İçeriğe geç

Alevi – Bektaşi Şiirleri Antolojisi 1 Kitap Alıntıları – İsmail Özmen

İsmail Özmen kitaplarından Alevi – Bektaşi Şiirleri Antolojisi 1 kitap alıntıları sizlerle…

Alevi – Bektaşi Şiirleri Antolojisi 1 Kitap Alıntıları

Ey aşk derdime derman olan, ben gövdeyim, aşkın da candır.
Ve ey güleç taze güle benzeyen güzel, yüzünü candan
göresim geldi!
Bir kez gönül yıktınısa
Bu kıldığın namaz değil
Yetmiş iki millet dahi
Elin yüzün yumaz değil
Bir gönülü yaptın ise
Er eteğin tuttun ise
Bir kez hayır ettin ise
Binde bir ise az değil
Bu dünyada bir nesneye
Yanar içim göynür özüm
Yiğit iken ölenlere
Gök ekini biçmiş gibi
YUNUS EMRE
Bugün bize pir geldi
Gülleri taze geldi
Önü sıra kanberi
Ali -ül mürtaza geldi

Eyvallah şahım eyvallah

Ala gözlü nazlı pirim
Gönül senin pervendedir.
Ben severim sen kaçarsın.
İman senin nerendedir
Hararet nar’dadır sac’da değildir
Keramet başda’dır tac’da değildir
Her ne arar isen kendinde ara
Kudüs’de Mekke’de Hac’da değildir·
Sakın ol kimsenin gönlünü yıkma
Gerçek Erenler’in izinden çıkma
Eğer insan isen ölmezsin korkma
Aşığı kurt yemez uc’da değildir
Tasavvuf edepten ibarettir. Her çağa ait edep, her hale ait edep, her makama ait edep vardır. Kim, içinde bulunduğu vaktin edeplerine uyum sağlarsa, erenler derecesine varır; edebi yitirirse, yaklaşmak isterse de uzaklaşır; kabul edilmeyi dilese de reddedilmiştir.
Aşk ile yırtılub hâk olmamışsın
Nefs – i emmareden pâk olmamışsın
Ayaklar altında hak olmamışsın
Gelmiş de meydanda lokma yutarsın

Senin elindedir şerr ile hayır
Nefs – i emmareden özünü ayır
Katib’ im der ki kendini kayır
Neyleyib de halkın zemmin edersin

KATİB 18.YÜZYİL
Katib ednam daim zikrim pirime
Meded mürvet merhamet kıl zarıma
Halimi gör pirim bakma fı’lime
Dönmem ikrârımdan yüzseler beni
UZLETİ BABA 18.YÜZYIL
Uzleti Baba kaloldu, Hikmeti sır ile doldu
Azbi nasihatle buldu, Hacı Bektaş meydanında
Hali diğer gün eden
Cismimi pür hun eden
Azbi’ yi mecnun eden
Cêmalindir, cêmiilin
Dört kitabı şerh eder vechin hakikat ehline
Vechini görmektir elhak ayit- i nurdan garaz
Biz harabat aleminde mest – i aşkız kim bu gün
Azbiya, rüsva -yı aşk – i yar olan anlar bizi
Kisvetimdir başıma cennette Hakk’ın sünbüli
Bende olduk can-û dilden emrine dedik beli
Laldır vasf – ı şerifin etmese can bülbüli .
Andelib aşıkların varı Hudâ’nın has güli
Fahr -i alem nur – i çeşm -i Enbiya nesi – i Ali
Şah – ı ekrem kutb -i a’zam Hacı Bektaş – ı Veli
Sana yerden gökten büyük nasihat
Gördüğün ört, görmediğin söyleme
Erenlerden, Pirden budur emanet
Gördüğün ört, görmediğin söyleme

Bu yola yol ile giden velidir
Bu yola sıdk ile giren bellidir
Allah Hak, Muhammed, şahım Ali’dir
Gördüğün ört, görmediğin söyleme

Azbi, küstahlıklar sende ayandır
Sen, ben deme, daim hali Şeytan’dır
Ahde sabit kadem ehi – i imandır
Gördüğün ört, görmediğin söyleme

AZBÎ 18.YÜZYIL
Sözüm hak hak durağım cay – i hayret
Fakyrim derdimendim serseriyim

Budur gerçek sözüm vird – i zebanım
Ali’nin Kanber’inin kanberiyim

Bu kırklar bezmine teslim rızayım
Erenler hendesi Azbi fakirim

Yüzüm yerde özüm elde tenim çak
Erenler çakerinin çakeriyim

SELİM BABA 18 YÜZYIL
Aleme geldim hidayet ile seyran eyledim
Buldum ademde sıfatım daim iman eyledim
Açtı esrarı Hûdanın ilmi şanından bana
Tab’ı hayvandan geçip ef’alim irfan eyledim
KAMİL İNSAN KİMDİR?

Kamil insan konuşan Kuran’dır.
Kim gerçek bilgiyi, derin dinsel sezgileri öğrenmek istiyorsa yaşayan bu manevi öğretmene yönelmelidir. Bu büyük öğretmen olmadan arayış içindeki insanın ruhsal olarak gelişmesi mümkün değildir. O olmadan arayış içinde olan yolunu şaşırır, Kutsal Kitapların metinlerini yanlış anlar, dar kafalı bir fanatik, mantıksız bir din çılgını olur.

(Anton Josef Dierl, a.g.e. s: 82)

Mehdiden payını alan Hak ile yeksan olur
Batını Hakka yeter zahiri ad şandan geçer
Dört kapı kırk makamı şeş cihetten okudum
Hem şeriat hem tarikat hem hakikat mendedir
Derde düştüm bi nihaye ya Ali senden medet
Umarız senden inayet ya Ali senden medet
Zerre ol Noksani vasıl eyle şemse özünü
Katre ol gir bahr-ı aşka gör ki umman kandedir
Her ne denli zarı kılsan derdini Hak arttırır
Şükredip razı olursan rahatı candır sabır
Nice yıllar derde düşüp sabreden Eyyüb’ü gör
Katlanır cevri belaya bildi iymandır sabır
Arifin gevher kelamı cahile hoş mu gelür
Kibr-i nadan olana mekteb-i irfan neylesün
Hak buyurdu buğday yemeyin hey can
Galebe eylese nefs ile şeytan
Yedikte buğdayı eyledik isyan
Sürüldük cennetten cihana geldik
Hakikat rahına gideyim dersen
Günahların ele al da gel beri
Bir kamile yoldaş olayım dersen
Hırsı nefsi tamah sal da gel beri
Kötülük edene sen iyilik eyle
Arif ol herkesin halini söyle
Özin hake indir alçağı boyla
Alçak yerde bahar olur kış olmaz
Bir gerçek yüzünden bu derde düştüm
Muhammet aşkına yandım tutuştum
Ali’nin yolunda can baştan geçtim
İkrarımız kalu – beli’den meğer
Geldim şu dünyaya gezeyim dedim
Serimi meydanda buldum sonradan
Zamana halkına sırrımı dedim
Sermayemde zarar gördüm sonradan
İman ile güman bir kapda durmaz
Nefse uyan münkir didarı görmez
İkrar, iman, rıza kandedir sormaz
Dar kapda kaynama taşarsın bir gün
Noksani gönülde kuş gezer iken
Yer gök kurulmadan suda yüzerken
Kandildeki nurdan okur yazarken
Aşkın cür’asından sunar Şah deyu
NOKSANİ (1899-1972)

Noksani Mehdi – i Şah’a bendeyiz
Kanda varsak Kırklar ile cemdeyiz
Hakk’ı özümüzde bulduk demdeyiz
Pirin eşiğinde can kurbaneyiz

Asla güvenilmez dünya malına
Muhib gerek ikrarında buluna
Hak’dan ihsan olur mümin kuluna
İkrarında kadim duranlar gelsin

Güzide der Hak cemine gelenler
Dört kapıyı kırk makamı bilenler
Arıdıp da kalp evini silenler
Yüce Pir’e niyaz edenler gelsin

Güzide güçdür nefsin öldürmek
Erlik midir koymadığın kaldırmak
Zamane halkına Hakk’ı bildirmek
Mehdi gibi sahip zamana kaldı
Behey efendiler zamane halkı
Her biri bir tür iş eylediler
Ayete hadise iman etmeyip
Efsane sözleri huş eylediler
Gel benlik eyleme nefsini öldür
Hak yoluna canın armağan getir
Kin ile kibiri aradan kaldır
Bunca vebal dolu yükü nidersin
Ey Güzide bezm – i gamda gezme hod serseri
Oluben meydan – ı aşk’da merd olan gelsin beri
Bizdedir velhasıl mihr -i muhabbet defteri
Onca şairler gelir eş’arı bizden öğrenir
Surette ademdir mânâda hayvan
Dönüşmüş sıfatı kalmamış İnsan
Düşme nefsin tuzağına
Cehdeyle yol uzağına
Bir gün de ömrün bağına
Gazel iner güze doğru
Dünya bir acayip haldir
Kimi elif kimi dal’dır
Bu bir başka derin göldür
Düşmeyesin göle kardaş
Sene bin ikiyüz doksan başıdır
Ah ne yapsam bu Huda’nın işidir
Garip başım baranıdır kışıdır
Bu coşkun ummanda liman bulunmaz
Virane bağımın gülleri bitmez
Şakıyıp dalında bülbüller ötmez
Hasreti bundan geri murada yetmez
Bilmem devir döndü ahir zaman mı
Ey nadan gafletten uyan halk eden settara bak
İki cihan güneşi Ahmed – i Muhtar’a bak
Karışa gör ehl – i beyte kurtulasın zulmattan
Bende – i hanedan olup Haydar-ı Kerrar’a bak
Adem midir mahlukatın hepisi
Adem odur ehi – i Beyit tapusu
Ademe açıldı mirac kapusu
Yed -ullah ayeti yazılı geldi

Basireti bu kelamın özürdür
Her nerde çağırsan orda hazırdır
Kırk ozana yedi aşık nazirdir
Yemini, Virani, Fuzuli geldi

Ele çalka bir çec getir meydana
Malum olsun ol Hazret- i Merdana
El delilsiz olmaz gitme seyrana
Yetir bir gerçeğe ele sen seni

Ey Basireti pişir söyle sözünü
Aşkın ateşinden alıp közünü
Gösterişi bırak indir özünü
Cümle dosta kemter kul et sen seni

Aşık maşukuna demiştir beli
Aradan kesilsin münafık dili
Nerde bir gül bitse orda bir çalı
Bülbül de gülünü hare bağlamış

Küheylanlar az pahaya satılmaz
Yavru şahin kerkeneze katılmaz
Çatal sevda ile Hakk’a yetilmez
Hasireti gönlünü bire bağlamış

Hasreti Pirim Hacı Bektaş Veli
Evlad – ı Huseyn neseb – i Ali
Kim inanmazsa şeytanın kulu
U dedi ervah ‘ı harman geldi
Hasreti’ nin sözü vardır bilene
Söyle sözü dinleyecek olana
Münkirin sözleri çıktı yalana
Hünkar’ı bilirsen adem olursun
Hasretim benim sözüm alana
Yakın olma küfür ile yalana
İman ikrar kapısını bulana
İkrarında sabit – kadem olda gör
Gerçekler uğruna verdik kurbanı
Evlad – ı Resul’dur mülkin sultanı
Destine el ver de gönne tufanı
Divan – ı dergahda makbul olda gör
Hasreti Mehdi geldiği
Olsun erenler dediği
Çalınsın surun düdüğü
Çalmış ola Allah Allah
Basireti verir serin
Faşetmez nadana sırrın
Bulmayınca sadık yarin
Hüsn – ü leyla suda sanır
Dü cihan güneşi Ahmed
Vahiy geldi oldu irşad
Münkirler ne bilsin ahed
O bir nur’u Nurullahı
Mûmin olan atasını bilmeli
Kazancını hak yoluna vermeli
Zamanenin imamını bulmalı
İman irfan böyle yolunan geldi
Hasiretim sözüm işit gel beri
Fırsat elde iken bula gör yari
Dört kapıdan kırk makamdan içeri
Erişip nasibin alanlar gelsin
Ancak bu cefa’ya sabreder Eyub
Hüda’nın cefasın sefa’ya sayıp
Cahiller kamile sen bilmen deyip
Beyhudeye hayran etti insanı
Geçti zamanımız devir bozuldu
Gülistanın artık gülleri soldu
Çay taşları yakut kiymeti buldu
Gevherler ummana düştü bulunmaz
İptida dünyaya mektep kurunca
Hocamın dersini verdim idi ben
Melekler Ademe secde kılınca
Kırkların kapısın açtım idi ben

Hamdullahım şükür gezdim cihanı
Car’ıma yetişdi keremler kani
Bab – ı velayetle kevn – i mekanı
Bir abdal donunda gezdim idi ben

Hamdullah’ım söyler Hak nefesini
Bir gün boş bulursun can kafesini
Zahir batın ilm -i ledun dersini
Tefsir eden ulema’ya de gelsin
Meşrebine bunca hikmet vermedin ruhsat ile
Zerrece aman mı verdin sana ram olan kula
Hamdullah bilmez ki cürmünü istiğfar kıla
Gözlerimden kanlı yaşlar döktüğüm müdür suçum
Hamdullah işitsin dost ahvalimi
Dud -u ah bürüdü dört bir yanımı
Görmeden almasın Mevla canımı
Ömrümün defteri karelenmesin
Bu cihan bir noktadır taşra koyuptur hâmemiz
Ağzı pektir kimseye amma açılmaz nâmemiz
ÜSKÜDARİ 17.YÜZYIL
Üsküdari’ m daim Hakk’a şükreyle
Leyi ü nehar tevhid eyle zikreyle
Arif isen bu suali fikreyle
Vechin nedir, ya sağ nedir, sol nedir?
BEDRİ 17 YÜZYIL
Nutk – ı pirden eyneam guş eyle cana sen de bil
Taş atan bizdendir amma attıran bizden değil
Bedri ta’n ider seni alem sakın olma melil
Sen bilirsin bahr – i ummana dalan Bektaşidir
KOYUNOĞLU 17.YÜZYIL
Koyunoğlu Kur’an’a bak, Mansur ipin boynuna tak
Nesimi oldu Hak’la Hak, Yüzdükleri derisidir.
MİSKİN AŞIK
Miskin Aşık gelüb geçti buradan
Görünmez kirpiği kaşı karadan
Seni de saklasın bizi yaradan
Alıver gönlümü zalim elinden
KUL DERVİŞ 17.YÜZYIL
Alnımıza yazılmıştır yazılar
Yüreğim başında yaram sızılar
Kul Derviş eder ki gerçek gaziler
Hata bendan ata senden ya Ali
İSMAİL 17.YÜZYIL
Der ki, İsmail’ im, bu bir nur idi
Akıl, fikir ermez bu bir sır idi
Bizim bildiğimiz Ali bir idi
Şimdi her köyde bir Ali eylediler
PİR MEHMED 17-18.YÜZYIL
Aşk oduyla ciğerlerim dağlayım
Boş değilim bir ikrara bağlıyım
Abdal Pir Sultan’ ın Abdal oğluyum
Adım Pir Mehemmed Pirim Ali’dir
SEYYİD YAROĞLU 17.YÜZYIL
Seyyit Oğlu’ nun bu hup nefesidir
İnsana kar eden Mehdi sesidir
Doksan bin erlerin serçeşmesidir
Hak, der, yalvarırım Hacı Bektaş’a
YEŞİL ABDAL 17.YÜZYIL
Yeşil Abdal söz ulunun, Ko gezsin dünya delinin
Son deminde Azrail’in, Kendi canın alan kimdir
Dedemoğlu erkan nizamdan aşma
Özünü bilenin yanından şaşma
Varıp bir kötünün suyuna düşme
Akıl başta sana mihman göründü

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir