İçeriğe geç

Albay Kitap Alıntıları – Mahmut Devletabadi

Mahmut Devletabadi kitaplarından Albay kitap alıntıları sizlerle…

Albay Kitap Alıntıları

Korkuyorum dostum, korkuyorum.Kimden ya da neyden olduğunu bilmiyorum ama insanların giydikleri kıyafetlerden daha fazla olduklarını hissediyorum..
kendi toprağımda bir yabancıyım. Ülkemizin zavallı hikayesinin tümü bu işte.
İroni şu ki, ülkenin yüksek kademelerine gelmek istiyorsan, önce bir yabancı olman gerekiyor, burada doğmamış biri. Öte yandan, burada doğup büyüdüysen ve kendine, ülkene ve insanlarına karşı sadık olmaya çalışırsan, o zaman yabancılaşma, umabileceğin en hafif ceza. Sadece yabancıların sözcüsü ve kendin bir yabancı olursan yerli kabul edilir, şereflendirilir ve saygı görürsün.
Tüm ülkemizin trajedisi aynı: Hepimiz yabancılaşmışız, kendi topraklarımızda yabancı olmuşuz. Bu trajik.
Dünya bana hiçbir şeymişim gibi davrandığında her şeyi yapabilirim. Eğer dünya beni fırlatıp atarsa, o zaman kendi dünyam haline gelirim.
Sorunlar denizinde boğulan ve kendi değerini yitirmiş insanlar genellikle egoizme ve tek bir sabit nokta olarak kendileri dışındaki her şeyden soyutlanmaya tutunurlar ve bu onların bir yere demir atıp güçlenmelerine yardımcı olabilir – ta ki delirene kadar.
Babalarımızın ve atalarımızın can yakan bir miras gibi bize bıraktığı ruh hali. Beklemek, durmaksızın beklemek
Kendi hazırladığım ve cevabı sadece ölümmüş gibi görünen bir bulmacanın cevabı benim. Bırak ülkemde nereye ait olduğumu, kendi insanlığımla ilgili bile kuşkularım var. Kimim ben, neyim, nereye aidim?
Bir ulus nasıl olur da bu kadar uzun sessizliklere ve söylenmemiş sözlere dayanabilir?
Dünyadaki tüm iyi huylar ve nezaket aslında insanlarla ilgili hiçbir şeyi göstermiyor. İnsanların içlerine baktığımda, gördüklerim karşısında kanım donuyor
Bu dünyada ölüm dışında hiçbir şey kesin değil: Artık yüzü kalmayan ölümün itibarı da kalmadı.
Şaşırmadım, azıcık bile şaşırmadım!
Peki neden insanların düzelebileceklerini hayal ediyorum?
Artık kimse doğruyu söylemeye cesaret edemiyor.
Tüm ülkemizin trajedisi aynı: Hepimiz yabancılaşmışız, kendi topraklarımızda yabancı olmuşuz.
Hayatta gerçek rolünü bulmaya çalışanlar hep en büyük darbeyi alanlar oluyor.
Ya her şey aptalca ya da ben salağın tekiyim!
Genç bir akıl yeni fikirlere açtır
Ayrıca hayatın tadını çıkarmak, ölümü daha da genç ve güzel gösterirdi.
Birbirimize söyleyeceğimiz hiçbir şey yok. Farklı nesillere ait olsak da; aynı şeylere tanık olduk, bu yüzden artık biriz!
Bu ülke için fazla iyiydin; bu taşlı toprak için fazla soylu bir çiçektin.
Korkunun farkına vardığımda; onu kabullenmem ve onunla gitgide uzlaşmam, onu farklı unsurlara bölmem gerekmişti
Durmam ve acımın, kederimin saf hazzını tatmam için hiç zaman vermediler
Ona baktığınızda görebileceğiniz tek şey, parmakları arasındaki nefret dolu gözleriydi
Peki neden insanların düzelebileceklerini hayal ediyorum?
Dağılmıştı, dünyaya sırtını çevirmiş ve bir köşede inzivaya çekilmişti, çılgın kalabalıklardan çok uzakta günlerini tüketmeye başlamıştı.
Benliğinde kalan yegâne yaşam belirtileri; korku, utanç, çaresizlik ve başarısızlıktı
.
Kendi hazırladığım ve cevabı sadece ölümmüş gibi görünen bulmacanın cevabı benim.
.
Albay, birisi umutsuzluğun derin batağına düştü mü, çıkmasının neredeyse imkansız olduğunun farkındaydı.
Sararıp solduğunu görüyorum ve bu beni öldürüyor.
Kardeşim, boğazımda öyle bir yumru var ki zar zor nefes alıyorum ve sen Öyle sessiz öyle sessiz. Beni bu çaresizlikten kurtar kardeşim.
.
Bu dünyada ölüm dışında hiçbir şey açık, hiçbir şey kesin değil.
.
Ve çığlıklar Pamukla boğulmuş gibi, çaresizliğin sessiz çığlıkları.
Herkese yüzlerce defa onların düşündükleri kişi değil, başka biri olduğumu söylemek istiyorum, ama düşüncelerimde ben hep seninleyim!
Ya da savaş gibi, düşmana en beklenmedik anda kararlı bir darbe indirilmeli. Bir saldırıyı ancak hazırlıklıysan bertaraf edebilirsin.
Baba, trajedi budur! Allah sevdiği kullarını öldürür derler. Ve görüyorum ki ülkemiz de onu en çok sevenleri öldürüyor.
Geçmişi olmayan bir adamın nasıl bir geleceği olabilirdi?
Kendi çocuklarımızın mezarlarını kazmaya mecburuz
kendi çocuklarımızın mezarlarını kazmaya mecburuz, ama daha da sarsıcı olan, bu suçların doğruluk ve insani edebe yer vermeyen bir gelecek yaratıyor olması.
Ahbenim zavallı çocuklarım sizi gömüyoruz ama bilmelisiniz ki kendi geleceğimiz için de bir mezar kazıyoruz.Beni duyabiliyor musunuz?
Kimi kandırmaya calışıyorum?Tarihin her aşamasında insanlığa karşı suçlar işlendiğinin ve o suçları işleyen insanlar olmadan işlemmiyeceklerin farkındayım.Çocuklarımın başına gelen suçlar işlendi ve halen işleniyor, tıpkı onlar gibi genç insanlar tarafından, hayallerini kışkırtan ve onlara ihtişam rüyaları aşılayan insanlar tarafından.
Asılmak için çok genç değil miydi?
Eğer size en yakın olan kişi yaşadığınız sorunları göremiyorsa, başka kimin görmesini bekleyebilirsiniz ki?
Bu ülkede daima haklı olan tek kişi, süngüsünü en hızlı ve en sert takabilendir.
söylediğimiz herhangi bir şey gerçekten gerekli mi ve tüm sözlerimiz mantık tartısında mı tartılmalı? Hayır, söylediğimiz pek çok şeyi endişelerimize set çekmek ve korkularımızın üstüne kapatmak için söylüyoruz, Böylece zamanla birer alışkanlığa dönüşüyorlar.
Hayat illa kazanmak demek değildir, biliyorsunuz
Bırak ülkemde nereye ait olduğumu, kendi insanlığımla ilgili bile kuşkularım var. Kimim ben, neyim, nereye aidim?
Bir ulus nasıl olur da bu kadar uzun sessizliklere ve söylenmemiş sözlere dayanabilir?
insanların giydikleri kıyafetlerden daha fazla olduklarını hissediyorum.
Aslında korkuyorum, uzun bir süredir korkuyorum artık.
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
Bir saldırıyı ancak hazırlıklıysan bertaraf edebilirsin.
Ama zaten söylediğimiz herhangi bir şey gerçekten gerekli mi ve tüm sözlerimiz mantık tartısında mı tartılmalı?
Aslına bakarsanız aynı gezegende yaşıyorlar. Ama her biri hayat için farklı bir anlam biçmiş.
Korkuyorum dostum, korkuyorum. Kimden ya da neyden bilmiyorum ama insanların giydikleri kıyafetlerden daha fazlası olduklarını hissediyorum. İnsanın bu dünyaya çıplak geldiğine inanıyorum, kendimi de çıplak görmekten alıkoyamıyorum. Dünyadaki tüm iyi huylar ve nezaket aslında insanlarla ilgili hiçbir şeyi göstermiyor. İnsanların içlerine baktığımda, gördüklerim karşısında kanım donuyor, çünkü bana belki de bir filmde gördüğüm, ürkerek kaçan vahşi manda sürülerini hatırlatıyorlar.
Eğer yolunun üstünde kesik bir kafa görürsen
O meydamımıza doğru devrilerek giden,
Sor ona, sadece sor, başımızdan geçenleri;
Sana söyleyecektir meftun gizemimizi!
Bizden sonra gelenler bizi yargıladıklarında şunu diyecekler: ‘Atalarımız, kendilerine yalan söyleyen, kendi yalanlarına inanan ve kendilerini onlara kurban eden insanlardı.
Ah benim zavallı çocuklarım sizi gömüyoruz ama bilmelisiniz ki kendi geleceğimiz için de bir mezar kazıyoruz.
Hayatta gerçek rolünü bulmaya çalışanlar hep en büyük darbeyi alanlar oluyor.
Eğer size en yakın olan kişi yaşadığınız sorunları göremiyorsa, başka kimin görmesini bekleyebilirsiniz ki?
Savaşı her şeyden sorumlu tutabilirdiniz, ona yakalanan insanların hayatları dışında het şeyden
Hayat illa kazanmak değildir, biliyorsunuz.
Sanırım daha önce de söylemiştim, iyi haber duyma umudumu uzun zaman önce kaybettim.
Ölüm ve ölmek, o kadar çok ölüm var ki
Bu ülke için fazla iyiydin , bu taşlı toprak için fazla soylu bir çiçektin
Gecenin köründe birinin, dar sokaklarda gezinen, elinde bir fenerle şu kadim mısraları zikreden bir adam gördüğünü söylediler:

Eğer yolunun üstünde kesik bir kafa görürsen
O meydanımaza doğru devrilerek giden,

Sor ona, sadece sor, başımızdan geçenleri;
Sana söyleyecektir meftun gizemimizi!

.
Ayrıca hayatın tadını çıkarmak ölümü daha da genç ve güzel gösterirdi.
.
Hayır, hayatın çileleri insanın gözlerini ve kulaklarını oyabilir, ruhuna ıstırap verebilirdi, ama aynı zamanda onu dar görüşlülüktende arındırabilirdi.
Çünkü intiharla sonuçlanacak olsa bile bir karar, başlı başına bir yaşama isteğinin bir göstergesi sayılır.
tarihin olduğu gibi yazılmasına izin vermeyen o insanlar dünyaya eşek gibi gelip eşek gibi gideceğimizi sanmasınlar.
bugüne kadar inanmış olduğun her şeye inancımı kaybettiğim için böyle oldu. Artık geçmişimi dayanamıyorum, kendimden nefret ederek yaşamaya devam edemem. Neticede bir insan içi sadece ve sadece nefretle dolu olarak ne kadar yaşayabilir ki? Öyleyse neden yaşamaya devam edeyim?
.
Bana anlayabileceğim kelimelerle konuş.
.
Hep böyledir; bir şeyler olur ve insanlar ancak olaydan sonra farkına varır. Tabii ki insanlar bir şeyleri önceden fark etmiş olsalar bile hiçbir şey değişmezdi.
ne kadar sessizleşmişti, zihni tamamen geçmişin ıssız kırıntılarıyla dolmuştu. Ve içinde ne zaman bir ses konuşmaya başlasa, bu sesin yaptığı tek şey, bir takım iç hesaplaşmalara girerek, yakında sona erecek aşağılık bir hayata idam cezası vermekti.
Umudu olmayan bir adamın bir böcekten, geleceği olmayan akılsız bir yaratıktan farkı yoktur. Ve geleceği olmayan bir adam ancak geriye gidebilir.
Birbirine saldırır ve hakaret ederler, sonra kendi yollarına giderlerdi. Birbirlerinin acıyan yerlerini bilirlerdi ve en fazla acıyı verecek olan hakareti bulmakta uzman sayılırlardı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir