İçeriğe geç

Antilop ve Flurya Kitap Alıntıları – Margaret Atwood

Margaret Atwood kitaplarından Antilop ve Flurya kitap alıntıları sizlerle…

Antilop ve Flurya Kitap Alıntıları

Her birimiz eşsisiz!
Geçmişi unutmalıydı. Uzak geçmişi, yakın geçmişi, tüm geçmişleri. Yalnızca ânı yaşamalıydı. Suçluluk duymadan, beklenti taşımadan.
Kaos hep kötü kokar.
Ne güçlü bir sözcüktü bu. Yanında.
İnsanoğlunu anlamak için insanı incelemek gerek.
O an annesinden ne çok nefret etmişti. Nefes almakta zorlanmıştı, nefretten boğulacak gibi olmuştu, yanaklarından nefret gözyaşları süzülmüştü. Yine de kendine sarılmıştı.
Annesinin kollarıyla
Arzu ve korku evrenseldi; birlikte mezar kazıcılar olmuşlardı.
Neden vücudunuzu saate bağımlı kılasınız ki? Zamanın prangalarını kırabilirsiniz
Kendine gel. Geçmişi geride bırak. İlerle. Kendini baştan yarat.
Evren dev bir köpekbalığı ağzıydı. Jilet gibi keskin, sıra sıra dişleri vardı.
İnsanlar mükemmeli ister dedi adam. Kendi içlerinde.
Bir kitap ne kadar tanınmamışsa , Jimmy onu içsel koleksiyonuna o kadar hevesle ekliyordu.
Orijinal, risk alabilen, kafasını çalıştırmaktan kaçınmayan erkekleri seviyorlardı.
Aşk küçük düşürücü bir şeydi de
Yoksa sevgilin var da insan mı değil ?
Geleceği bir hüküm gibi uzanıyordu önünde
Bu dünyada ne işim var? Neden hep yalnızım?
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
“Sen kimleri dinliyorsun ha? Okumuş birisin; eskiden sen de bu işi yapıyordun! Söz konusu olan şey yalnızca proteinler, bunu biliyorsun! Hücrelerle dokuların kutsal bir yanı yok; onlar sadece ”
Geri kazanamayacağı bir geçmiş mi, yoksa fazla dikkatli bakarsa onu mahvedecek bir şimdiki zaman mı? Bir de gelecek var. Baş döndürücü bir uçurum.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Zihnin zarif değil.
Sınırlı yiyecek kaynakları, giderek artan bir nüfusu sonsuza dek besleyemez. Homo sapiens ayağını yorganına göre uzatan bir canlı türü değil. Kaynaklar azalsa bile üremesini sınırlandırmayan çok az türden biri.
İnsanlar kendi ölümlerini hayal edebilir, onun gelişini öngörebilirler ve ölüm fikri afrodizyak etkisi yapar. Oysa mesela köpekler, tavşanlar böyle davranmaz. Kuşları ele alalım; kıtlık mevsiminde yumurtalarının sayısını azaltır veya hiç çiftleşmezler. Enerjilerini durum düzelene dek sağ kalmaya harcarlar. İnsanlarsa ruhlarını bir başkasının, kendilerinin yeni bir versiyonunun bedenine aktarıp sonsuza kadar yaşamayı umarlar.
Başka biri olmak istiyor. Bütün hücrelerini vermek, kromozom nakli yaptırmak, kafasını başka birinin kafasıyla takas etmek istiyor Daha iyi şeylerle dolu bir kafayla.
Hem hayatının ne değeri var ve kimin umurunda?
Bu gerçek mi? Hayır, gerçek değil. Gerçek değilse ne peki? Gerçek olmayan şeyler bize gerçek şeyleri anlatabilir.
Her çocuk sevilmeliydi, her insan sevilmeliydi.
Ben çocukluğumdaki ben değilim.
Kafasının içindeki kitap; Sinir bozucu ufak tefek şeyleri boşvermek, beyhude yakınışlardan sakınmak, zihinsel enerjileri ânın gerçeklerine ve yapılması gereken işlere yöneltmek önemlidir, diyor.
Kadınlar ve içlerinde olup bitenler. Giysilerinin içindeki, mis kokulu tuhaf çiçeklerle dolu, havası değişken diyardan gelip giden sıcaklık ve soğukluk; gizemli, önemli, kontrol edilemez.
Yağmur yağınca kendime gelirim.
Her birimiz bizim için belirlenmiş yolda yürümeliyiz ve her yol eşsizdir.
Öyle çok önemli olay insanların arkasında, onların izleyemeyeceği sekilde gerçekleşir ki: Örneğin doğum ve ölüm.
Yüksek sesle Şimdi yalnızım diyor. Yapayalnızım. Engin, engin bir denizde yapayalnızım.
Güvenlik diye bir şey yok muydu? İnsan, dünyayı yüreğiyle tanıyamaz mıydı? Rehber ya da sığınak yok muydu hiç Her şey mucizevi miydi ve insanın kendini kule tepesinden boşluğa atması mı gerekiyordu?
_ Virginia Woolf, Deniz Feneri
Uzaktan bakınca çoğu şey masum görünür.
Ama saldırgan bir biyoformu Avam Diyarı nüfusuna bir kez saldın mı,oralılar pek hijyenik yaşamadığından insandan insana geçiyor.Hastalık geliştirilirken tedavisi de geliştiriliyor tabii,ama bunu gizli tutuyorlar;kıtlık ekonomisi uygulayarak yüksek kazanç garantiliyorlar.
Bakmasını bilirsen,dünyada görülecek o kadar çok güzellik var ki.Ama sen sadece tabanlarındaki çamura bakıyorsun.
Çöpe yiyecek atınca kendini çok zengin hissettiğini söylerdi.Bunu bir sürü insan yapardı.Âdettendi.
Gerçek olmayan şeyler bize gerçekleri anlatabilir.
“Ölümsüzlük, bir kavramdır. ‘Ölümlülüğü’ ölüm olarak değil de öleceğini bilerek ve bundan korkarak yaşamak diye tanımlarsan, ‘ölümsüzlük’ bu korkunun yokluğudur.
beklentiyle arzu aynı şey değildir.
Hayatının geri kalanı böyle geçti işte. Davet edildiği ama adresini bulamadığı bir parti gibiydi. Birileri epey eğleniyor olmalıydı hayatıyla. Ama şimdilik bu kişi kendisi değildi.
Önce liderler gelir, sonra yönetilenler, ardından de tiranlarla köleler ve nihayet katliamlar. Hep böyle olmuştur.
Bakmasını bilirsen, görülecek o kadar çok güzellik var ki dünyada. Ama sen yalnızca tabanlarındaki çamura bakıyorsun.
Ne kadar acı çekerse, o kadar çok sevdiğine inanıyordu.
Hiç olmaya, hiç olduğunu bilmeye katlanamaz. Dinlenmeye, işitilmeye ihtiyacı var. En azından anlaşılıyormuş ilüzyonuna ihtiyacı var.
Başkalarının kendisi hakkındaki fikirlerini umursamak zayıf yönlerinden biriydi.
Mutsuzluğunu kendi yaratıyordu tabii. Mutsuz olmak için çok çaba harcıyordu.
Ne salakça bir kavram. Ne için yeterince büyümek? İçmek için mi? Düzüşmek için mi? Akıllanmak için mi? Bütün bunlara hangi koca kafalı karar veriyordu ki?
Şunu farz edelim, bunu farz edelim. Okulun ilk üç yılında insana bir şeyler farz ettirip dururlar dı sürekli. Geri kalanındaysa bunu yapmasını engellemeye çalışırlardı.
Bakmasını bilirsen dünyada o kadar çok güzellik var ki. Ama sen sadece tabanlarındaki çamura bakıyorsun Jimmy. Senin için iyi birşey değil bu.
Akıntının hızı kayığınkinden fazlaysa, hiçbir şeyi kontrol edemezsin.
Hangisi daha kötü bilmiyor. Tekrar yaşa­yamayacağı bir geçmiş mi, yoksa fazla dikkatli bakarsa onu mahvedebilecek bir şimdi mi? Bir de gelecek var. Başdöndürücü bir uçurum.
Kar Adamı’nın zamanını geçirme yol­ları bulması giderek zorlaşıyor. Zamanını ha? Ne saçma bir fi­kir. Sanki ona bir kutu dolusu zaman verilmiş gibi İçi para niyetine harcayabileceği saatlerle, dakikalarla silme dolu bir kutu. Sorun şu ki, kutuda delikler var. Bu yüzden Kar Adamı ne yaparsa yapsın zaman akıp gidiyor.
İnsan sesi işitme ihtiyacı duyuyor Kendisi gibi gerçek bir insanın sesini.
Şimdiye kadar sahip olduğu tüm alışkanlıklar hala bedeninde Çöl çiçekleri gibi uykudalar. Uygun koşullarda, bütün eski alışkanlıkları depreşir; göz alıcı gonca misali açar.
“ Ama yeni hastalıklar keşfedip durmuyorlar mı zaten ?”
“ Keşfetmiyorlar “ dedi Flurya “ Yaratıyorlar “
İnsanlarsa ruhlarını bir başkasının, kendilerinin yeni bir versiyonunun bedenine aktarıp sonsuza kadar yaşamayı umarlar.
Başını bir duvara yavaşça do­kundurursan hiçbir şey olmaz, ama saatte yüz otuz beş kilo­metre hızla çarparsan parçalanıp duvarı kırmızıya boyar. Bir hız tünelindeyiz Jimmy. Akıntının hızı kayığınkinden fazlaysa, hiçbir şeyi kontrol edemezsin.
Baba da istemiyordu, baba olmak da; oğul da istemiyordu, oğul olmak da. Kendisi olmak istiyor­du
Geleceği bir hüküm gibi uzanıyordu önünde Daha doğrusu, gereksiz yancümlelerle fazla uzatılmış bir cümle gibi
Yeterince büyümek, diye düşünüyor;
böcek ısırıklarının tepesini değil, yalnızca kenarlarını kaşı­yor. Ne salakça bir kavram. Ne için yeterince büyümek? İç­mek, düzüşmek, akıllanmak için mi? Bütün bunlara hangi koca kafalı karar veriyordu ki? Mesela Kar Adamı bu, bu nasıl demeli? Bu durum için yeterince büyük değil. Asla da olmayacak; aklı başında hiçbir insan böyle bir şey için yeterince büyük olamaz
ama sevgiye gü­ven olmazdı, gelip geçerdi Dolayısıyla maddi bir değer taşı­mak iyiydi, çünkü en azından o zaman sizden kazanç sağla­mak isteyen kişiler karnınızı doyurur ve sizi korurlardı. Ayrı­ca hem sevgiden yoksun olan hem de maddi değer taşımayan bir sürü insan vardı ve bu ikisinden birine sahip olmak, hiç­ birine sahip olmamaktan daha iyiydi.
Elimizden geldiğince güzel şeyler düşünmeliyiz. Bakmasını bilirsen, dünyada görülecek o kadar çok güzellik var ki. Ama sen sa­dece tabanlarındaki çamura bakıyorsun Jimmy. Senin için iyi bir şey değil bu.
Abraham Lincoln adlı adam Hoş geldin, ey Kar Ada­ mı diyor. Evimize buyurmaz mısın? Lider olmaya başladı.
Liderlere dikkat et, derdi Flurya. Önce liderler ve yönetilenler görülür, ardından da tiranlarla köleler ve nihayet katliam­lar. Hep böyle olmuştur.
Her­ hangi bir uygarlık toz ve kuma dönüştüğünde, geride sadece sanat kalır demişti. Resimler, sözcükler, müzik. Yaratıcı ya­ pıtlar. Anlam -yani insani anlam- bunlarla tanımlanır. Bunu kabul edersin.
Aşk küçük düşürücü bir şeydi de Çünkü kişiyi dezavantajlı duruma düşürür, sevilen kişiyi aşırı güçlü kılardı.
Hangisinin daha kötü olduğunu bilmiyor: Geri kazanamayacağı bir geçmiş mi, yoksa fazla dikkatli bakarsa onu mahvedecek bir şimdiki zaman mı? Bir de gelecek var. Baş döndürücü bir uçurum.
Ölümsüzlük bir kavramdır.
‘Ölümlülüğü’ ölüm olarak değil de
öleceğini bilerek ve bundan korkarak yaşamak diye tanımlarsan,
‘ölümsüzlük’ bu korkunun yokluğudur.
Ne yoğun bi sözcüktü bu.
Yanında

Engeller ne kadar yüksekse, onları aşanın ödülü o kadar büyüktür

Hep böyle yapardı.
Cevaplamak istemediği sorular varsa, hiç sorulmamış gibi yapardı.
Dört duvar arasında büyümüştü.
Sonra kendi etrafına da duvar örmüştü.
Dünyayı dışarıda bırakmıştı
Jimmy sessiz sakin insanlardan etkilenirdi.
Onların enerjilerini daha önemli kişilere harcamak üzere sakladıklarını düşünürdü.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir