Ebubekir Subaşı kitaplarından Allah’ın Kılıcı Halid Bin Velid kitap alıntıları sizlerle…
Allah’ın Kılıcı Halid Bin Velid Kitap Alıntıları
Kılıcımı getirin
Ölümü savaştaymışım gibi ayakta karşılayacağım. Öldüğüm zaman atımı muharebede tehlikelere dalabilen bir yiğide veriniz. Atım ve kılıcımdan başka bir şeye sahip olmadan öleceğim. Mezarımı bu kılıcımla kazınız. Kahramanlar kılıç şakırtısından zevk alırlar
Uyumayan ve kimseyi de uyutmayan kahraman öldü.
“Ölümü, savaştaymışım gibi ayakta karşılayacağım. Öldüğüm zaman atımı muharebede tehlikelere dalabilen bir yiğide veriniz. Atım ve kılıcımdan başka bir şeye sahip olmadan öleceğim. Mezarımı, bu kılıcımla kazınız. Kahramanlar kılıç şakırtısından zevk alır. Eşhedüen la ilahe illalah”, dedi ve yatağına düşüp kelime-i şehâdet getirerek vefât etti
Ey nefs , bakıyorum bir isteksizlik var sende!
Ama savaşacaksın: istesen de, istemesen de
Hani çoktan beridir yoktu sende ölüm korkusu
Ey Cafer, ne de güzelmiş cennetten gelen koku.
Dünyada ayrılıklar var,
ama cennette kavuşabilirsek, orada ayrılık olmayacak.
Çölün derinliğindeki Leyla’ya kavuşmak isteyen, önce çölün sıcağına ve kumuna göğüs germeyi bilmelidir.
İyi avcı olmayan adamdan,iyi savaşçı da olmaz.Bir av hayvanını kovalayıp öldürmesini beceremeyen,bir askeri öldüremez,bir orduya karşı savaşamaz
Sizin, hayat ve şarabı sevdiğiniz kadar, ölümü seven bir orduyla geldim size..
Kişi sevdiğinin dini üzerinedir, her biriniz kimi sevdiğine bir baksın..
.. Bazen hak ettiğimizi düşündüğümüz isteklerimizin yerine gelmemesi, bize en büyük rahmettir..
Kendisine kavuşma ihtimali az olan sevgiliden ümidini kes,
Vuslat arayanların en hayırlısı, ümit vermeyeni bırakandır.
Mezarımı bu kılıcımla kazınız, kahramanlar kılıç şakırtısından zevk alırlar.
Sizin , hayat ve şarabı sevdiğiniz kadar ;
Ölümü seven bir orduyla size geldim .
Mevsim durulma ve toparlanma mevsimi , güneş dönülmez akşamın ufkuna doğru ilerliyor ..
“Ölümü, savaştaymışım gibi ayakta karşılayacağım. Öldüğüm zaman atımı muharebede tehlikelere dalabilen bir yiğide veriniz. Atım ve kılıcımdan başka bir şeye sahip olmadan öleceğim. Mezarımı, bu kılıcımla kazınız. Kahramanlar kılıç şakırtısından zevk alır. Eşhedüen la ilahe illalah”, dedi ve yatağına düşüp kelime-i şehâdet getirerek vefât etti
Sizin dünyayı sevdiğiniz kadar ölümü seven bir ordu ile üzerinize geliyorum..
Ey kendi nefislerine kötülük eden kullarım
İnsan insanın kurdudur
Han’ım! Dünyaya ancak iki şeyle hükmedebilirsiniz;Bunlardan biri kılıçtır.Ancak kılıç kına girince erimeye başlar,onun yerini şu ikinci şeyle doldurmalısınız.O şey ise fikirdir.Kılıç,önünde-sonunda düşünceye yenilmek veya onun emrine girmek zorundadır
Ne yapmak gerekir ?
Düşünceyi kılıcın kılavuzu yapmak gerekir.Eğer böyle olursa ,iki kuvvet bir araya gelir,kılıç yanlış kesmez.Bilakis cerrah bıçağı gibi âleme şifa veren bir alet olur,hastalıkları ,kangrenleri keser.Sonra o kınına girince de fikir ipleri ele alır.Ama kuvvetli bir fikrin ,kınında da olsa ,kuvvetli bir kılıcı daime olmalıdır.
Fikirden kastınız nedir ?
Her şeyden önce Allah fikridir.Alemlerin hakimi ve tek hükmedeni,hükmün yalnız kendisine ait olduğu ve ‘Allah’ düşüncesi ve onun hakimiyeti.
Yani kılıç da O’nun adıyla ve emri dairesinde kullanılmalıdır,diyorsunuz.
Han’ım! Bazen olur ki ,işlenmiş değersiz bir taş parçası bir meşhur ustanın eseri olduğundan dolayı altın gibi değerlidir.Ancak ona sadece bir yaş parçası olarak bakılırsa ,bir değeri kalmaz.Ancak altın öyle değildir.Onun maddesi,kendisi ne şekilde olursa olsun ,değerlidir.Ancak mesela bir sultan mührü olursa ,daha fazla ve farklı bir kıymet kazanır,Zaman gelir bir gün bozulsa bile ,her halükârda yine kendi madeni kadar değerli olacaktır.
Kardeşlerim! Bizler insan olan her varlığa kucağını açmış bir dinin mensupları , bize şahdamarımızdan daha yakın olduğunu bildiren ‘Bir’ Allah’ın kullarıyız.O’nun asla benzeri yoktur,tektir,doğmamış ve doğrulmamıştır.Zaten doğan ve doğuran ,ihtşyacı olan aska ilah olamaz.Biz O’nu göklerde de aramayız .Zira O her yerdedir,bizim bilemediğimiz ,kendi zatına mahsus bir şekilde ger şeyi işitir,görür bilir.O bizi dünyada iken yanlız ve neticesiz bırakmayacak,öldükten sonra yeniden dirilterek huzuruna alacaktır.
O yaradılışındaki cevheri ortaya koymak ve zor zamanlarda üzerine düşeni yapmakla meşguldu.
Gelen cevap şudur:
Sizin gibi mühim ve büyük bir şahıs için mahzurlu değilse,Ümmü Mütemmim bu hayırlı ile işe dünden razıdır.İnşAllah sana kayık bir eş olur,hizmet eder,yaralarını sararım.Sizin gibi sağlam Müslüman erkeğin ,büyük bir kumandanın karısı olmak ,benim gibi bir âcizin bu dünyada ulaşabileceği en yüksek ve büyük şereftir.
Dünyada en güzel işlerin bile dedikoduları olur ey Ümmü Mütemmim.Fakat bana göre önemli olan;doğruyu yapabilmek,mazlumlara el uzatabilmektir.Eğer Halid dedikodudan çekinseydi -maazAllah- belki de hâlâ Mekke’nin eski putperest cahillerinden biri olarak bir köşede kala kalacaktı.’Meşru’ ve ‘helal’dairesi bizim hareket alanımızdır,bu çerçevedeki davranışımızdan dokayı birinin bizi kınaması değer ifade etmez.Elindeki gücü ,kılıcı ve zaferi olanlar,elbette kınanırlar.Çünkü ,onların varlığından ve zaferinden zarar gören birçok canavar bulunur.
Yani, ‘ bir işe gece karar vermek’ten kasıt; gecenin sükûneti içinde düşünülüp taşınıldı,demektir.
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
Ey Halid! Şereften kaç ki,şeref seni takip etsin.Ölümü de arzu et ki ,sana hayat verilsin.
Ey nefs,bakıyorum bir isteksizlik var sende!
Ama savaşacaksın; istesen de istemesen de
Hani çoktan beridir yoktu sende ölümden korku
Ey cafer ,ne de güzelmiş cennetten gelen koku.
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
Kaplanı avlamak üzere salınan şahinin,sahibinden daha keskin pençe ve daha fazla kuvvet istemesi yerindedir.Ancak kuş avlamak için beslenen şahini bilerek kaplan üzerine salan avcı,ne yaptığını bilir ve yaptığı işi ona göre yapar.
İlme para ayırmaları önemli ve büyük bir şeydir.Bunun için bütçeye,bütçe için de ticarete ihtiyaç vardır.Ticareti korumak için de askeri kuvvet gereklidir.Sonra da ilim kapılarını sonuna kadar açmak,dünyada olan bitenden haberdar olmak gerekir.Nitekim bizim Peygamberimiz,ilmin müminin yitipi olduğunu bildirmiştir.Nerede bulursak,onu alacağız.
İdareci dinde taassuptan ,aşırılıktan kaçınmalı,alimler arasında konuşulup karara bağlanacak konulara devlet gücüyle müdahale etmemeli.Bir dereceye kadar fikrin hür olarak tartışılmasına fırsat vermeli,fakat hadiseleri de gözetmelidir.
Halid artık biliyor ki ; eğer silahı ve orduyu elinden tutanlarda adalet anlayışı ve merhamet olmazsa,insanlık onların ayakları altında kalır ve dünya cehenneme döner.İdarecileri şiddetli baskıları ve sert idareleri kişileri köleleştirir.Ufak bir buhran olduğunda da,insanlar yanılır ve hemen ümitlerini kaybederler.Bunlar ise elbette kötü netice verir.
Onun(s.a.v) terbiye metodu; aynı anda herkesin kudret ve kabiliyetine göre insanları yetiştirmek,neye daha fazla kabiliyeti varsa ,onun o tarafını geliştirmektir.Halid harp taktikleri hususunda hem bilgisi ve hem de kabiliyeti bulunan bir dehaydı,ama şu da vardı ki ,Efendimizle karşı karşıya geldiği zamanlar asla onu gaflete düşürmemiş ve bu durum Halid’i ürpertmiştir.
Bir maddenin önce başka bir şekil veya alet halinde iken,fırına girerek eriyip yepyeni ve daha güzel bir şekil almadı gibi,Halid de artık İslam’ın fırınında eriyerek?iman kalıplarından bir kalına dökülmüş;taze,parlak ve temiz bir silah gibi çıkmış bulunuyordu.
Han’ım!İslam sadece bir kabilenin,bir devrin ve tek bir millettin değil,kıyamete kadar gelecek beşerin dinidir.Öyle ise hukuku da bu ruha uygun olmalıdır ki,böylece Ganj ırmağının kıyısından Afrika çöllerine kadar her yerde ve her zamanda yeşil gölgesini insanlığın hizmetine serebilsin.
Han’ım ! Hıristiyan âleminin şimdiye kadar gelen ve şimdiden sonra da devam edecem bir huyu vardır ki,onlar daime refahı,gücü,zenginliği arayacaklardır,bunun için bize ters ve zor gelen çok şeyleri yapacaklardır.
İlim sahipleri sağılmayı bekleyen bir süt pınarı,devşirilmek üzere tevazu dallarını aşağılara salan bir meyve ağacı olmalıydı.
Zira,bir bilginden beklenen sadece bilgili olması değil ,aymı zamanda öğrendiklerini hazmetmiş olmasıdır.Bu da yeterli değildi,bizzat kendisinin istikamet sahibi olması ve bilgisini insan çerçevesinde,doğru bir yolda kullanmasıydı.Hatta bu bile kâfi değildi.Alim kişi bilgisini iletmesi gereken kimselere bir ana sürü tazeliği ve sıcaklığından vermeliydi.
Eğer şimşeksen ,öyle çak ki,hevesin bütün dünyayı aydınlatmak olsun.Yıkanmak için soğuk suya girersen,uzaklarda bakanlar orada çıkan buhardan,senin yüzmekte olduğunu anlasınlar.Vücudundan yukarı çıkan buhar,inadına yukarıdan yağan yağmura kafa tutsun.Engin gök,senin mızrağınla delinmek korkusundan heyecanla gelsin.
Kendisine kavuşma ihtimali az olan sevdiliden ümidini kes,
Vuslat arayanların en hayırlısı,ümit vermeyeni bırakandır
Lebid
Evin daime düz ve insanlara yakın yerlerde bulunmalı ki ,hem sana misafir gelsin ,hem de yardım isteyenlerin yardımlarına koşabilesin.Hayalperest olmak yakışık almaz,gerçekçi olmalı ve boş ümitlerin arkasından gitmemelisin.
Asil ve yiğit olanlar, düşmanlarını kendilerine denk bulmadıkça,dövüşmeyecek kadar kahraman ve insaflı olmalıdır.O zaman hayattan ümidini kesmiş kupkuru ihtiyarların,besili ve bol sütlü develerini senin emrine vermek üzere çekip gittiklerini göreceksin.
Şunu da bil ki,bizde Arap atları ile Arap kızları dünyada şöhreti olan iki yiğit yaranıdırlar.Biri çoçuklarımıza annelik edip evimizi,malımızı ve namusumuzu bekler,soyumuzu devam ettirir,diğeri de uzun mesafeleri süratle kesmemizi sağlar ve savaşlarda yüzümüzü ağartır.
İyi avcı olmayan adamdan,iyi savaşçı da olmaz.Bir av hayvanını kovalayıp öldürmesini beceremeyen,bir askeri öldüremez,bir orduya karşı savaşamaz.
Hasımına bakışların ona cesaret değil;korku,endişe ve tereddüt vermeli,şaşırtmalıdır.
“Oğlum! Baskım ve ani hücumlar çok önemlidir.saldırdığın zaman ,en aksi bir durumda çekilmeye dair de mutlaka bir-iki planın olmalıdır.Bu harekâtta alabildiğine çabuk olmalı ve çok süratli karar vermelisin.Her şey sana öğrettiğim taktik planlar çerçevesinde olmalıdır.Savaş gibi önemli işler,gelişigüzel davranışlara, şansa bırakılmayacak şeylerdir.
Peygamberlerini kaybeden Müslümanlar ;bir kış gecesinin yağmuru altında kalmış koyun sürüsüne benzediler.
Uyumayan ve kimseyi uyutmayan kahraman öldü
Ey nefs , bakıyorum bir isteksizlik var sende!
Ama savaşacaksın: istesen de, istemesen de
Hani çoktan beridir yoktu sende ölüm korkusu
Ey Cafer, ne de güzelmiş cennetten gelen koku.
Artık İslamiyetin hidayeti, cahiliye çağında yiğit, mert, cesur Halid b. Velid’in kalbinde ve kalıbında bir araya gelmiş bulunuyordu..
Nasibi varsa, mutlaka gelecekti .
ama cennette kavuşabilirsek, orada ayrılık olmayacak.
Cennete ulaşmak ne kadar güzel
Onun şerbetleri tatlı ve soğuktur.
Rumlara gelince, sonları yakındır.
Hepsi kafir ve cehennem odunudur.
Bana düşen, karşıma kim çıkarsa,
Kılıcımı ona havaleyle hücumdur.
Çoğu kez imandan tiksindiğini zanneden bahtsızlar, aynı zamanda imansızlığın buhranı içinde kıvranır dururlar.
Önemli olan aklın kime ait olduğu değil, doğru kararı kimin verdiğidir.
Kahramanlar kılıç şakırtısından zevk alırlar.
Safa geldiniz diyen bir cennet hurisi gibidir Melek.
Şanlı gaza meydanları geride viraneler bırakırken,
Kardeşlerimize cennetten bir iksir sunar gülerek,
Hür dağlarda kesilmiş zalim kelleleri sırıtırken.
Bu dönek dünyaya mert gelip yiğit gitmek isteyen ; en düzenbaz kadınları bile neticede tuzağına çeken şu aşufte dünyaya, onun renkli cümbüşlerine tamah ederek zebun olmamalıdır.
Altın aslında insana kölelik yapsın diye yaratıldı. Ama insanlar onu tanıyamadılar; gidip o zavallı köleye köle oluverdiler.
Hâlid, dostuna güven ve düşmanına korku veren, amansız bir kahramandır.
Hâlid sanki göklerden yeryüzüne süzülen bir eşsiz kartal gibi inip Şam’ı fethetmişti. Küfür karanlığını, zulüm kasvetini, Bizans pasını kılıçının parıltısıyla silmişti. Ve sanki asırlardan beri elleri bağlanarak cariye kılınan asil bir kraliçeyi kurtarır gibi, Şam şehrini kurtararak ; kız oğlan kız vasiyetini getirip, bulunması gereken görkemli sarayına teslim etmişti.
Ben harp meydanında mücahede ve mücadeleden aldığım zevki, hiçbir zaman zifaf gecesinin keyfinden alamam.
Hâlid bin Velid
Dünyada ayrılıklar var, ama cennette kavuşabilirsek, orada ayrılık olmayacaktır.
Seni unutmayan Hâlid bin Velid.
Ey sevgili, bil ki seni ziyaret etmekten alıkoyan şeylerden
Bildiklerin var elbet, ama bilmediklerin de yok değil hani.
Müslümanları birbirlerine bağlayan karşı konulamaz kuvvet ‘din’di ;yepyeni, bütün insanlara adalet getiren, insanlığı birleştiren bir din Bunlar bu kuvvetle Bizans’ ı da yenerlerdi.
Efendimiz, adamın öylesine bir şöhreti var ki, karşısına kim çıkmışsa, bin pişman olmuş.
Efendimiz, bu Hâlid denilen adam askerlikte bir deha imiş. Alabildiğine müthiş bir suratle ve iyi bir taktikle üzerine yürüdüklerini gafil avladı.
Çağlayanlar gibi çağlayıp, yıldırımlar misali akan;sellercesine kovalayıp denizlercesine köpüren ordusuyla bir baba kartal heybetiyle uçarak yürüyen Hâlid
Allah yolunda ne harcarsanız, karşılığı size tam olarak verilir, hiç haksızlığa uğratılmazsınız.
Bir gün gelecek, Konstantiniyye şehri dahi bizim olacaktır.
Artık bizim tek bir Allah’ımız var, insanlara sunduğumuz din, birlik dinidir; Ne Hıristiyanlarda olduğu gibi Allah’ı üçe böler, içinden çıkılmaz hale getirir, ne de Yahudiler gibi belli bir milletin ve milliyetin ilahlığını kabul ederiz.
Müslüman olmak, haklı olmak ; mutlaka her mücadeleden galip çıkmak demek değildi.