Thomas Mann kitaplarından Aldanmış kitap alıntıları sizlerle…
Aldanmış Kitap Alıntıları
Məhəbbət hər necə olsa, çoxüzlüdür, bu ad altında cürbəcür hisslər gizlənə bilər, amma bununla yanaşı, sevgi həmişə elə sevgidir.
Sen unutmanın rezil olduğunu düşünebilirsin; ama insan unutuyor, sen de buna teslim ol.
Tek yapılması gereken görmemek, bu işin ilacı kesinlikle bu..
Bazı fırtınaları atlattı ve daha önünde atlatacağı başka fırtınalar var.
Fakat ölüm olmasa ilkbahar ne olurdu ki? Ölüm, hayatın önemli bir aracı ve eğer benim için yeniden diriliş ve aşk hevesi kılığına girdiyse bu bir kandırmaca değil, iyilik ve lütuftu.
süslü püslü halkın arasına karışmayı severim, gezmenin tadını çıkaranlarla beraber ben de çıkarırım, nerede güzel bir şeyler varsa orada olmaktan hoşlanırım
Artık cumhuriyetimiz var, özgürlüğümüz var ve kavramlar çok değişti, hafifledi ve esnedi; bu, hayatın bütün alanlarında görülüyor.
İtiraf edeyim, seni tanıyamıyorum! Söylesene hangimiz sanatçıyız, sen mi ben mi? Önyargısızlık konusunda annenin bu kadar gerisinde kalabileceğin aklımın ucundan geçmezdi; üstelik sadece annenin değil, çağın ve onun serbest anlayışının da gerisindesin!
Tek yapılması gereken görmemek anne, bu işin ilacı kesinlikle bu, çünkü unutamamak diye bir şey yok.
ad günümüz hansı fəslə düşürsə,özümüz də elə ona bənzəyirik.Sən qış ayında doğulmusan və bunu həqiqətən gözəl nişanə saya bilərsən. Mənə elə gəlir ki,sənin ilin soyuq, şaxtalı,dərin sevinclə isinməmiş həmin o çağlarına əbədilik incə bir münasibətin var.Düz deyirəm,mən əminəm ki,özümüzlə dünyaya gəldiyimiz fəsil arasında qırılmaz bağlar var.
Thomas Mann «Aldanmış gt; gt;
Doğanın ruha mucizevi bir biçimde çiçek açtırabileceğini bilmiyor.
Ruhsal olan yalnızca fiziksel olanın yaydığı ışıktır.
Gençlik, yaşlılıktan çekiniyordu; çünkü onun vakarından kendi taptaze yaşam tarzına herhangi bir anlayış beklemiyordu.
Bazı fırtınalar atlattı ve daha önünde atlatacağı başka fırtınalar var.
çünkü doğduğumuz mevsim bize özellikle yakındır, biz de ona öyleyiz.
sevgi neleri içermez ki, adının altında ne çok çeşitli şey vardır ve buna rağmen bir yandan da daima tektir!
Zamanı unutmuş saat.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
tahammüllüyüz biz; deyim yerindeyse ağrı çekmek için doğmuşuz.
Sözlər, kimin ehtiyacı varsa, onlara gəlir, sözlər qəfəsdən çıxıb azad olmaq istəyir, sən də onlardan daha qorxmursan.
Gençlikle yaşlılık arasında bir çekingenliğin hüküm sürmesi, hayatın tuhaf ve adeta acı verici yanlarından biridir. Gençlik, yaşlılıktan çekiniyordu;çünki onun vakarından kendi taptaze yaşam tarzına herhangi bir anlayış beklemiyordu;Yaşlılıksa gençlikten çekiniyordu, çünki ona ruhunun en derinliklerinden hayranlık besliyor,ama bu hayranlığı istihza ve sahte bir tenezzülün arkasına saklamayı kendi vakarına borç biliyordu
Kişinin kendini onu hissedenin yerine koyamadığı bir duyguyu akıl almaz diyerek ayıplaması son derece ucuz ve aptalca.
Kalbimiz ancak muhakememizin ve mantığımızın onayı altında doğruyu söyler.
doğduğumuz mevsim bize özellikle yakındır, biz de ona öyleyiz.
hayat demek umut demek..
dile getirilmek, konuşulmak için özel olarak uygun koşullara, insanın dilini çözecek müsait bir zamana ihtiyaç duyan meseleler vardır.
sevgi neleri içermez ki, adının altında ne çok çeşitli şey vardır ve buna rağmen bir yandan da daima tektir!
“Bir erkek için elli yaş nedir ki? Biraz çaptan düşmek, onların çapkınlığına engel değildir, hatta bazıları kırlaşmış şakaklarıyla gencecik kızları tavlarlar.
kalp duygusal bir başdönmesidir.
Gençlik kadınsıdır ve yaşlılığın ona olan ilgisi erkesidir ama bu arzu neşeli ve umutlu olmaz.
Oysa biz kadınların kan ve dişilik sisteminde her şey için sınır otuzbeş yaştır, yani eksiksiz insanlığımız için; ve elli yaşına geldiğimizde miadımızı doldurmuş, doğurma yetimizi kaybetmiş oluruz, artık doğa karşısında bir süprüntüden başka bir şey değilizdir.
İnsan unutuyor, sen de buna teslim ol.
Ben ruhumun veduyularımın mucizesine inanmak istiyorum, acı ve utanç dolu ruhumun ilkbaharıyla bu doğa mucizesini ulu saymak istiyorum; utancım, bu geç gelen konukla affedilsin.
ölüm olmasa ilkbahar ne olurdu ki?
dünyaya geldiğimiz mevsimle aramızda yakın bir ilişki vardır
Amma ölüm olmasaydı, yaz da gəlməzdi
Öz gözündəki tiri görmür, başqasınınkındakı tükü seçir.
Mutluluk Hastalık mı yani?
Tek yapılması gereken görmemek anne, bu işin ilacı kesinlikle bu, çünkü unutamamak diye bir şey yok
Həyat isə həmişə ümiddir, hər şeyə rəğmən yaşayan ümid.
Ümid, elə ümiddir, başqa heçnə. O, şüursuzdur, qeyri-iradidir.
doğanın ruha mucizevi bir biçimde çiçek açtırabileceğini bilmiyor
doğanın ruha mucizevi bir biçimde çiçek açtırabileceğini bilmiyor
çünkü doğduğumuz mevsim bize özellikle yakındır, biz de ona öyleyiz.
Ne kadar ilginç, değil mi?” diyordu Frau von Tümmler kızına, “yani acı çiğdeme bu kadar benzemesi Neredeyse aynı çiçek! Son ve başlangıç; ikisi birbirine karıştırılabilir, o kadar benzeşiyorlar, insan çiğdemin görüntüsüne bakıp sonbahara geri gittiğini düşünebilir ve veda çiçeğini görüp ilkbahar geldi sanabilir.”
“Evet, küçük bir kafa karışıklığı,” diye cevap verdi Anna. “Eski dostun Doğa Ana’nın tatlı bir çiftanlamlılık ve kandırma eğilimi var sanırım.”
“Evet, küçük bir kafa karışıklığı,” diye cevap verdi Anna. “Eski dostun Doğa Ana’nın tatlı bir çiftanlamlılık ve kandırma eğilimi var sanırım.”
“Ve sen de onu bu sebepten ötürü seviyorsun. Sebeple sonucun yerlerini değiştirip onları doğru sıralamayı deneyelim mi? Acaba Ken’in sana bu kadar mükemmel görünmesinin nedeni onu onu sevmen olabilir mi?”
Görüyorsun ya, ağrılar daima iyiliğimizi isteyen doğanın olağan uyarı sinyalleridir, vücutta bir hastalığın yayıldığına işaret eder; dikkat, anlamına gelir, orada bir terslik var, buna karşı hemen bir şey yap; yalnızca ağrıya karşı değil, o ağrıyla anlatılmak istenen şeye karşı da.
Ama ben sohbet ederken kendimi kaybediyorum, sürekli kadehimi doldurduklarını fark etmiyorum ve hep daha ilk kadehte olduğumu sanıyorum
Kişinin kendini onu hissedenin yerine koyamadığı bir duyguyu akıl almaz diyerek ayıplaması son derece ucuz ve aptalca.
Görüyorsun ya, ağrılar daima iyiliğimizi isteyen doğanın olağan uyarı sinyalleridir, vücutta bir hastalığın yayıldığına işaret eder; dikkat, anlamına gelir, orada bir terslik var, buna karşı hemen bir şey yap; yalnızca ağrıya karşı değil, o ağrıyla anlatılmak istenen şeye karşı da.
bunlar biz kadınlarda doğadakinden ve erkeklerdekinden farklı bir şey, onların ağrısı tutmuyor, hastalandıkları zaman hariç, o zaman da korkunç abartıyorlar; bunu Tümmler de yapardı, baban yani, subay olduğu ve şehitlik mertebesinde öldüğü halde ne zaman bir yeri ağrısa yapardı. Bizim cinsimiz farklı davranıyor, ağrılara daha bir sabırla katlanıyor, tahammüllüyüz biz
“Ah cesur ihtiyar! Duruşunu ve hâlâ nasıl çabaladığını görünce duygulanmamak elde mi? Şu köklere bak, şu kol kalınlığındaki, odunlaşmış köklere, nasıl da geniş geniş açılıp toprağa sarılıyor, kendisini besleyene nasıl da sıkı sıkı yapışıyor Bazı fırtınalar atlattı ve daha önünde atlatacağı başka fırtınalar var. Ama yıkılmıyor. Oyuk, macunlu, tam yapraklanmaya artık gücü yetmiyor. Fakat zamanı geldi mi suları yükseliyor; belki her yerine ulaşmıyor ama o biraz olsun yeşillenmeyi başarıyor ve insan bunu takdir ediyor, onun yürekliliğine saygı duyuyor. Şu yukarıdaki yaprak tomurcuklu ince dalın rüzgârda başını sallayışını görüyor musun? Etrafında durum iyi değil; ama o ince dal, ağacın onurunu kurtarıyor.”
kokuları renklerle ifade etmeyi deneyebilirdi.
Hoş kokular arasında kuş cıvıltıları başladı mı, yüzü aydınlanırdı.
Bana hiçbir şey ifade etmiyor ama çok şey söylediğini açıkça görüyorum.
Akşam Rüzgârında Ağaçlar
Mutluluğu zevk ve keyif olarak değil acılarıyla birlikte hayat olarak algılıyordu
Sen unutmanın rezillik olduğunu düşünebilirsin: ama insan unutuyor, sen de buna teslim ol.
Kişinin kendini onu hissedenin yerine koyamadığı bir duyguyu akıl almaz diyerek ayıplaması son derece ucuz ve aptalca.
dile getirilmek, konuşulmak için özel olarak uygun koşullara, insanın dilini çözecek müsait bir zamana ihtiyaç duyan meseleler vardır.
Çay insanı canlandırır ama aynı zamanda sakinleştirir de, doğru zamanda içilen sıcak bir çay soğuk algınlığını önler.
Kişinin kendini onu hissedenin yerine koyamadığı bir duyguyu akıl almaz diyerek ayıplaması son derece ucuz ve aptalca.
Kalp, bir duygusal baş dönmesidir. Çok başka olan bir şeye kalp dememek lazım
Çay insanı canlandırır ama aynı zamanda sakinleştirir de, doğru zamanda içilen sıcak bir çay soğuk algınlığını önler
Ağrılar daima iyiliğimizi isteyen doğanın olağan uyarı sinyalleridir, vücutta bir hastalığın yayıldığına işaret eder; dikkat, anlamına gelir, orada bir terslik var, buna karşı hemen bir şey yap ; yalnızca ağrıya karşı değil, o ağrıyla anlatılmak istenen şeye karşı da..
Uzun tərəddüdlərdən sonra qadın xoşbəxtliyindən imtina etmək qərarına gəldi. Bu imtinanın özü də xoşbəxtlik ola bilərdi.
Müharibə birinə rəhm edir, başqasına isə yox. Biri həlak olur, digəri sağ qalır – kimin cəsarətli olmasının buna heç dəxli yoxdur. Sənin ayağını qəlpə aparanda, ya böyrəyin güllə yarasından şikəst olanda, orden əksər hallarda yalnız bir təsəllidir, igidlik, cəsurluq göstəricisi deyil.
Yaşamadığın bir hissi ağlasığmaz adlandırmaq sərsəmlikdir.
Kişinin kendini onu hissedenin yerine koyamadığı bir duyguyu akıl almaz diyerek ayıplaması son derece ucuz ve aptalca.
O, möcüzəyə inanmır; bilmir ki, hərdən, artıq çox gec olanda belə, təbiət ruha çiçəklənmə imkanı verir – ruhunda sevgi, istək, qısqanclıq çiçəkləri açılır.
Tek istediği, aşk tuzaklarından kaynaklanan ve kendisinin kurbanı olduğu sıkıntılardan, onun zekâ dolu yakınlığına sığınarak kurtulmayı denemek ve başarmak, bir de ondan gelecek takdire değer verdiği için bu takdiri kazanmaya çalışmaktı.
Bu şəhərdə nə qədər istəsən qadın var! Bunu eləcə düşünəndə qəlbim qısqanclıqdan sıxılır.
Vücudunu saran bu duyğulardan elə bir qürur yaşayırdı ki, onu qorxaq kimi gizləməyi özünə rəva bilmirdi.