Jojo Moyes kitaplarından Ardında Bıraktığın Kadın kitap alıntıları sizlerle…
Ardında Bıraktığın Kadın Kitap Alıntıları
Bugünlerde herkes her şeyi biliyor.
Bazen hayat, adım atarken önümüze çıkan engellerden ibaret olabiliyordu. Bazen de körü körüne bir şeyin peşinden gitmekti.
Başta seni sıkmadığını düşündüğün şeylerin zamanla seni nasıl yiyip bitirebileceğini biliyorum.
Gözlerimi kapatacağım ve hayalinin gözümün önünden gitmesine izin vermeyeceğim.
Yaşadığın kayıp seni daha sert bir insan haline getirdi.
Karanlık günler yaşıyoruz.
Ve sevdiğin bir şeyi kaybetmenin insanı nasıl kahrettiğinin de farkındayım.
Bazen hayat, adım atarken önümüze çıkan engellerden ibaret olabilirdi. Bazen de körü körüne bir şeyin peşin gitmekti.
Sona eren şeyler gözümüze hep daha kusursuz görünür.
Yıllarca başkalarının mutluluğunu gördükçe kendi kaybını anımsamadan edememişti.
Bence güzellik bakanın gözlerindedir.
Mermi size doğrultulmamışsa konuşmak kolay.
Seninle tanışıncaya kadar gerçek mutluluğun anlamını bilmiyordum
Daima hatırlamaktır aşk
Bence güzellik bakanın gözlerindedir.
Ve sevdiğin bir şeyi kaybetmenin insanı nasıl kahrettiğinin de farkındayım.
Yaşadığın kayıp seni daha sert bir insan haline getirdi.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Haklı yere yapıyorsanız yine de ihanet sayılır mı?
Yıllarca başkalarının mutluluğunu gördükçe kendi kaybını anımsamadan edememişti.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Şarap için hiçbir zaman erken değildir. Tanrıların meyve suyu bu. Tek avuntum.
Gittiğinden beri yokluğu gerçek bir yara gibi acı veriyor.
İnsanlığın iyi tarafını görmek istiyorum, yılda bir kez de olsa.
Benimse seni görmem için fotoğrafa ihtiyacım yok Sophie. Yüzünü, sesini, kokunu anımsamak için gözlerimi kapatmam yeterli.
Ve sevdiğin bir şeyi kaybetmenin insanı nasıl kahrettiğinin de farkındayım.
Bir kez yaşandı mı geri dönüşü yoktur.
Umarım sen bu acıları çekmemişsindir. Umarım sen daha kolay atlatmışsındır.
Küçük bir ihtimal olduğunu biliyorum. Ama umut etmekten başka çarem kalmadı.
Bazen hayat, adım atarken önümüze çıkan engellerden ibaret olabiliyordu. Bazen de körü körüne bir şeyin peşinde gitmekti.
İçinde bulunduğum gerçeklik, kafamın içindeki uğultu gibi rahatsızlık verici, soğuk, acı dolu ve asla kaybolmayan bir şeydi.
Yalnızlık onu neredeyse fiziksel bir darbe gibi vurmuştu. Etrafını saran duvarlar sanki hayaldi ve dışardaki kötülüklere karşı onu korumuyordu.
Kendinizi kaderinize teslim etmenin ne demek olduğunu bilir misiniz? ( ) Artık ne acı ne korku ne de özlem vardı. Büyük bir rahatlamayla gelen ümitlerin yok oluşuydu bu.
Önemli olan tek şey gerçektir Gerçekler olmadan insanların saçma fikirleriyle aldanır durursun.
Seninle tanışıncaya kadar gerçek mutluluğun anlamını bilmiyordum.
Seninle tanışıncaya kadar gerçek mutluluğun anlamını bilmiyordum. Sanırım
Bu günlerde herkes her şeyi biliyor.
Çünkü hiç kimse gerçekten, tam anlamıyla mutlu değildi. Hem de hiç kimse.
Aslında ne yaptığınızı bildiğinizi sandığınızda (televizyonun karşısında kötü bir gün geçiyor ya da bir barda içip geçmişinizden gizlenmeye çalışıyor olabilirsiniz) bir anda varlığından bile haberdar olmadığınız bir yere doğru yol almaya başlarsınız. Her şey tam bir felaket gibi yüzeye çıkar. Çalınan çanta, kaybolan paralar, ölen yakınlar Hayat bunun gibi bir sebeple beklenmedik bir yöne sapmıştır.
Çünkü hiç kimse gerçekten, tam anlamıyla mutlu değildi. Hem de hiç kimse.
Bir daha kimseyi onun gibi sevemeyeceğinin farkındaydı.
Ama hiçbir şey hatırlamıyorum. Kokusunu, sesinin tonunu, benim yanımda ne hissettiğini Hiç var olmamış gibi. Sonra, ya buraya kadarsa, diyorum. Ya bir daha hiç dönmezse? Ya hayatımızı bu şekilde, her hareketimizin bizden nefret eden adamlar tarafından kontrol edildiği şekilde devam ettirmek zorunda kalırsak? Bunu başarabileceğimden hiç emin değilim.
Bazen onun nasıl göründüğünü bile hatırlamıyorum. Fotoğrafına bakıyorum ama aklımda hiçbir şey canlanmıyor.
Bazen fotoğraflara gereğinden çok bakıp onları yıprattığımızı düşünüyorum.
Ardında bıraktığın kadın artık gülümsüyor.
Benimse seni görmek için fotoğrafa ihtiyacım yok Sophie. Yüzünü, sesini, kokunu anımsamak için gözlerimi kapatmam yeterli. Ve bunun beni ne kadar rahatlattığını bilemezsin.
Karamsar anlarımda kendime, iyi olmasa uzaklarda çalan bir zilin titreşimi gibi yüreğimin derinliklerinde bunu hissederdim, diyorum.
O mükemmel erkek. Dürüst, ilgili, nazik Senin de ondan hoşlanacağını anlayıncaya kadar iyi davranır ve ardından da kaçıp gider. Savunmasız, yoksun kadınları hemen geri püskürtür.
bazen hayat , adım atarken önümüze çıkan engellerden ibaret olabiliyordu. Bazen de körü körüne birşeyin peşinde gitmekti.
Bitkinlikten uyudukça uyacağınızı, hatta bazı günler uyandıktan birkaç saat sonra bile gözkapaklarınızı güçlükle açık tutacağınızı ve her günü ayakta kalabilmek için olağanüstü çabayla geçirmeniz gerektiğini bilmediğiniz gibi. Böyle zamanlarda insan sebepsiz yere arkadaşlarından nefret edebiliyordu.
Sorun değil. Fark Edilmez Büyük İnsan olmaya alıştım.
Özgeçmişimi güncellerken işimi garantiye almak için yumurtalıklarımı bile aldırdım.
Bazen onun nasıl göründüğünü bile hatırlamıyorum.
Fotoğrafına bakıyorum ama aklımda hiç bir şey canlanmıyor..
Fotoğrafına bakıyorum ama aklımda hiç bir şey canlanmıyor..
“Seninle tanışıncaya kadar gerçek mutluluğun anlamını bilmiyordum.”
Məncə sevdiklərimiz üçün bəzən qaydaları da poza bilərik
Şəkil ev bunlar əsas deyil. Əsas canlı insandır. Sofinin necə öldüyünü bilmək mənə zərbə oldu. Düzünü desəm, qoy nəyim varsa aparsınlar. Əsas insandır. Əsas sənin kimi sevməyindir.
Hər səhər gözlərini zorla açanda və başa düşəndə ki, həmin gün də həyat cəhənnəm əzabı olacaq, o zaman adam dostlara da nifrət edir. Yaxuxd günlərin bir günü əri, uşaqları ilə gedən köhnə tanışlardan birinə rast gəldikdə və o ərini itirdiyin üçün təəssüflərini bildirdikdə onun uşaqlarına baxır, içində paxıllıq hissi oyanır. Belə olanda Liv öz-özünə sual verirdi: Niyə axı başqa adamlar yaşayır, ancaq David öldü?
“Bir kez yaşandı mı geri dönüşü yoktur.”
Aslında ne yaptığınızı bildiğinizi sandığınızda (televizyonun karşısında kötü bir gün geçiriyor ya da bir barda içip geçmişinizden gizlenmeye çalışıyor olabilirsiniz) bir anda varlığından bile haberdar olmadığınız bir yere doğru yol almaya başlarsınız.
Sokağa çıkma yasağı yüzünden aylarca evde kapalı kaldıktan sonra karanlıkta yürümek çok tuhaf gelmişti.
‘Bu çılgınlıklar âleminde sen benim çobanyıldızımsın.’
Ama hiçbir şey hatırlamıyorum. Kokusunu, sesinin tonunu, benim yanımda ne hissettiğini Hiç var olmamış gibi. Sonra, ya buraya kadarsa diyorum. Ya bir daha hiç dönmezse?
Bazen onun nasıl göründüğünü bile hatırlamıyorum. Fotoğrafına bakıyorum ama aklımda hiçbir şey canlanmıyor.
Kimse artık dinlemiyor . Herkes ne duymak istediğini biliyor ama kimse gerçekten dinlemiyor.
Kimse artık dinlemiyor . Herkes ne duymak istediğini biliyor ama kimse gerçekten dinlemiyor.
Bir erkek için molekülleri ayırıp ülkeleri işgal etmek kadınların aklından ne geçtiğini anlamaktan daha kolay
Hayal kırıklığının tadını bilir misiniz? Soğuk kahvenin içine demir tozu atmak gibi.
O anda kendime şu cümleyi hatırattım: Bu hayatım boyunca oynayacağım en önemli oyun.
Seni ilk gödüğümde o kalabalık mağazanın tam ortasında duruşunu izlerken gördüğüm en kendine yeten kadın olduğunu düşünmüştüm. Dünya dursa bile sakinliğini bozmaz, başını dimdik tutar, o muhteşem saçlarının altından otoriter bir tavırla etrafını izlersin.
+ Yaşadığın kayıp seni daha sert bir insan haline getirdi.
– Hayır , sadece bana bir kap domates çorbası satmaya çalışan herkese aşık olmuyorum .
– Hayır , sadece bana bir kap domates çorbası satmaya çalışan herkese aşık olmuyorum .
Mən səni tanıyana qədər əsil xoşbəxtliyin nə olduğunu bilməmişəm.
Mən səni tanıyana qədər əsl xoşbəxtliyin nə olduğunu bilməmişəm.
Gözlərimi yuman kimi önündə durursan,səsini eşidir,qoxunu hiss edirəm .Heç bilmirsən sənin xəyalın məni necə sakitləşdirir