İçeriğe geç

Arif için Din Yoktur Kitap Alıntıları – Kevser Yeşiltaş

Kevser Yeşiltaş kitaplarından Arif için Din Yoktur kitap alıntıları sizlerle…

Arif için Din Yoktur Kitap Alıntıları

İşte insan, her anı sıfatlara bölerek, hayatın ve tüm insanların güzelliklerini kaçırır. Çok basit bir örnek vermek gerekirse; kişinin zihninde kötü olarak bellediği insanlar ve bir gün onların yargılanacağı düşüncesi olabilir, bunu bekliyor ve dua ediyor olabilir, ama bir başkası o insanlar için hayır duaları ediyor olabilir ya da biri için iyi dileklerde bulunuyorsan, unutma ki başka biri ona kızgın olabilir. Yargılarımız var. Zihnimizde oluşturduğumuz bir dünya var ve asla hakikat olmayan bir dünya. Bir hayal ve gölge dünyası. Bu yüzden durup sadece izlemek ve yargıda bulunmamak gerekir. Gizli bir kibirdir bu. Bizim için iyi olan bir başkası için kötü olabilir, bizim için olumsuz olan bir başkası için olumlu olabilir. Beşerin hiçbir vakit hakiki anlamda adaletli olamayacağı bir gerçektir. Zanlar hakikat olmadığı için, kararlar da adaletli olmayacaktır.
Hayıflanma ve kibir, insanı ya öldürür ya süründürür! Önüne bak ve yürü! Unuttuğu için hayıflanmayan, hatırladığı için kibirlenmeyen bir HATIRlama
Tavana bakarken kendime geliyorum.
Uyanıyorum evet, ama onlar bilmiyorlar. Büyük
bir huzur ile kalkıyorum. Çünkü Uyandım.
Uyandım!
arif şöyle der:
BEN sustum, konuşan varsa O SEN’sin
O gördüğün benim AŞK’ımdır diyen sesin
Her verdiğim nefesle hasretinle yandığım
Her Zerresinde yeniden Can bulduğum
Tüm Nerede’lere uzak, tüm “Şey”lerle BİR
Daima Sen sırrında Ebediyim
Seyr hâlinde olan arif, kalbi yükseliş ve seyr
ile, gördüğünün, bâtında “neye” tekabül ettiğini
bilendir.
“Tevekkül, insanda tam ve kayıtsız olarak
gerçekleşemez, yoksunluk, özü gereği
insanda hükümrandır. İnsan hayvani ve
melekûtî bir durumdan bileşiktir. Ancak
Arifler tevekkül sahibidir.”

Futuhat-ı Mekkiye/Muhyiddin Arabi

Dünya bir inkar âlemidir. İnkarda O’nu
ispatlarız, Yokluğunda ise tamamen
O’ndayız.
İnsan karanlık sularda yüzüyorsa, üzerine
karanlık bulaşır.
Zorluk nasıl ki kolaylıkla beraber ise,
cehalet ile bilgelik de beraberdir. Bu
yüzden bu çağ cehalet görünümünde,lakin öyle bilgeler zuhur edecek ki, onlar
Çağı taşıyanlar olacak.
Herşey zıddı ile kaimdir. Cehalet varsa
ariflik zuhur etmek üzere AN’ı
kolluyordur.
“Herkes kendi ilminde derinleşecektir” demiştir.
Neyi biliyor isen onun terki gerekir. Terk etmek
için önce tanımak gerekir.
Herkes hâl kapısından bizzat kendi geçer,
nefsi geride, aşkı önde olarak. Lakin bir vakit
olacak ki, herkes Birlik kapısından hep beraber
geçecektir. Bizden istenen, nefs, öfkeyi, kini,
kibri yenmek ve yok etmek değildi. Aşkı,
Sevgiyi, Yüceliği “önde” tutmaktı gaye.
Aklını, hırsından, Aşkını nefsinden,
Erdemini Kibirden, Ruhu bedeninden
“önde” tutabilenler geçecek Birlik
kapısından.
İblisini dize getirmeyen, vakıf değildir hiçbir
bilgiye.
Yalnızlıktaki yakinlikte ulaşır sırlar
sahiplerine. İşte o vakit, açılır bir bir
kapılar sessizlikte
“BEN, herkese onun kendi itikatında
göründüm.
Ancak! Bir tek arife, kendi Hakikat’imde
göründüm.”
O’nu Kendi gözlerimin içinden Dünyayı
seyrederken Bildim
“Nuh esrarına vakıf olmak isteyen
kimseler, ruhen felek-i şemse (güneşe)
yükselsinler.”

Fusûsu’l Hikem/Muhyiddin Arabi

Gerdan Ben’den, Kılıç Sen’den olmuşsa, ne
hoştur ölmek.
Öldür beni bedenimde, fena olayım!
O beden mezarında, Hayy! yeniden dirileyim.
Gözün, gözümdür gayrı, doya doya
bakınayım.
Bedenim sahabendir, seyr olup, gezip
dolaşayım.
Ruhum Senin parçandır,
Kavuşmayı bekler hasretle,
De ki, hemen yanında olayım.
İşte insan, her anı sıfatlara bölerek, hayatın ve tüm insanların güzelliklerini kaçırır. Çok basit bir örnek vermek gerekirse; kişinin zihninde kötü olarak bellediği insanlar ve bir gün onların yargılanacağı düşüncesi olabilir, bunu bekliyor ve dua ediyor olabilir, ama bir başkası o insanlar için hayır duaları ediyor olabilir ya da biri için iyi dileklerde bulunuyorsan, unutma ki başka biri ona kızgın olabilir. Yargılarımız var. Zihnimizde oluşturduğumuz bir dünya var ve asla hakikat olmayan bir dünya. Bir hayal ve gölge dünyası. Bu yüzden durup sadece izlemek ve yargıda bulunmamak gerekir. Gizli bir kibirdir bu. Bizim için iyi olan bir başkası için kötü olabilir, bizim için olumsuz olan bir başkası için olumlu olabilir. Beşerin hiçbir vakit hakiki anlamda adaletli olamayacağı bir gerçektir. Zanlar hakikat olmadığı için, kararlar da adaletli olmayacaktır.
İnsanoğlu su içip içip hazmedememe hastaligindadir. Şu içer, içer ancak hazmedemediği için susuzluktan ölür.
İnsan alemin ruhu ve anlamıdır.
Tüm ‘Ne’ olan her şeyden arınmış, ‘Nerede’lere uzaktayım. Sığamadım bedenime, ne de dünyasına.
Geçen ya da geçmiş zaman yoktur. İnsana kendinden başka yakın hiçbir insan yoktur. Kimse kimseyi uyandiramaz. Herkes kendi çabası ve ciheti ile uyanacaktir. HERKES DÜNYADAKI KENDI HAKIKATININ TEMSILCISIDIR.
Ölümün ve yalnızlığın dünyasında, kim yalnız olmadığını idrak ederse ölümsüzleşecektir.
İnsan ve Alem ilâhi isimlerin zâhiridir. İlâhi isimler de, insan ve Alemin Bâtınıdır.
İlâhi isimler ile Öz (zat) arasında hem ayniyet hem gayriyet mevcut ise, Öz olarak ayn’dır, ve birdir. İsimler bakımından ise gayr’dır çünkü her ismin kendisine ait manası mevcuttur.
Cahil ise, cehenneminden koru, cennetine al diye tüm hayatını ölçüler ve hesaplar içine gömer. Tamamen dünyasaldır. Şekil üzerindedir. Bir eksik bir fazla hesabı ile sayarak tüm hayatını geçirir.
Sır, gönlü arayanlar için sırdır, ulaşanlar için sırlayandır.
Sır bir kelime ise, gönül kelime olur,
Kelime, kelimeyi tanır.
Sır bir sözden ibâret ise, gönül bir söz olur, söz, sözü tanır.
Sır bir bakış ise, gönül göz olur, her yerden görendir.
Sır bir ateş ise, gönül ateş olur, Ateş, ateşi tanır.
Ve Ateşin, Ateşe söyleyecekleri çok olur.
İbn-i Arabi’nin eserlerinde bahsettiği temel bir gerçek; âlemin bir vehimden yani zanlardan ibaret oluşudur. Âlemin gerçek varlığı yoktur. “Başına buyruk oluşur ve Hakk’tan ayrı oluşmuştur, ayrıdır” diye düşünmek de bir zandır. Çünkü “ben ve sen” diye ayırdığın herşey de bir hayaldir. Yani sen kendin bir hayalsin, gören gözlerinle baktığın âlem de bir hayaldir. Yani sen âlem hayali içinde bir zandan ibaret olan hayal bir “ben”sin. Kısaca, İbn-i Arabi “ İnsan, hayal içinde hayaldir ” demektedir. Herkes bu yaşamda uyur, ancak öldükleri vakit uyanırlar. Bedene doğan, uykudadır, ancak geri kendi gerçekliğine döndüğü vakit uyanır. Kendi gerçekliği nerededir? Tabii ki, Hakk Gönlünde herkesin bir gerçeklik sureti mevcuttur. İşte o suretin yansıması, âlemlerde varlık olarak görünür. Gerçekliği olmayan bir varlık görüntüsüdür. Aslı yine Hakk gönlünde, ilahi aynadaki siluettedir, şekildedir. Hakiki şekil, hakiki varlık ilahi aynadaki surettir. O ilahi suretin yarattığı ilahi düşünce, maddi plânda şekil alır ve yansır. İşte bu yansıma, Hakikatin, âlemlerde hayal olarak yansımasıdır. “Varlık ve Oluş (Vu � cûd ve Kevn) âlemi, bir hayâl olup, gerçekte bu, Hakk’ın bizzat kendisi’dir.” Fusûsu’l Hikem/Muhyiddin Arabi
Ne ararsan kendinde ara ve her şey senin içinde.
Yar seni ulaştırsın,makamları dolaştırsın.
Inkar eden kişi,gerçeği gören lakin gördüğü kusursuzluk karşısında kendini o kusursuzdan daha mükemmel olduğu zannı ile ayıran,kibirle kendini ortaya koyandır.
Arif, herkes gibi görünen, hiç kimse gibidir.
Uyanış zor değil. Zor olan sizin paçanızdan kavrayıp daha da dibe batırmaya çabalayan diğer yarınız olan zıttınızdır.Sizde herhangi bir meleke geliştiği vakit, anında tam bir karşıtı da ortaya çıkar.Ve siz o zıt ile birlikte ya yükseleceksiniz ya da daha da dibe batacaksınız sınavı içine girersiniz.
beşer görünür lakin içinde dünyaları barındırır. Bunu gözlerinden anlarsınız.
Onları tanırsınız,yüzler içinden, binler içinden, milyonlar içinden tek bir bakış ile bilirsiniz.
Öğrenci hazır olduğunda,öğretici zuhur eder.
Kendisine zan ları ile tuzak kuranlara kurulmuş bir tuzaktır bu değişik suretler. İşte orada iman eden kazanır, inkar eden kaybeder.
Aklını hırsından,aşkını nefsinden, erdemini kibirden,ruhu bedeninden önde tutabilenler geçecek birlik kapısından.
Bizden istenen,nefs,öfkeyi, kini,kibri yenmek ve yok etmek değildi. Aşkı, Sevgiyi,Yüceliği önde tutmaktı gaye.
Hiçbir insan birbirine dokunamaz,aralarında daima bir boşluk vardır. Bu boşluk, Yaradılış Sevgisi ile doludur.
Kendini henüz kontrol altına alamayan kişi, doymak nedir bilmez beynini doyurmak için midesine yüklenir. Yüklendikçe de,paçasından aşağı doğru çekilir ve dünya denen madde çamuruna daha da fazla batar.
İnsan kendinden ne kadar memnun ise,o kadar uykudadır.
İnsanların çoğu, akıl ve fikir mertebesinde kaldıkları için ariflik makamına ulaşamazlar.
Uyanmak için geçecek bir zaman ve varılacak bir mekân da yoktur. Ne varsa şimdide vardır.
Uyanış yoluna giren için, susmak,hakimiyettir.
Incileri domuzlara atmayın demiştir Hz. İsa.
Kalbini ayna yapamamış, sadece akıl düzeyinde kalanlar ise, gizli dünyalardan habersiz kalacaktır.
Dünyada yönelinen her şey, kalbe yönelmeye engeldir.
Ne dilenecektir Asla kavuşmaktan başka.
Hakk gönle geldiği vakit,bir ilahi isimden birinin yansıması sonucu bir inanca ait bir zan bulacak, bir ilah bulacaktır. İşte o ilah diğer bir ilahi isim ile başka bir insanda oluşan zannı beğenmeyecek küçümseyecektir.
Hak ancak tüm çizgilerini, resmini,ismini ve hüviyetini imha edene yansır.
Hilyetü’l-Ebdâl / Muhyiddin Arabi
Her yere bakan ancak kendi içindekini göremeyen bir kâşif,ancak kendi içinden bakan bir bakış ile fethedecektir ‘Hakikat’i
Her fırsatta kendini tanıtmaya çalışan Rabb sistemi, ulaştığı nefs insanını,zan üzerinde bulur ve o zan,insanı uyutmaya devam eder. Ne vakit inançlarının verdiği telkin ve uyumadan uyandığında gerçek nefsini görür ,bilir ve tanır, işte o zaman uyanır.
Burada İbn-i Arabi’nin dikkat çekmek istediği konu şudur. Sözlerimiz her biri bir kelamdır ve iyi,teslimiyet dolu sözler insanı ruhi bakımdan yükseltir, kötü, korku,nefret ve şüphe üzerine olan sözler insanı ruhi olarak geriletir. Çünkü her söz sahibine geri dönecektir.
Hayır olarak gördükleri, tabiatına ve isteklerine uygun olanlar, şer ise,tabiatına ve isteklerine aykırı olanlardır.
Arif önce kendini sever. Çünkü kendini sevmeyen, kendine zalim olan kişi, hiçbir şeyle barışık değildir.
Aslında bir ağaç yoktur.Ağaç olarak görünür.Çünkü sınırları çizilmiştir.O gerçek değildir.Çünkü ağaç kendi nefsine hakikatine ulaşmamıştır. Ulaşsa idi zaten görünürde ağaç olarak görünmez,kendi hakikatinde görünürdü.Anlayışa uygun olması için ağaç olarak görülmektedir Çünkü gören göz ardındaki beynimiz buna programlıdır.
İbn-i Arabi, Fusûsu’l Hikem’de âlemlerin hiçbir zerresinde vücud kokusu yoktur diye belirtmiştir.Koku burada görülmez, bilinmez manasında kullanılmıştır.Yani tek Hakk vücudu vardır,Vahdet-i vücud anlayışı olarak.Ne başka bir beden, ne insan bedeni ne de cisim vücudu vardır.
Fusûsul Hikem’de en ilham verici örneklerden olan ayna sembolü de vardır. Ortada bir insanın durduğunu ve etrafında çeşitli aynalar mevcut olduğunu düşünelim.
Hakk Hakk’tır,Mahluk Mahluk’tur.
O madeni,cevheri gören gözlerin açılsın.
Beşer insanı,Allah gölgesi değil, insan-ı kamil gölgesidir.
Zaman ve mekan, her aleme ve her boyuta göre izafidir.
Hakk her yere,her zerreye ulaşmış ve Rabb eğitim sistemi ile mührünü bırakmıştır.
İbn-i Arabi, Allah’a göre kün ne ise,kula göre besmele de odur demiştir.
İbn-i Arabi felsefesinde, Kendi gerçekliğine ulaşan için bir başkası zaten olmayacaktır.
Öyle vakitler vardır ki,savaşın,husumetin ve katliamların durmadığı, tabiat olaylarının, ölümlerin ,hastalıkların yoğun olduğu zamanlar, insanoğluna çok uzun bir süreç gibi gelebilir. İşte o an ilahi isimlerden birinin açığa çıkması yaşanmaktadır Sakın ola ki zanlarınız ile o zamana kızmayın, çünkü o da Hakk’ın isimlerinden biri ile açığa çıkmış hâlidir.
Dünya bir inkar âlemidir. İnkarda O’nu ispatlarız, yokluğa eriştiğimiz anda ise tamamen O’ndayızdır. Herkes O’ndan gelmiştir ve yine O’na dönecektir.
Eserlerinde bahsettiği gibi, Hepimiz bir vakitler Yüksek harfler idik,indik kâinat satırları arasına kelimeler olduk.
Uyanmanın zahiri belgeleri yoktur. Yazılı olanlar ise tamamen zahiridir.Ezoterizmde bilgelik ve hikmet yazıya geçirilmez.Bir şey yazıya geçirildiği zaman kayda alınmış olur.Her türlü kayıt altına alma, onu şekillendirme demektir. Ondan sonrası için her türlü kayıt altına alınan,gölgedir, vehimdir,hakikat değildir.
Dünyada insan sayısı kadar, hepsinin zihninde kendi inancı düşüncesi doğrultusunda şekil alan, kalıba giren bir Hakk anlayışı vardır. Ki, Hakikat bunlardan tamamen uzaktır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir