı, ağlayamadım. Ama ruhum paramparça olmuştu.
Ah arkadaşım! Talihsizlik bulaşıcı bir hastalıktır.
“Acı çeken çocukları görmek ve onlara yardım etmemek nasıl korkunç bir şey.”
Mesele bu değil; fakat geçmişime dair bütün anılar beni kederlendiriyor.
İnsan bazen yanı başındaki bir kitapta bütün hayatının yazılı olduğunun farkına bile varmıyor.
Kalbim dolu, gözyaşlarına boğulacak kadar dolu.. Keder beni ellerine aldı ve beni parçalıyor..
“ Çok ağır geliyor benim böyle bir bilinmezlikte olmam, bir geleceğimin olmaması, başıma ne geleceğini tahmin edememek. Geriye bakmak da korkutucu. Orada hep acı var, bir hatırayla bile kalbim iki parçaya ayrılıyor. Beni mahveden insanlar yüzünden sonsuza dek ağlayacağım!”
Geleceğimi düşünmekten bile korkuyorum. İçime kötü şeyler doğuyor, havasız bir yerde yaşıyor gibiyim.
Okuduğum romanların, şiirlerin etkisinde kaldığım, genç olduğum için böyle düşünüyormuşum. Romanlar genç kızları mahvediyormuş. Kitap ahlak bozucu bir şeymiş, nefret edermiş kitaplardan. Insanları anlamam için onun yaşına gelmem gerektiğini söyledi.
İnsan başkalarıyla yakından ilgilenirse, onların felaketlerini benimserse hiçbir zaman mutlu olamaz.
İnsan kendi halinde yaşayıp gidiyor da, yanı başında duran kitapta kendi hayatının tıpatıp anlatıldığından haberi olmuyor. Eskiden dikkatini çekmemiş birçok şeyi, kitabı okumaya başlayınca bir bir anımsıyor insan.
İyi kitaplar neden bu kadar pahalı diye ağlamamak için kendini zor tuttuğu kaçmamıştı gözümden.
Günler geçiyor, her gün, bir öncekinden değişik bir şey getirmiyordu.
İnsanın sıcak, mutlu, bildik aile yuvasında bulunmasından daha hoş ne olabilir!
Şimdi anılarımı hatırladıkça bir çocuk gözyaşlarına boğuldum
Geçmiş kötü bile olsa, anısı tatlı bir elem verir insana. Beni üzen çirkin bir olayı bile sonraları çirkinliğinden sıyrılmış, hoş bir biçimde hatırlarım.
Kuş gibi hafif hissediyordum kendimi. Durup dururken, bayram yerinde bir çocuk gibi neşelenmiştim. İçim içime sığmıyordu, neşeliydim! Hevesle sarıldım masamın üzerindeki kağıtlara ama sonu ne oldu! Çevreme şöyle bir bakınca her şeyin gene eskisi gibi kül rengi, kara olduğunu gördüm. Hep aynı mürekkep lekeleri, aynı masalar, kağıtlar ben de hiç değişmemiştim Kendi kendimi aldatmanın alemi var mıydı? Neydi bütün bunların nedeni? Güneşin ısıtmaya başlaması, gün doğarken ufkun kızarması mı? Bu muydu nedeni? Avluda olmadık şey yokken içeri dalan o tatlı kokular neydi! Galiba hayaldi bütün bunlar! İnsan bazen kendi duygularını anlayamıyor, saçmalıyor. Aşırı, budalaca bir yürek coşkunluğudur bunun tek nedeni.
Lütfen, canım; insanın payına düşen her olay yücelerde belirlenir.
Kederlenmeyin hiç; gözyaşları acıya yardımcı olmaz; bilirim bunu canım, tecrübeyle bilirim.
Bugün , bir sabah içinde bir yılda çekmediğim ıstırabı çektim.
“Beni sevmediğinden de değildi bu:Annemle ikimizi gözünün bebeği gibi severdi.Ancak elden ne gelir ? Huyu böyleydi işte..”
Olgunlaştım, akıllandım, insanları tanıdım; gördüm geçirdim,diyebilirim.
Zaten dünyanın düzeni bu, canım, hepimiz birbirimize hava atıyoruz, hepimiz birini azalıyoruz.
Hatıralar mutlu olsun, kederli olsun, hep acı verir.
Bazen saklanır insan, saklanır yakalanmamak için gizlenir, burnunun ucunu bile göstermeye korkar; yerini belli etmez, çünkü önyargı kol geziyordur.
Böyle en mutlu anlarda dahi ağlamak geliyor içimden.
Çünkü gözyaşları acının geçmesine Yardım etmez.
Ben geleceğime bakmaya korkuyorum.
Hep bir şeyler seziyorum ve sanki bir dumanın içinde yaşıyor gibiyim ..
Hep bir şeyler seziyorum ve sanki bir dumanın içinde yaşıyor gibiyim ..
Ah, dostum! Mutsuzluk bulaşıcı bir hastalıktır.
Zaten dünyanın düzeni bu, canım, hepimiz birbirimize hava atıyoruz, hepimiz birini azarlıyoruz.
Artık yaşadıklarımı anlatmaya gücüm yetmiyor; onları düşünmek bile istemiyorum.
sizin küçük kalbiniz hüzünlü, bulanık ve soğuk olacak. keder yiyip bitirecek onu, hüzün parçalara ayıracak. öleceksiniz orada, orada ıslak toprağa koyacaklar sizi; sizin için ağlayacak kimse olmayacak!
Kendi kendime saygımı nasıl kaybettim, nasıl iyi niteliklerimi ve kendi değerimi reddetmeye kalkıştım, her şeyi kaybeder etmez de düşmeye başladım!
Zaten paltoyu , hatta ayakkabıyı da kendinden çok el için giyersin .
ben geleceğime bakmaya korkuyorum. hep bir şeyler seziyorum ve sanki bir dumanın içinde yaşıyor gibiyim.
Akşam olurdu ve ölümcül bir keder çökerdi içime
Kafamda türlü türlü düşünceler var, sanki onlar da ağrıyor !
Ben sizi, Tanrı’nın gün ışığı gibi sevdim
Edebiyat da çok iyi bir şey, Varenka, çok iyi bir şey . derin bir şey! İnsanların kalplerini güçlendiren, eğiten bir şey ve onların elindeki kitapta da bu konuda birçok şey yazılmış. Çok güzel yazılmış!
Bu zamanda iyiliğini şekli de tuhaflaştı .
İnsanoğlu dediğiniz bazen çok tuhaf yaratık oluyor işte. Ne dediği bile anlaşılmıyor
İyilik göklerden gelir !
ya ben? Sadece hayata gelmişim
Küçük kız da tabuta yaslanmış duruyor, perişan, sıkıntılı, dalgın bir halde! BİR ÇOCUĞUN DALGIN DALGIN DÜŞÜNMESİNDEN HOŞLANMIYORUM
Pişmanlığın ruhu rahatlattığı söylenir, oysa tam tersi doğrudur.
Bana yaptığınız her şeyi, beni kötü insanlardan, onların öfke ve nefretinden beni korumanıza kalbimde hak ettiği değeri vermesini biliyorum
İnsan bazen duygularını aptallık derecesine vardırır da yolunu şaşırır ya, öyle bir şey.
yani, benim talihsiz payıma böyle bir gün düşmüş!
Cancağızım, biliyor musunuz, çay içmemek ayıp oluyor; burada herkesin durumu iyi, o yüzden de ayıp oluyor. Başkaları yüzünden onu da içiyorum Varenka, görüntü olsun diye; yoksa benim için fark etmez, tiryakisi değilim.
gözyaşları insanın hüznünü hafifletmez
Hayallerde çok hassas artık
Aç değilim, açıkta değilim, ayakkabısız dolaşmıyorum; neden lükse düşkün olayım?
Yaşına bakmadan, kafasında kalmış bir iki tel saça aldırmadan , aşk işlerine , nasıl biteceği bilinmeyen işlere girmek de nesin nesi
Neden bir kuş değilim, Tanrı’m, vahşi bir kuş !
Ağlayamadım, ama ruhum paramparça oldu.
Bir çocuğun dalgın dalgın düşünmesinden hoşlanmıyorum.
Çok tuhaftı, ağlayamadım. Ama ruhum paramparça olmuştu.
Zaman zaman insanın hakkını araması da hoş her şeye rağmen.
…onlara göre olmayan ne varsa, hepsini değiştirmek gerekiyormuş!
Olgunlaştım, akıllandım, insanları tanıdım; gördüm geçirdim,diyebilirim..