İçeriğe geç

Alp Er Tunga Kitap Alıntıları – Ahmet Haldun Terzioğlu

Ahmet Haldun Terzioğlu kitaplarından Alp Er Tunga kitap alıntıları sizlerle…

Alp Er Tunga Kitap Alıntıları

Var şimdi dinlen. Yarın yeni bir gün olacak. Günle birlikte her şey yeniden başlayacak.
“Dost uyur , yağı( düşman) uyumaz!” derler.
Dost kime derler? Anlaşma yaptığın ve güvendiklerin dosttan sayılır mi?
Sayılmaz!
Öyleyse dost da uyumaz!
Sevdada gizlilik olur mu hiç?
Bilinmeze karşı bir heyecan olur kişide.
Bilinene karşı bu heyecan nedendi?
Unutma; olan olur. Olacak olan olacaktır.
Saka kızları aynı erkekler gibi savaş eğitimi alırlar ve gerektiğinde savaşa katılırlardı. Ta ki ere varana dek Evdeşlikten ( evlendikten) sonra kadınlar gerekmedikçe ata binmezdi. Çünkü artık onlar birer ana adayı ve anaydılar. Bu yüzden geç evdeşliği tercih ederlerdi.
Yiğitler ölse de kalsa da hep yiğit olarak anılır.
Kahpeler ise bu sıfatlarını atamazlar sırtından.
Acılar insanlar için. Sevinçler ve mutluluklar da
Giderken aniden döndü Bükdüz Ata:

“Unutma! Olanlar olur. Olacaklar olur. Önüne geçilmez. Tarhun Ata’ya benden selam söyle

Yine büyük bir çalışma, yine büyük bir emek söz konusuydu.
.

Ayrılık çok zor biliyorum. Beni özleyeceksin.
Ben de seni çok özleyeceğim; ama ne yazık ki yasa böyle

.

Tanrı ne yazdıysa öyle olacaktı artık.
İhanet, her iki millet için de kabul edilemez bir suçtur.

.

Zaman her şeye çare bulacaktı.
Türk Budunun en büyük özelliğidir hayalciliği. Uyumadan düş görmeye, onu da hep hayra yormaya meraklıdır. Düşsüz ve hareketsiz zamanlarını aşmak için başlarına büyük bir liderin geçmesi yeterlidir.
Tanrı onlardan yüz çevirmişti sanki
İran -Turan savaşlarının sonu gelmeyecekti.
Kızını sevecek, eşini koklayacak zaman olmamıştı. Bir hasret biterken yeni hasretler başlıyordu.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Düşman disiplinini kaybettiği ve dağıldığı için yenmek çok kolay olacaktır. Aman dileyene ve kılıç düşürene sakın vurulmasın.”
Bin yıl yaşasan da bir gün öleceksin.
Götüreceğin hiçbir şey yok bu dünyadan.
Adın kalırsa, anılırsan, yiğitsen dünyaya hakim olursun.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
“Alemdar ve ferasetli insan dünyaya hâkim olur.”
Dünya bir han için büyük ve zaman da kısa ”
Bu sefer kız olur, sonra oğlan. Doğru olan; geleni beklemek, gönderileni kabul etmektir.
Onlar başka bir dünyanın insanıydılar.
Gönül işidir, karışılmaz. Gençlerin isteğiyle çözülür.
Yiğidin sözü doğru, dosdoğru olur.
Ne soğuk, ne uyku ne de yorgunluk umurunda değildi. Sadece sabahı özlüyordu özlediği bir çift yeşil göz uğruna.
Ölmek zor değildi onun için. Yaşamak kadar kolay, yiğitlik kadar basitti.
“Dönülmeyecek laflar etmemeli ki sözünden dönmek zorunda kalmayasın!”
“Sevdada gizlilik olur mu hiç?”
Yaşam biraz da destanlarla özdeştir. Aynı destanlarda olduğu gibi yaşar insan.
Neyin ne zaman olacağı bilinmez. Yiğidin ne zaman vurulacağı da…
Bu utanç ona ömrü boyunca yeterdi.
Av hem iyi bir eğlence, ordusu ve kendisi için iyi bir eğitim, zinde kalmak için geçerli bir yöntemdi.
Yiğitliğin karşılığı yiğitlik olmalıydı.
Kader onu nerelere çağırıyordu. Güneşin battığı yönü işaret etti şaman.
Alpliğin bir gereği de esir aldığı düşmanına iyi davranmaktı.
“Yola çıkınca dönmeyi düşünmemeli. Engeli görünce çekinmemeli!”
O yana doğru yaklaşmak savaş nedeniydi. Varıp geri dönmek başka türlü yorumlanırdı.
Bilinmeze karşı bir heyecan olur insanın içinde. Peki! Bilinene karşı bu heyecan nedendi?
Baba oğul gözleriyle vedalaştılar
Saka İlini gezeceğim. Belki daha da ötelere gideceğim. Ardında bekleyeni olmayan ya da bekleyene aldırmayan yiğitler gerekli bana.
Kavga hep kaçınılmaz olmuştur. Savaş hep gelip bulmuştur insanları. Paylaşılamayacak kadar küçük değildir Acun. Ama hanlara küçük gelmiştir
Görenler, dönüp bir daha bakıyordu ardından.
Dudaklarda fısıltıydı adı
Barışın kıymeti savaş zamanı daha iyi anlaşılır.
Babasına doğru gülümsedi Alp Er Tunga,
“Beni hiç merak etme” der gibiydi.
Yaşamaya geldi ama yaşamaktan cok savaşmayı seçti kişioğlu.
Tarihi yazmakla övünen bir budun, tarihini öğrenmeyi neden ihmal eder?
Artık en öndeydiler.
Ortalık toz içinde kalmış ve göz gözü görmez olmuştu.
Oğlunun karşısına çıkardığı her engel onun tarafından aşılmıştı bu güne dek. Demek ki Tanrı böyle istiyordu.
“İsteseydiniz biz size verirdik!”
Bu adam neyine güveniyordu?
Bir dağın başı bir gün yiğide kucak açar
Tanrı ne ömür verir, insan o kadar yaşar
Bugün ad alan yarın belki ölüme koşar
Böyle şeyler söylemek Ozanca yaşamaktır
Ozan sesi ibadet gibiydi. Olmazsa olmaz bir ibadet…Yapılmazsa yadırganır, ozan eksikliği hissedilirdi.Yüreğini öğütürsün taşlar arasında Er olabilirsin, yiğit olabilirsin. Yazgıdır; bey, kağan, han olabilirsin. Ama ozan olmak için mutlaka Tanrı istemeli. Tanrı ozan olmanı dilemeli. Ruhun da ozan olmalı, gözün de gönlün de.Dilin korkusuzca söyleyebilmeli. Elin ustaca tellere ses verebilmeli. Doğruyu demeli, doğrucu olmalısın.
Ad almak, ün almaktır. Acunda yer almaktır. Yer alıp var olmaktır.
Ben de onlar gibi başı dik yaşamaya, halkımı yüceltmeye ve adaletli olmaya çalıştım. Dost olanı dost, düşmanımı düşman bildim. Gerekti savaştım. Dik başları eğdim. Eğilmeyen başı kestim.
Kimi isteyerek, kimi sevinerek, kimi istemeden, mecburen, kimi meraktan kimi de sırf orada bulunmak için gelmişti
Gölde, gökte, karada, yenecek ne varsa sofradaydı.
Uçma zamanı sona erdiği halde kuşlar yeniden uçtular yuvalarından.
Sormak istediğini soracak, bilmek istediğini öğreneceksin.
Acun, kemer takmayı bizden öğrendi. Aynı pantolon ve kaftan giymek gibi.
Tek yarıştıkları rüzgârdı artık.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir