İçeriğe geç

Akzambaklar Ülkesi Finlandiya Kitap Alıntıları – Grigory Petrov

Grigory Petrov kitaplarından Akzambaklar Ülkesi Finlandiya kitap alıntıları sizlerle…

Akzambaklar Ülkesi Finlandiya Kitap Alıntıları

Neticede dünyada yaşayan halkların çoğu hâlâ vahşilikten kurtulamamıştır, yalnız bu vahşilik şekil değiştirmiştir.
Halk kitlelerinin zekasının geliştirilmesi, irade ve kalbinin terbiye edilmesi ve milyonlarca insanın aydınlanması konusunda birileri az da olsa kafa yormamış, halkların maddi ve manevi yaşamının iyileştirilmesinden kimse kaygı duymamış ve sorumluluk hissetmemiştir.
“Hayattaki düzensizliklerin en önemli nedenlerinden biri, herkesin refaha kavuşmayı istemesi ancak hiç kimsenin hayatını düzene sokmak istememesidir.”
Gençlerinizi değil kendinizi suçlayın. Nasıl yetiştirirseniz gençler öyle olur. Peki, siz gençleri nasıl yetiştiriyorsunuz? Bir hiç olarak.
Okulların ve kitapların olmadığı, sağlıklı, güzel ve neşeli bir yaşam için neler yapılması gerektiğine dair tek bir sözün edilmediği kitlelerden ne beklenebilir ve talep edebilirsiniz? Milyonlarca insan fiziksel, zihinsel ve ahlaki olarak çürüyor ve kimse bu kokuşmuşluğu hissetmiyor. Herkes alışmış ve kabullenmiş görünüyor.
Hâlâ bana öyle geliyor ki, dünyadaki insanların çoğu yamyamlık çağını atlatamadı, sadece yeni bir hâle bürünmüş oldu.
( ) dünyadaki birçok halkın yamyamlık durumundan henüz kurtulmadıkları, sadece insan yeme yöntemlerinin farklılaştığı sonucuna vardım.
Hayattaki düzensizliklerin en büyük sebeplerinden biri şudur ki, herkes hayatı boyunca hep refaha kavuşmayı arzular, fakat bizzat kendi çalışması sonucunda hayatını daha iyi bir biçimde düzenlemek ve rahatlatmak ihtiyacını hissetmez.
Tolstoy
Her halkın içinden hem büyük şahsiyetler hem de aşağılık insanlar çıkabilmektedir. Bunlardan hangisinin iktidara geleceğini belirleyen temel etken halk kitlelerine hakim olan ruh halidir. Halkın sahşp olduğu değerler nelerdir? Zekası, iradesi ve vicdanı gelişmekte midir yoksa zehirli otlar sarmış gibi çürüyerek yok mu olmaktadır? Veya zavallı, utanç vetici bir mevcudiyet için mi sarf edilmektedir?
Burada hepimizin hayatı ve çalışmaları sorgulanmaktadır aslında. Kendi ülkemizde ne işle meşgulüz, halkımızın kaderinde nasıl bir rol üstleniyoruz?
Tanrım beni dostlarımdan koru, düşmanlarımla kendim baş edebilirim.
Düşüncesiz olmayınız! Kurtlar gibi kendi küçük, kişisel işlerinizin ve kaygılarınızın çöplüğüne sokulmayınız. Devletinizin temellerini yeniden yeniye muhkemleştirmeyi düşününüz.
Kaba küfür, köpek havlamasından kötüdür. Akılca, genel olarak ruhça kültürsüzlüğün belirtisidir.
“Hiçbir şeyde aşırıya kaçmamalıdır! Hiçbir şey tek taraflı olmamalıdır. Her şeyde orta yolu gözetmelidir. Her şeyi zamanında ve yerinde yapmalıdır.”
Fakat vatan için ölmek değil, vatan için yaşamak çok daha kahramancadır.
Yeni zaman, yeni şarkıları doğurur. Nesiller her zaman değişir ve yenilenir. Yeni nesiller beraberinde yeni anlayışlar, yeni emeller ve istekler getirir.
Çocuklarla konuşmuyor, hayatlarının nasıl geçtiğini sormuyorlar. Zaman bulunca biraz okşayarak, ellerine bir oyuncak veriyor ve Çocuklar, şimdi gidin ve kendiniz oynayın diyorlar. Bu, aslında Gözümden kaybolun, ne yaparsanız yapın, yeter ki bizi rahat bırakın demektir.
Eğer çocuklarınız gerektiği şekilde eğitim almazlarsa hayata bir hiç olarak atılırlarsa, yasalar ve bütün sosyal haklar var olmasına rağmen toplumsal hayat yine de sönük ve ruhsuz olacaktır.
Herkes hayattan bir şey almak ister ama ona bir şey vermek istemez.
Vatanımıza faydalı olabileceğimiz yer sadece savaş meydanları değildir.
Onlar sahradaki devekuşu gibi, önlerindeki tehlikeyi görmemek için başlarını kumun içine gömüyorlar ve başları dışarı çıkarılınca kızıyorlardı.
Milyonlarca insanın bedeni, fikri ve ahlakı çürüyor da, hiçbir kimse bu kötü kokuyu duymuyor. Herkesin koku duyma yeteneği bozulmuş veya herkes bu kötü kokuya alışmış
Başqa millətlərin torpaqlarını işğal edən komandirlərdən niyə bu qədər çox danışıldığını başa düşmürəm. Makedoniyalı İsgəndər, Hannibal, Scipion, Sezar, Napoleon və onlar kimi minlərlə komandir başqa xalqların torpaqlarını işğal etməkdən başqa nə ediblər ki?
yaşlılarımız çocukların niçin göklerde uçmadıklarına, kanatsız kaldıklarına şaşarlar. Böyle söyleyen anne-babalara sormak gerekir: Siz çocuklarınızı terbiye ederken yükselmeleri için onlara kartal kanatları mı taktınız? Yoksa bu kanatları kökünden mi yoldunuz?
Kendi içinizde namuslu bir çoban bulamıyorsanız, gerçek din adamları olmamasına neden şaşırıyorsunuz?
Her türlü işi yapın ama canlı bir ruha ve derin bilgiye sahip insanların bulunması gereken yerleri işgal etmeyin.
İnsanlara, bir doktorun hastalarına baktığı gibi bakıyor ve tedavi edilmeleri gerektiğini düşünüyordu.
Her halkın içinden hem büyük şahsiyetler hem de aşağılık insanlar çıkabilmektedir. Bunlardan hangisinin iktidara geleceğini belirleyen temel etken halk kitlelerine hakim olan ruh halidir.
Mesel der ki: Büyük, arı ve aydınlık bir davaya kirli eller ve ayaklarla yaklaşma. Arı bir dava temiz eller gerektirir. Büyük bir davaya ciddiyetle hazırlanıp yaklaşmak gerekir.
Her geçen gün insan nesli değişiyor, yenileniyor. Her nesil kendisiyle birlikte yeni kavramlar , arzu ve istekler getiriyor.
Solucanlar gibi kendi küçük işleriniz ve önemsiz kaygılarınızın çevresine üşüşerek, bunların arasında kaybolmayın!
milyonlarca halk bedenen, ruhen, fikren ve ahlaken çürüyor da, hiç kimse bu kokuşmuşluğu görmüyor. herkesin karakteri bozulmuş veya herkes bu yozlaşmışlığa alışmış da bunu doğal bir durum sanıyor sanki. ama bu böyle mi olmalıdır?
Devlet yapısının duvarları kırılarak çatlamakta, çatlaklar giderek büyümektedir. Fakat bu çatlaklar hiç kimsenin dikkatini çekmemektedir. Bu nedenle temeli eskilere dayanan- kudretli de diyebileceğimiz- devletlerin sadece çatlamakla kalmayarak bir süre sonra yıkılması hiç de garip değildir.
Çocukları iyi besliyor, giydiriyor, sağlıklarına dikkat ediyor olabilirler ancak çocukların akıl ve ruh sağlığının temizliğine ve beslenmesine çok az önem veriyorlar.
Ama vatan için yaşamak da vatan uğruna ölmek kadar büyük bir kahramanlıktır. Okuyun, vatanın iyiliği için kendi halkınızın gelişmesi için çalışın.
Tanrım, beni dostlarımdan koru, düşmanlarımla kendim baş ederim.
Sokrates’in Phidias’ın ve Perikles’in çağdaşları hayatın temel ilkesi olarak şunu öne sürmüşlerdir:
Hiçbir şeyde aşırıya kaçmamalıdır! Hiçbir şey tek taraflı olmamalıdır. Her şeyde orta yolu gözetmelidir. Herşeyi zamanında ve yerinde yapmalıdır.
Almanya’da öğrencilerin çoğu gözlük kullanır, gözleri bozuktur. Sırtları kambur, kemikleri çarpık, bacakları ince, kolları zayıf; ışıktan yoksun bitkiler gibi solgun yüzlü insanlara köylerde değil, kentlerde rastlanır. İnsanın, böylelerini ellerinden tutup kırlara çıkaracağı, çayırlarda koşturup temiz havayı derin derin solutacağı geliyor.
Kentlilerin kokuşmuş evlerde yaşadıkları hayat, vücudu yıpratır, kasları güçsüzleştirir, kanda zehirlenmelere neden olur ve insanları miskinleştirir. Buna bir de yıllar süren ve araştırmaya dayalı olmayıp skolastik yöntemlerin uygulandığı eğitim dönemini ekleyiniz. Bu süre zarfında, çocuklarımızın kafası tarihler, şahıs isimleri, ölçü birimleri, prensipler ve cansız yasalar mezarlığına dönüşür.
Anne-babaların, çocuklarının beyinlerini ve kalplerini işlemeden kendi hâline bırakmaları, akla ve vicdana uygun değildir. Hatta böyle bir ihmal, ahlâksızlıktır, cinayettir. Çünkü çocukların iyi terbiye görüp görmemesi meselesi, yalnız anne-babayı ilgilendiren bir mesele olmayıp, aynı zamanda toplumu ve devleti de ciddi bir şekilde ilgilendiren hayatî bir meseledir.
Vatanın ilerlemesi ve yükselmesine çalışmak da vatan için ölmek kadar şereflidir.
Sen yüce fikirleri taşıyan insanları öldürdün ve öldürmeye devam ediyorsun ama fikirleri öldüremezsin.
Kitaplar körlerin gözünü açar. Manevi olarak tamamen aptallaşmamış her insanın yüzünde utancın rengini ortaya çıkarır.
Genç nesli değil, kendinizi suçlayın. Siz nasıl yetiştirdiyseniz, gençler de öyle olacaklar.
Tüm dünyayı: Ağacı, taşı, kum tanesini, gökteki yıldızları sev çünkü başkası sevilmiyor
Kaba kaba sövmek, köpek havlamasından daha kötüdür. Küfretmek, manevi medeniyetsizlik belirtisidir.
Snelman anlamlı bir gülüşle şu soruyu yöneltti:
– Kanunsuzluğun en büyük öğreticisi kimlerdir, bilir misiniz?
Sorusunu yine kendi cevapladı:
– Memurların ta kendisidir. Yasayı uygulamakla yükümlü olanlardır. Halka, yasalara itaat etmenin yollarını ve çarelerini memur öğretir.
Herkes ne yapılması gerektiğini çok iyi biliyor fakat kimse bir şeyler yapmak istemiyor veya yapamıyor.Yapamıyorlar çünkü bir işi becerme yetenek ve istekleri gelişmemiş, kendileri bu yönde yetiştirilmemiş ve eğitilmemiştir.
Önce bilimsellik, sonra bilim.
Önce sanatsallık, sonra sanat.
O zaman imkanım olsaydı yalanı dünya üzerinden kaldırmak İçin bütün insanları yok ederdim.
Baylar! Körebe oynamaktan ne zaman vazgeçeceksiniz? Vatanseverliği, halk sevgisini, kültürel gelişime sağladığınız katkıyı bağırarak anlatıyorsunuz. Kendiniz halk ve vatan için, kültür adına ne yaptınız, söyler misiniz?..
İstədiyiniz qədər mükəmməl konstitusiya hazırlayın. Müstəqillik çərçivəsində də xalqa istədiyiniz qədər hüquq verin.Sosializmin və ya liberalizmin sehrli gücünə istədiyiniz qədər inanın. Əgər uşaqlarınız lazımi səviyyədə təhsil almasalar, həyata heç bir əhəmiyyət daşımayan şəxslər kimi atılacaqlar.
Herkes hayattan bir şey almak ister ancak ona bir şey vermek istemez. Çoğu kimse hayata menfaatçi, zorba, asalak bir halde atılır. Hayatın anlamını bu asalaklıkta arar.
Tanrı’yı önce kendiniz bulun, ondan sonra insanlara Tanrı’ya giden yolu gösterin!
Halkı unutmayın. Hepiniz halkın arasından çıktınız.
“İnsanlarla olan ilişkilerinizde onların eğitimcileri olun.”
“İnsanlara doğruluk, düzen ve disiplini öğretin. Onlara vicdanlı olmayı, sevmeyi ve düzene saygı duymayı öğretin. Hem kendisinin hem de diğer insanların haklarına saygı duymayı da. İnsanlara kendiniz örnek olun.”
Küçük kişisel çıkarlarınızın ve endişelerinizin peşinden koşmayın kurtçuklar gibi. Ülkenizin temellerini yeniden güçlendirmeyi düşünün. Halkınızın yeniden daha iyi, daha yüksek eğitim alması üzerine kafa yorun.
“Sizler oraya yeni bir hayatın habercileri olarak gidiniz!O ücra köşelerde yaşayan insanların ruhlarını uyandırınız!”
Eser o dönem Kur’an-ı Kerim’den sonra en çok okunan kitap olmuştur .
Ama bilmelisiniz ki, üniversitelerinizden hayatın bilgeliğine sahip olmayan birçok insan mezun oluyor. Onlar aydın değil, sadece taklitten ibarettir.
Efendiler! Ne zamana kadar saklambaç oynamaya devam edeceksiniz?
Sürekli vatanseverlikten, millet sevgisinden uygarlığa hizmetten bahsediyorsunuz? Ancak vatan için millet için insanlık için ne yapıyorsunuz? Bazıları sevgili yurdumuzu namussuzca soyarak milyonları götürüyor bazılarıysa dairelerde matbaalarda okullarda, üniversitelerde memurluk yapıyor. Diğer yandan sayısı milyonları bulan halkımız mahvoluyor, yozlaşıyor, sarhoş yaşıyor, hayvanlaşıyor. Milletimizin temelleri çöküyor. Hala vakit varken ülkeyi, halkı kurtarınız.
Ah, ülkemizde yazarların anlamını ve önemini idrak edemiyorlar,
Ve bazı şuursuz gençlerin, onların peşi sıra akılsız libarellerin ateizmin özgür düşünce olduğunu düşünmesi beyhudedir. Tanrısızlık ruhun çıplaklığı, ruhun yoksulluğudur.
Beni affedin ama dürüstçe şunu söylemeliyim ki her meslekte olduğu gibi ruhen mesleğine yabancı çok sayıda öğretmen var. Bunlar zanaatkâr bile sayılmaz. Daha da kötüsü mesleğini sevmeyen, öğretmenliğe lanet eden rençperlerdir bunlar. Benim onlara tavsiyem, okuldan ayrılmaları, başka meslekle ilgilenmeleri. Yazıhanelere gidin. Ticarete başlayın. Bildiğiniz şeyi yapın. Canlı bir ruha ve büyük bir bilgi birikine sahip insanlara ihtiyaç duyan bir yeri rahat bırakın
Yüzlerce oda, bu odalarda bulunan binlerce çeşit eşya mevcut, ama tek bir ışık kıvılcımı bile yok, her şeye elinle dokunarak, yoklayarak yürümek zorundasın. Böyle bir ortamda insan çevresine her türlü kötülük ve felaket getirebilir. Diğerlerinin huzurunu bozabileceği gibi, kendisi ne de zarar verir, ömürlük sakat bırakır.

Böyle bir ortamda biz kim oluyoruz – cani mi, yoksa deli mi? Hayır, karanlıklar içinde ışıksız kalan bedbaht, zavallı bir insanız sadece.

Uyanın! Zeka ve vicdanınızın ışığını yakın!
Yeni nesillere artık eskimiş, zaman aşımına uğramış yönetim biçimleri ve yasalar zorla uygulanamaz.
Ben sendeyim, sen de bendesin, biz dünyada dünya da bizdedir, hepimiz bir bütünüz.
Ama bu böyle mi olmalıdır?
Herkes akıllı ve bilge, herkes her şeyi biliyor.
O zaman neden bu kadar kötü koşullarda yaşıyorsunuz?
İnsanları sev! Her türlü insanı, her çeşit canlıyı, bütün dünyayı – ağacı, taşı, tarladaki kum tanesini, gökyüzündeki yıldızı sev! Her şeyi ve Her şeye Hayat Veren’i sev!
Milyonlarca insan cehaletin pençesinde, zeka ve maneviyat olarak geri kalmış durumdadır. Her tarafta ayyaşlık, hırsızlık, kaba ahlaksızlık,iğrenç küfürler, fakirlik ve karşılıklı kin duygusu kol geziyor. Ama herkes çok sakin.
Bazıları utanmadan, inatla ve haince bir arsızlıkla bu değerli vatanı talan ediyor, sevgili halkını soyup soğana çeviriyor.
Kitaplar kör olmuş gözlere ışık vermekte

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir