İçeriğe geç

Ansızın Gelen Sen Kitap Alıntıları – Gizem Bilici

Gizem Bilici kitaplarından Ansızın Gelen Sen kitap alıntıları sizlerle…

Ansızın Gelen Sen Kitap Alıntıları

Ve insan, daima en sevdiği ile sınanır
Yaşamak ümitli bir iştir, sevgilim. Yaşamak: Seni sevmek gibi ciddi bir iştir.
Kelebeklerin üç günlük ömrünü kısa bulan bizler, kendi ömrümüzün de o kadar hızlı bittiğini bir türlü anlayamıyorduk.
Sevmek İki hece, altı harflik bir eylem. Sizce de böyleyken, pek basit görünümlü durmuyor mu? Sanki herkes yapabilir, herkes sevebilirmiş gibi

Ama başına güzel kelimesini aldığında işler öyle değişiyor ki Çünkü marifet sevmekte değil, güzel sevebilmekte. İncitmekten, kırmaktan korkarcasına sevmekte. Sevdiğinin üzerine titremekte.

Yaşamak ümitli bir iştir sevgilim
Yaşamak:Seni sevmek gibi ciddi bir iştir.
~Nazım Hikmet
Anlayabilmen için yaşaman gerekir. Sadece sen değil, kimse anlayamaz beni. Hiç kimse.
Ve insan daima en sevdiği ile sınanır
Sevmek İki hece, altı harflik bir eylem. Sizce de böyleyken, pek basit görünümlü durmuyor mu? Sanki herkes yapabilir, herkes sevebilirmiş gibi
Kısacası aşk Kendisine kapılmamak adına verdiğimiz savaş fakat hep mağlup olduğumuz büyük güç.
Ve insan daima en sevdiği ile sınanır..
Yaşamak ümitli bir iştir sevgilim.
Yaşamak: Seni sevmek gibi ciddi bir iştir.
Bütün iyi kitaplarin sonunda ,butun gunduzlerin,butun gecelerin sonunda, meltemi senden esen,solugu sende olan,yeni bir başlangiç vardir.
Şiir seven adamdan hiç korkulur mu?
Bazi insanlar vardir.Yokluklarini tattigimizda,zehri tatmis gibi oldugumuz Ve yine bazi insanlar vardir.Varliklariyla tanistigimizda panzehri icmis gibi oldugumuz.
Birini sevdiğinizde ve sebebi ne olursa olsun ondan koptuğunuzda ya da koparıldığınızda, ondan sonra kimseleri sevemem demeyin, zor da olsa sevebiliyorsunuz. Ondan başkasına kalbimi açamam, âşık olamam da demeyin. Kalbinizi de açabiliyor, âşık da olabiliyorsunuz.
Bazı insanlar vardır. Yokluklarını tattığımızda, zehri tatmış gibi olduğumuz Ve yine bazı insanlar vardır. Varlıklarıyla tanıştığımızda, panzehiri içmiş gibi olduğumuz.
Küsmek; umuttur, acabaları bitirmektir, emin olmaktır
Hepimizin bazen yorulduğu, hatta devam etmeyi istemediği anlar olur Nazlı.

Ama bana, herkesten çok yoruluyormuşum gibi geliyor. Sanki en çok ben yara alıyormuşum gibi.

Ufak bir umut bile, aşkın doğması için yeterlidir.
Aslında içim, avaz avaz bağırıyor, bir an bile susmuyordu. Aklımın sustuğu kadar kalbim, kalbimin sustuğu kadar aklım konuşuyordu.
Aşk, hem kazanmak hem kaybetmek Sevgiyi, mutluluğu, aşkı kazanırken; kendini kaybetmek. Kendinden süratle taviz vermeye başlamak ve buna karşı koyamamak.
Aşk hem istemek hem istememek Aşkından yanıp kül olacağını bile bile istemek. Ve yanmaktan kurtulmayı dilercesine istememek.
Ama her zora düştüğüm, artık yapamayacağım deyip pes etmenin kıyısına geldiğim anlarda bile isyana başvurmamıştım. Çünkü ilaç gibi bir ayet var ya hani, Allah, hiçbir kimseye gücünün yeteceğinden fazlasını yüklemez, diye.
İhtiyacım olan şey, aldığım nefesi hissedebilmekti. Enkaz altındaki yüreğimi, şiirler aracılığıyla daha çok dağlamak değil.
Sevmek İki hece, altı harflik bir eylem. Sizce de böyleyken, pek basit görünümlü durmuyor mu? Sanki herkes yapabilir, herkes sevebilirmiş gibi
Ama başına güzel kelimesini aldığında işler öyle değişiyor ki Çünkü marifet sevmek değil, güzel sevebilmekte. İncitmekten, kırmaktan korkarcasına sevmekte. Sevdiğinin üzerine titremekte.
Yaşamak ümitli bir iştir, sevgilim.
Yaşamak: Seni sevmek gibi ciddi bir iştir.
Bazı insanlar vardır. Yokluklarını tattığımızda, zehri tatmış gibi olduğumuz. Ve yine bazı insanlar vardır. Varlıklarıyla tanıştığımızda, panzehri içmiş gibi olduğumuz.
Bir insan birini yalnızken hatırlıyorsa sevmemiştir. Ansızın aklına getirip yalnızlaşıyorsa, işte o zaman sevmiştir.
Çaresizlik neydi? Bir tür boyun eğme sanatı mı? Yoksa geri dönüşü olmayan olaylar sillesinin ilk halkası mı?
Bütün İyi Kitapların Sonunda
Bütün Gündüz Gecelerin ,
Bütün Gecelerin Sonunda
Meltemi Senden Esen
Soluğu Sende Olan ,
Yeni Bir Başlangıç Vardır
EDİP CANSEVER
Boşu Boşuna Üzüyor , Boşu Boşuna Yıpratıyordu Kendini . En Kötüsü de Buna Engel Olamaması , Kendisine Dur Diyememesiydi. Halk Dilinde Bunun Adına AŞK Diyorlardı :
Kendine Engel Olamama ve Dur Diyememe Sorunsalı .
Aşkın Varolan Milyon Çeşit Tanımından Yalnızca Bir Tanesiydi .
Sözleri Nasıl Bir Büyüyle Sarmalıydı , Anlamıyordum.
Hüznümde Her Boğulacak Gibi Oluşumda Bana Yeni Bir Can Simidini Nasıl Bulup Attığını da Anlayamıyordum .
Aslında Hayır . Can Simidini Falan Değil , Bizzat Kendini Benim Dertli Dalgalarıma Atıyor , En Dipteki Bana Ulaşıyor , Tutuyor Ve Karaya Çıkarıyordu . Çıkarmakla Kalmıyor , En Dipteyken Aldığım Yaralarımı da Özenle Sarıyordu.
… her insanın yaşaması gereken bir ömrü vardı ve bu ömür bittiğinde hepimiz boyumuz kadarlık bir topraktan ve o toprağın üzerinde ki bu soğuk taştan ibaret olacaktık. Dünya, bu kadarlık bir yerdi işte. Ebedi yerimize varmadan önce konakladığımız bir mola tesisinden halliceydi.
Kırmızı… Kızların, kadınların çok sevdiği, ölüp ölüp bittiği renk. Benimse ölümüne nefret ettiğim tek renk. Çünkü ben kırmızının en can yakıcı tonuyla tanışmıştım. Beni, en sevdiğimden ayıran tonuyla. Yepyeni bir tondu bu. Sevdiğini kaybetmenin ne demek olduğunu bilmeyenler, bu tonu da bilmezlerdi. Bu ton, ölüm tonuydu. Ölüm kırmızısıydı.
Aşk hem istemek hem istememek… Aşkından yanıp kül olacağını bile bile istemek. Ve yanmaktan kurtulmayı dilercesine istememek. Aşk… Hep yanında olmasını dilerken, karşına çıktığında köşe bucak kaçmaya çalışmak sevdiğinden. Heyecandan gümbür gümbür atan kalbini, bulanıklaşan aklını, karşısında tir tir titreyen bedenini elinden geldiğince gizlemeye çalışmak sevdiğinden. Aşk, hem kazanmak hem kaybetmek… Sevgiyi, mutluluğu, aşkı kazanırken; kendini kaybetmek. Kendinden süratle taviz vermeye başlamak ve buna karşı koyamamak. Aşk, sevdiğinin ufacık bir tebessümünde dünyanın en mutlu insanı olma sıfatına erişirken; bir damlacık gözyaşında ise dünyanın başına yıkılması demek. Kısacası aşk… Kendisine kapılmamak adına verdiğimiz savaş fakat hep mağlup olduğumuz büyük güç.
İçime atmaktan, çöplük olmuştu içim. Belki de artık böyle olmamalıydı. Belki paylaşmalı, dökmeliydim birazını.
Arada bir bile olsa umut etmek güzeldi, gerekliydi.
Güçlü bir insandım ama yaşadıklarımla yüzleşecek kadar değil. Onları dile dökecek kadar hiç değil.
Çünkü hissetmek, bazen acı vericiydi.
…geçmişimin yakamdan düşmesine ve beni artık rahat bırakmasına ihtiyacım vardı. Neyim kalmıştı ki artık kaybedecek? Hiçbir şeyim!
“Evet edebiyatı seviyorum çünkü sana deliler gibi aşığım. Aşık olan her adamım edebiyatı sevmesi, hatta edebiyattan beslenmesi gerektiği kanaatindeyim”
Yaşamak ümitli bir iştir sevgilim
Yaşamak:Seni sevmek gibi ciddi bir iştir.
~Nazım Hikmet
Aşk, hem kazanmak hem kaybetmek Sevgiyi, mutluluğu, aşkı kazanırken ; kendini kaybetmek. Kendinden süratle taviz vermeye başlamak ve buna karşı koymamak.
Yaşamak ümitli bir iştir sevgilim.
Yaşamak seni sevmek gibi ciddi bir iştir.
Ve sen geldin sonra Ansızın.Kurumuş ümitlerimi yeşertmeye, ellerimden sımsıkı tutup beni hayata döndürmeye.
Bak papatya mevsimi geldi
Mevsimlerden papatya severim,
Sonra seni,
Sonra yine seni,
Ve hep seni
Cemal Süreyya
UNUTTUĞUNUZ BİR ŞEY VAR Kİ, UMDUĞUMUZI DEĞİL, BULDUĞUMUZU YAŞIYORDUK.
Ve izin verin ona. İzin verin ki, onarılması en güç yaralarınızı sarıp sarmalasın. Siz yeter ki tüm kalbinizle güzel şeyler olacağına inanın, buna dair ümit beslemekten asla vazgeçmeyin.
Acılarınızla birlikte oluruna bırakın her şeyi.
Ve sen geldin sonra Ansızın. Kurumuş ümitlerimi yeşertmeye , ellerimden sımsıkı tutup beni hayata döndürmeye.
BİR İNSAN BİRİNİ YANLIZKEN HATIRLIYORSA SEVMEMİŞTİR, AMA ANSIZIN AKLINA GETİRİP YANLIZLAŞIYORSA İŞTE O ZAMAN GERÇEKTEN SEVMİŞTİR..
Yaşamak ümitli bir iştir, sevgilim.
Yaşamak; seni sevmek gibi ciddi bir iştir.
Bütün iyi kitapların sonunda
bütün gündüzlerin,
bütün gecelerin sonunda
meltemi senden esen
soluğu sende olan,
yeni bir başlangıç vardır..
Ve sen geldin sonra.. ansızın. Kurumuş ümitlerimi yeşertmeye, ellerimden sımsıkı tutup beni hayata döndürmeye.
Bak! Papatya mevsimi geldi
Mevsimlerden papatyayı severim,
Sonra seni,
Sonra yine seni,
Ve hep seni

Cemal Süreya

Mutluluk, en sevdiğinin ve seni en çok sevenin yanında, ufacık, saçma bir şey için bile olsa doyasıya gülebilmekti.
Ama olur da bir gün senden sıkılırsam.. Bil ki, nefes almaktan sıkılmışımdır.
Gülümsemek.. Güzel bir eylemdi, değil mi? Rahatlatır, her şeyin yolunda olduğunu gösterir, mutlu olduğunuzu simgelerdi.
Sakın ben gidiyorum diye hayata küseyim deme. Ne olur benim için yaşa. Mutlu ol ki, mutlu olayım..
Işığımdı o benim. Onun olmadığı bir dünya, önümü göremeyeceğim kadar karanlık bir dünya olurdu. Çocukluğumdan bu yaşıma al, hayallerimin tek varisiydi. Bu yüzden giderse, yarınlarım uçar giderdi.
küsmek nedir bilir misin?
küsmek dürüstlüktür.
çocukçadır ve ondan dolayı saftır..
yalansızdır.
küsmek; ‘seni seviyorum’ dur
vazgeçememektir.
beni anlatır küsmek.
kızdım ama hala buradayımdır, gitmiyorumdur, gidemiyorumdur.
küsmek; nazlanmaktır, yakın bulmaktır, benim için değerlisindir.
küsmek, sevdiğini söyle demektir hadi anla demektir
küsmek; umuttur, acabaları bitirmektir, emin olmaktır

yani, diyeceğim o ki:
ben sana küstüm!

Nazım Hikmet

Sonuçta herkesin harcı değildi. Severken unutmuş gibi davranabilmek. Severken sevmiyormuş gibi yapabilmek..
Kısacası aşk
Kendisine kapılmamak adına verdiğimiz savaş fakat hep mağlup olduğumuz büyük güç
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil,
bütün iş Tahirle Zühre olabilmekte
yani yürekte.

Nazım Hikmet

Aşk, korkakların yaşayabileceği türden bir şey olmasa gerek?
Sesle hasret gidermek de neydi? Susuzluğu başka içeceklerle gidermeye çalışmak kadar faydasızdı. Sarılamadıktan sonra hasretin dindiği nerede görülmüştü?
Duygularına karşılık bulamamanın acısını, insanlar nasıl atlatıyorlardı?
Adı anıldığında bile göğüs kafesini tetiklercesine atan kalbinin kulağını nasıl tıkayabilirdi?
İnsan, hayatındaki bazı kimselerin kıymetini kaybedince anlıyor. Ancak bu şekilde ders alıyor.
Seni kaybetmek istemiyorum.
Evet bir şekilde atlatacağım.
Zaman her şeyin ilacıdır, diyordu herkes. Ama bunun doğruluğuna inanmıyordum.
Doğduğun gün bile hatırlanmayacaksa, ne değerin vardır ki?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir