İçeriğe geç

Algı Yönetimi ve Manipülasyon Kitap Alıntıları – Mücahit Gültekin

Mücahit Gültekin kitaplarından Algı Yönetimi ve Manipülasyon kitap alıntıları sizlerle…

Algı Yönetimi ve Manipülasyon Kitap Alıntıları

Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme; çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur.
İsra / 36
En tehlikeli yanlış, doğruya en yakın yanlıştır.
Günümüzde uluslararası toplumla birlikte hareket etmek çok önemli bir hizaya getirme argümanı olarak kullanılmaktadır.
Tefekkür bir çaba işidir.
Aslında algı yönetimi ve manipülasyon tekniklerinin ardında yatan temel ilke gayet basittir : Eğer silah üretiyorsanız, savaşa ihtiyacınız vardır; ilaç üretiyorsanız hastalığa. Eğer bilgi üretiyorsanız da cehalete.
Ayı demiş ki, Bu yıl çok armut olacak. ,
Nereden biliyorsun? Diye sormuşlar. Çünkü demiş; Canım öyle istiyor!
İnsan nefsini temize çıkarmaya eğilimlidir. Hâlbuki insan, nefsini temize çıkarmak değil, nefsini tezkiye etmekle sorumludur.
Yalanı zamanında deşifre etmek önemlidir. Bir yalanın yalan olduğunu iş işten geçtikten sonra anlamak sadece pişmanlığı arttıracaktır.
İnsanların ‘çoğuna’ uyarsan seni yoldan çıkarır (Enam suresi 116.ayet)
Sosyal medya bize en yakınlarımızı bulma özgürlüğü verirken,başkalarına bizim en yakınlarımızın kimler olduğunu bilme özgürlüğü de veriyor.
Hasta olduğunu bilmeyen bir kişiye ilaç satabilir misiniz?
Aslında algı yönetimi ve manipülasyon tekniklerinin ardında yatan temel ilke gayet basittir: Eğer silah üretiyorsanız, savaşa ihtiyacınız vardır; ilaç üretiyorsanız, hastalığa. Eğer bilgi üretiyorsanız da cehalete.
Hastalık ve sağlık hakkında algılarımızı yöneten uzmanların bizim iyiliğimizi düşündüklerine genelde şüphe duymayız. Bu kimi zaman doğrudur da. Ama uzmanlarında bir insan olduğunu ve onların da algı yönetimine maruz kaldıklarını/kalabileceklerini unutmamak gerekir. Pek çok uzman aldıkları eğitimin onlara sunduğu çerçevenin dışına çıkamaz.
Önce hastalık üretiliyor, sonra bu hastalıklar pazarlanıyor, en sonunda ise bizi bu hastalıklardan kurtarıp iyileştirecek ilaçlar üretilip pazarlanıyor. Bu sürecin işlemesinde uzmanlara, medyaya ve halkla ilişkiler firmalarına önemli roller düşüyor.
Psikiyatri ilaç üreten firmalar, yeni ilaçlar üretip satabilmek için önce yeni hastalıklar üretiyor ya da yeni üretilen bir ilacın etkililiğine ilişkin bir makale yazıyorlar. Dikkat edin, makaleyi ilaç firması kendisi yazıyor. Sonra alanda uzman bir ismi arayarak ciddi miktarda bir para karşılığında bu yazının onun ismi ile yayınlanmasını teklif ediyorlar. Uzman kabul ettiği takdirde, makale saygın bir dergide alanında uzman kişinin etiketi ile yayınlanıyor ve dünyadaki pek çok uzmanın eline ulaşıyor. Derginin ve uzmanın saygınlığına ilişkin şüphe duymayan uzmanlar makale de yazılan bilgileri kendi lisans ve lisansüstü öğrencilerine ulaştırıyor. Oradan da bu bilgiler halka taşınıyor.
Eğer siz toplumda herkesin kırmızı gömlek giydiğini düşünüyorsanız/görüyorsanız sizin de kırmızı gömlek giymenizin iyi bir şey olduğunu düşünürsünüz. Tabi ki, bunun tersi de mümkündür. Yani siz kırmızı bir gömlek giyiyorsanız, toplumda kırmızı gömlek giyme oranın da yüksek olduğunu düşünüyor olabilirsiniz.
Çeşitli alanlarda yapılan araştırmalar olmayan bir şeyin olduğunu düşünmenin o şeyin gerçekten olmasına hizmet ettiğini gösteriyor. Şiddetin yaygın olduğunu düşünen erkeklerin daha fazla şiddet uyguladığını gösteren şu araştırma, sanal gerçekliğin bir müddet sonra gerçekliğin yerini alabileceğine ilişkin çarpıcı bir örnek oluşturuyor.
Niçin kimsenin aklına sahtecilik olabileceği gelmemişti? Çünkü, evrim teorisinin ruhunu taşıyan bilimsel paradigma böyle bir kanıta ihtiyaç duyuyordu. Bilim adamlarının, böyle bir kanıta inanma arzuları vardı ve inandılar. İnsan zihninin doğruluğuna inandığı şeyleri destekleme yönünde, inanmadığı şeyleri ise çürütme yönünde çalıştığını gösteren araştırmalar yapılmıştır. (Fine, 2010; Sutherland, 2009)
Eğer sizin kendiniz için planladığınız bir gelecek yoksa sizin için planlanmış bir geleceği yaşayacaksınız demektir.
Henry Kissinger’a atfedilen “Bir şeyin gerçek olması pek o kadar önemli değildir. Fakat gerçek olarak algılanması çok önemlidir.” sözü bir bakıma içinde yaşadığımız dünyayı da özetlemektedir. Hepimiz, demokrasi denilerek diktatörlüklerin tahkim edildiği, barış denilerek savaşların çıkarıldığı, özgürlük denilerek tutsaklıkların ve bağımlılıkların var edildiği, sağlık denilerek hastalıkların üretildiği, eğitim denilerek cehaletin yaygınlaştırıldığı bir dünyayı gözlemliyoruz.
Eğer doğruyu söylemeye niyetliysen; yalnız bırakılmaya, itibarsızlaştırılmaya, dışlanmaya, itilip-kakılmaya, horlanıp küçük düşürülmeye, iftiraya ve hakarete hazır olmalısın.
Algı yönetimi ve manüplasyon tekniklerinin özellikle demokratik toplumlarda gelişmiş olması paradoksal bir şekilde özgürlükle ilişkilendiriliyor. Manüplasyon teknisyenlerinden Schiller, manüplasyon tekniklerinin demokratik toplumlar için gerekli olduğunu, otoriter toplumlarda manipülasyona gerek kalmayacağını ifade ediyor.
Yani sizin düşünceniz önemliyse, düşüncenizin yönlendirilmesi ve manipüle edilmesi de önemli hale geliyor.
Çocukluğumda Vietnam Savaşı ‘nı anlatan bir film izlemiştim. Filmde Amerikan askerlerinin zulümleri de anlatılıyordu. Film, Amerikan yapımıydı. Çocuk aklımla babama, “Baba, filmi Amerikalılar çekmiş. Neden kendilerini kötü gösteriyorlar? “ diye sormuştum. Babamın verdiği cevabı hiç unutmuyorum: “ Oğlum, bu adamlar namussuzluk yapar para kazanır, yaptıkları namussuzluğu gösterir, yine para kazanır!”
Her birimiz özgür bir dünyada yaşadığımıza ve her türlü bilginin bize sunulduğuna inandırıldık.
Yapılan araştırmalar olmayan bir şeyin olduğunu düşünmenin o şeyin gerçekten olmasına hizmet ettiğini gösteriyor.
Bir şeyin yaygın olduğuna inanmak o şeyi yaygınlaştırır mı?
Bütünden koparılan bilgi sadece eksik bilgilenmemiz anlamına gelmez, aynı zamanda düşünce, duygu, davranış ve tutumların yanlış şekillenmesine de neden olur.
.. Ama doğal olarak, silah üreticileri, silah satmak istiyorum. Savaşa ihtiyacım var:
İlaç endüstrisi: Hastasınız ve benim ürettiğim ilaçları satın alın demeyecektir.
Bunu silah endüstrisi adına manipüle edilmiş siyasetçiler, din adamları ya da kimi kanaat önderleri yapabilir. İlaç endüstrisi adına da sağlık uzmanları yapabilir.
Eğer silah üretiyor iseniz, savaşa ihtiyacınız vardır.
İlaç üretiyorsanız hastalığa ihtiyacınız vardır.
Eğer bilgi üretiyorsanız cehalete ihtiyacınız vardır.
Derdimi seviyorum çünkü beni ben yaptı.
MEVLANA
Bir şeyin gerçek olması pek o kadar önemli değildir: Fakat gerçek olarak algılanması çok önemlidir
Hnary Kissinger
Aslında algı yönetimi ve manipülasyon tekniklerinin ardında yatan temel ilke gayet basittir: Eğer silah üretiyorsanız, savaşa ihtiyacınız vardır;ilaç üretiyorsanız, hastalığa. Eğer bilgi üretiyorsanız da cehalete.
Önce hastalık üretiliyor, sonra bu hastalıklar pazarlanıyor, en sonunda ise bizi bu hastalıklardan kurtarıp iyileştirecek ilaçlar üretilip pazarlanıyor. Bu sürecin işlenmesinde uzmanlara, medyaya ve halkla ilişkiler firmalarına önemli roller düşüyor.
Uyanık bir tek kişi bütün uyuyanları uyandırabilir..
Diktatörlükle yönetilen ülkelerde manipülasyona ihtiyaç yoktu. Çünkü zaten halka bir söz hakkı verilmiyordu. Söz hakkı olmayan bir kitlenin manipüle edilmesine gerek de kalmıyordu.
Fuhuş, kumar, uyuşturucu, çocukların cinsel istismarı gibi insanlığı tahrip eden suçların özgürlük ve insan hakları gibi kılıflar altında yasal koruma altına alınması yer altında yuvalanan bu karanlık merkezlerin, yer üstündeki legal merkezlerle ilişkisi hakkında önemli ipuçları veriyor. İnsanlık, bu karanlık güçleri yer üstünde koruyan ve kollayan legal görünümlü merkezleri sıkıştırmadıkça çocuklarını bu karanlık güçlerin menfaatlerine kurban vermeye devam edecektir.
Çocuklarımızı ve gençlerimizi tehlikeli bir dünyaya getiriyoruz. Bu bir bakıma doğaldır. Asıl sorun her türlü kötülüğün legal koruma altına alınmış olması ve kötülüklere götüren yollara göz yumulması hatta bu yolların teşvik ve destek görüyor olmasıdır.
“Varacağı liman belli olmayan gemiye hiçbir rüzgâr yön veremez!” diye doğru söylenmiş bir söz var. Ben bu sözü biraz değiştirerek şöyle ifade ediyorum: “Varacağı liman belli olmayan bir gemiye her rüzgâr yön verebilir!”
Kelimeler, içine anlamlar yerleştirdiğimiz ambalajlardır.
Uzaklar bize yakın olurken yakınlar göremeyeceğimiz kadar uzaklaşıyor

Martin Esslin (Televizyona atfen söylemiş)

Yalanın korunması için doğrulardan oluşan pek çok muhafız vardır. Churchill
Özgürlük bir tanıma göre seçebilmek demektir. Neredeyse sınırsız bir seçme özgürlüğüne sahip olduğumuz özgür bir dünyada yaşadığımız söylenip duruluyor.Artık bir uzmana danışmadan adım bile atamadığımız bu dünyada bizim özgür olduğumuzdan bahsedilebilir mi ?
Bir taraftan alkolden, kumardan, uyuşturucudan, fuhuştan kazanan sektör özgürlük gerekçesiyle yasal koruma altına alınıyor; diğer taraftan bu sektörlerin kurbanlarına yardım ediliyor görüntüsü verilerek; başka sektörler bu kurbanların üzerinden kazanmaya devam ediyor. Bu oyunu fark etmediğimiz sürece, biz kaybedeceğiz. Bize vuran da bize yardım eden de kazanmaya devam edecek.
Kötülüğün sonuçlarıyla mücadeleyi de paraya ve kâra tahvil eden neo-liberal kapistalist karar vericilerin kurguladığı bir dünyada yaşıyoruz.
Bugün genel olarak hiçbir kötülüğü ahlaki gerekçelerle yasaklayamıyoruz. Karşımıza hemen bireysel özgürlükler argümanı çıkıyor.
Kimse karşımıza çıkıp: ”Önümüzdeki 5 yıl içinde uyuşturucu kullanma yaşını 10’a indireceğiz. ” demiyor, ama sonuçlar öyle oluyor. Neden? Çünkü ülkemizde ve dünyada uyuşturucu yasak ama uyuşturucuya götüren bütün yollar serbest.
Algı yönetmenleri ve manipülatörler güzel şeyler konuşur ama genellikle çirkin şeyler yaparlar.
Aslında algı yönetimi ve manipülasyon tekniklerinin ardında yatan temel ilke gayet basittir: Eğer silah üretiyorsanız, savaşa ihtiyacınız vardır; ilaç üretiyorsanız hastalığa. Eğer bilgi üretiyorsanız da cehalete.
Eleştirel düşünen bireyler, karşı durduğu fikir ve ideolojilerin de düşüncelerini öğrenmeye çalışır.
.
Allah öte dünyayı reddeden putperestlerin bile düşüncelerine Kur’an’da yer vermektedir. Yahudilerin, Hıristiyanların, Müşriklerin; Firavun ve Nemrud gibi büyük düşmanların görüşlerine, iddia ve argümanlarına Kur’an’da yer verilmektedir.
.
Çünkü düşüncelerini karşıt düşüncelerle test etmemiş bir kişi, günün birin de tek bir soruyla sarsılabilmektedir.
Bilişsel psikolojiye göre, bilgi belirsizleştikçe kişi kendi düşüncesine daha fazla inanır ve yerleşik bakış açısına daha fazla teslim olur. Bu durum gerçekte bir savunma mekanizmasıdır. Psikanalizin regresyon dediği bir mekanizmaya oldukça benzemektedir.
***Yeni bilginin getirdiği zihinsel kaosla mücadele etmenin zorluğundan kaçınan birey, en iyi bildiği en sade en basit en eski konumuna daha bir fazla yapışır.
Bu açıklama biçimi bize algı yönetiminin bir parçası olan bilim adamları ve aydınlar tarafından öğretilmiştir. ‘Niçin sömürülüyoruz? Çünkü bunun sebebi biziz.’ Eğitimsizlik, cehalet vs. Asıl sebep bunlardır. ‘Suçluyu gözlerden uzaklaştıran/unutturan’ ve yaşanan problemi mağdurun/kurbanın zaaflarına bağlayan bu yaklaşım biçiminden herhalde en fazla problemin asıl failleri mutlu oluyordur.
https://1000kitap.com/yazar/lev-tolstoy https://1000kitap.com/kitap/ivan-ilyicin-olumu -380 adlı eserinde, gerçekten kaçınmak için insanın kendisine ne denli gerçekçi açıklamalar getirdiğini etkili bir şekilde anlatıyor:

Kalbinin derinliklerinde ölmekte olduğunu biliyordu, fakat bu düşünceye alışık olmamanın yanı sıra onu anlamıyor, anlayamıyordu

Düşmanı tanımamak, düşmanın düşman olduğunu unutmak bizi kandırılmaya hazır hale getirir.
Uyanık bir tek kişi bütün uyuyanları uyandırabilir.

Malcolm X

Aldatıcılar da sizi Allah’ın adıyla aldatmasınlar! (Fatır/5)
Değerlere atıf yapan sembollerin önkabuller üzerinde maymuncuk işlevi gördüğü söylenebilir.
İfk olayı, müslümanların samimiyet kadar hatta ondan daha fazla basirete ihtiyaçları olduğunu göstermektedir. Çünkü bu olay samimi olan bazı kişilerin, nifak ateşini farkında olmadan körüklediğini ortaya koymaktadır.
Bu iftirayı işittiğinizde erkek ve kadın müminlerin, kendi vicdanları ile hüsnüzanda bulunup da: Bu, apaçık bir iftiradır demeleri gerekmez miydi?
.
ayet, Müslümanların, bir Müslümana karşı üretilen bir şayiaya karşı göstermesi gereken tavrın temel ilkesini veriyor: Hüsn-ü zan.
Eğer doğru söylemeye niyetliysen; yalnız bırakılmaya, itibarsızlaştırılmaya, dışlanmaya, itilip-kakılmaya, horlanıp-küçük düşürülmeye, iftira ve hakarete uğramaya da hazır olmalısın.
toplumda şiddet davranışının yaygın olduğunu düşünmek, kişide zaten birçok kişi yapıyor, benim de yapmam normaldir. gibi bir algıya sebep oluyor.
Klasik savaşta yenilen bir grubun/toplumun yeniden kendini toparlayıp ayağa kalkması mümkün olabilir ama psikolojik savaşta kaybetmiş, zihinleri esir olmuş kişi ve kitlelerin özgürleşmeleri mümkün değildir.
Sadece kötülüklere değil; kötülüğ götüren yollara, ipuçlarına, anlayışlara karşı da duyarlı olmalıyız. Çünkü çocuklarımızı, gençlerimizi, erkeklerimizi ve kadınlarımızı şehvet pazarının malları olarak gören bu karanlık güçler özgürlük, eşitlik, insan hakları gibi kavramları istismar ederek emellerine ulaşabiliyor.
Ben bu noktada şöyle bir soru yöneltiyorum: Mahallenizde bir bakkalın el altından mahalle gençlerine uyuşturucu sattığını düşünelim. Sizce bir sorun var mı?
Soruyu kendim cevaplıyorum: Biraz önce öne sürdüğünüz argümana göre bu soruya şöyle cevap vermemiz gerekir: Mahalledeki gençler de almasın, bakkal kimseye zorla satmıyor ya!
Bir kelimeyi lafzen tahrif etmek mümkün olduğu gibi, lafzını aynı bırakıp anlamını tahrif etmek de mümkündür.
Her birimiz özgür bir dünyada yaşadığımıza ve her türlü bilginin bize sunulduğuna inandırıldık. Gerçek asla böyle değil.
Algı yönetimi ve manipülasyonlara karşı direnmek insanca bir yaşam için gereklidir. Bir kişinin kandırılması onur kırıcı bir şeydir. Ama ondan daha acısı, kandırıldığımızın farkına varamamaktır
İnsanoğlunun “çoğunluğun yanında olmak gibi bir zaafı bulunmaktadır. Pek çoğumuz şöyle bir mantık yürütürüz: “Eğer iyi olmasaydı bu ürünü bu kadar kişi almaz; bu düşünceyi bu kadar kişi savunmazdı. Hâlbuki bu her zaman doğru olmayabilir.
Örneğin, eğer yolsuzluğa bulaşmış birinin babası imamsa, haber; İmam’ın Oğlu Hırsız Çıktı manşetiyle verilmektedir.
.
Mesela şöyle bir haberle muhtemelen hiç karşılaşmamışsınızdır: Elektrik Mühendisinin Kızı Alkollü Araba Sürmekten Ceza Aldı.
İnsanoğlunun çoğunluğun yanında olmak gibi bir zaafı bulunmaktadır.
Öfkeniz sizi adaletsizlik yapmaya yöneltmesin.

Maide/ 5

Bir söz söyleyinceye kadar senin esirindir, sözü söyledikten sonra sen sözün esiri olursun.
Hz.Ali (r.a)
İnsan kaygı/korku durumlarında çocuklaşır, ilk çocukluk yıllarına geri döner ve mantığını kaybeder.
Psikologlar kaybetme riskinin, kazanma olasılığına oranla insanların karar vermelerinde daha etkili olduğunu keşfetmişlerdir.
Duygularımız ne göreceğimizi etkiliyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir