İçeriğe geç

Allah Kitap Alıntıları – Turan Dursun

Turan Dursun kitaplarından Allah kitap alıntıları sizlerle…

Allah Kitap Alıntıları

Tek Tanrı dan başka tapınılanlara da tanrı deniyor olması nedeniyle Allah a Tanrı denmesini hoş karşılanmayanlar var. Yukarıda da değinilmişti ki bu hoş karşılamama haklı bir nedene dayanmamakta. Ayet ve hadisler dinin temel metinleridir. Bunlarda Allah a ilah dendiğini gördük. Ayrıca, Tek Tanrı ya inananlar çevresinde, toplumda, Tanrı nın taşıdığı özel anlamı göz önünde tutmak gerekir Böyle bir çevrede ve toplumda, Tanrı dendiğinde, eğer puta taparların tanrıları ndan söz edilmiyorsa, kimse başka bir tanrı düşünmez, Tanrı dendiğinde herkesin aklına gelen TEK TANRI dır.
Demek ki, Tek Tanrı ya inananların bulunduğu ortamda, toplumda Allah adıyla Tanrı adı tümüyle özdeştir, eşanlamlıdır. Bunda hiçbir kuşku yok..
İslam açısından Tek Tanrı’nın dışında tapılanlara nasıl Allah denemezse, ilah da denemez.
Denirse taparlarının öyle dediklerini anlatmak için denir yalnızca. Bu durum da Tek Tanrı’dan başkasına söylenememek yönünden de Allah ile ilah , Tanrı , Huda arasında bir farkın bulunmadığı ortaya çıkıyor.
Hiçbir şey yok tan var olamaz. Bir temeli, bir madde si olur da, öyle var olur. -Bir maddesi vardır, alem o maddeden yaratılıp ortaya kondu. dense, o zaman da: -Peki o madde nasıl ortaya çıktı, o madde hangi şeyden hangi maddeden yaratıldı? sorusu karşıya çıkar. Demek ki alem sonradan olmuş değildir, kadim dir.
İncitirken bir daha düşünün,gönül Allah’ın mülküdür. Başka birini seviyorken başka birine umut vermeyin
Allah: Evreni, her şeyiyle birlikte yoktan var eden varlık. Allah adı, islam dinbilirlerinden kimine göre, bu varlığın, hiçbir anlamı sözcükten türemiş olmayan özel adıdır. Kimine göreyse tapınılan anlamına gelen ilah gibi bir sözcükten türedikten sonra Tanrı nın özel ad ı olmuştur. Eski islam ulemasından, Allah yerine, Tanrı , Huda gibi sözcüklerin kullanılmasına karşı çıkan olmamıştır. Karşı çıkanlar, yakın bir geçmişe dayanır. Kur’an’ın ve hadislerin açıklamalarında Allah yerine İlah da dendiği açıkça görülür. Allah’ın başka adlar ı (sıfatları) da vardır.
İbrahim Peygamber, En’am Suresinin 74. ve onu izleyen ayetlerinde anlatıldığı gibi, yıldız ı görmüş, Tanrı’m demiş sonra vazgeçmiş. Ay ı görmüş Tanrı’m demiş, sonra vazgeçmiş, Güneş i görmüş Tanrı’m demiş, yine vazgeçmiş. Bunlara Tanrı demekten neden vazgeçmiş? Bunların ufûl ettiklerini kayıp gittikleri ni, yani değişir olduklarını görmüş de ondan. Neden ki, Allah değişmez. Değişen de Allah olamaz. Çünkü değişen sonradan olmadır. Allah’sa öncesiz ve “sonrasız dır. Allah için, böyle olmaktan başka türlüsü düşünülemez.
-Evren (alem), hiç yokken, sonradan olmuştur ( hadis tir).

-Olamaz.

-Neden?”

-Hiçbir şey yok tan var olamaz. Bir temeli, bir madde si olur da, öyle var olur. -Bir maddesi vardır, alem o maddeden yaratılıp ortaya kondu. dense, o zaman da:

-Peki o madde nasıl ortaya çıktı, o madde hangi şeyden hangi maddeden yaratıldı? sorusu karşıya çıkar. Demek ki alem sonradan olmuş değildir, kadim dir.

-Allah’ın gücü her şeye yeter. Bir şeyi, hiçbir temeli maddesi olmaksızın yaratmaya da yetmiştir ve alemi yoktan yaratmıştır.

-Varsayalım ki öyle. Ama alem bir zaman yok ken nasıl olmuş da ve hangi şey yol açmış da var olmuş?
-Allah’ın hikmet i. Kimse O’nun hikmeti ni bilemez..

Allah’ in Gökleri Elinde Tutması:
Hacc Suresinin 65. ayetinde, Allah’ın, yerin üzerine düşmesin (ve insanları ezmesin) diye GÖĞÜ TUTTUĞU anlatılıyor.
Fatır Suresinin 41. ayetinde de, Allah’ın yok olmasınlar diye GÖKLERLE YERİ TUTTUĞU anlatılıyor. Bkz. Gök

Allah’ın gökler le yer i nasıl tuttuğuna ilişkin ayrıntılı bilgi, ne ayetlerde yer alıyor, ne de Peygamber anlatıyor.”

Bu kitabın yazan öldürüldü. Öldürülünce din kurtuldu mu?
Elhamdülillah
Allah sözcüğünün kökeni, kimine göre, bir anlamıyla tapınılan (ma’bud) demek olan bir başka anlamında şaşkınlık bulunan (ululuğu ve tam bilinemezliği karşısında şaşkınlığa düşülen) ilah kimine göre, aklı alıp götürecek ölçüde sevgi, coşku ve şaşkınlık anlamını içeren Vilah , kimine göre perdelenmişlik anlamını veren Liyah (lale yelûhu’dan) tır.
Kul (insan), Tanrı’nın nitelikleri konusunda düşündüğünde şaşkınlığa düşer. Bu nedenledir ki:’-Tanrı’nın nimetleri alanında düşünün, ama Tanrı’nın kendisi (kimliği) konusunda düşünmeyin!’ denmiştir.
Modern-demokratik toplumun kurulmasının ve demokratik devrimin tamamlanmasının taşıyıcıları düşünce ve vicdan özgürlüğünden yanadırlar. Hiç kimseye düşüncesi, dini inancı, ibadeti yüzünden baskı yapılamaz.
Hiç kimseye düşüncesi, dini inancı, ibadeti yüzünden baskı yapılamaz.
İdeolojik sorunlar, ideoloji dışı araçlarla, şiddet ve cezayla değil, demokratik bir ortamda ve ideolojik mücadeleyle çözülmelidir.
İslami ideolojinin gerçek sahipleri ideolojinin siyaset alanına yayılmasını işleyen dini çevreler de sorunu şiddet yoluyla çözmeye yöneldiler. Önce radyolarında, dergilerinde tehdit ettiler. Daha sonra öldürme eylemlerine başladılar. Bu kitabın yazarı öldürüldü. Öldürülünce din kurtuldu mu?
Bugün, ideolojik olarak dine sarılanlar, İslama dayanarak yenileşmeye karşı barikat inşa edenler, ideolojinin siyaset alanına yayılmasını şiddet yoluyla ezmeye yönelmektedirler.
Burjuvazinin demokratik atılımı, ülkemizde her alanda olduğu gibi, kültürel alanda da cılız kaldı. Türkiye’nin demokratik devrimini tamamlaması ve insan zihninin zincirlerinden kurtularak özgürleşmesi ve aydınlanmasına önderlik, daha modern ve siyasal akım olan sosyalizmin omuzlarına kalmıştır.
Araplar, tıpkı Mabatlar gibi, putlarından her birine ALLAH lakabını veriyorlardı. Başlangıçta lakap olarak kullanılan Allah sözcüğü, sonraları, EN BÜYÜK TANRI’NIN ADI oluvermiştir.
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
Elmalılı Hamdi Yazır, Allah’a Tanrı denemez! demiyor. Dahası, Tanrı’nın, Allah tan eam olduğunu, yani birincisinin kapsamının daha geniş olduğunu yazıyor. (Bkz. Hak Dini Kur’an Dili, istanbul, 1960, s. 25.)
Bu, şu demektir: Tanrı ile Allah arasında umum husus mutlak ilişkisi var: Yani, Allah , Tanrı dır, ama her tanrı, Allah değildir.
İlah nasıl Allah biçimini almış? İleri sürüldüğüne göre, ilah ın başına, tazim yani büyütmek, yüceltmek için elif ile lam konmuş. El ilah olmuş. Bu, dile ağır geldiği için ilah taki hemze ( i ) kaldırılmış ve bir araya gelen iki lam birbirinin içine geçirilmiş (idğam) ve Allah sözcüğü meydana gelmiş.
Özel ad, konulur ve kullanılır ki, o adla işaret edilen, gösterilen şey ya da kimse, aynı türden olan benzerlerinden ayırt edilebilsin. Tanrı içinse böyle bir durum söz konusu olamaz. Öyleyse Tanrı’nın özel adı yoktur.
Allah ın ve ilah ın, tüm Sami dillerinde yer alan ve tanrı , baştanrı anlamı verilen El ya da il ilişkili olduğu ileri sürülür. Taberi’nin Camiu’l-Beyan Fi Tefsiri’l-Kur’an adlı ünlü tefsirinde de belirtildiği gibi birçok islam büyüğünün görüşüne göre, Cebrail’de, Mikail’de, İsrafil’de, Azrail’de bulunan il (ya da el) Tanrı (Allah) anlamına gelmektedir. Cebr , kul demek olan abd ; Mika da kul -cuk (küçük kul) demek olan ubeyd anlamındadır. Onun için Cebrail Tanrı’nın kulu demek olan Abdullah ; Mikail de Tanrı’nın kulcuğu demek olan Ubeydullah ile eş anlamlıdır. Bu görüşte olanların adlan arasında, İbn Abbas, Abdullah İbn Hars, İkrime, Ali İbn Huseyn gibi adların da bulunduğu görülmekte.
Kimilerine göre, Allah , Arapça değildir. İbranca ya da Süryanca dır.
İslam Ansiklopedisi’nde Allah ın sözcük olarak aslının Aramice ve Alaha olduğunu söyleyenler bulunduğu yazılı. Süryanca , Aramca nın bir dalı olarak kabul edilir. Süryani tarihini yazan Aziz Günel de Allah ın Süryanca olduğunu yazıyor. (Günel’in yazdığına göre, Allah ın sözcük olarak aslı, Süryanca’daki Aloho dur.

Tevrat’ın İbranca’sında da Allah adının Elah (tekil) ve Elahim (çoğul) olarak yer aldığı görülmekte. Ancak Elahim çoğulken tekil anlamında, yani Tek Allah karşılığında kullanılmakta. Yahudiliğin ikinci kurucusu sayılan ünlü Yahudi düşünür Musa İbn Meymun (1135-1205) da, böyle yer verip kullanmakta.

Bir ayette ( En’am 3.Ayet ):
Ve Huve’llahu fi’s, semavate ve’l-erd (yani: O göklerde ve yerde Allah’tır.) deniyor.
Allah bir sıfat (nitelik) olmayıp da bir özel ad olsa, Kur’an’daki bu tür anlatımların anlamı olmaz. Çünkü: -Falanca, şu ülkede Zeyd’dir, Ahmet’tir, Ayşe’dir sözünün anlamı olamaz. -Falanca, şu ülkede alimdir, sayılan kişidir, ünlüdür, erdemlidir dendiği zaman, yani kişinin özel adı değil; sıfat ı söylendiği zaman bir anlamı olur. Göklerde ve yerde Allah’tır dendiğine göre, Allah özel ad değildir, Yaratıcı’nın, bir anlamı olan, övgüyü içeren bir sıfat ıdır.
-Onlar Allah’ı yeterince bilip değerlendiremediler. Bütün yeryüzü, Kıyamet günü, O’nun avucundadır. Gökler de O’nun sağ elinde dürülmüş olacaktır. Subhan’dır. (Yüce’dir) O. Onların ortak koşmalarından da münezzehtir. (Zümer 67.)
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
Allah sizi, Kendisiyle korkutur (Ali Imran Suresi, ayet: 28.30.)
Peygamberin yaşamı elinde olan Tanrı’ya antiçerek söylerim ki, bir adamı en aşağı kattaki yere, bir iple sarkıtabilmiş olsanız, adam, Allah’ın üzerine düşer (le habete ale’llah)!
İlk tir o. ( Evvel )
– Sonuncu dur. ( Ahir )
– Dışta-Açık tır. (Zahir )
– İçte-Kapalı dır , Gizli dir. ( Bâtin )
Onların, mucize geldiği zaman da inanmayacaklarını anlıyor musunuz? (En’am Suresi, ayet: 109.)
Yolun doğrusunu göstermek (kasdu’s-sebil ) Allah’a aittir, Yolun eğri olanı da ( cair ) vardır. Allah dileseydi hepinizi doğru yola iletirdi ( hidayet ). (Nahl Suresi, ayet: 9.)
Tanrınız bir tek Tanrı dır. O, merhamet, eden, merhametli olandan başka Tanrı yoktur.
Kayyum , Vâsiti’nin açıklamasına göre Süryanca dır ve Süryan’cada hiç uyumayan anlamına gelmektedir.
Allah ın çoğulu yok. Buna karşılık ilah ın, huda nın, ve tanrı nın çoğulları var. Bunun böyle olması da, Yazır’a göre İlah ın, Huda nın, Tanrı nın Allah adının yerini tam tutamayacağını gösterir.
Allah , “Tanrı dır, ama her tanrı, Allah değildir..
Allah sözcüğünün kökeni, kimine göre, bir anlamıyla tapınılan (ma’bud) demek olan bir başka anlamında şaşkınlık bulunan (ululuğu ve tam bilinemezliği karşısında şaşkınlığa düşülen) hák kimine göre, aklı alıp götürecek ölçüde sevgi, coşku ve şaşkınlık anlamını içeren Vilâh , kimine göre perdelenmişlik anlamını veren Liyâh (lale yelûhu’dan) ur.
Tanrı’nın tüm sıfatları önünde, sıfatlarda şaşkınlığa düşülür, sözler, diller, bu alanda doğruyu ararken şaşar. Bu şudur ki, kul (insan), Tanrı’nın nitelikleri konusunda düşündüğünde şaşkınlığa düşer. Bu nedenledir ki:-Tanrı’nın nimetleri alanında düşünün, ama Tanrı’nın kendisi (kimliği) konusunda düşünmeyin!’ denmiştir.
Wellhausen- diyor ki: -Herhalde Araplar, tıpkı Nabatlar gibi, putlarından her birine ALLAH lakabını veriyorlardı. Başlangıçta lakap olarak kullanılan Allah sözcüğü, sonraları, En Büyük Tanrının adı oluvermiştir. Kimi incelemeciler de, Allah sözcüğünü, şiddet ve güç anlamını içeren bir İbranca sözcükten geldiğini ileri sürerler.
Allah adı, İslam dinbilirlerinden kimine göre, bu varlığın, hiçbir anlamı sözcükten türemiş olmayan özel adıdır. Kimine göreyse tapınılan anlamına gelen ilah gibi bir sözcükten türedikten sonra Tanrı nın özel ad ı olmuştur. Eski islam ulemasından, Allah yerine, Tanrı , Huda gibi sözcüklerin kullanılmasına karşı çıkan olmamıştır.
Allah’ın gücü her şeye yeter. Bir şeyi, hiçbir temeli maddesi olmaksızın yaratmaya da yetmiştir ve alemi yoktan yaratmıştır.

-Varsayalım ki öyle. Ama alem bir zaman yok ken nasıl olmuş da ve hangi şey yol açmış da var olmuş? -Allah’ın hikmet i. Kimse O’nun hikmeti ni bilemez.

-Onlar Allah’ı yeterince bilip değerlendiremediler. Bütün yeryüzü, Kıyamet günü, O’nun avucundadır. Gökler de O’nun sağ elinde durulmuş olacaktır. Subhan’dır. (Yüce’dir) O. Onların ortak koşmalarından da münezzehtir. (Zümer: 67.)
Allah’ in Gökleri Elinde Tutması:

Hacc Suresinin 65. ayetinde, Allah’ın, yerin üzerine düşmesin (ve insanları ezmesin) diye GÖĞÜ TUTTUĞU anlatılıyor. Fatır Suresinin 41. ayetinde de, Allah’ın yok olmasınlar diye GÖKLERLE YERİ TUTTUĞU anlatılıyor.

-Ey Tanrı Elçisi! Yaratıklarını yaratmadan önce Rabb’imiz (Allah) neredeydi (nasıl bir durumda bulunuyordu)?

-Buluttaydı (fi amain ). Altında ve üstündeyse HAVA bulunuyordu. Orada hiçbir yaratık yoktu. O’nun ARŞ’ı da SU üzerindeydi. ( ARŞ =Taht saray. Bkz. Arş .)

-Bu hadis için bkz. Tirmizi, Tefsir/12, c. 5, s. 288, hadis no: 3109; İbn Mace, Mukaddime/13, c.l., s. 65, hadis no: 182 ( bulut demek olan ama ve hadisin yorumu için aynı sayfada alttaki nota bkz. Ahmet İbn Hanbel, 4/11,12.)

Wellhausen diyor ki: -Herhalde Araplar, tıpkı Nabatlar gibi, putlarından her birine ALLAH lakabını veriyorlardı. Başlangıçta lakap olarak kullanılan Allah sözcüğü, sonraları, En Büyük Tanrı’nın adı oluvermiştir.’ Kimi incelemeciler de, Allah sözcüğünün, şiddet ve güç anlamını içeren bir İbranca sözcükten geldiğini ileri sürerler.
Allah adıyla çeşitli Sami toplumlarının dillerinde Allah anlamında yer alan Alaha , Elah , Ela-him (ya da Elohim), Aloho ve İl (ya da El) sözcükleri çok yakından ilişkilidir. Allah sözcük olarak, Arapça olmayan bir kökten gelmektedir. denebilir. Dahası, bunu, kesin bir yargı olarak ileri sürenler vardır.
Onlar Allah’ı yeterince bilip değerlendiremediler. Bütün yeryüzü, Kıyamet günü, O’nun avucundadır.
Gökler de O’nun sağ elinde durulmuş olacaktır. Subhan’dır. (Yüce’dir)

(Zümer: 67.)

الله
Allah’ın evreni ve evren içinde de insanları yarattıktan sonra görüp gözetmesi, koruyup kollaması, insanlara sorumluluklar yüklemesi ve denetlemesi vardır. Allah tüm yönetim ve denetim işlerini yaparken melekleri görevlendirir. Kimi melekler, yazıcılar , kimileri de koruyucular olarak ve daha başka türlü görevler alarak Tanrı’nın buyruklarını yerine getirirler.
Bunlar da şöyle yedi olarak sayılır:
-HAYAT: Diri olmak. Allah, Hayy dır, yani Diri dir. -İLİM: Bilmek. Allah, Alim dir, yani Bilen dir.
-SEMİ:İşitmek.Allah, Semi dir, yani İşitici dir.
-BASAR:Görmek.Allah, Basir dir. Yani: Gören dir. -İRADE: Dilemek. Allah, Mürid dir.Yani Dileyen dir. -KUDRET: Güç. Allah, Kadir dir.Yani Güçlü dür.
-KELÂM: Konuşmak, söz söylemek, söz. Allah, Mütekellim dir.Yani Konuşan dır.
Şunlar olarak bilinir:
-KIDEM: Öncesi olmamak. Allah’ın, Kadim dir. Yani öncesi olmayan bir varlıktır.
-BEKA:Sonrası olmamak.Allah, Baki dir.Yani, sonu, sonrası olmayan bir varlıktır.
-KIYAM Bİ NEFSlHİ: Kendininkine yeterli olup var olmak için bir başkasına bir yere dayanma gereksinimi olmamak. Allah, yeri-yurdu ve dayanağı olmayan bir varlıktır.
-VAHDÂNİYYET: Bir-Tek olmak. Allah hiçbir şeyi başkasıyla paylaşmayan ortağı olmayan bir varlıktır.
-MUHALEFETUN LİL HAVÂDlS:Sonradan olanlara, yamuklara,benzer nitelikte olmak.Allah Kendisinin dışındakilere hiçbir biçimde benzemeyen bir varlıktır.
Peki nelerdir Allah’ın sıfatları?
Sıfatlardan kimi, Allah’ın Zat ından (Kendinden) dolayıdır, bunlara Zati Sıfatlar (Sıfat-ı Zatiyye) denir. Kimileri de iş lerinden dolayıdır, bunlara da Sıfat-ı Fi’liyye) denir.
Allah’ın varlığını kanıtlama çabaları, tarih boyunca süregelmiştir.Yahudi, Hıristiyan ve İslam Tanrıbilimcileri, çağa, düşünsel gelişmelere göre çeşitli yollar önermişlerdir.Yahudi Tanrıbilimcilerle, Müslüman Tanrıbilimciler eski felsefe ve mantıktan olabildiğince, benzer nitelikte yararlanmışlardır bu konuda.(Yahudi Tanrıbilimcilerinden en önde gelen ve 1135-1205 yıllarında yaşamış bulunan Musa ibn Meymun’un bu alandaki çabası için bkz. Delaletü’l-Hairin, yay. Hüseyin Atay, s.231-273 ve öt.)
Allah’ın, varlığını kanıtlama konusunda genellikle karmaşık olmayan, düz yol seçilir. Şöyle: Şu göklere,yıldızlara,şu yeryüzüne,dağlara,(aşlara, ağaçlara,çeşitli bitkilere,hayvanlara,insanlara, şu insandaki yapıya,şu yapının işleyişine,düzenine,şu renklere,şu uyuma,şu dengeye,şu şaşılasılıklara bakın.Bunlar kendiliğinden olabilir mi?Bunları Yaralan, ortaya koyan vardır.Her yapının bir ustası olduğu gibi.İşte O, Allah’tır.
Hacc Suresinin 65. ayetinde,Allah’ın, yerin üzerine düşmesin (ve insanları ezmesin) diye GÖĞÜ TUTTUĞU anlatılıyor. Fatır Suresinin 41. ayetinde de, Allah’ın yok olmasınlar diye GÖKLERLE YERİ TUTTUĞU anlatılıyor. Bkz. Gök Allah’ın gökler le yer i nasıl tuttuğuna ilişkin ayrıntılı bilgi, ne ayetlerde yer alıyor, ne de Peygamber anlatıyor. Ama Kıyamet gününü nasıl tutacağı ayrıntılı biçimde anlatılıyor. Kıyamette, Allah, Gökleri ve Yeri Parmaklarıyla Tutacak : Allah ın parmak ları, GÖK ler ve YER :
Ibnü’l-Cevzi’de NUR un Kur’an yorumcularına göre şu on anlama geldiği anlatılır:
-İslam. (Bkz. Tevbe/32;Saf/8)
-İman. (Bkz. Bakara: 257)
-Hidayet (Bkz. Nur: 35.)
-Peygamber. (Bkz.Maide: 65.)
-Gündüzün aydınlığı.(En’am: 1.)
-Ayın aydınlığı. (Bkz. Furkan: 61.)
-Sırat köprüsünde inanırların saçtıkları aydınlık. (Bkz. Hadid: 12.)
-Açıklama. (Bkz. Maide: 44.)
-Kur’an. (Bkz. A’raf: 157.)
-Ve Adalet (Bkz. Zümer: 69.)
(Bkz. İbnü’l-Cevzi, aynı kitap aynı yer.)
İlk tir O. Sonuncu dur. Dışta-Açık tır. İçte-Gizli dir. Ve O, her şeyi Bilen dir. (Hadid Suresi, ayet 3.) Açıklama: Diyanet’in resmi çevirisinde, bu ayetin çevirisi, sözünün tam karşılığı değil, yorumlu bir çeviri. Şöyle: -O, her şeyden öncedir; kendisinden sonraya hiçbir şeyin kalmayacağı Son’dur; varlığı aşikardır; gerçek mahiyeti insan için gizlidir. O, her şeyi bilir. Oysa buradaki sözlerden birçoğunun, ayette karşılığı yoktur. Fahruddin Razi’nin bu ayetin yorumu nedeniyle, ayette anlatılanların oluşturduğu konuyu nitelemesi şöyle: Ürpertici, çetin, derin bir konu . -Nasıl oluyor da Tanrı, hem İLK , hem SONUNCU oluyor? -Nasıl oluyor da hem Açık hem Gizli oluyor? Derin derin düşünüyor yorumcular. Ve çeşitli açılardan yorumlara girişiyorlar. Kur’an yorumcuları, kelam cılar (Tanrıbilimciler) ve tasavvuf’çular (gizemciler) bu ayette ne anlatıldığı üzerinde dururken Evvel (İlk) nedir; Âhir (Sonuncu) nedir; Zahir (Dışta Açık) nedir, Batın (içte Gizli) nedir, ne demektir, bir bir ele alıp uygun gördükleri açılardan yoğun bir yorum çabasına girişiyorlar. Ancak, Razi’nin de belirttiği gibi, Kur’an yorumcularının çoğunun yorumu şöyledir: -Allah İLK’tir, çünkü her şeyden öncedir. SONUNCU’dur, çünkü her şeyden sonra da kalıcıdır. Varlığını apaçık ortaya koyan kanıtlar nedeniyle ACIK’tır. Duyularla algılanamadığı, görülemediği için de GlZLl’dir. (Bkz. F. Razi 29/213; Sabûni 3/320. Elmalılı, Hak Dini Kur’an Dili, 7/4730-4731; Celaleyn 2/208.)
İlk tir o. ( Evvel )
– Sonuncu dur. ( Ahir )
– Dışta-Açık tır. ( Zahir )
– lçte-Kapalı dır,
Gizli dir. ( Batın )
Puta taparlara her şeyi Yaratan ın,her şeyi düzene koyanın KİM olduğu sorulduğunda, açıkça: -Allah! diye karşılık vermektelerdi. — Gökleri yeri, güneşi ayı YARATAN ve bunları belirli bir düzen içinde tutan, yürüten KİM? — ALLAH! — Gökten yağmur indirip yeryüzüne yaşam veren KİM? — ALLAH! Yine onlara soruluyor: — Putlara neden tapıyorsunuz? — Allah’a yaklaştırsınlar diye. Demek ki, sözü edilen putataparlarla, Allah inancı vardı, yine de putlara tapıyorlardı. Pufların, Allah’a yaklaştıracağına inandıkları için.
Medreselerde okutulagelen ve ezberletilen Subha-i Sıbyan adlı şiir biçimindeki Sözlük de, Allah u Tanrı diye başlar.Yani Allah a Türkçe’de Tanrı dendiği belirtilir.
Ord. Prof. Dr. Zeki Velidi Togan da, eski Türkler’de, İslam Türk uleması nın, Kur’an’ın Türkçe tercümesinin ibadetlerde okunmasını caiz gördüklerine ve uyguladıklarına ilişkin belgeler yayınlanmaktadır.
1350-1431 yılları arasında yaşamış bulunan Şemseddin Muhammed İbn Fenari’nin olduğu sanılan bir Kur’an çevirisinde Allah adı, Tanrı diye çeviriliyor.Bu tercüme, Kültür Bakanlığınca yayınlanmıştır. (Yay. no: 227. İst.1976.)
Ey Muhammed! De ki:İnsanlardan ve cinlerden ve insanların gönüllerine vesvese veren o sinsi vesvesecinin şerrinden insanların Tanrısı, insanların hükümdarı (Melik) ve insanların Rabbi olan Allah’a sığınırım.(Nas Suresi tamamı.) Kur’an’da Allah a ilah denirken ve ilah da Türkçemizde Tanrı diye karşılanırken, Allah a Tanrı denir mi denmez mi,tartışmasının gerçekte bir anlamı kalır mı? Allah a ilah , yani Tanrı denebileceğini gösteren hadislerden de sayısız örnekler vardır.
Sizin Tanrınız, ancak, O’ndan başka tanrı olmayan Allah’tır, ilmi her şeyi içine almıştır. (Taha Suresi, ayet: 98.) Allah a ilah , Tanrı denebileceği açıkça dile getiren daha pek çok ayet vardır.
Kitap ehlinden haksız davrananlar bir yana, onlarla en güzel şekilde mücadele edin. Şöyle deyin: Bize indirilene de, size indirilene de inandık. Bizim Tanrımız da sizin Tanrınız da birdir.Biz, O’na teslim olmuşuzdur. (Ankebût Suresi, ayet: 46) Burada da Tanrımız ve Tanrınız diye anlatılan ve kendisine teslim olunan , Allah tan başka değildir.
Allaha Tanrı denebileceğinin en başta gelen kanıtları, kuşkusuz ayet ve hadislerdeki kanıtlarıdır: Bakara Suresi’nin yukarıda sunulan 163.ayetinin; Diyanet’in resmi çevirisindeki anlamı aynen şöyledir: Tanrı’nız bir tek Tanrı’dır.O, merhamet, eden, merhametli olandan başka Tanrı yoktur. Tanrı’nız bir tek Tanrı’dır ın, ayetteki karşılığı Ve ilahun vahid dir.
Allah ın çoğulu yok.Buna karşılık ilah ın, huda nın, ve tanrı nın çoğulları var.Bunun böyle olması da, Yazır’a göre Ilah ın, Huda nın, Tanrı nın Allah adının yerini tam tutamayacağını gösterir.
Wellhausen diyor ki: Herhalde Araplar, tıpkı Nabatlar gibi, putlarından her birine ALLAH lakabını veriyorlardı. Başlangıçta lakap olarak kullanılan Allah sözcüğü, sonraları, En Büyük Tanrı’nın adı oluvermiştir.’Kimi incelemeciler de, Allah sözcüğünün,şiddet ve güç anlamını içeren bir İbranice sözcükten geldiğini ileri sürerler.Elah, Elahim biçiminde çoğul olur.
Nabatça yazıtlarda, ALLAH ya da HALLAH adları, özel ad gibi yer almamakta, her yerde put adlarından biriyle geçmekte.Yalnızca Safa yazıtlarında ALLAH tek başına yer almış bulunmakta.
Allah adıyla çeşitli Sami toplumlarının dillerinde Allah anlamında yer alan Alaha , Elah , Ela-him (ya da Elohim), Aloho ve İl (ya da El) sözcükleri çok yakından ilişkilidir.Dahası, yukarıda açıklama ve yorumlara göre tümünün kökü aynıdır. Ve bu açıklamalara bu yorumlara göre, Allah sözcük olarak, Arapça olmayan bir kökten gelmektedir. denebilir.Dahası, bunu, kesin bir yargı olarak ileri sürenler vardır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir