İçeriğe geç

Anne Babalar için Gençlerde Homoseksüelliği Önleme Rehberi Kitap Alıntıları – Joseph Nicolosi

Joseph Nicolosi kitaplarından Anne Babalar için Gençlerde Homoseksüelliği Önleme Rehberi kitap alıntıları sizlerle…

Anne Babalar için Gençlerde Homoseksüelliği Önleme Rehberi Kitap Alıntıları

Cinsiyet farklılıklarını inkar ettiğimizde, bizleri insan yapan ayrılmaz bir parçamıza saygısızlık etmiş oluyoruz.
anne babalar, kainattaki hiçbir şeyin düz bir çizgi üzerinde ilerlemediğinden ve buna kendi oğullarının gelişiminin de dahil olduğundan emin olmalıdır.
Anne babalar olarak, yavaş yavaş çocuğunuzun oyuncaklarını, oyunlarını ve kıyafetlerini elden geçirmelisiniz ki karşıt cinsiyet fantezilerini destekleyecek herhangi bir şey kalmasın.
Anne babalar, erkek dişi ayrımını sarih bir biçimde vurgulayabilecekleri fırsatları kollamalıdır. Büyüyünce ne olmak istiyorsun? , Büyüdüğünde kime benzemek istiyorsun? gibi sorular, hem hayali çarpıtmaların önüne geçme fırsatlarıdır hem de çocuğun desteklenebileceği bağlamlara açılan pencerelerdir.
Normal olan dokunma ihtiyacı karşılanmamışsa genç erkekler, uygunsuz ve istismara açık ilişkiler karşısında çok daha aciz kalırlar.
Olanları, olması gerekenler olarak ele almak, genel kültürümüze kadar indiğinde ortaya Oprah felsefesi çıkıyor. Yani bir grup insan, kendi hikayelerini anlattığında, Oprah’ın programında takındığı tutum her zaman basitçe İşte, onlar da var oluyor. Olanlar, zaten olması gerekenlerdir felsefesi, gey aktivistler 1973 yılında APA’ya başvurduklarında işe yaramıştı; hala televizyon programlarında kullanılmaya devam ediyor.
Bize yol gösterecek kurucu bir felsefenin yokluğunda varacağımız nokta, cevaplardan ziyade sorular üretmek olacaktır. Aslına bakarsanız bozukluk teriminin anlamı bile sonsuza dek tartışılabilir.
Ne? sorusunun cevabı, bizi hiçbir zaman ne olmalı? sorusunun cevabına götüremez. Dr. Jeffrey Satinover, bu bağlamda bize, psikiyatrinin en büyük eksikliğini hatırlatıyor: Psikiyatri, bir değerler çerçevesinde oturtulmadan anlamsızdır.
Bilimsel veriler, dünyayı tarif eder ve bize dünyayı anlamada yol gösterecek olguları sunar. Ama kim olduğumuz , yani temel kimliğimiz veya insani özümüz, felsefe ve din tarafından çözümlenmesi gereken konulardandır.
Anne babaların karşılaştığı en büyük zorluklardan biri, homoseksüellik etrafında dönen siyasi savaşlardır.
Aynı cinsten bir sevgi objesi ile (anneyle) başarılı bir özdeşleşme gerçekleştirememiş kız çocuk, sevdiği şeye karşı bastırılmış bir gazap duyacaktır.
Bu kadınlar, cinsel organlarını kendi vücut imajlarıyla içkinleştiremedikleri için aynı zamanda cinsiyet farklılıklarını kökten reddetme duygusu geliştirirler. (Kadınlar, erkeklerin yaptığı her şeyi yapabilirler , Erkekler neye yarar! gibi.) Bu tutum, sıklıkla radikal feminist duruşlara ve iktidar sahibi erkeklere kin duymaya yol açar.
Lezbiyenliğe yönelen kadınlar bilindışı bir düzeyde, dişi olmanın istenmeyen veya güvenli olmayan bir durum olduğuna karar veriyorlar. Bu durum bazen kız çocuğun erken yaşlarda bir erkeğin cinsel saldırısına uğramış olmasından kaynaklanıyor. Lezbiyenliğin bundan daha yaygın olan bir başka sebebi ise kız çocuğun annesini olumsuz ve zayıf bir özdeşim objesi olarak algılamasından kaynaklanıyor.
Gerçekte bizler insanız ve homoseksüellikle, yemekle, alkolle, uyuşturucuyla hatta kibirle baş etmeye çalışsak bile her zaman çabaladığımız noktalarda acziyet göstermeye açığız.
Bir kişinin homoseksüel duygular yaşıyor olması, onu gey olarak nitelendirmeye yetmez. Homoseksüellik gibi cinsel yönelimi tarif eden bir kavramın aksine, geylik sosyopolitik bir kimliğe işaret eder.
vücutlarımız insan cinselliğinin amacı ve tasarımı hakkında hiç mi bir şey söylemiyor? Bir kişinin, pipetle bir şey içmek için ağzı yerine burnunu kullanması ne kadar normaldir? Vücutlarımızın karşıt cinsiyetlerden biri olarak tasarlanmasında ve heteroseksüel eşleşme için mükemmel uygunlukta olmasında açık bir hikmet yok mudur?
Aynı cinse duyulan duygusal ilgi, bir doyum arayışına işaret ediyor.
Homoseksüellerde kötü vücut imajı çok yaygındır.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
İstisnasız bütün ergenler, cinsellikle ilgili verdikleri mücadeleyi anne babalarının öğrenmesinin kendilerine bir rahatlama sağladığını itiraf ederler.
Topladığımız bilgileri değerlendirme şeklimiz, hem kendi dünya görüşümüze hem de çalışmadan neyi bulmayı umduğumuza bağlıdır.
Günümüzde gençlerin kendilerine kucak açacak bir topluluğa duydukları doğal ihtiyaç, kolaylıkla ulaşılabilen gey seksiyle birleştiğinde, kafası karışık insanları hızlı bir biçimde gey kimliğine yönlendiriyor.
Utandırmak ve düzeltme yapmak arasında çok önemli bir ayrım vardır. Utandırmak fiili doğrudan insanları, yanlışı düzeltmek ise davranışları hedef alır. Düzeltme yapmak, davranışın yanlış olduğu mesajını verir; utandırmak ise kişinin kötü olduğu mesajını verir.
iyi bir baba oğul ilişkisi, çocuğun erkeksi doğasını uyaracaktır.
günümüzde birçok onarım terapisti, erkek homoseksüelliğinin oluşumunda en belirgin figürün baba olduğunu düşünüyor.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Baba, çocuğun birlikte oynayabileceği, parlak kalkanlar kuşanmış bir şövalye gibidir ve anneden oldukça farklıdır.
Çocuğun anatomisi, onun bu dünyadaki yerini zaten belirlemiştir.
Anneler, oğullarının cinsiyetle ilgili yanılgılarını, çocuğu reddetmeden de aktif bir biçimde engellemeye çalışabileceklerini anlamalılardır.
çocuklarımızla kurduğumuz ilişki biçimleri, tipik olarak kendi anne babalarımızla olan ilişkilerimizi yansıtır.
Anneler, ihtiyaçları olan duygusal samimiyeti evliliklerinde bulamadıkları zaman, bu ihtiyaçlarını karşılayabilmek için oğullarını fazlaca kuşatabiliyorlar.
Geyler, erkeklere iktidarın emanet edilemeyeceğini savunan, radikal feminist hareketlerin amigoları gibi davranırlar. Bu aslında anlaşılabilir çünkü aile yapısı ve baba figürü onları, birçok durumda kişisel olarak hayal kırıklığına uğratmıştır.
Kötü bir evlilik sıklıkla, çocuğun yaşadığı karmaşaya tuz biber olur.
Popüler medyanın cinsiyeti eğip bükme uğraşları, birçok anne babanın, sezgisel olarak bildikleri, sağlıklı cinsel kimlik algılarını sorgulamasına sebep oluyor. Bir erkek çocuğundan evde annesine yardım etmesini istemekte tabii ki hiçbir sorun yoktur. Ama çocuğun bir anne gibi ya da küçük bir kız çocuk gibi davranması, cinsiyet kimliği problemlerini akla getiren farklı bir mevzudur.
Cinsiyet, yani erkeklik ve kadınlık hislerimiz; keyfekeder, sosyal bir kurguya işaret etmez. Cinsiyet, bundan ziyade biz insanların toplum hayatına katılmada ve gerçek dünyada kendimizi ifade etmede kullandığımız temel ve asli bir yoldur.
geniş bir ailede sadece bir tane çocuk homoseksüel olabilecektir. O da genellikle babanın ilgisizliğinden veya eleştirilerinden muzdarip olup annenin korumacılık ağlarına düşmüş, ilişkilerden fazlasıyla etkilenen, hassas oğuldur.
Richard Wyler’ın da söylediği gibi, homoseksüelliğin temelinde aynı cinsin dünyasından soyutlanmak yatar
APA’nın (Amerikan Psikololoji derneği) çocuklukta görülen cinsiyet kimliği bozukluğunu bir problem olarak tanımlayıp aynı durumun yetişkinlikte ortaya çıkmış hâline (yani homoseksüelliğe) tamamen normal gözüyle bakmasındaki ironiye dikkat çekmek isteriz.
Eksikliğe dayalı davranışlar aynı zamanda tıpkı bir karikatür gibi abartılı olma özelliğine sahiptir.
Dr. Whitehead’in de söylediği gibi, biyolojik faktörler bizi belli davranışlara zorlamaz; sadece böyle davranışların ortaya çıkma ihtimalini arttırırlar.
Daha önce de belirttiğimiz gibi obezitenin homoseksüellik ile iyi bir analoji oluşturduğunu düşünüyoruz. Araştırmacılar, bir genin bazı insanları kilo almaya meyilli hale getirdiğini biliyorlar. Yine de, şişman insanlar bu özelliklerini doğuştan getiriyorlar diye, şişman olmanın sağlıklı ve normal bir durum olduğunu iddia edemeyiz.
Bilim, birçok insanın farz ettiğinin aksine, bize söyleyebilecekleri konusunda sınırlıdır. Çünkü bilim bize dünyayı tarif ederek, onun nasıl olduğunu anlatır; onun nasıl olması gerektiği konusundaysa sessiz kalır.
kendi algımız, sonunda kendi gerçekliğimiz haline gelir.
Ben, homoseksüelliği değiştirmek için yetişkinlik döneminde girişilen uzun ve sancılı bir terapi süreci yerine, çocukluk döneminde erken müdahalede bulunulmasını öneriyorum.
baba, erkek çocuğun cinsiyet kimliği gelişiminde, anneden daha önemlidir.
Cinsiyet boşluğu, doğuştan gelen hassas mizacın, bu mizaçtaki çocuğun özel ihtiyaçlarını karşılamayan bir sosyal çevreyle bir araya gelmesiyle ortaya çıkar.
Cinsiyet yaralanması, genellikle çocuğun anne babasının ve sevenlerinin pek şüphelenmedikleri, sessiz ve gizli bir korku olarak ortaya çıkar.
Homoseksüel gelişimi önleyecek kolay bir çözüm sunmuyoruz. Anne baba olarak sizin yapabileceğiniz, çocuğunuza sağlayabileceğiniz en uygun ortamı sunmaktır.
Son zamanlarda fikirlerin serbest akışı üzerindeki APA’nın politik kontrolü öylesine arttı ki APA’ya, bilimsel bir grup tanımlamasından çok, hedefi liberal politik gündemi toplumsal tabana yaymak olan, profesyonel bir esnaf birliği tanımlaması yakışıyor.
Size verebileceğimiz en önemli mesaj, gey çocuk veya gey genç diye bir şey olmadığıdır. Hepimiz heteroseksüel olarak tasarlanmışızdır; cinsiyetle ilgili kafa karışıklığı, öncelikle psikolojik bir durum olduğu için, bir yere kadar değiştirilebilir.
Dr. George Rekers’e göre, Çocuklukta görülen cinsiyet uyumsuzluğu, homoseksüellikle ilintilendirilebilecek en yaygın ve gözlemlenebilir tek faktördür.
Yapılan çalışmalarda ve literatür bilgilerinde, sağlıklı ve mutlu bir aile ortamında yetişmiş ve herhangi bir travmaya maruz kalmamış ama eşcinsel bir yaşantı süren bir kişiye hiç rastlanmamıştır.
Eşcinsellerin ortak noktası, hatalı anne baba tutumları, ihmaller, işgaller, duygusal ve bedensel travmalar içeren erken çocukluk yaşantılarıdır.
Eşcinsellik tek ve sabit bir durum değildir, birçok alt tipi vardır ve tek bir yapı olarak ele alınmaması gerekir.
Eşcinselliğin doğuştan gelen genetik bir durum olduğu savı uzun zamandır birçok hekim ve eşcinsel lobisi tarafından hem topluma hem de eşcinsellere dayatılmaya çalışılmaktadır. Oysa eşcinselliğin biyolojik ya da genetik kökenli olduğuna dair kabul görmüş, bilimsel bir veri mevcut değildir.
Araştırmacılar, ‘akranlar arasında belli oranlarda gerçekleşen itiş kakışların, homoseksüellik ihtimalini azalttığını’ belirtiyorlar. Yani diğer erkeklerin gücünü romantize etmek yerine, o gücü kendi içinde geliştirmeye çalışan çocuğun, homoseksüellik ihtimali çok daha düşük oluyor.
Psikiyatri, CKB’yi (cinsel kimlik bozukluğu) psikiyatrik bir hastalık olarak tanımlarken, bunun yetişkinlikte ortaya çıkan sonucunu (homoseksüelliği) normal kabul ediyor. Böyle yaparak kendi içinde çelişkiye düşüyor.
Gey aktivizminin en ön saflarında yer alan ruh sağlığı dernekleri; itiraz kabul etmeyen, tek taraflı bir dünya gorüşü benimsiyorlar. Örneğin Amerika Psikiyatri Derneği (APA) , homoseksüelliğin ‘doğuştan olmadığını’ kabul ediyor fakat cinsel kimliği oluşturan ailevi ve sosyal faktörleri incelemeyi reddediyor.
1973’te homoseksüellik, psikiyatri tanı kılavuzundan çıkarıldığında birçok kişi, cinsellikle ilgili yeni hiçbir şey bulunmadığına dikkat çekmişti. Olan biten sadece, geyliği savunanların, sosyal aktivizmlerinde, psikiyatrların sempatisini kazanmalarıydı.
Erkek homoseksüellerin, babalarından sevecen veya olumlu bir biçimde bahsettiklerini iddia eden tek bir çalışmaya rastlamadık.
Sonuçta homoseksüelliğin psikiyatrik bozukluklar tanı el kitabından çıkarılması, bilimsel akıl yürütmenin rasyonel süreci sonunda gerçekleştirilmedi; aksine bu ‘zamanın ideolojik duruşunun bir dayatması’ olarak ortaya çıktı.
Her erkek çocuk, bir baba figürü tarafından sevilmeye, okşanmaya ve bir baba rehberliğinde erkek dünyasına adım atmaya özlem duyar.
Dr. Rekers, biyolojik faktörlerin bazı çocuklarda homoseksüelliğe yatkınlık yaptığını kabul etmekle birlikte, ailevi ve sosyal etkilerin homoseksüelliğin gelişiminde en güçlü faktörler olduğunu söylüyor. Bu sebeple, değişimin mümkün olduğunun altını çiziyor.
Üyesi olduğum Amerikan Psikiyatri Derneği ile aramızda çok güçlü felsefi farklılıklar olduğunu tekrar vurgulamalıyım. APA, son zamanlarda tek taraflı, geyliği onaylayan, politik bir felsefeye büründü. APA; gey evliliklerini, geylerin evlat edinmesini ve homoseksüelliğin normalleştirilmesini savunurken geleneksel değerleri ve çekirdek aile modelini hor görüyor. APA’nın çizgisi, salt bilimsel bir duruş olmaktan ziyade, derneğin politik felsefesini ve cinsel özgürleşmeyi savunan değerlerini yansıtıyor.
Cinsiyet boşluğu, doğuştan gelen hassas mizacın, bu mizaçtaki çocuğun özel ihtiyaçlarını karşılamayan bir sosyal çevreyle bir araya gelmesiyle ortaya çıkar.
Size verebileceğimiz en önemli mesaj, “gey çocuk” veya “gey genç” diye bir şey olmadığıdır. Hepimiz heteroseksüel olarak tasarlanmışızdır; cinsiyetle ilgili kafa karışıklığı öncelikle psikolojik bir durum olduğu için, bir yere kadar değiştirilebilir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir