İçeriğe geç

Altın Ev Kitap Alıntıları – Salman Rushdie

Salman Rushdie kitaplarından Altın Ev kitap alıntıları sizlerle…

Altın Ev Kitap Alıntıları

Oğulların babadan önce ölmesi, güneş hâlâ gökteyken karanlığın çökmesi gibi.
Gizemden yoksun bir dünya gölgesiz bir resme benzer. Çok fazla şey görürsen hiçbir şey göremezsin.
Oğulların babadan önce ölmesi, dedi Nero. Güneş hâlâ gökteyken karanlığın çökmesi gibi.
Her şeyin doğal bir düzeni olduğunu kaderci bir şekilde kabullenmek ve bize dağıtılan kartlarla şikayet etmeden oyuna katılmak da insan doğasının özelliklerinden biriydi.
İyiler yalnızca henüz yol ayrımına gelmemiş hainlerdi.
Bir gün yoksulların zenginlerden başka yiyecek bir şeyi kalmayacak.
Metropolle iç bölgeler arasında her zaman hınç, her zaman ötekileştirme vardır.
Iyilik sözcüğünün içini boşalttık ve başka sözcükleri de zehirledik
Öyle bölündük, birbirimize öyle düşman olduk, yalancı sofuluğa ve horgörüye öyle kapıldık, alaycılığa öyle bir düştük ki kibrimize idealizm diyoruz.
Şimdiki korkaklık döneminde, evrenselin ihtişamını inkar ediyor, yerel bağnazlıklarımızı savunuyor, yüceltiyoruz,.. üzerinde anlaştığımız hemen hiçbir şey kalmadı.
Haletiruhiyelerini eleştir , diye not almıştım kendi kendime. Bireyleri hicvetmekten daha iyi böylesi .
Kısıtlı mahremiyeti ve bayağı sırlarıyla aile bütün huzursuzlukların kaynağıdır.
büyük bir insanın hayatında ki en zor mesele doğru olanla yapmak istediği arasındaki seçimdir.
..barbarlar kapılarda değil içimizdeydi
Ruslar öyle diyor dedim ben
Dostoyevski ,romanlarının konularını gazetelerin ikinci sayfalarından bulurmuş
Gerçekler senin konu hakkındaki düşüncenle ilgilenmez
Şeytanların olmadığını düşünecek kadar aptal değiliz
Onun da benimle işi biter ve yoluna devam eder
Gök gürültüsünü duyacak, beni hatırlayacaksın
Ve düşüneceksin; fırtınalar isterdi.
Kenarları kıpkırmızı olacak göģün. .
Ve kalbin tutuşacak, o zaman ki gibi.
Elle avait des yeux,des youx d’opale..
qui mi fascinaient
..çözümü en zor mesele doğru olanla yapmak istediği arasındaki seçimdir .
Insanın kendi kimliğine yabancı olduğunu anlatır
Ama karşımda durduğun zaman anladım ki büyük olasılıkla kendinden sürgün edilmişsin sen ,belki de doğduğun günden beri .
..mutluluk beyaz mürekkeple beyaz bir sayfaya yazar .
Kutsal bir metne dokunmak her şeyden önce bir risktir. Ona inanmayı değil onu samimi olarak anlamayı istediğimizde karşımızda koca bir tari- hin yükünü buluruz. Tarih boyunca insanların kitabı taşıdığı gibi, kitap da insanı taşıdığından, bu yük hem kitabın kendisine hem de onu anlamak isteyene aittir.
Famous Blue Raincoat
Tanrıya sırtını dönüp yüzünü dolara çevirmelisin.
Kalbinizi açmak için, kendinizi değişime açmalısınız. Görü- nürde sağlam dünyada yaşayın, onunla dans edin, meşgul olun, eksiksiz yaşayın, bütünüyle sevin ama yine de bunun geçici ol- duğunu ve sonuçta tüm formların çözülüp değiştiğini bilin.
Görecek bir şey yok burada .Hanımlar beyler ,görecek bir şey kalmadı .İyi geceler
.gözlerini kapatıp yirmi dakika boyunca Don Juan ı okurdu. ..
Mıknatısa çekilen demiri tozu gibi ..
Ağlama ,bebeğim,sakın ağlama, ağlama kahrolası.
..hep ölür .
Aradığın seni arıyor , vecd ile devinen kainat sensin , dillere düş , kendi efsaneni yay, zekanı sat ve hayret satın al ..
Tüm yaşamı boyunca sevgiye hasret kalmıştı. Doğası sevgiye açtı. Varlığının en temel arzusuydu bu. Buna rağmen hayatını onsuz sürdürmüş, sonucunda da katılaşmıştı. Sevgiye ihtiyaç duyduğunu bilmezdi. Şimdi de bunu bilmiyordu. Bildiği şey sadece, sevgiyle hareket eden insanların onda bir heyecan uyandırdığıydı. Sevginin inceliklerini, yüce ve olağanüstü olduğunu düşündü.
Sürgünün ,kökünden sökülmesinin en hızlı meyvesi bu ; Gerçek dışında olanın gerçek üzerindeki hakimiyeti
Bayağı ve despotik tehlikenin başka hiç bir şeye benzemeyen kokusu bizleri uyarıyor,
bu adama dikkat edin. ..
İletişim çatışmalarının bir başka kaynağının ise “İlişki Tükenmişliği” olduğu düşünülmektedir. Uzun süre devam eden çatışmalardan sonra karşınızdaki kişiyle anlaşamadığınızı fark edersiniz. İlk tanıştığınızda ilişkiniz ne kadar renkli ve eğlenceliydi. Daha sonra eleştiriler, küçümsemeler arttıkça ilişki tükenmişliği ortaya çıkar. İlişkiden dolayı kişi kendisini yorgun, tükenmiş, çaresiz, yalnız hisseder. Bu durum aile ya da romantik ilişkilerde sıkça rastlanır. Sorunlu ebeveyni ile uzun süre iletişim kuran kişiler bir zaman sonra tükenmeye başlar. Romantik ilişkilerde ise tükenmişlik ayrılıklarla sonuçlanır.
Bildikleri hiçbir dilde çocuğu ölen anne babalara anlatmak için kullanılan, dul veya yetim’e benzer bir sözcük yoktu, bu kaybı ifade edecek bir fiil de. Yas sözcüğü tam olarak karşılamıyordu.
Hepimiz buzdağlarıyız. Soğuk olduğumuzu kastetmiyorum, anlatmaya çalıştığım şey büyük bölümümüzün yüzeyin altında olduğu ve gizli yanlarımızın Titanic gibi batabileceği.
Sır saklamak hepimizi paranoyaklaştırır.
Yalnızlık güçsüzlüktür.
Bütün sırlarımızın başladığı yerdir, alfabe.
Tanrının değirmeni ağır ağır öğütür; ama toza çevirir.
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
Burada tek başımayım!Kendim yüzünden buradayım!Burada olmam hiç kimse yüzünden değil! Burada yalnız başımayım!
Çünkü gizemden yoksun bir dünya gölgesiz bir resme benzer.
Gerçek genellikle yüzeyin altında yatıyordu ve bir adam kolaylıkla karikatürleştirilibilen özelliklerinden çok daha fazlası olabiliyordu.
Belki de zıtlıkların insan doğasını oluşturduğu düşüncesi insanlar kusurlarını makul kılmak için uydurmuşlardı. Gerçekte kötü eylemler iyi eylemleri ezip geçiyordu. Örneğin Hitler ‘in köpeklere iyi davranmasının önemi yoktu.
Özgür olmadıkları halde öyle olduğunu inananlar gerçek tutsaklardır.
Tanrının değirmeni ağır ağır öğütür ama toz eder.
Yine de ayrıcalığı maruz gösteren tek şey onunla iyi bir şey yapılmasıdır.
.
Çünkü gizemden yoksun bir dünya gölgesiz bir resme benzer, dedi. Çok fazla şey görürsen hiçbir şey göremezsin.
Zamanımızda kahramanlık nedir? Peki ya kötülük? Bu soruların cevabını artık bilmiyorsak, ne kadar çok şey unutmuşuz demek.
Böyleyizdir; birbirimizin güçlü yanlarına aşık oluruz, ama birbirimizin zayıflıklarına aşık olduğumuzda sevgimiz derinleşip kalıcı hale gelir.
Fakat insan doğası gizemli olmasaydı, şairlere ihtiyaç duyulmazdı.
Kendinden kaçmaya çalışmanın sorunu, kendini de beraberinde getirmektir.
Çünkü gizemden yoksun bir dünya gölgesiz bir resme benzer, çok fazla şey görürsen hiçbir şey göremezsin.
Altınlar parladı, parladı, sonra alev alıp tutuştu ve yanmaya başladı.
Benim açıl susam açıl anım olmayacak. Hiçbir ölümsüz hikayeci, benim acınası hikayemi anlatmayacak.
Dostoyevski , romanlarının konularını gazetelerin ikinci sayfalarından bulurmuş.
Dahası kardeşler arasındaki derin sevginin doğuştan geldiğine ve kaçınılmaz olduğuna, bu sevginin yokluğunun ona sahip olmayan kişiye leke sürdüğüne de inanmıyorum. Genetik bir zorunluluk değil, bir tür toplumsal şantajdır, kardeş sevgisi denen şey.
Titizlik hayatlarını kurtarmamıştı ama, değil mi, başkalarının özensizliği bizim özenimizi silip geçer
Yalnızca yoksulluğu hiç tatmayanlar onda sevimli bir yan bulurlar.
Sonra içindeki mevsim değişti ve kendine duyduğu nefret dünyaya duyduğu nefrete dönüştü.
Böyle bir olayın gerçekleşmediği kesin olarak ispatlanmasına rağmen hiçbir şey değişmemişti, çünkü bir özgürlük ve zafer simgesi gerçeklerden daha güçlüydü.
Alaycılığa öyle bir düştük ki kibrimize idealizm diyoruz artık.
Tarih bütün insanların, hatta imparatorlar ve prenslerin bile nihayetinde huzuruna çıkmak zorunda olduğu mahkemedir.
Çünkü gizemden yoksun bir dünya gölgesiz bir resme benzer. Çok fazla şey görürsen hiçbir şey göremezsin.
Tanrı’nın değirmeni ağır ağır öğütür ama toza çevirir.
Hepimiz etrafımıza duvarlar inşa ederiz, öyle yapmaz mıyız, bazen onları niye karşı inşa ettiğimizi bile bilmeyiz, sonunda hangi gücün onları alaşağı edip, Küçük hayallerimizi yerle bir edeceğini bile bilemeyiz.
Gizemden yoksun bir dünya gölgesiz bir resme benzer, çok fazla şey görürsen hiçbir şey göremezsin.
Metropolle hiç bölgeler arasında her zaman hınç her zaman ötekileştirme vardır.
“Dünyada hala yakıtı tam, saatte yüzaltmış kilometreyle giden insanlar olduğunu görmek güzel.”
“Bir gün yoksulların zenginlerden başka yiyecek şeyi kalmayacak.”
ve hepimiz etrafımıza duvarlar inşa ederiz, öyle yapmaz mıyız, bazen onları neye karşı inşa ettiğimizi bile bilmeyiz, sonunda hangi gücün onları alaşağı edip küçük hayallerimizi yerle bir edeceğini bile bilmeyiz.
Bazı yaralar iyileşmez.
Kendimi farklı biçimlerde tarif edebilirim. Olmadığım tek şey şu; tek bir şey değilim. Çokluklar içeriyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir