İçeriğe geç

Alaska’nın Peşinde Kitap Alıntıları – John Green

John Green kitaplarından Alaska’nın Peşinde kitap alıntıları sizlerle…

Alaska’nın Peşinde Kitap Alıntıları

.. benim hakkımda anlaman gereken şey şu ki ben derinlemesine mutsuz bir insanım..
Dudakları. Ölü, soğuk dudakları. Sonra devam edemeyecektik.
Ve öldü. Alaska öldü.
Tıknaz, benim hakkımda anlaman gereken şey şu ki ben derinlemesine mutsuz bir insanım.
Çünkü hiç kimse lanet olası bir tilkiyi yakalayamaz.
Gece hızlı çöküyor. Bugün geçmişte kaldı.
İnsanlar yağmur olsaydı, diye düşündüm, ben serpinti olurdum, o ise yağmur.
Sadece hayaletlerden korkuyorum, Tıknaz. Ve ev onlarla dolu.
Ben genç ölebilirim, dedi. Ama en azından akıllı öleceğim.
Ne diye bu kadar hızlı çekiyorsun?
Hepiniz keyif almak için sigara içiyorsunuz. Bense ölmek için içiyorum.
Büyük belki’yi aramaya gidiyorum.
Ve şey, bilirsiniz işte, onları seviyorum.
Keşke küçücük hareketlerimizin sonsuz sonuçlar dizisini görebilseydik..
Vaftizle veya gözyaşları gibi şeylerle yeniden doğmamıştım fakat hiçbir şey, bilinmeyen bir geçmişe sahip biri olarak doğmaktan daha iyi hissettiremezdi.
Hepiniz keyif almak için sigara içiyorsunuz. Bense ölmek için içiyorum.
İnsanlar yağmur olsaydı, ben serpinti olurdum, o ise kasırga.
Bu acı Labirentinden nasıl kurtulacağım
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Ölmek çok mu zor, Bay Lewis? O labirent gerçekten bundan daha mı kötü?
The times that were the most fun seemed always to be followed by sadness now, because it was when life started to feel like it did when she was with us that we realized how utterly, totally gone she was.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
I know. I screwed up. I’m sorry. ”

“Don’t forgive that asshole,”

“I’m sorry,” I said.

“For what?”

“For ignoring you. For everything,”

‘I am going to take this bucket of water and pour it on the flames of hell, and then I am going to use this torch to burn down the gates of paradise so that people will not love God for want of heaven or fear of hell, but because He is God. ’ ”
Hayatımız bir labirent, tek çıkış yolumuz ölüm mü yoksa bir labirentin devamı mı?
” I could try to pretend that I didn’t care anymore, but it could never be true again.
I wanted to be the last one she loved.
If she loved you so much, why did she leave you that night? And if you loved her so much, why’d you help her go?
At some point we all look up and realize we are lost in a maze.
I kept it for myself like a keepsake, as if sharing the memory might lead to its dissipation.
She wasn’t even a person anymore, just flesh rotting, but I loved her present tense.
“Oh God, Alaska, I love you. I love you,”
“I am not a coward, but I am so strong. So hard to die. ”
I don’t doubt that it is, but it cannot be much harder than being left behind
I felt the unfairness of it, the inarguable injustice of loving someone who might have loved you back but can’t due to deadness
To be continued
I know so many last words. But I will never know hers.
There’s your labyrinth of suffering. We are all going. Find your way out of that maze.
There comes a time when we realize that our parents cannot save themselves or save us, that everyone who wades through time eventually gets dragged out to sea by the undertow—that, in short, we are all going.
That was the day I stopped caring what people did. I just never cared anymore, about being a loser or not having friends or any of that.
I finally decided that people believed in an afterlife because they couldn’t bear not to.
If people were rain, I was drizzle and she was a hurricane.
Suffering is universal. It’s the one thing Buddhists, Christians, and Muslims are all worried about. ”
It’s not life or death, the labyrinth. ”

  “Um, okay. So what is it?”

  “Suffering,” 

“God will punish the wicked. And before He does, we will. ”
You just use the future to escape the present. ”
“Jesus, I’m not going to be one of those people who sits around talking about what they’re gonna do. I’m just going to do it. Imagining the future is a kind of nostalgia. ”
I wanted to be one of those people who have streaks to maintain, who scorch the ground with their intensity. But for now, at least I knew such people, and they needed me, just like comets need tails.
 “Y’all smoke to enjoy it. I smoke to die. ”
“listening quietly” was my general social strategy.
God, it’s over. Takumi, you gotta stop stealing other people’s problems and get some of your own.
I stay with her because she stays with me.
Ya think you’s a-walkin’ on water, but turns out you just got piss in your shoes. ’
Ölümün kocaman, karanlık bir hiçlik olduğu fikrine, sevdiklerinin artık var olmadığı düşüncesine katlanamıyorlar ve kendilerinin var olmayacaklarını hayal bile edemiyorlardı. Sonunda, insanların ölümden sonraki yaşama inandıklarına çünkü inanmamaya katlanamadıklarına karar verdim.
.
Ne olduğunu hatırlamıyorsun.

Hatırladığın şey ne olduğuyla gelir.

Bir şeylerin parçalanmamasını dilemeyi bıraktığınızda, parçalandıklarında acı çekmeyi de bırakırsınız.
son sözlerin çoğunu biliyorum. ama onunkini asla bilemeyeceğim.
İnsanlar yağmur olsaydı, ben serpinti olurdum, o ise kasırga.
Tanrım, oturup ne yapacaklarını anlatan o insanlardan olmayacağım. Sadece yapacağım. Geleceği hayal etmek, bir nevi nostaljidir. Bütün hayatını labirentte mahsur kalıp bir gün oradan nasıl çıkacağını, bunun ne kadar müthiş olacağını düşünerek geçirirsin ve geleceği hayal etmek devam etmeni ama bunu hiç yapmamanı sağlar. Geleceği yalnızca o andan kaçmak için kullanırsın.
“Doğru,” dedi Albay. “Evet. Ortada hiç neden yokken sinirlenmesinden bıkmıştım. Huysuzlaşması ve trajedisisinin o lanet, bunaltıcı ağırlığına göndermeler falan yapmasından. Ama sorunun ne olduğunu asla söylememesi, üzgün olmak için tek bir lanet sebebi bile olmaması… Bence bir sebebin olması gerekir. Kız arkadaşım beni terk etti, bu yüzden üzgünüm. Sigara içerken yakalandım, bu yüzden sinirliyim. Başım ağrıyor, bu yüzden asabiyim. Onun hiçbir zaman bir sebebi olmadı, Tıknaz. Onun dramasına katlanmaktan öyle yorulmuştum ki. Ve gitmesine izin verdim, Tanrım.”
Çoğu sevgi kalıcı olmuyor. Ama bazıları kalıcıdır.
Umutsuz olmamıza gerek yok çünkü hiçbir zaman tamir edilemeyecek kadar bozulmayız.
Gençler yenilmez olduklarını sanıyorlar. derken, ne kadar haklı olduklarını bilmiyorlar.
Çünkü onu unutacağım, evet. Bir araya gelen şeyler, fark edilemeyecek kadar yavaşça parçalanacaklar ve unutacağım ama unutmamı affedecek; tıpkı onun beni, Albay’ı ve insan olarak geçirdiği o son anlarda annesinden başka herkesi unutmasını affettiğim gibi.
çarpık komşumu çarpık kalbimle daima sevecektim.
Hiçbir zaman onu, o son dakikalardaki düşüncelerini bilecek kadar tanıyamazdım, asla bizi bilerek arkada bırakıp bırakmadığını bilemezdim. Ama bilmemek, önemsememi engellemiyordu
Aklımızın başımıza gelmesi gereksiz olana kadar aklımız başımıza gelmiyordu.
Keşke küçücük hareketlerimizin sonsuz sonuçlar dizisini görebilseydik.
Sevmemek zordu.
”Umut etme sebebiniz nedir? ”
Sana istemediğin bir kadere doğru gitme yolunda yardım mı ettim, Alaska, yoksa kendini gönüllü bir şekilde yok etmene mi yardımcı oldum sadece?
bazı gizemlerin çözülmemesi gerekir.
Şaka yapmanın en zor kısmı itiraf edememektir, demişti Alaska bir gün.
neden herkesin, herkesin, bana her şeyin yolunda olup olmadığını sorduğunu merak ettim.
ve ben hala aydınlanmayı umuyordum.
Çünkü hatıralar da parçalanıyordu. Ve sonra elinizde hiçbir şey kalmıyordu, bir hayat bile ancak gölgesi kalıyordu.
Bir şeylerin parçalanmamasını dilemeyi bıraktığınızda, parçalandıklarında acı çekmeyi de bırakırsınız.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir