İçeriğe geç

Arefe Kitap Alıntıları – Ivan Sergeyeviç Turgenyev

Ivan Sergeyeviç Turgenyev kitaplarından Arefe kitap alıntıları sizlerle…

Arefe Kitap Alıntıları

Bugün dalından bir gül kestim.
Bir yaprağı düştü o onu kaldırdı Ona bütün gülü verdim.
Biz kör değiliz, yanımızda olanları görürüz, ama biz centilmeniz ve intikamımızı centilmence alırız
.. Güneş ise başkalarına parlayacak! Bizim renksiz hayatımızda da şeref ve saadet var!
Oysa insanın yüzü gülerken içinde çok değişik duyguların geçebileceğini anlamalısınız
Bir saatten fazla piyanoda aynı akortları tekrar tekrar çalıyor,yeni akort bulmaya çalışarak,inceltilmiş seslerde duruyordu.kalbi sızlıyor,gözleri bir kaç defa yaşlarla doluyordu ondan utanmıyordu karanlıkta döküyordü o göz yaşlarını.
Tüm Rus asilzadeler gibi küçükken müzik eğitimi almıştı ve tüm Rus asilzadeler gibi çok kötü enstrüman çalıyordu;ama müziği tutku ile seviyordu.Esasa bakılırsa,müziği sanat olarak değil ifade formlarını(senfoni ve sonatlar,operalar bile ona can sıkıntısı veriyordu)da sevmiyordu,ama müziğin özünü;seslerin birleşmesi ve ses seyriyle coşan belli belirsiz ve şirin asılsız ve evrensel duyguları seviyordu.
Bütün gönlümle sana doğru akıyorum
seni seviyorum, bunu biliyorsun, senin için hayatımı verebilirim
Ve birden bu diriliş, karanlıktan sonra bu ışık, sen, sen yanımda, senin sesin, senin soluğun
Bütün dünyaya sana ait olduğumu ilan edebilirim
ama gözleri çok anlamlı ve dürüstdü!
Hey emekçi, hadi giy iş önlüğünü, gidin kendi karanlık imalathanenizde tezgâhınızın arkasına geçin! Güneş ise başkalarına parlayacak! Bizim renksiz hayatımızda da şeref ve saadet var!
biz kardeş, seninle ne zevkine düşkün, ne aristokrat, ne tanrının şanslı kuluyuz, biz çilekeş bile değiliz, biz emekçiyiz, emekçiyiz ve yine de emekçiyiz.
Öyle iyilikler vardır ki onlar için minnettarlık duymak korkunç ve ayıptır.
Bir uçurumun kıyısındayım ve düşmeliyim.
Çünkü zamanımızda her şey dış görünüşe göre değerlendiriliyor.
Doğrusu, ruhum dehşet içindeyken, kimi zaman bir sineğe bile uzun uzun baktığım oluyordu.
Varsın güneş başkaları için parlasın. Fakat bizim ıssız yaşamımızın da kendine göre bir yüceliği ve mutluluğu vardır!
Pişmanlığınız da, gözyaşlarınız da bir parça hoşunuza gidiyor sizin.
Gerçek aşk; zevk aşkı değil, özveri aşkıdır.
Mutluluğun nerede olduğunu biliyorum ben İster misin,söyleyeyim mi sana?
Ülkesini özgürlüğe kavuşturmak! Bunu söylemek bile müthiş bir şey! Ne büyük bir söz bu..
Bu sözün be güçlü bir anlamı olduğunu biliyor musun:Seni bekliyor!
Başını yukarı kaldır,yıldızlara gülümse.Hepsi sana bakıyor,yalnızca sana: Yıldızların yaptığı tek şey,aşıklara bakmaktır,bunun için o kadar güzeldir
Aşk sözcüğünü duy! Ne denli güçlü,yakıcı bir sözcüktür sevgi!
Sen güzelliğe yakınlık hissetmezsen,nerede olursa olsun,nerede olursa olsun,onunla karşılaştığında onu sevmezsen,bu kez o da senin sanatına vermez kendini.
Insana bir mutsuzluk ya fakirlik ya da hastalık lazım, bunu hissediyorum. Yoksa burnumuz havada oluyor.
İnsan kendini övmek istediğinde sıklıkla iyi görüştüğü dostlarını överek karşısındakinde hiç şüphe uyandırmadan aslında kendini övmeyi tercih eder.
Siz baylar, gülen birini görünce onun için hayatın kolay olduğunu zannediyorsunuz. Oysa insanın yüzü gülerken içinden çok değişik duyguların geçebileceğini anlamalısınız.
O hiçbir şey yapmıyordu ve düşündüğü bile şüpheliydi. Düşünse bile bu düşünceleri kendisine saklıyordu. :))
Ulu bir ıhlamur ağacının gölgesinde.
Aşkta yaşam ve ölüm bir aradadır.
Mutluluğu ararken ölümle karşılaştım.
Ölüm, ağıyla balığı yakalayan ve onu bir an için suya bırakan balıkçıya benzer.Balık yüzmektedir henüz ama ağa düşmüştür bir kere,balıkçı dilediği zaman çeker onu.
Kardeş senle ben;ne sibarit, ne aristokrat ne de alinyazısının ve doğanın şımarttığı kimseleriz.Biz, emekçiyiz emekçi.Meşin önlüğünü tak, karanlık işliğinde tezgahın arkasına geç.Varsın güneş başkaları için parlasın.Fakat bizim ıssız yaşamımızın da kendine göre bir yüceliği ve mutluluğu vardır.
İyi olan, onunla (sanatla) daha iyi olur; kötü ise, dayanılmaz bir şey olmaktan çıkar.
Yaşam, kaba bir iştir
Babamın hoşuna gitmeyen , beni sizden alıp götürecek olan bir adamı sevdiğim için beni değil alınyazımı suçlayın..
Ben mutluluk arıyordum ve belki ölümü bulurum.
Mutluluğumdan korkuyorum. Ya bu da yasaksa?
İnsan mutsuz olduğunda, etrafında olanları ne kadar da aptalca bir dikkatle gözetliyor!
Onunla iyi olan daha iyi oluyor, kötü olan da dert değil!
Oysa insanın yüzü gülerken içinden çok değişik duyguların geçebileceğini anlamalısınız..
Ben buraya geldim, çünkü delirmek üzereyim, çünkü umutsuzluk beni bitiriyor, öfke, kıskançlık
Ben kendi düşüncelerimi bile anlamıyorum.
Aşkta hem hayat hem ölüm var.
Kendin yaşa, cesur ol !
Eğer sen güzelliği hissetmeyeceksen, rastladığın her yerde her türlüsünü sevmeyeceksen, onu sanatına taşıyamazsın.
Aşk birleştirici bir sözdür. Fakat senin şu anda susuzluğunu çektiğin aşktan söz etmiyorum. Gerçek aşk zevk aşkı değil, özveri aşkıdır.
Tanrım ! Acı bana Aşık oldum !
Sevgiliyle, yabancı bir kentte, yabancı insanlar arasında dolaşmak özellikle hoş bir şeydir. Her şey güzel ve önemli görünür insana. Herkes için iyilik barış ve kendi içini dolduran mutluluğun aynısını istersin.
Kim kendini tümüyle bir amaca adarsa acısı az olur. Hiçbir şeyi umursamaz İsteyen değil, istenen önemlidir artık.
Ah! Mutsuzluğun, yoksulluğun ya da hastalığın insana gerekli olduğunu seziyorum. Yoksa kendimizi kibre kaptırmamız işten bile değil.
Hoşuna gitmek istediğimiz bir kimseyle konuşurken, böylelikle kendimizi övdüğümüzden hemen hemen hiç kuşkulanmadan, dostlarımızı överiz çoğu kez.
Gerçek aşk zevk aşkı değil, özveri aşkıdır.
Aşkta da yaşam ve ölüm bir aradadır.
Doğa bizde aşk gereksinmesi uyandırıyor dostum ve kendisi bu duyguyu yanıtlayacak güçte değil. O sessizce, aşka, canlı kucaklara itiyor bizi. Fakat biz bunu anlamıyor, doğanın kendisinden bir şeyler bekliyoruz.
Biz kör değiliz, yanımızda olanları görürüz, ama biz centilmeniz ve initikamımızı centilmence alırız.
Kendin yaşa, cesur ol.
Ama benim bu zamana kadar, yirmi yaşıma kadar kimseyi sevmediğim çok tuhaf!
Her zaman başkalarının ekmeğini almaya hevesli insanlar bulunur.
“ Mutluluk sessizliği, kuytu bir köşenin sessizliği, ulaşılan hedefin o semavi sessizliği hangisi ki ölüme bile anlamlı bir güzellik katıyor .”
Tanrım, acı bana. Aşık oldum
Sen benim için geleceksin, benim için aydınlık budur.
Boşuna bana babam söylemiyordu: biz, kardeş, seninle ne zevkine düşkün, ne aristokrat, ne tanrının şanslı kuluyuz, biz çilekeş bile değiliz, biz emekçiyiz, emekçiyiz ve yine de emekçiyiz. Hey emekçi, hadi giy iş önlüğünü, gidin kendi karanlık imalathanenizde tezgahınızın arkasına geçin! Güneş ise başkalarına parlayacak! Bizim renksiz hayatımızda da şeref ve saadet var!
Kelimeler kağıtta ya ölü ya da sahteydi.
Göğsünde eriyen kalbinin kime – kendisine mi ona mı- ait olduğunu kendisi de bilmiyordu.
Demek nereye gitsem geleceksin benimle? diye sordu.
– Her yere. Dünyanın öbür ucuna. Sen nerede olursan, ben de orada olacağım.
Unutma güvercinim, üzüntü dediğin gelir geçer. İzi bile kalmaz.
Ülkemizin ne kadar bereketli olduğunu bir bilseniz. Oysa çiğniyorlar onu, ayaklar altına alıyorlar.
Ülkesini bağımsızlığa kavuşturmak! İnsan söylerken bile ürküyor bu sözlerden Öylesine yüce şeyler ki
başını yastığa gömdü, yüreğini dalga dalga kaplayan duygulara kendini kaptırmamak için tüm çabalarına karşın tuhaf, akıl almaz, fakat sımsıcak gözyaşlanyla yastığı ıslandı.
Kendi hayatını yaşıyordu. Fakat yalnız bir yaşamdı bu. Ruhu kâh alevleniyor, kâh ıssızlık içinde sönüyordu. Kafeste bir kuş gibiydi.
Birisi onun gözünde saygınlığını yitirmeye görsün (kısa zamanda, genellikle çok kısa zamanda verirdi yargısını), artık yok sayardı o insanı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir