İçeriğe geç

Altın Kupa Kitap Alıntıları – John Steinbeck

John Steinbeck kitaplarından Altın Kupa kitap alıntıları sizlerle…

Altın Kupa Kitap Alıntıları

Şu son birkaç gündür kendimi yeniden değerlendirip duruyorum. Tarihçiler için bir değerim olabilir çünkü birkaç şey yıktım. Katedralinizi yapan kişi daha şimdiden unutulmuş ama onu yakan ben daha yüz yıl kadar anımsanabilirim. Bu da insanlık konusunda bir fikir veriyor değil mi?
Ben yalnız daha önce benim olan şeylerin anısının sahibiyim.
Ağır bir cezanın en büyük yararı cezayı seyredenlerle ilgilidir.
“Erkekler niçin oğlan çocuk isterler, diye kendi kendine sordu. Mutlaka zavallı, yılgın ruhlarına, kanlarından gelen bu yeni adamların, kendileri yapmak akıllılığını veya yiğitliğini veya gücünü bulamadıkları şeyleri yapabilmeleri özlemi olduğu için Bu, sanki yaşamda ele geçen son bir olanak gibi; kumar masasında varını yoğunu yitirdikten sonra bulunan yeni bir kese para gibi.”
Bir gemici şarkısının dediği gibi, insanların kendileri de zehirli.
Eskiden her mutluluk kollarımda öldükçe yas tutardım. Halbuki ölmelerine hiç şaşmamak gerekiyor.
Çocukların mutlu olduğunu söyleyenler kendi çocukluklarını unutanlardır.
Öyle sanıyorum ki dudakların bir tuzağı örten çalılar gibi, acını Tanrı’dan saklamak için gülümsüyor.
Çocukların mutlu olduğunu söyleyenler, kendi çocukluklarını unutanlardır.
insanlar anlamadıkları düşüncelerden, becerilerden çoğu zaman acı çeker, sıkılırlar, anlayışlarını aşan her şeyin kötü ve yıkım getirici olduğuna ezilip yok edilmesi gerektiğine inanırlar. böylece kendilerini büyümüş, olgunlaşmış küçük şeylerden gelecek korkunç acılara karşı korurlar.
Temizlenmesi gereken tek günah doğruluktur.
Basitlik engelini aşan bütün insanlar korkunç günahlar işler.
Tanrı, sevgidir.
Unutulmak istemiyorum Henry. Yaşlı bir adam için, ölümden daha korkunç bir şey varsa unutulmaktır.
Basitlik engellerini aşan bütün insanlar,korkunç günahlar işlerler
Basitlik engellerini aşan bütün insanlar, korkunç günahlar işlerler.
Hep düş kurmayı sevenlerden ne beklerdiniz?
Tanrı yorgun ruhu dinlenmeye götürür
Tanrı yorgun ruhu dinlenmeye götürür
Etinin dışında kalan sevdadan sen ne anlarsın ki?
“Bir kadına doğru söyleyen, ya da bir kadınla ilgili gerçeği anlatan bir erkek tanımadım hiç.”
Tanrı yorgun ruhu dinlenmeye götürür
Ah! Eğer evde kalmış kızlar, evlerinin kapılarına kilisenin kapısındaki kutsal su gibi, küçük bir şarap çeşmesi koysalar kentlerde evlenmeler çok artardı.
İnsanın soyluluğu ölümünde belli olur.
“Günün çiçeğini senin için kopartacağım sevgilim, şafakta açtığı yerden ”
Güzel olan hiçbir şeyin sonu gelmez
Ruhun sana yük oluyor
“Bir kadına doğru söyleyen, ya da bir kadınla ilgili gerçeği anlatan bir erkek tanımadım hiç.”
“Hiçbir şey anlatıldığı kadar iyi ya da kötü değildir.”
“Delilik yargısı gerçekte bir insanın beyninin asılmasıdır.”
O nerede olursa olsun, parmağını batırdığı her soğuk çorba kasesinde düşlerinin çorbasını bulacağına inanıyor ve yeni kaseleri denemekten yılmıyor. Bense bir kasenin bile kapağını açamıyorum, çünkü içinde ki çorbanın soğuk olacağına inanıyorum .
Bir erkek bağıran, kaçan bir kadını dövebilir, üzerinde her türlü zor kullanabilir, ama duran ve sadece gülen bir kadın krşısında çaresiz kalır.
Temizlenmesi gereken günah doğruluktur. Doğruluk, ruh için çok zararlı bir şeydir.
Ama Nikaragua,Peru ve Drien halkları ağlayıp sızlayan köle sürüleri haline gelip hiç bir tehlike kalmayınca Panama’ya başka türden insanlar gelip yerleşmeye başladı.Bunlar sahibinden yasalar yoluyla kopartılıp alınacak bir çiftlik söz konusu olduğu veya yabancı sömürgeciler tarafından yiyecek fiyatları yükseltildiği zaman zeki ve kararlı davranan, ama çeliğin çelikle çarpıştığı yerde korkan, ürken tacirlerdi.
Ağır bir cezanın en büyük yararı cezayı seyredenlerle ilgilidir. Evet, arasıra birinin asılmasıiyi oluyor sanırım.Gerçi pahalı bir şey ama geri kalanlar arasında iyi davranışı sağlamak bakımından çok yararlı.
-Anladım sanıyorum, dedi. Sen küçük bir çocuksun. Gökteki ayı ele geçirip tıpkı bir altın kupadan içer gibi ondan içmek
istiyorsun, bu yüzden büyük adam olman pek olasıdır, ancak, küçük çocuk olarak kalman koşuluyla. Dünyanın bütün büyük adamları gökteki ayı isteyen küçük çocuklar olmuştur.
İnsanlar anlamadıkları düşüncelerden, becerilerden çok zaman acı çeker, sıkılırlar, anlayışlarını aşan herşeyin kötü ve yıkım getirici olduğuna, ezilip yok edilmesi gerektiğine inanırlar. Böylece kendilerini, büyümüş, olgunlaşmış küçük şeylerden gelecek korkunç acılara karşı korurlar.
İnsan bir insanın acı çektiğini ilk kez gördüğünde” diyor, “bu onun için olağanüstü bir şeydir, çünkü insan kendi deneyimlerine dayanarak genellikle herkesin sakin, rahat olması gerektiğini benimsemiştir.
“Düşünüyorum, şu halde varım,” dedi, “hiç olmazsa var olduğumu sanıyorum”
Budala olduğu için istediğini elde etti.
İnsanlar bir daha duymasın diye şarkılarımı dünyadan gizleyip kilitlemek geldi aklıma.
Etinin dışında kalan sevdadan sen ne anlarsın ki?
Düşünce yaratmak, onları ısıtarak canlandırmak, yaşama kavuşturmak, sonra da şaşakalmış bir dünyanın yüzüne fırlatmak isterdi.
Yaş, insanın küçük zevklerini elinden alıyor ve sizi yalnız, soğuk, sessiz bir bekleyiş içinde bırakıyor.
Erkekler niçin oğlan çocuk isterler, diye kendi kendine sordu. Mutlaka zavallı, yılgın ruhlarında, kanlarından gelen bu yeni adamların, kendileri yapmak akıllılığını veya yiğitliğini veya gücünü bulamadıkları şeyleri yapabilmeleri özlemi olduğu için
Dünyalara sığmayan bir gücün etkisindeydim.
Sekiz, dokuz On taneydi. Piçin biri düğmemi çalmış. Ah, şu hırsızlara dolu dünya!
Fakat görmüyor musun gitmem gerek, sanki ikiye bölünmüşüm de sadece bir yarım burada bulunuyor. Öteki yarım ise denizler ötesinden beni çağırıyor; gidip bütünlenmem, tam olmam için çağırıyor durmadan.
Geri döneceğim. Yeri yerlere karşı duyduğum yakıcı özlem dinince mutlaka döneceğim.
Şimdi bana uyuyacak bir yer gösterir, zavallı kanımın devinimini sürdürecek kalın örtüler verir misin? Sabahleyin gene yola çıkacağım.
Acıma bir görevlide veya hırsızda yersiz bir duygudur. Kişi çıkarının gerektirdiğini yapabilmelidir.
Hemen her kadının, başka bir kadın işe burnunu sokmadığı zaman istediği bir erkekle evlenebileceğini öğrenemediniz mi şimdiye dek?
Alaycılık ise yuvarlanan bir taşın tuttuğu yosundur.
Ama kadınlar insana çok acı çektirir. Nereye gitseler, içinden bir şeyler sızan bir paket gibi acıyı da beraberlerinde götürürler.
İnsanlar her zaman görünüşe inanıyor, o da hemen her kalıba girip istediği gibi görünebiliyordu.
Kederim de bilmemden doğuyor.
İnsan,çok korktuğu şeyleri zamanla unuturdu.
Güzel olan hiçbir şeyin sonu gelmez.
İnsanın soyluluğu ölümünde belli olur.
Ruhun sana yük oluyor..
Tanrı yorgun ruhu dinlenmeye götürür
– Dizlerim efendim, dedi.
Artık beni taşımıyorlar. Gene o nabız vuruşunu dinler gibi oldu. Sesi, birdenbire, acı bir yakınmayla yükseldi:

– Ölmek üzere bulunanların yaşam boyu yaptıkları şeyleri düşündükleri söylenir. Hayır, hayır, ben yapmamış olduğum şeyleri düşünüyorum, benimle birlikte ölen yıllarda yapabilecek olduğum şeyleri düşünüyorum. Hiç görmediğim kadın dudaklarını, bir üzüm tohumunda uyuyan şarabı, Goaves’daki anamın aceleci, ılık okşayışlarını düşünüyorum. Ama hepsinden çok bir daha asla yürüyemeyeceğimi, asla asla güneşte dolaşamayacağımı, dolunayin topraktan çağırdığı zengin kokuları koklayamayacağımı düşünüyorum.
Efendim, niçin yaptınız bunu? Neden vurdunuz beni?

Ama korkmayın, bu dünya kör, titrek bir solucan gibidir; yalnız üç tutku tanır: Kıskançlık, merak ve kin. Yüreğinizi başlı başına bir evrene dönüştürebilirseniz bu solucanı yenmek kolaydır. Onun yüreği olmadığından bir yüreğin neler yapabileceğini algılayamaz. Bu yeni sistemin yıldızları karşısında ne yapacağını şaşırır kalır.
Ağır bir cezanın en büyük yararı cezayı seyredenlerle ilgilidir.
Ah! Eğer evde kalmış kızlar, evlerinin kapılarına kilisenin kapısındaki kutsal su gibi, küçük bir şarap çeşmesi koysalar kentlerde evlenmeler çok artardı.
Gezinen ölüler arasında dolaşıp onların düşüncelerini dinlemek olanağına sahip değilseniz ileriyi pek iyi göremezsiniz.
Geçmiş ve gelecek, iğrenç ve sonsuz bir şimdiki zamanda birbirine karışmıştır.
Onun yaşamı, tıpkı güçlü olaylarla tıkabasa dolu bir kitap gibi , diye düşündü.
Öğrendiği derslerden en önemlisi de şuydu: İnsan birbiri ardından dokuz işte tamamen dürüst davrandığı ve yaptıklarının kesin hesabını verebildiği taktirde, onuncu işte istediği kadar hırsızlık edebilirdi, kimsenin kuşkulanmak aklına bile gelmezdi. Yeterki dürüst davrandığını herkesin gözüne sokarcasına göstermiş olsun.
Ağır bir cezanın en büyük yararı cezayı seyredenlerle ilgilidir.
-Benden çok mu iğreniyorsunuz, Kaptan Morgan?
-Hayır, iğrenmiyorum; ama siz benim gök kubbemin, sonunda sadece bir göktaşı olduğunu kanıtlayan yıldızlardan birisiniz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir