İçeriğe geç

Anladım Kitap Alıntıları – Yılmaz Erdoğan

Yılmaz Erdoğan kitaplarından Anladım kitap alıntıları sizlerle…

Anladım Kitap Alıntıları

en güzel kar insanın çocukluğuna yağandır. Pencereye yüzümü dayar dua ederdim, kar yağsın, durmasın, tutsun, rütbe düşüp yağmur olmasın diye.
Uzun yoldan gelen
Tedariksiz katıksız bir yolcuyum
Yaralı yarasız sevdalardan geçtim
Koynumda bir beyaz kağıt boşluğu
Her şeyi anlattım
Olan olmayan acıtan sancıtan
Bilsem ki sana varmak içindi
Bütün mola sancıları
Bütün stabilize arkadaşlıklar
Daha hızlı koşardım
Severadım gelirdim
Gözlerinin mercan maviliğine
Sen bana ışık ver yeter
Bende filiz çok
Köklerim içimde gizlidir
Gelen giden açan soran bere budak yok
Bir şiir istersin
içinde benzetmeler olan
Kusura bakma sevgilim
heybemde sana benzeyecek kadar
güzel bir şey yok.
Sana bakmak
Bütün rastlantıları reddedip
Bir mucizeyi anlamaktır
Sana bakmak
Allah’a inanmaktır.
Sen teninde cennet kayganlığı iken
Sana şiir yazmak ahmaklıktır.
Bir şiir istersin
İçinde benzetmeler olan
Kusura bakma sevgilim
Heybemde sana benzeyecek kadar
Güzel bir şey yok.
Bir beyaz kağıda her şey yazılabilir
Senin dışında
akış içinde sevili bir tekrar oluyor
kaş altından bakışın
gül ki uzun kenarı da olsun üçgenimin
Sen,
Sen olalı böyle gün böyle el
Böyle alkış görmedin
Seni böyle sevmenin saatindeyim
Sabaha karşıyım, gece yanlısıyım
Dünyanın en kalabalık yalnızıyım
Mısralarımı çare bilenler bilsinler
Ayan beyan gece gece
Bir insan kadar acılıyım

Sen sen olalı
Güzel günler yaşamadın
Bensiz kasımlar geçti üstünden
Hiçbir sevdayı ıslatmayan yağmurlarla
Gözlerinden tam olarak nereye gidilir bilmem
Kaybolmak isterim bizzat
Hiç pusula rehber istemem
Kabaca tarif edilmiş bir ölümdür aradığım
Ölüm arkam sağım solum
Yazık bir şaire konulmuş ambargoyum
Sen güzel olmadan önce
Bu kadar güzel değildi güzel
Bir yüze bir perçem ne zaman uğrar
Tende rüzgar nasıl kayar
Sırtındaki ürperti tabiatın en büyük mucizesidir
Bir deprem bir tufan nasıl çaresiz kalır

bir şiir istersin
‘içinde benzetmeler olan’
kusura bakma sevgilim
heybemde sana benzeyecek kadar
güzel bir şey yok
Sana bakmak bütün rastlantıları reddedip bir mucizeyi anlamaktır, sana bakmak Allah’a inanmaktır.
Anladım
Kimseye acı vermeden
Büyünmüyor.
Güzelliğine benzetme bulmak zor.
Köklerim içimde gizlidir.
Belki tabiattadır çaresi
Senin bir çiçeğe bu kadar benzemenin.
Güzelliğine benzetme bulmak zor.
Anladım ki ağaçlar
Toprağa acı verdikçe büyüyorlar.
Bir şiir istersin
İçinde benzetmeler olan”
kusura bakma sevgilim
Heybemde sana benzeyecek kadar
Güzel bir şey yok.
Sana bakmak
Suya bakmaktır
Gördüğün suretten utanmak.
Her şey yapılabilir bir beyaz kağıtla
Uçak örneğin, uçurtma mesela
Altına konabilir bir ayağı ötekilerden kısa olduğu için
Sallanan bir masanın
Veya şiir yazılabilir süresi ötekilerden kısa
Bir ömür üzerine
Sana bakmak
Allah’a inanmaktır.
Adınız geçmiyor farkındasınız değil mi
tek bir şarkıda bile.
Ve sevmenin coşkusu kadar koyar insana
aşk sözcüğünden ayrılmak.
Ya beni de yitir
ya sen de git
beni götürdüğün yere…
Şehre bir yağmur yağdı
ben ağladım.
Ben giderken en çok seni götürdüm.
melekler gibi öldü
melekler ölür mü hiç ?
bilmem
ama ölürse
mutlaka böyle ölür
Kör olmak pahasına görmektir hayat bilirim.
uykularda ölür ne ölürse,
kıpırdayan su
gülümseyen yel
yineliyorum yar
yeniliyorum
galip sandığım yerlerimden
yeniliyorum yar
yenildikçe
yenileniyor aramızdaki duvar
Çünkü toprak kayar uyku zamanı
Taş yerinde değil düşerken ağırdır asıl
Sana bakmak
Bütün rastlantıları reddedip
Bir mucizeyi anlamaktır
Sana bakmak
Allah’a inanmaktır.
Her pazartesi and içip
cumaları marşa basan
camiler dolusu yemin edip
taburlarca yalan söyleyen
bu toprakta bu ağaç
kuruyacaktır elbet
içtikçe
cam kırıklarına basıyorum hayatımın
yeniliyorum
galip gelen yerlerimi seninle
İyi yolculuklar denmez bir gidene
Yapılamaz çünkü
çok yolculuk bir seferde
Yolcu denmez her gidene
Herkes o yolun taraftarı olmayabilir
Hiçbir sürgün
gittiği yolu sevmez mesela.
Seni uyandırmanın en güzel yolunu bulup
Kıyamayacağım uyandırmaya.
Bir uykunun en güzel yanı
Seninle uyanmaktır
Senden uzak bir uykuyla
kandıramıyorum hiçbir geceyi.
Gereğinden ziyade güzelsin zaten aklımı çelme.
Saklısı kalır
yel esince sızılanır
Yol bir yere gitmez
O bir durma biçimidir
yol yoluyla gidilebilir yare
yoldan çıkabilir apansız
ve ömür bitebilir yoldan önce
ama yol bir yere gitmez
o bir durma biçimidir
Yeri geldi diye ağlıyorum
yoksa hiç aklımda yoktu.
Her dilde aynı sızıyı hatırlatır
yalnızlık
Sen güzel olmadan önce
bu kadar güzel değildi güzel
Kör olma pahasına görmektir hayat.
Hiçbir yara
hiçbir zaman tam olarak iyileşmez.
Hele bir ölelim de gerisi kolay!
Mum biter
mum söner dibine hayatın
işte yaşadım dediğin
bir mum ömrüdür
eren
ve
eriten kendini
Kendimize o kadar güveniyorduk ki
Birbirimize ihtiyacımız yoktu
Oysa aşk güvensizlerin mesleğiydi
Unuttuk.
Bir otobüs geçer
‘soğuk ve şehirlerarası’
bir uykuda içindekiler
ne kasaba karşılar otobüsü
ne muavin irkilir
kimse inmeyecektir çünkü
kimse binmeyecektir
her şey bizzat hayata benzer:
otobüsün kasabadan geçişi,
bizim dünyadan geçişimiz
Soğuktan korumaktır asıl marifet sevdiğinin tenini. Aşksız geçen kışların intikamıdır geleneksel bahar sevdalanmaları.
Anladım ki ağaçlar
Toprağa acı verdikçe büyüyorlar.
Koynumda bir beyaz kağıt boşluğu her şeyi anlattım.
Olan olmayan acıtan sancıtan
Bir tek söz kalır dişlerimin arasında,
Ben sana gülüm derim gülün ömrü uzamaya başlar.
Verdiğim bütün sözler sende kalsın isterim.
Ben sana gülüm derim gül sana benzediği için ölümsüz,
Yazdığım bütün şiirler sana başlayan bir kitap için önsöz

Sana bakmak bir beyaz kağıda bakmaktır.
Herşey olmaya hazır.
Sana bakmak, suya bakmaktır.
Gördüğün suretten utanmak.
Sana bakmak,
Bütün rastlantıları reddedip bir mucizeyi
anlamaktır.
Sana bakmak,
Allah’a inanmaktır.

ve sevmeyi ne çok severdik
kızları, memleketi
ve faşistlerden ne çok nefret ederdik
faşist dediğin de kurtlu murtlu
elmanın öbür yarısı işte
Karda yürümek gibisi yoktur geceleri. Işığın yalazında seyretmek kar tanelerinin dansını
Aşksız geçen kışların intikamıdır geleneksel bahar sevdalanmaları.
bir tek dileğim var mutlu ol yeter sözünün
bir kamyon yükü
anlam taşıdığı günlerdi
Dünyanın en kalabalık yalnızlığıyım
anladım
kimseye acı vermeden
büyünmüyor
Kör olmak pahasına görmektir hayat bilirim.
Sana bakmak bir beyaz kağıda bakmaktır
Herşey olmaya hazır
Sana bakmak, suya bakmaktır
Gördüğün suretten utanmak
Sana bakmak,
Bütün rastlantıları reddedip bir mucizeyi anlamaktır
Sana bakmak,
Allah’a inanmaktır
Her şey yapılabilir bir beyaz kağıtla
Uçak örneğin uçurtma mesela
Altına konabilir bir ayağı ötekilerden kısa olduğu için
Sallanan bir masanın
Veya şiir yazılabilir süresi ötekilerden kısa
Bir ömür üzerine

Bir beyaz kağıda herşey yazılabilir
Senin dışında
Güzelliğine benzetme bulmak zor
Sen iyisi mi sana benzemeye çalışan herşeyden
Bir gülden, bir ilk bir sonbahardan sor
Belki tabiattadır çaresi senin bir çiçeğe bu kadar benzemenin
Ve benim bilinci nasırlı bahçıvan çaresizliğim
Anlarım bitkiden filan ama anlatamam
Toprağın güneşle kavuşmasını
Sana çok benzeyen bir çiçek yoluyla

Sen bana ışık ver yeter bende filiz çok
Köklerin içimde gizlidir,
Gelen, giden arayan, soran dere budak yok
Bir şiir istersin içinde benzetmeler olan
Kusura bakma sevgilim
Heybemde sana benzeyecek kadar güzel birşey yok yok!

Uzun bir yoldan gelen, tedariksiz katıksız bir yolcuyum
Yaralı yarasız sevdalardan geçtim
Koynumda bir beyaz kağıt boşluğu
Herşeyi anlattım olan olmayan, acıtan sancıtan
Bilsem kisana varmak içindi bütün mola sancıları,
Daha hızlı koşardım, severadım gelirdim gözlerinin mercan maviliğine
Sana bakmak suya bakmaktı
Sana bakmak, bir mucizeyi anlamaktı

Sana sola bakmadan yürüdüğüm yollar tanıktır
Aşk sorgusunda şahanem, yalnız kelepçeler sanıktır
Ne yazsam olmuyor çünkü bilenler hatırlar
Hem yapılmış hem yapma çiçek satanlar baçıvanlar değil tüccarlar
Sen öyle gçz, sen öyle toprak ve güneş ortaklığı
Sen içimde cennet kayganlığı iken,
Sana şiir yazmak ahmaklıktı

Bir tek söz kalır dişlerimin arasında
Ben sana gülüm derim gülün ömrü uzamaya başlar
Verdiğim bütün sözler sende kalsın isterim
Ben sana gülüm derim gül sana benzediği için ölümsüz,
Yazdığım bütün şiirler sanabaşlayan bir kitap için önsöz

Sana bakmak bir beyaz kağıda bakmaktır
Herşey olmaya hazır
Sana bakmak, suya bakmaktır
Gördüğün suretten utanmak
Sana bakmak,
Bütün rastlantıları reddedip bir mucizeyi anlamaktır
Sana bakmak,
Allah’a inanmaktır

sana bakmak,
bütün rastlantıları reddedip bir mucizeyi anlamaktır
sana bakmak,
allah’a inanmaktır.
en güzel kar insanın çocukluğuna yağandır.
Issızlığın da bir müziği vardır elbet Konuşulamayan notaları vardır En dandik kasabaların bile Kurulu düzenleri vardır sabahın sekizine Her şey bizzat hayata benzer
sevmek bir şey değil de sevinmek kötü be, kumruların kumsalların bulutların aşkına mecburduk da yazdık kirli sakallı sabahların namına öylesine değil savrulsun diye değil yalandan değil yazmak lazımdı yazmasak olmazdı çünkü
bilsem ki sana varmak içindi bütün mola sancıları bütün stabilize arkadaşlıklar daha hızlı koşardım severadım gelirdim
”yol bir yere gitmez
o bir durma biçimidir
her garantiyi istersin hayattan
oysa ölümle yaşam arası
uzun malum ince bir yol
bir yere gitmez
o bir ölme biçimidir ”
sana bakmak
bir beyaz kağıda bakmaktır
her şey olmaya hazır
sana bakmak
suya bakmaktır
gördüğün suretten utanmak
sana bakmak
bütün rastlantıları reddedip
bir mucizeyi anlamaktır
sana bakmak
Allah’a inanmaktır.
gayrı dayanamam ben bu hasrete’
ya beni de yitir
ya sen de git
beni götürdüğün yere
kimin rastlantısı benim başıma geldi bilinmez
ummandır ıslak aksak girilmez
kapma kutusunu cahil ömrümün
açılır da içinden boş bir hayal çıkar seçilmez
”kör olmak pahasına görmektir hayat bilirim. ”
bir beyaz kağıda
her şey yazılabilir
senin dışında
”Anladım ki ağaçlar,
Toprağa acı verdikçe büyüyorlar. ”
gereğinden ziyade güzelsin zaten aklımı çelme
takma fikrime aksak ritimler
o havaya ayarlı değil bu yelken bu gemiler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir