İçeriğe geç

Alkibiades I-II Kitap Alıntıları – Platon

Platon kitaplarından Alkibiades I-II kitap alıntıları sizlerle…

Alkibiades I-II Kitap Alıntıları

Seni sadece ben seviyorum. Diğerleri sana ait olan şeyleri seviyorlar. Sana ait olan şeyler solarken, sen çiçek açıyorsun
Demek, bilmediğin şeyleri bilmediğini bilince, başka başka fikirlerin olmuyor.
Kendinin ne olduğunu bil diyen o söz, bize, ruhumuzu bilmemizi emrediyor.
insan bir şeyi bilmeyince (ama bildiğini zannedince) onun üzerinde muhakkak (çelişkili olabilecek) başka başka fikirleri oluyor. bilmediği şeyleri bilmediğini bilince, o konuda başka fikirleri olmuyor. o halde hata işlemek de, bilmediğini bilir sanmak olan bu bilgisizlikten ileri gelmez mi? nice kötülüklerin asıl sebebi, asıl ayıp olan bilgisizlik de bu, öyle değil mi?
Çünkü seni sadece ben seviyorum. Diğerleri sana ait olan şeyleri seviyorlar. Sana ait olan şeyler solarken, sen çiçek açıyorsun.
SOKRATES: Vücudunu seven kişi bu vücuda zarar geldiğinde senden uzaklaşır.
ALKİBİADES: Evet.
SOKRATES: Ancak ruhunu seven birisi, ruhun daha iyi olmaya çabaladığı sürece senden ayrılmaz.
ALKİBİADES: Haklısın.
ALKİBİADES: Çoğu kez kendini bilmenin insanların elinde olan bir şey olduğunu düşünmüştüm Sokrates. Ancak zaman zaman bunun çok zor bir şey olduğunu da düşündüm.
SOKRATES: İster kolay olsun ister zor olsun, kendi­mizin ne olduğunu bilirsek kendimizle ilgilenme şansı­mız olabilir Alkibiades. Ama bunu bilmiyorsak o za­man kendimizle ilgilenmemiz söz konusu olamaz.
SOKRATES: Peki yanlış yapanlar kimler? Bilenler değildir sanırım.
ALKİBİADES: Tabii ki değiller.
SOKRATES: Yanlış yapanlar bilenler değil, bilmediklerinin farkında olanlar da değil; o halde geriye bir tek bilmediklerinin farkında olmayanlar kalıyor değil mi?
ALKİBİADES: Evet sadece onlar kalıyor geriye.
SOKRATES: Çok sayıda kötülüğün nedeni ve ger­çekten de ayıp diyebileceğimiz şey bu bilgisizlik de­ğil mi?
ALKİBİADES: Haklısın.
Kendinin ne olduğunu bil diyen o söz, bize, ruhumuzu bilmemizi emrediyor.
SOKRATES – Ey Kleinias’ın oğlu, herhalde şaşıyorsun: seni ilk seven bendim, şimdi de bütün öteki sevenlerin seni bırakıp gittikleri halde, yanında yalnız ben kaldım; onlar bitmez tükenmez sözleriyle seni bezdirirken, bunca yıl, sana bir tek söz bile söylemedim. Niçin sustum ?
Bildiğin her şey ya başkalarından öğrendiklerin ya da kendiliğinden bulduklarındır, Öyle değil mi??
SOKRATES: Cesaretle ilgili ne düşünüyorsun? Neyin karşılığında cesaretsiz olmayı kabul edersin?
ALKİBİADES: SOKRATES! Bir korkak olmaktansa ölmek daha iyidir.
Yanlış yapanlar bilenler değil, bilmediklerinin farkında olanlar da değil, o halde geri bir tek bilmediklerinin farkında olmayanlar kalıyor.
Hadi dostum! beni dinle ve Delphoi’ daki yazıya inan. Kendinin ne olduğunu gör.
SOKRATES: Vücudunu seven kişi bu vücuda zarar geldiğinde senden uzaklaşır.
ALKİBİADES: Evet
SOKRATES: Ancak ruhunu seven birisi, ruhun iyi olmaya çabaladığı sürece senden ayrılmaz.
ALKİBİADES: Haklısın
İnsanlar da akılsızlığı kendi aralarında paylaşmışlardır. Payı daha büyük olan deli biraz daha az olanlara şapşal ya da ahmak diyebiliriz.
Hmmm
Tüm şiir türleri özleri gereğince karanlıktır ve bir bilmece gibidir. Herkes siirleri anlayamaz.
Sokrates: Çok şey bilmek ya da çok yetenekli olmak, bunların arasında iyiyi öğreten bilgi olmadığı sürece sadece şiddetli bir fırtınanın oyuncak olmak değildir de nedir?
“Çok şey biliyordu
Ama hepsi de kötü şeylerdi.”
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Tanrılar bir insanın dindar olup olmadığını anlamak için o kişinin kalbine bakacakları yerde hediyelerine baksalardı, bu çok acınası bir durum olurdu. Bence, insanın kalbinin temizliği görkemli tö­renlerden ya da masraflı kurban kesimlerinden çok daha önemlidir. Çünkü bir insanın hem tanrılara hem de insanlara karşı büyük kötülükleri olsa bile o insanın ya da devletin her sene masraflı kurban törenleri düzenlemesine kimse engel olamaz. Tanrılar hediyelere meraklı değillerdir, hatta daimon ve rahibin dediği gibi bunları önemsemezler. Bu nedenle tanrıların ve akıllı insanların yanında doğruluk ve aklı başında olmak her şeyden daha değerlidir.
İnsanlar kendi akılsızlıkları yüzünden yaşamaları gerekenden çok daha fazla acı çekerler.
Sokrates – İşte Alkibiades, bir şehirde, iktidarla ilgili her yerde, erdem yoksa kötü davranmak önlenemeyecek bir şeydir.
Sokrates – Sevgili Alkibiades, istediğini yapmakta serbest olan, göreceği işleri de anlamayan bir adamın veya bir şehrin başına ne gelir acaba?
Sokrates – Öyleyse, şehir işlerini gerektiği gibi görmek istiyorsan, şehirlilere erdem aşılamalısın.
Sokrates – Seni seven, ruhunu sevendir.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Sokrates – Demin söylediğimiz, yani önce o kendi özümüzü aramak, Alkibiades. Halbuki, onu arayacağımız yerde, biz tuttuk, her bir şeyin ne olduğunu aradık.
Sokrates: Demek şu açık ki, insan bir şeyi bilmeyince, onun üzerine muhakkak başka başka fikirleri oluyor.
Fiziksel ya da tensel aşk bir çiftliği ya da toprak parçasını, kısa sayılabilecek bir süre içinde olabildiğince çok ürün elde etmek amacıyla kiralamaya benzer; amaç orayı kullanmak, sömürmek, kısacası o araziden mümkün olduğunca çok fayda temin etmektir. Oysa manevi aşk, aynı bahçeye sahip olmaya, ona insanın, kendi içinde bir değer olarak gözü gibi bakmasına, onu sınırsızca geliştirip güzelleştirmesine benzer.
Homeros’un şiirinde Athena’nın, karşısındakinin insan mı yoksa tanrı mı olduğunu tam anlamıyla fark edebilmesi için Diomedes’in gözlerini saran dumanı dağıtması gibi, bu insanın da öncelikle senin ruhunu kaplayan dumanı dağıtması daha sonra da iyiyi ve kötüyü ayırt edebilmene yarayacak bilgileri vermesi gerekiyor.
Tanrılar hediyelere meraklı değillerdir, hatta daimon ve rahibin dediği gibi bunları önemsemezler. Bu nedenle tanrıların ve akıllı insanların yanında doğruluk ve aklı başında olmak her şeyden daha değerlidir.
Tanrılar bir insanın dindar olup olmadığını anlamak için o kişinin kalbine bakacakları yerde
hediyelerine baksalardı, bu çok acınası bir durum olurdu. Bence, insanın kalbinin temizliği görkemli törenlerden ya da masraflı kurban kesimlerinden çok daha önemlidir.
Tanrılar kızgın oldukları zaman, Troyalıların kestikleri kurbanlar boşunaydı, hediyeler de bir
işe yaramıyordu. Bence tanrılara sadece parayı düşünen kötü insanlarmış gibi hediyeler vererek onları hediyelerle mutlu etmeye çalışmak işe yaramayan bir davranıştır.
tanrılar törenleri ve kurbanları umursamazlar.
Libya’ da bulunan kehanet merkezi. Ammon Tapınağı Antikçağ’ da Delphoi ve Didyma’daki kehanet merkezleriyle beraber en fazla rağbet gören kehanet merkeziydi.
İyi şeyler istiyorum ancak farkına varmadan tanrılardan kötü bir şey istememek çok zorlu bir iş.
Daha önceden çok inandığın bir şeye artık inanmıyorsun.
Tüm şiir türleri özleri gereğince karanlıktır ve bir bilmece gibidir. Herkes şiirleri anlayamaz. Bir de bunun yanında içinde şiir yazmak olan kişi kıskanç ve bildiklerini saklamak isteyen biriyse, genelde şairin demek istediklerini anlamak çok zor olur. Şairlerin en bilgesi ve tanrılara en yakını olan Homeros’un bir şeyin kötü bilinemeyeceğini anlamadığını düşünmüyorsundur herhalde.

Çok şey biliyordu
Ama hepsi de kötü şeylerdi.

sözü Homeros’undur. Bunu Margites için söylemişti.

Çok şey biliyordu
Ama hepsi de kötü şeylerdi.
Çok şey bilmek ya da yetenekli olmak, bunların arasında iyiyi öğreten bilgi olmadığı sürece sadece şiddetli bir fırtınanın oyuncağı olmak değildir de nedir? Denizin ortasında dümencisiz kalmış bir geminin fazla gidebileceğini sanmıyorum.
SOKRATES: İyi ok atanların, iyi kitara çalanların, iyi spor yapanların ya da başka sanat sahiplerinin, daha önceden isimleri geçen savaş ve öldürme konusunda uzman olanların, SİYASETTEN ANLIYORMUŞ GİBİ GÖRÜNEN HATİPLERİN kurdukları bir devlette bütün bu işlerin ne zaman yapıldığı takdirde iyi, ne zaman yapılırsa kötü olacağını bilen bir insan bulunamazsa bu devlet nasıl olurdu?

ALKİBİADES: Herhalde iyi bir devlet olmazdı Sokrates.

Özetle söylemek gerekirse devletin gerek iç işleri gerekse dış işleri hatiplerin önerilerine göre şekilleniyor.
Myken Kralı Agamemnon’un oğlu Agamemnon’un, karısının da yardımıyla öldürülmesinden sonra kız kardeşi Elektra’yı kurtarıp annesini öldürmesi, Sophokles’in Elektra adlı tragedyasına konu olmuştur.
Sevgili Sokrates! Doğru söze bir şey söylenmez. İnsanların yaşadıkları felaketlerin nedeninin cehalet olduğunu anlıyorum. Anlaşılan farkında olmadan bizlere kötülük yaptıran ve daha kötüsü tanrılardan kötülük istememize yol açan şey de budur. Ama bunu insanlara nasıl anlatırsın!
Hükümdar Zeus, istesek de istemesek de bize iyi şeyler ver.
İnsanlar kendi günahkârlıkları ya da daha farklı bir ifadeyle akılsızlıkları yüzünden yaşamaları gerekenden çok daha fazla acı çekerler.
İnsanların kötülüklerin tanrılardan geldiğini iddia edip tanrıları suçlamalarını uygun bulmuyorum.
Kimileri tanrılardan kendilerine çocuk vermesini isterler ama çocukları olduğu zaman da başlarına bir sürü felaket ve acı gelir. Bazı insanların çocukları asla düzelmezler, bu yüzden bir sürü acı ve felakete katlanırlar. Bazı insanların çocuklarıysa çok iyidirler ama onlar da çocuklarını bir kazada kaybederler. Bu insanlar da diğerleri kadar şanssızdırlar ve sonuçta keşke hiç çocuğumuz olmasaydı derler.
İnsan bir dileği karşılığında bu işten zarar görecek veya hayatını kaybedecek olsa, onun bu dileğin gerçekleşmesini istemesi pek de sağlıklı bir şey değildir. Çok sayıda insan egemenliği ele geçirmek amacıyla hırsla dolmuştur ve böylelerinin çoğu bu isteklerine ulaşmak isterken düşmanları tarafından öldürülmüştür.
Şimdi tapınağına gitmekte olduğun tanrı yolda seni görse ve sen ondan hiçbir şey istemeden önce sana Atina kentinin egemenliğini verse, sen de bu bana yetmez desen, daha sonra ilk önce diğer Yunan kentlerinin, ardından da bununla da yetinmediğini görüp tüm Avrupa’yı ve tüm dünyayı senin egemenliğin altına verse eminim ki tüm iyilikleri elde etmiş bir insan olarak sevinçten uçarcasına tanrının yanından ayrılırsın.
Bugünkü insanlar arasında Oidipus gibi, tanrıdan içinde bir kötülük olmadan iyi şeyler dileyen ama diledikleri şeyin kötülük olduğunun farkında olmayan çok sayıda insan görebilirsin.
Peki, kentimizde yaşayanların çoğunun akılsız, azınlığın akıllı olduğunu kabul ediyor musun? Yoksa Zeus aşkına bu konuda farklı mı düşünüyorsun?
İnsanlar ya akıllıdır ya da aptaldır.
Kendi durumunun farkında mısın? Özgür bir insan gibi misin? Yoksa değil misin?
Sevgili dostum kölelikten uzak durmak gerekir.
Erdem yoksa, sadece çocukların değil,
yetişkinlerin de emretmekten ziyade kendilerine emredene boyun eğmeleri doğru olacaktır.
Mutlu olmak için yönetimi değil, erdemi ele geçirmek gerekir.
Bir kentte ya da yönetimin olduğu herhangi bir yerde erdem yoksa kötü davranış önüne geçilemeyecek bir şey olur.
Sence istediğini yapma şansı olan ama yapacağı şeyi bilmeyen bir insan ya da kent neler yaşar?
Öncelikle erdemi kazanmalısın. Sadece sen değil, senin gibi kendisinden ve kendine ait olanlardan ziyade kentle ve kente ait olanlarla ilgilenmek isteyen herkesin aynı yolu tercih etmesi gerekir.
Peki kendinde olmayan bir şeyi başkalarına verebilir misin?
SOKRATES: Bir kentin mutlu olabilmesi için surlara, üç kürekli gemilere, tersanelere, nüfusa ya da büyüklüğe değil, erdeme ihtiyacı vardır, değil mi?
SOKRATES: Böylesi bir adam kent işlerini yönetemez.
ALKİBİADES: Yönetemez.
SOKRATES: Böylesi bir adam evini de yönetemez.
ALKİBİADES: Haklısın.
SOKRATES: Hatta ne yaptığını bilmez.
ALKİBİADES: Evet bilmez.
SOKRATES: Bilmeyen birisi yanılmaz mı?
ALKİBİADES: Yanılır.
SOKRATES: Yanıldığı zaman hem kendi işlerinde hem de devlet işlerinde kötü davranmaz mı?
ALKİBİADES: Evet.
SOKRA TES: Kötü davranırsa bahtsız biri olmaz mı?
ALKİBİADES: Olur.
SOKRATES: Peki ya işlerini yönettiği insanlara ne olur?
ALKİBİADES: Onlar da bahtsız kimseler olarak adlandırılırlar.
SOKRATES: O halde bilge ve iyi olmayan kimse
mutlu olamaz.
ALKİBİADES: Evet.
SOKRA TES: Ayrıca kötü insanlar bahtsızdırlar.
ALKİBİADES: Haklısın.
SOKRA TES: Böylesi bir şanssızlıktan zengin olarak değil, ancak bilge olarak kurtulabilirler.
SOKRATES: Kişinin kendisinin ne olduğunu bilmesinin bilgelik olduğunu söylememiş miydik?
ALKİBİADES: Evet.
SOKRATES: Ne olduğumuzu bilmiyorsak, yani bilge değilsek bize ait iyi ve kötü şeyleri ayırt edebilir miyiz?
ALKİBİADES: Nasıl yapabiliriz bunu!
d SOKRATES: Alkibiades’i bilmeyen bir insan, Alkibiades’ e ait olan şeyin gerçekten de ona ait olduğunu bilemez değil mi?
ALKİBİADES: Tabii ki bilemez Sokrates.
SOKRATES: Bizler de kendimizin ne olduğunu bilmezsek bize ait olan şeylerin gerçekten bize ait olup olmadıklarını bilemeyiz, değil mi?
ALKİBİADES: Bilemeyiz.
SOKRA TES: Kendimize ait olanları bilmiyorsak,
bunlara ait olanları da bilemeyiz değil mi?
ALKİBİADES: Tabii ki bilemeyiz.
SOKRATES: O halde biraz önce, kendilerinin ne olduğunu bilmeyen ama kendilerine ait şeyleri bilenler vardır, derken yanıldık. Çünkü bilgi ile ilgili olan bir insan, kendisine ait olanları ve kendisine ait olanlara ait olan şeyleri ayırt edebilir.
ALKİBİADES: Söylediğin gibi olmalı.
SOKRATES: Kendisine ait olanları bilmeyen, başkalarına ait olanları da bilemez.
SOKRATES: Sevgili Alkibiades. Bu nedenle ruh da kendisini görmek istiyorsa, ruhta erdemin, yani bilginin bulunduğu yere ya da kendisine benzeyen başka bir şeye bakmalıdır.
ALKİBİADES: Bence de öyle Sokrates.
SOKRATES: Ruhta bilginin ve aklın bulunduğu yerden daha ilahi başka bir yer olabilir mi?
ALKİBİADES: Olamaz.
SOKRATES: O halde ruhun bu parçası ilahi bir parçadır. Buraya bakıldığında ilahi şeyleri, tanrıyı ve aklı görebilen insan kendisini son derece kolay bir şekilde anlayabilir.
ALKİBİADES: Tabii ki.
SOKRATES: Nasıl ki ayna gözün aynasından daha parlak ve temizse, tanrı da ruhumuzun en iyi parçasından daha temiz ve parlaktır, değil mi?
ALKİBİADES: Haklısın Sokrates.
SOKRATES: O halde ruhun erdemini anlayabilmek için, tanrıya bakarak insana ait en güzel şeyleri bulacağız. Kendimizi en iyi olarak gördüğümüz zaman da kendimizin ne olduğunu iyi bir şekilde anlayacağız.
Göz kendisini görebilmek için başka bir göze ve o gözün de en iyi olan kısmına bakmalıdır.
Vücudumuzla ya da para işleriyle ilgilenmekten vazgeçelim dedik.
Vücuduyla ilgilenenler kendine ait bir şeyle ilgilenirler, kendileriyle değil.
Eğer bilge olmak kendinin ne olduğunu bilmekse, bu insanlardan hiçbiri meslekleri açısından bilge değildir.
SOKRATES: O halde Ne olduğunu bil derken kendimizi bilmemizden, yani ruhumuzu bilmemizden söz ediliyor.
ALKİBİADES: Söylediğin gibi görünüyor.
SOKRATES: O halde vücudunun bir parçasına ait şeyi bilen kişi kendisine ait bir şeyi biliyordur, kendisini değil.
İnsan beden değilse, bedenle ruh birlikte insanı oluşturmuyorsa, insan ya hiçbir şeydir ya da sadece ruhtur.
SOKRATES: İnsan üç şeyden biridir.
ALKİBİADES: Hangi üç şeyden biridir?
SOKRATES: Ruh, beden ve ruhla bedenin oluşturduğu bütün.
Ruh vücuda emrederek onu kullanır.
SOKRATES: Bu durumda insan nedir?
ALKİBİADES: Bilmiyorum.
SOKRATES: Vücudunu kullanan bir canlı olduğunu biliyorsun değil mi?
ALKİBİADES: Evet.
SOKRATES: O halde vücudu yönlendiren ruh değildir de nedir?
ALKİBİADES: Evet ruhtur.
Peki kendimizin özü nedir? Bunu nasıl bulabiliriz? Böylece ne olduğumuz ortaya konulabilir. Ancak bu özü bulduğumuz takdirde, kendimizin ne olduğunu öğrenebiliriz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir