İçeriğe geç

Aramızdaki Sözler Kitap Alıntıları – Charles Martin

Charles Martin kitaplarından Aramızdaki Sözler kitap alıntıları sizlerle…

Aramızdaki Sözler Kitap Alıntıları

Kırık bir kalple yaşamak yarı ölü yaşamaktır ve bu yarı yaşıyorsun anlamına gelmez. Bu, yarı ölüsün demektir. Ve bu, yaşamak değildir.
Kırılmış kişiler sadece tekrar parçalarını birleştirmeye gerek duyarlar.
Yanlış umut hiç umut olmamasından kesinlikle daha kötüydü.
Sopalar ve taşlar kemikleri kırabilir ama birisini derinden kırmak istiyorsan Sözcükleri kullanırsın.
Susmak bir cevap değildir.
Parçalanmış kalpler tamir olmaz ve iyileşmezler.
Birisini beklemek böyledir. Dakikaları saatlere, saatleri günlere ve günleri birkaç yaşama dönüştürür.
Hayattayız, ancak hayatta kalmaya devam etmek ayrı bir konu.
Karanlık çökmeden önceki şu serin mavimsi ışık
Acı, vücudundan çıkıp giden zayıflıktır.
Bana gülümsemenin ne demek olduğunu sen öğrettin.
Sopalar ve taşlar kemikleri kırabilir ama birisini derinden kırmak istiyorsan sözcükleri kullanırsın.
Acaba biz önce biraz yürüyebilir miyiz?
Belki mesafe her birimiz için farklıydı. Belki de aşk benim karmaşamdan daha büyüktü.
Sen güldüğün zaman gülümsemek istiyorum. Ve sen ağladığın zaman Yüzümdeki yaşları sildi. Gözyaşlarının benim yanaklarımdan akmasını istiyorum. Başını bir kere sallayarak fısıldadı.
Seni bırakamıyorum bırakmayacağım.
Derken birisi ortaya çıkıp yıpranmış kenarı tamir eder veya kayıp parçayı geri verir. Süreç bıktırıcıdır, acı verir ve kestirme yolları yoktur. Tek olmayı vaad eden hiçbir şey öyle değildir.
Sonunda gözlerini sildi, kulağını göğsüme bastırdı ve fısıldadı.Tüm parçaları bana ver.
Çok fazla var ve bir daha bir araya geleceklerinden hiç emin değilim.
Beni öptü. Denememe izin ver.
Beni bırakıp gitsen daha iyi edersin ve
Yarı gülümsedi. Seni bırakamıyorum. Yalnız gitmiyorum. Başını iki yana salladı. Gözlerimi her kapadığımda senin hatırına bakmayacağım.

İçimde derilerdeki bir şeyin bunu duymaya ihtiyacı vardı. Buna layık olduğumu bilme ihtiyacı. Her şeye rağmen sevginin beni yeniden yakalayabileceğini. Beni ateşten yukarı kaldıracağını.

Bir seferinde, ‘Affedilmeyen ne olabilir?’ diye sormuştun. Başımı salladım. Sözcükler. Sözleri geri alamazsın, çünkü onları söylediğin kişi o sözleri dört buçuk yıl önce mezarına götürdü.
Geleceğini umut ediyordum.
Ama sen gelmeyince
ne yapacağımı, nasıl yaşayacağımı bilemedim, Bu yüzden kendimdeki tüm kırık parçaları bir araya getirdim, bir çantaya tıkıştırdım ve bir kaya çantasıymış gibi omuzuma kaldırdım. Arkamda bir çantayla, koşumunun içine tokayla bağlanmış ve kızağın ağırlığını yüklenmiş, kendi tarihçem omuzlarımı dilim dilim ederken kendimi sürükleyerek yıllar geçti.
Uğrunda ölmeye değecek gerçek sevgiyi bana gösterecek birisine hodri meydan.
Etrafımda bir duvar oluşturmak, çektiğim acılardan kendimi korumak
Ben’de var olan sevgiyi bana gösterecek herhangi birisine hodri meydan dedim,..
Ashley iyi bir seçim yapmıştı. Mutlu olacaklardı. Vince kendini aşan bir evlilik yapacaktı. Ashley’yle evlenecek her erkeğin yapacağı gibi. Ashley gibisi milyonda bir bulunurdu.
Dürüst olacağım. Dürüstlük hiçbir zaman sorun olmadı. Bencillik mi? Evet. Dürüstlük? Hayır. Ama sen bunu zaten biliyordun. Ve evet, ona üzgün olduğumu söyleyeceğim. Sana sesimi yükselttiğim için özür dilerim. Hem şimdi hem de o zaman.
Tatlım Bilmiyorum. Bu kadar idare edeceğimi sanmıyordum, ama yaptım. Daha kötü olabilir miydi? Elbette. Bu en kötü şey değil. En kötü olan senden ayrı olmak.
Artık bu konuda o da benden daha mutlu değil, ama ben yardım etmezsem eğilemiyor, oturamıyor ve ağırlığını veremiyor.
Sen hiç tek bacakla çömelmeyi denedin mi?
Hiç kolay değil. Ben denedim.
şimdi kendi kendime konuşmama sebep oldunuz. Siz kadınlar neden böylesiniz? Biz erkeklerin bir cevabı olmaması mümkün değil mi? Ne yaptığımızı ya da bundan sonra ne olacağını bilmiyor olamaz mıyız? Yani biz aciz, kırgın, yıpranmış veya cesaretimizi kaybetmiş olamaz mıyız? Nasıl yardım edeceğimizi veya karşılaştığımız sorunları nasıl düzelteceğimizi bilmiyor olamaz mıyız? Ama sen bunu zaten biliyorsun, öyle değil mi? Sana halihazırda bilmediğin bir şey söylemiyorum.
Şeye benziyor Her şey donmuşken cehennemde olmaya benziyor.
Birçok kişinin çok daha kötü koşullardan sağ salim çıktığını biliyorum ama bizimki hiç iyiye gitmiyor.
Başını iki yana salladın. Yüzüme dokundun. Her zaman umut vardır.
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
Tüm dünya sessizdi. Etraf ses geçirmez olmuştu. Duyduğum en yüksek gürültü sessizlikti.
Entellektüel olarak, seninle tartışmaya girmek istemiyorum. Duygusal olarak, hiçbir şeyden saklanmıyorsun. Etrafında dolaşmak yerine konuları masaya yatırıyorsun -karşına çıkanla karşılaşmaya yatkınsın. Ve mizah anlayışınla kanıtlanan derin bir güç haznen var.
Onun gözlerine bakabilmeyi ve hiçbir şey saklamamayı isterim. Çünkü, inan bana, saklanan konular zarar verir.
Durumları daha iyiye gider mi, yoksa kaçınılmaz olanı mı uzatıyoruz bilemiyorum.
Ve eğer Tanrı zaman verse, geriye dönmeme ve bir an yaşamama izin verseydi, o an olurdu.
Bu türden evlilik ancak birkaç seçilmişin başına gelir. Geri kalan bizler hazır yapabilirken ne alabilirsek onu almalıyız. Aksi halde
Aksi halde ne?
Aksi halde hiçbir zaman gerçekleşmeyen bir peri masalını bekleyip dururuz.
Ama ya peri masalını elde edebileceksen ancak bunu elde etmek için beklemen gerekiyorsa?
Biz farklıyız, tamam. Ama ondan hoşlanıyorum. Beni güldürüyor. Ve bir sürü müşterek konumuz var.
Birisine bakıp bir şeyler düşünebilirsiniz, ama ellerinizi üzerine koyduğunuzda, onun neden yapılmış olduğunu gerçekten öğrenirsiniz.
Her saniyemi onunla geçirmek istiyordum. Onunla gülmek, onunla ağlamak, onunla yaşlanmak, elini tutmak, kahvaltı masasında diz dize oturmak istiyordum
Kuşkusuz eğer bir erkek dürütse ve bir fincan kahveyi gayet güzel yapabiliyorsa, bunlar affedilebilir.
Ve bunu sana söyleyen kişi olmaktan nefret ediyorum – Ben kayıp bir vaka olabilir. Hayatımda tanıdığım en iyi geveleyenlerden biri.
‘İnsanlar ellerini kirletmeye gönüllü olan ve onlara hala şefkat ve saygıyla bakan bir doktora ihtiyaç duyarlar,’..
Birisini hayatta tutmak için umut çok faydalı oluyor. Ve Eğer burada olmazsam, umudunun kaybolmasından korkuyorum. Onunla ne kadar uzun beraber kalırsam, o kadar iyileşecektir.
Belki de sana zaten bildiğin bir şeyi anlatıyorum. Belki de öyle değil. Ben sadece yarı öldüğü zaman bütünün hala acıdığını biliyorum.
Parçalanmış kalpler tamir olmaz ve iyileşmezler.
Kalp bir kez kırılınca hemen tekrar düzelmiyor. Bu bir kertenkele kuyruğu değil ki. Daha çok milyon parçaya bölünen ve bir daha bir araya gelmeyen kocaman bir vitraya benziyor.
Kırık bir kalple yaşamak yarı ölü yaşamaktır ve bu yarı yaşıyorsun anlamına gelmez. Bu, yarı ölüsün demektir. Ve bu, yaşamak değildir.
Tüm hayatımı sevmeyi isteyerek, ama bunu taşıdığım acıdan ayırmayı başaramayarak yaşamıştım.
bir bebek gibi ağladığını hatırlıyorum.
İşte o zaman anladım. Aşkın ne olduğunu ilk kez o zaman anladım.
Nasıl hissedildiği değildi.
Bana neler hissettirdiği değildi.
Neler umduğum değildi.
Ama ne olduğuydu. Ve ben araya girip engellemediğim zaman ne olduğuydu.
Herkesin kabul edeceği gibi, ben biraz duygusal bir kalın kafalıyım.
Bana altı ay ver, tadilat, badana yaptırayım, yeni mobilyalar alayım ve
Sana yeni anılar vereyim.
.
Bizi düşün. Beni.
.
Bazen bana nasıl aşık olduğunu merak ediyorum. Sen göremediğin şeylere inanıyorsun ve sadece yüreklerin bildiği bir lisanı konuşuyorsun.
Haklıydın.
Her şeye geç kaldığım için özür dilerim.
senin duymak istediğin sözleri nadiren söylediğimi biliyorum, ancak seni sevdiğimi biliyorum. Tüm varlığımla Sen beni bir arada tutan yapıştırıcımsın. Sonsuza dek benimle kal.
Sen bugüne dek sahip olduğum en iyi eğitim partnerisin.
biz kendimiz olmakta özgürdük. Birlikte büyümek için. Birlikte gülmek için.
Ve sen kendi ritmini buldun.
Onu geç döneceğime hazırlamaya ne kadar çalışırsam çalışayım, güneş batar batmaz benim dönüşümü gözlemeye başlayacağını biliyordum. Ve geçen her dakika, ona bir saat gibi gelecekti. Birisini beklemek böyledir. Dakikaları saatlere, saatleri günlere ve günleri birkaç yaşama dönüştürür.
Birisini beklemek böyledir. Dakikaları saatlere, saatleri günlere ve günleri birkaç yaşama dönüştürür.
Yollar kendi kendine kat edilmez. Kaldır kıçını yataktan.
Ben ne olduğunu görüyorum. Sen ne olabileceğini görüyorsun. İçeri girmem gerekiyor. Hava soğuyor. Seni özlüyorum.
Bana gülümsemenin ne demek olduğunu sen öğrettin. Yaşadığını hisseden bir kalple yaşamayı.
Eğer en kötü olasıysa, o zaman masada tut. Bundan saklanma. Gerçekleşebilir. Eğer olursa ve olduğu zaman, bunu önceden düşünmüş olman gerekir. Bu şekilde, en kötü düşüncen gerçeğe dönüştüğünde yıkılmazsın.
acıyı savuşturmak için mizahı kullandığını öğrenmeye başlıyordum. Bunu yapan başka kişiler de görmüştüm. Genellikle geçmişlerindeki bir şey onları duygusal açıdan yaralamış olurdu ve bunu maskelemek için mizahı veya alayı kullanırlardı. Bunu akıllarından uzaklaştırmak için
En kötü durumumuzda nelere değer verdiğimiz şaşırtıcı.
Bir fincan kahve için neler vermezdim
Bu konuda yardımcı olabilirim.
Sakın bana kahvem var deme.
Benim üç bağımlılığım var. Koşmak. Dağlar. Ve güzel, sıcak bir kahve. Ve sıralamanın böyle olması şart değil.
Öğrendiğimiz şeylerden birisi, belli bir günde neler yapacağın veya ne kadar mesafe gideceğinle alakalı bir planın ve umudun olsa da, ne yapacağını ve gerçekten nereye kadar gidebileceğini koşullar belirler.
Gerçeği hazmetmek zordu.
Resme sen girdin ve dünyamı kahkahayla, ışıkla ve mucizeyle aydınlattın. Hoş ve sıcak.
Karım güldüğü zaman ben de gülümsüyorum. Ve ağladığı zaman, yanağımdan yaşlar süzülüyor.
Bu kulağa klişe gibi gelebilir fakat ben, bana uyan bir kadınla evlendim. Ben iki parçalı bir yapbozun yarısıyım.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir