İçeriğe geç

Apollon’un Görevleri – Gizli Kahin Kitap Alıntıları – Rick Riordan

Rick Riordan kitaplarından Apollon’un Görevleri – Gizli Kahin kitap alıntıları sizlerle…

Apollon’un Görevleri – Gizli Kahin Kitap Alıntıları

Will Nico’ ya baktı. Benim eşim olur musun?
Şapşalın tekisin sen, dedi Nico
Anlamadığım bir şey daha: Siz ölümlüler nasıl böyle küçücük yerlerde yaşayabiliyorsunuz? Nerde sizin gururunuz? Nerde tarzınız?
Percy Jackson için yaptığım onca şeyden sonra coşkuyla karşılanmayı bekliyordum. Sevinç gözyaşları içinde bir karşılama, adıma yakılmış birkaç kurban ve şerefime düzenlenmiş küçük çapta bir şenlik beklemek çok da yersiz sayılmazdı. Fakat genç adam evin kapısını açıp sadece Neden? dedi.
Bir zamanlar tanrıydı
Şimdi Yukarı Mahalle’ de bir zibidi
Jackson’ ın malikanesinde
Altın kaplamalı taht yok
Şaka yapıyor olmalısın ahbap!
Şarkı söylemek ruhuna iyi gelir. Hiçbir zaman şarkı söyleme şansını geri tepmemelisin.
Hayatı dolu dolu ve korkusuzca yaşa
Düşünmenin çoğu zaman eyleme geçmeye engel olduğuna inanıyorum
Birisi tehlike arayışındaysa onu bulması hiç de zor olmaz
Yolculuğun kendisi varılacak yerden daha büyüktür
Kaldı ki, evladının büyüyünce doktor olması her tanrının hayalidir
Tanrı olmanın yarısı nasıl blöf yapacağını bilmekten gelir.
Bana kalırsa egzersiz, kişiye tanrı olmadığını hatırlatan, iç karartıcı bir eylemden başka bir şey değil.
Mükemmel olmanın doğal sonuçlarından biri de etrafımda yarattığım kıskançlıktı
Hyakinthos’a ait olduğu günışığında tutmak için kanından sümbül çiçekleri yarattım.
Dünyada hiçbir şey, birini ruhunuzun tüm detinlerine kadar sevdiğiniz halde o kişinin size asla sevmeyeceğini, sevemeyeceğini bilmek kadar trajik olamaz.
“Hayatı dolu dolu ve korkusuzca yaşa.”
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
“Dünyada hiçbir şey,birini ruhunuzun tüm derinliklerine kadar sevdiğiniz halde o kişinin sizi asla sevmeyeceğini,sevemeyeceğini bilmek kadar trajik olamaz.”
Dünyada hiçbir şey, birini ruhunuzun tüm derinliklerine kadar sevdiğiniz halde o kişinin sizi asla sevmeyeceğini, sevemeyeceğini bilmek kadar trajik olamaz.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
“Gölge yolculuğundan sonra Nico her an bayılabilir.”
“Hayır, hiç de değil,” dedi Nico. Ardından bayıldı.
Will onu itfaiyeci gibi sırtına alıp oradan uzaklaştırdı. “İyi şanslar! Gidip Karanlıklar Lordu’na biraz enerji içeceği vereceğim!”
Nico’nun yüzünde kızgınlıkla birden gergin bir ifade belirdi. Hmm, Leo burada değil. Öldü. Sonra tekrar hayata döndü. Onu bir daha görürsem canına okuyacağım.
Will ona bir dirsek attı. Hayır yapmayacaksın.
Percy Jackson için yaptığım onca şeyden sonra coşkuyla karşılanmayı bekliyordum. Sevinç gözyaşları içinde bir karşılama, adıma yakılmış birkaç kurban ve şerefime düzenlenmiş küçük çapta bir şenlik beklemek çok da yersiz sayılmazdı. Fakat genç adam evin kapısını sonuna kadar açıp ”Ne var? ” dedi.
Ardından yukarıdan bir yerden bir bağırış duydum. “Hey Bronz Popo!” Kolossus’un kafasının üstünde, bir karikatür balonu gibi karanlık bir bulut belirdi. Gölgelerin içinden tüylü, siyah, canavar bir köpek indi ve sırtında da elinde parıldayan bronz bir kılıçla genç bir adam vardı.
Hafta sonu olmuştu. Percy Jackson gelmişti.
“Buradan mı? Bu imkansız! Şu uçan adam Jason Grace nerede?”
Percy ensesindeki teri ve kumları sildi. “Uçan adamlarımız kalmadı maalesef.”
Sol ayağım Meg’in sağ ayağına bağlıyken kendimi kız kardeşimle doğmadan önce Leto’nun rahmindeymiş gibi hissettim. Evet, o zamanları bayağı iyi hatırlıyorum. Artemis beni durmadan kenara itiyor, karnıma dirseğini indiriyor ve rahim bencilliği yapıyordu.
Dünyada hiçbir şey, birini ruhunuzun tüm derinliklerine kadar sevdiğiniz halde o kişinin sizi asla sevmeyeceğini, sevemeyeceğini bilmek kadar trajik olamaz.
Bu laf hayatımı özetleyebilir: Poseidon’dan dolayı.
Yolculuğun kendisi varılacak yerden daha büyüktür.
İnsan olmanın güzel yanı bu. Tek bir hayatımız var, nasıl bir hikâyesi olacağını seçebiliriz.”
Percy ellerini kaldırdı. Bir şeyi açıkça söyleyeyim de. Sana seninle gelme teklifinde bulunmuyorum. Hâlâ mezun olmam gerek bir okulum, geçkem gereken MGÖS; SAT testlerim ve beni gebertmesine engel olmam gereken bir sevgilim var.
Paolo tedirgin görünüyor, dedim
Will omuz silkti. O şanslı, gençlik tanrıçası Hebe’nin oğlu filan ya, ondan çok çabuk iyileşiyor.
Ona bakıp duruyorsun, dedi Nico.
Hayır bakmıyorum, dedi Will. Sadece ameliyattan sonra Paolo’nun kollarının nasıl çalıştığını değerlendiriyordum.
Hı hı.
Nico’nun yüzünde kızgınlıkla birden gergin bir ifade belirdi. Hmm, Leo burada değil. Öldü. Sonra tekrar hayata döndü. Onu bir daha görürsem canına okuyacağım.
Will ona bir dirsek attı. Hayır yapmayacaksın.
Will ve Nico omuz omuza vererek oturdular, birbirleriyle tatlı tatlı şakalaşıyorlardı. Yan yana o kadar tatlı duruyorlardı ki kendimi birden yalnız hissettim.
Bu arada kimse kampta tek başına gezinmesin. Eş sistemi uygulayın.
Anlaşıldı. Will Nico’ya baktı. Benim eşim olur musun?
Şapşalın tekisin sen, dedi Nico.
Feci akıllı olduğunu ve daha önce hiç yapılmamış bir şey yaptığını düşünen insanların, asırlar boyunca aynı davranış kalıbını defalarca tekrarlanmasını seyredip durmuştum.
Feci akıllı olduğunu ve daha önce hiç yapılmamış bir şey yaptığını düşünen insanların, asırlar boyunca aynı davranış kalıbını defalarca tekrarlamasını seyredip durmuştum. Kendi hikâyelerini kendilerinin yazdığını düşünüyorlardı fakat sadece kuşaktan kuşağa geçen eski bildik hikâyelerden kopya çekiyorlardı.
Kötü bir şeylerin etkisinde olan çok fazla insan kaybettim.
Ölümlüler arasında insanlara güvenmek biraz tedirgin edici bir konu.
Dağılmak işin kolay kısmıydı. Herkes çok iyi dağıldı.
Belki de acı içinde ölüyor muyuz yoksa biraz daha acıya ihtiyacımız mı var,onu anlamaya çalışıyordu.
Onun can sıkıcı, aynı zamanda da o tuhaf biçimde sıcacık varlığına nasıl da çabuk alışmıştım.
O sırada oğlumu Nico di Angelo ile gördüğümde ne hissettiğimi merak ediyor olabilirsiniz. Doğrusu itiraf edeyim ki Will’in Hades’in oğullarından birine olan çekimini anlamıyordum ama eğer Will karanlık sezgilerle mutlu olacaksa
Ha. Belki bazılarınız onu bir kız yerine bir erkekle gördüğümde ne hissettiğimi merak ediyordur. Eğer derdiniz buysa, rica ediyorum. Biz tanrılar böyle meselelere takılmayız. Mesela benim
Bir düşüneyim Tam otuz üç ölümlü kız arkadaşım ve on bir erkek arkadaşım oldu. Sayısını bile unuttum.
“Buradan mı? Bu imkansız! Şu uçan adam Jason Grace nerede?”
Percy ensesindeki teri ve kumları sildi. “Uçan adamlarımız kalmadı maalesef.”
Ardından yukarıdan bir yerden bir bağırış duydum. “Hey Bronz Popo!” Kolossus’un kafasının üstünde, bir karikatür balonu gibi karanlık bir bulut belirdi. Gölgelerin içinden tüylü, siyah, canavar bir köpek indi ve sırtında da elinde parıldayan bronz bir kılıçla genç bir adam vardı.
Hafta sonu olmuştu. Percy Jackson gelmişti.
“Gölge yolculuğundan sonra Nico her an bayılabilir.”
“Hayır, hiç de değil,” dedi Nico. Ardından bayıldı.
Will onu itfaiyeci gibi sırtına alıp oradan uzaklaştırdı. “İyi şanslar! Gidip Karanlıklar Lordu’na biraz enerji içeceği vereceğim!”
Öfkeli bir çığlık, hasarlı tavanı sarsarak ve başımıza sağanak halinde toprak parçaları indirerek odada yankılandı. Çığlığın tonu bana Hera’yı, Olimpos’un koridorlarında öfkeyle geçerek kutsal klozet kapağını indirmedim diye bana bağırdığı zamanı hatırlattı.
Derken, birkaç gün sonra, diye konuşmasını sürdürdü Will, kamp yerine rüzgârla birlikte bir parşömen geldi
Hala bende duruyor. Nico montunun ceplerini karıştırdı.
Ne zaman sinirlenmek istesem ona bakıyorum.
Will bana döndü. “Erkek arkadaşım adına özür diliyorum.” Nico gözlerini devirdi. “Lütfen rica etsem biraz ”
“Özel bir adamı mı tercih edersin?” diye sordu Will. “Yoksa hayat arkadaşını mı?”
“Seni düşünecek olursam hayat sıkıntım demem gerekiyor,” diye homurdandı Nico.
“Öyle olsun. Bunun için sonra görüşeceğiz.”
Nico, dedim sonunda, Hades’in masasında oturman gerekmiyor mu senin?
Omuz silkti. Teknik olarak bakıldığında öyle. Ama orada yalnız başıma oturursam tuhaf şeyler olabilir. Yerde çatlaklar açılabilir. Içinden sürüne sürüne hortlaklar çıkıp etrafta gezinmeye başlayabilir. Bir tür ruhsal durum rahatsızlığı bu. Elimde olan bir şey değil. Kheiron’a da onu söyledim.
Gerçek mi peki? diye sordum.
Nico belli belirsiz gülümsedi. Elimde doktor tanısı bile var.
Will elini kaldırdı. Onun doktoru benim.
Kheiron bu durumun üzerinde tartışmaya değmeyeceğine karar verdi, dedi Nico. Diğerleriyle birlikte oturduğum sürece Yani mesela bu arkadaşlarla Hortlaklar uzak duruyor. Herkes de bundan mutlu oluyor.
Will sakin sakin başını salladı. Çok tuhaf bir durum. Nico’nun istediğini elde etmek için güçlerini kullanacağından değil.
Tabii ki değil, dedi Nico.
Büyük Ev’in verandasında koyu renk saçlı genç bir adam bizi bekliyordu. Üzerinde rengi atmış siyah bir pantalon, bir Ramones tişörtü (müzik zevki için ekstra puanı hak ediyordu) ve simsiyah bir deri ceket vardı. Yan tarafından Styks demirinden kılıcı sarkıyordu.
Seni hatırlıyorum, dedim. Hades’in oğlu Nicholas mı? dedim.
Nico di Angelo. Beni baştan aşağı süzdü, gözleri kırık cam parçaları gibi renksiz ve keskindi.
“Derken, birkaç gün sonra,” diye konuşmasını sürdürdü Will, “kamp yerine rüzgarla birlikte bir parşömen geldi ”
“Hala bende duruyor.” Nico montunun ceplerini karıştırdı.
“Ne zaman sinirlenmek istesem ona bakıyorum.”
Nico’nun yüzünde kızgınlıkla birden gergin bir ifade belirdi. “Hmm, Leo burada değil. Öldü. Sonra tekrar hayata döndü. Onu bir daha görürsem canına okuyacağım.”
Will ona bir dirsek attı. “Hayır yapmayacaksın.”
“Nico,” dedim sonunda, “Hades’in masasında oturman gerekmiyor mu senin?”
Omuz silkti. “Teknik olarak bakıldığında öyle. Ama orada yalnız başıma oturursam tuhaf şeyler olabilir. Yerde çatlaklar açılabilir. İçinden sürüne sürüne hortlaklar çıkıp etrafta gezinmeye başlayabilir. Bir tür ruhsal durum rahatsızlığı bu. Elimde olan bir şey değil. Kheiron’a da onu söyledim.”
“Gerçek mi peki?” diye sordum.
Nico belli belirsiz gülümsedi. “Elimde doktor tanısı bile var.” Will elini kaldırdı. “Onun doktoru benim.”
“Kheiron bu durumun üzerinde tartışmaya değmeyeceğine karar verdi,” dedi Nico. “Diğerleriyle birlikte oturduğum sürece Yani mesela bu arkadaşlarla Hortlaklar uzak duruyor. Herkes de bundan mutlu oluyor.”
Will sakin sakin başını salladı. “Çok tuhaf bir durum. Nico’nun istediğini elde etmek için güçlerini kullanacağından değil.”
“Tabii ki değil,” dedi Nico.
Will ve Nico omuz omuza vererek oturdular, birbirleriyle tatlı tatlı şakalaşıyorlardı. Yan yana öyle tatlı duruyorlardı ki kendimi birden yalnız hissettim.
O sırada oğlumu Nico di Angelo ile gördüğümde ne hissettiğimi merak ediyor olabilirsiniz. Doğrusu itiraf edeyim ki Will’in Hades’in oğullarından birine olan çekimini anlamıyordum ama eğer Will karanlık sezgilerle mutlu olacaksa
Ha. Belki bazılarınız onu bir kız yerine bir erkekle gördüğümde ne hissettiğimi merak ediyordur. Eğer derdiniz buysa, rica ediyorum. Biz tanrılar böyle meselelere takılmayız. Mesela benim
Bir düşüneyim Tam otuz üç ölümlü kız arkadaşım ve on bir erkek arkadaşım oldu. Sayısını bile unuttum.
“Will,Nico, diğer kampçılara bir saat içinde akşam yemeği için toplanacağımızı haber verir misiniz? O sırada güncel bilgileri paylaşacağım. Bu arada kimse kampta tek başına gezinmesin. Eş sistemini uygulayın.”
“Anlaşıldı.” Will Nico’ya baktı. “Benim eşim olur musun?”
“Şapşalın tekisin sen,” dedi Nico.
İkisi birbirleriyle didişerek yanımızdan uzaklaştılar.
Büyük Ev’in verandasında koyu renk saçlı genç bir adam bizi bekliyordu. Üzerinde rengi atmış siyah bir pantolon, bir Ramones tişörtü (müzik zevki için ekstra puanı hak ediyordu) ve simsiyah bir deri ceket vardı. Yan tarafından Styks demirinden kılıcı sarkıyordu.
“Seni hatırlıyorum,” dedim. “Hades’in oğlu Nicholas mı?” dedim.
“Nico di Angelo.” Beni baştan aşağı süzdü, gözleri kırık cam parçaları gibi renksiz ve keskindi.
Will bana döndü. “Erkek arkadaşım adına özür diliyorum.” Nico gözlerini devirdi. “Lütfen rica etsem biraz ”
“Özel bir adamı mı tercih edersin?” diye sordu Will. “Yoksa hayat arkadaşını mı?”
“Seni düşünecek olursam hayat sıkıntım demek gerekiyor,” diye homurdandı Nico.
“Öyle olsun. Bunun için sonra görüşeceğiz.”
Or perhaps Zeus was just messing with me again—giving me a taste of my old power before yanking it away once more. Remember this, kid? WELL YOU CAN’T HAVE IT!
A father should do more – a father should give more to his children than he takes.
Gods know about fading. They know about being forgotten over centuries. The idea of ceasing to exist altogether terrifies us. In fact- well, Zeus would not like me sharing this information, and if you tell anyone, I will deny I ever said it-but the truth is we gods are a little in awe of you mortals. You spend your whole lives knowing you will die. No matter how many friends and relatives you have, your puny existences will quickly be forgotten. How do you cope with it? Why are you not running around constantly screaming and pulling your hair out? Your bravery, I must admit, is quite admirable.
It always disappointed me when mortals put themselves first and failed to see the big picture—the importance of putting me first—
Sacred Sibyl!” I cried. “Madam, there is something wrong with your midsection!”

The woman stopped, mystified, and looked down at her hugely swollen belly. “Well, I’m seven months pregnant.

We only have one life, but we can choose what kind of story it’s going to be.”
Percy put his hand on my shoulder. “You’re Apollo. We need you. You can do this. Besides, if you don’t, I will personally throw you off the top of the Empire State Building.”
You guys go,” Will told me. “The chariot is only designed for three, and after that shadow-travel, Nico is going to pass out any second.”
“No, I’m not,” Nico complained, then passed out.
Not all monsters were three-ton reptiles with poisonous breath. Many wore human faces.
Practice makes perfect
Ha, ha, ha, I don’t think so
Ignore my sobbing
Hey, guys!” Leo spread his arms for a hug. “Sorry to leave you like that. Bad news: I died. Good news: I got better!
Nico smiled thinly. “I have a note from my doctor.
Will raised his hand. “I’m his doctor.”
Easy.” Someone’s hand rested on my shoulder. “Don’t try to sit up.”
Naturally I tried to sit up.
I resented that these two demigods could carry on a conversation while running for their lives while I, the immortal Apollo, was reduced to gasping like a catfish.
An exam for Roman demigods,” I told her. “The Demigod Standard Test of Mad Powers.”
Percy frowned. “That’s what it stands for?”
“I should know. I wrote the music and poetry analysis sections.”
“I will never forgive you for that,” Percy said.
Annabeth.” I tried to place the name. “She’s the blond scary one?”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir