Canan Tan kitaplarından Alevden Küle Eroinle Dans kitap alıntıları sizlerle…
Alevden Küle Eroinle Dans Kitap Alıntıları
İyiyle kötüyü, siyah ve beyaz gibi, keskin çizgilerle kim ayırabilmiş ki? Siyahın içinde biraz beyaz, beyazınkinde de siyah yok mudur? Hem, yaşamın başka renkleri de var.Sorun, onları görebilmek ya da siyahla beyaz arasında çakılı kalmakta.Bu aşamayı gerçeklestirmeyi başaranlara mutlu insan diyorlar.
Yıkılmayı kim ister ki? Herkes aynı yapıda değil.Hafif bir yel sürükler bazısını; bir diğeri, en amansız fırtınalara bile karşı koyabilir.
Çok , ama çok istediği bir şeye kavuştuğunda ; umduğu ,tasarladığı ,hayallerini kurduğu gibi sevinemiyor insan.
İyi olan şeylere daha çabuk alışılır.
Her şey yolundayken temiz kalmak kolay ; önemli olan, olumsuzluklar karşısında da güçlü durabilmek.
Aşk arıyor kızımız.
Hiçbir şey aradığım yok benim. Karşıma çıkarsa geri çevirmem hepsi bu.
Hiçbir şey aradığım yok benim. Karşıma çıkarsa geri çevirmem hepsi bu.
Mekanlar farklılaşınca, gönül beraberliği de tehlikeye giriyor ama
Özleme dayanmanın tek yolu onu parçalara bölmek değil midir?
Çok ama çok istediği bir şeye kavuştuğunda; umduğu, tasarladığı, hayalini kurduğu gibi sevinemiyor insan.
Yaşamımın o ana kadarki en büyük sevincini yudumlarken, karanlığın göbeğine fırlatılmış, hedefi belirsiz bir oktan başka bir şey olmadığımı nereden bilecektim?
Her şey yolundayken temiz kalmak kolay; önemli olan, olumsuzluklar karşısında da güçlü durabilmek.
Güçlü olmak, ayakta kalabilmek Yıkılmayı kim ister ki? Hafif bir yel sürükler bazısını; bir diğeri, en amansız fırtınalara bile karşı koyabilir.
“Özleme dayanmanın tek yolu, onu parçalara bölmek değil midir?”
Sence Gerçekten de güzel midir dünya?
Özleme dayanmanın tek yolu, onu parçalara bölmek değil midir?
Ben her bahar aşık değil, nezle olurum .
Sıfırdan değil, sıfırın altından başlıyorsun .
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Söylediğin kadar kolay mı sanıyorsun? Güçlü olmak , ayakta kalabilmek
Dansımız bitti!
Sonsuza dek susturuyorum orkestrayı
Sonsuza dek susturuyorum orkestrayı
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Yaptığımız ölüm dansı olduğunu bile bile, kollarındaki sarhoşluğumu sürdürdüğüm için, ben de en az senin kadar suçlu değil miyim?
Onu susturacak güçten yoksun, cılız bir ses çırpınıyor içimde.
Önemsemiyorum, daha doğrusu önemsememeye çalışıyorum.
Belki de, tutunmaya çalıştığın avuntularının boşa çıkması sarstı seni.
Bilemiyorum! Nereye ait olduğumu, bundan sonra da hangi kimliğimle ortalarda dolanacağımı bilemediğim gibi
Ölmek ve gitmek, aynı noktada buluşur kimi zaman.
Özlemi parçalara ayırmak
İyi de , kendisi parçalanırken , neden yüreklerimizi de beraberinde parçalıyor ki ? Bir anlayabilsem
İyi de , kendisi parçalanırken , neden yüreklerimizi de beraberinde parçalıyor ki ? Bir anlayabilsem
Güneşinde sevinç var, gecende bazen hüzün Benim için sevgiyle, ümitle örülüsün. Biliyorum, sen daha pek çok müjdelerle yüklüsün Sen benim doğduğum ay, sevdiğim ay EYLÜL’ sün
Bana verdikleri büyük desteğin altından nasıl kalkarım ben? Kendi umutlarımın yanında onlarınkini de yıkacağımı düşünmek Acıların en büyüğü bu işte!
Uzak bir düş ülkesinde, gökyüzünün derinliklerine doğru, sonsuz bir boşluğun koynuna kulaç atıyordum sanki.
Alev’in Kül’e dönüştüğü yerde Eroin’in Kırmızı’yla dansı başlar
“Korkuların saplantıya dönüştüğü yer, bıçağın keskin yüzüdür!”
“Gökkuşağının renklerini davet ediyorum yaşamıma. Yeryüzünde var olan ve var olabilecek tüm renklere açıyorum yüreğimi ”
“Zayıf düştüğü yönleriyle dalga geçebilen bir insan, onları aşma yolunda epey mesafe katetmiş demektir.”
“Ölümle bile olsa; her buluşma, özenle hazırlanmayı gerektirir.”
“Beni özleyenler, benim özlediklerim ”
Göğsüne yaslanıp sıcaklığına sığınırken, içten içe ürküntü duyulan, delidolu bir sevgili İstanbul. Sevdiklerine cömert, kanının ısınmadığına acımasız
“Armağanlar, veren kişinin varlığıyla anlam kazanır.”
“Ölmek ve gitmek, aynı noktada buluşur kimi zaman ”
Çevrende kimse yokken yalnızsındır. Yaşamın ıssızlığında kimsesiz kalmaksa, bambaşka bir duygu.
*Yürekler uzaklaşmışsa birbirinden,o kişi yanı başında olsa, ne ifade ederki?
*Araya kilometreler girse, kalpler aynı vuruşta atıyorsa eğer,gerçek bir ayrılıktan söz edilebilir mi?
*Araya kilometreler girse, kalpler aynı vuruşta atıyorsa eğer,gerçek bir ayrılıktan söz edilebilir mi?
“Hiçbir bağımlı, yarınından emin olamaz!”
“Kafalarımızda çöreklenmiş öfke dolu ürküntüyü, bir kalemde silip atabilsek ”
“Başımızı kuma gömmeden, gerçekleri irdelemek zorundayız.”
Dansımız bitti sonsuza dek susturuyorum orkestrayı.
Özleme dayanmanın tek yolu,onu parçalara bölmek değil midir?
“Kan sudan hızlı akar.”
Ölmek ve gitmek, aynı noktada buluşur kimi zaman.
Sıfırdan değil, sıfırın altından başlıyorsun.
Yürekler uzaklaşmışsa birbirinden, o kişi yanı başında olsa, ne ifade eder ki! Tam tersi; araya kilometreler girse, kalpler aynı vuruşta atıyorsa eğer, gerçek bir ayrılıktan söz edilebilir mi?
“Ama sorarım sana; yalnız değil de yapayalnız olduğunu hissettiğin zamanlarda yaşadın mı hiç? Çevrende kimse yokken yalnızsındır. Yaşamın ıssızlığında kimsesiz kalmaksa, bambaşka bir duygu. Yapayalnızlık budur işte! O zaman sığınacak bir yer ararsın kendine. İyi ya da kötü diye düşünme lüksüne sahip değilsindir. Uzun vadeli olmayacağını bilsen de, anlık sevinçler yeter sana. Uzanan el, gerçekte bir canavarın pençesidir, bilirsin. Ancak onu tutmaktan, ona tutunmaktan başka yolun yoktur. Dostun kötüsü olmaz, felsefesine sığınarak bile bile aldatırsın kendini.”
İşte ben ! Yaşamın ıssızlığında kimsesiz, yapayalnızım*
Ölmek, yaşamaktan daha çok cesaret ister demiştin. Peki ya sen nereden buldun bu cesareti ?**
Nasıl bittiğini bildiğim bir hikayenin orta yerinde yanan ışığın bizi farklı bir sona ulaştırmasını ister gibi, boş bir umutla dudaklarından dökülecekleri bekliyordum*
Özleme dayanmanın tek yolu, onu parçalara bölmek değil midir?
İstanbul şehir olmanın ötesinde; bedeninde sakladığı, yeri gelince gün yüzüne çıkardı gizleri ile büyülü bir alem, kapalı bir kutuydu sanki*
Yaşamımın o ana kadarki en büyük sevincini yudumlarken, karanlığın göbeğine fırlatılmış,hedefi belirsiz bir oktan başka bir şey olmadığımı nereden bilecektim?*
“Özleme dayanmanın tek yolu, onu parçalara bölmek değil midir?”
Sevilen birinin ardından, ilk günün acısı aynı yakıcılığıyla sürseydi, kimseler dayanamazdı buna. Yaşamı boyunca matem tutan birini gördün mü sen?
Armağanlar, veren kişinin varlığıyla anlam kazanır.
Bırak Beni ! kendi kendinizi aldatıyorsunuz siz. Güçlükle bir araya getirdiğiniz cam kırıklarından oluşan kristal vazoyu , yeniden tuz buz etmeyi nasıl düşünüyorsunuz aklım almıyor.
Olumsuzluklar, yaşama gücünü zayıflatıyor insanın.
Geçmiş ya da gelecek zerrece önem taşımıyor benim için. Yaşadığım şu anın büyüsünü sürdürmek yetiyor bana
İlk karşılaştığım insanlar hakkında iyi ya da kötü, az çok bir fikrim olur. Bu kez farklı.
Ölümüne sevda Var mı böyle bir şey!
Özleme dayanmanın tek yolu, onu parçalara bölmek değil midir?
Çok ama çok istediği bir şeye kavuştuğunda; umduğu, tasarladığı, hayallerini kurduğu gibi sevinemiyor insan.
Beklemek; eli kolu bağlı oturmak, demek değil! Önünde duran kapalı kapıları aralamayı, aralık duranları da ardına kadar açmayı bilmelisin.
Beklemek, eli kolu bağlı oturmak demek değil! Önünde duran kapalı kapıları aralamayı, aralık duranları da ardına kadar açmayı bilmelisin.
Büyüksün eroin! Karşında saygıyla eğiliyorum Hepimizi, birbirimizden farksız kurşun askerler gibi önüne katmış, istediğin yere sürükleyip acımasızca oraya buraya savuruyorsun.
Armağanlar, veren kişinin varlığıyla anlam kazanır.
Aşk iki kişiliktir! Özveri de öyle.
Hiçbir bağımlı, yarınından emin olamaz!