İçeriğe geç

Akşama Doğru Kitap Alıntıları – İlhan Berk

İlhan Berk kitaplarından Akşama Doğru kitap alıntıları sizlerle…

Akşama Doğru Kitap Alıntıları

Bazı şairler gece şairleridir.
Geceleri okunur.
Gecedir şiir.
Kapalı odalarda görür işini.
Kara kitaplar okur.
Biliyor musun sen bir şiire girmek gibisin
(Eflatun bir şiire )
Bunlar senin uyandığın saatler içindir
(De ki: Gelecek’tir aşk)
Bu ben zayıfın sen tut elinden, sen katlan ona
(Onu sen götür)
Hem aşk da gölge ister
(Sık sık doğrulamak için [o da] kendini)
Hem bir yaprak da yaşar yalnızlığı
(Harlı bir aşk da)
Ülkem uyur ben sana dolaşmaya çıkardım.
Ben uzun bir yolda bir akşamüstüyüm daha çok
Huysuz bir Ceneviz avlusu ya da
Kitaplarım putlarımla güneşliyorum
Yüzünün orasından kuşlar kalkıyor
Ve iniyor sonra harlı toprağımıza bizim
İnip kalıyor
Kuşlar geçiyorlar geçiyorlardı: Yüzünü aradım.
Biz ki zamanı tırnak içine alıp yaşadık
(İsteğin bulanık kıyısında).
Bundan değil midir bizim aşkımızda
Sürekli bir akşam hüznü vardır.
Sevgilim, işte eylül
Ve işte senin usul usul seğiren yüzün.
Zaman ki sonsuzdur
Bitmemiş şiirler gibidir.
Bazı hüzünleri
Bazı nehirleri tutup anlatmak gibidir.
— Ne sessizlik!
— Evet, ne sessizlik!
Sanki dünya durmuş. Bir ağaç büyümesini bırakmış
sanki. Kendini dinliyor:
Bir sessizlik olan kendini.
kimseyi kırmıyayım diyorum,bir de bakıyorum kendim paramparçayım.
Kimseyi kırmayayım diyorum, bir de bakıyorum kendim paramparçayım.
Kimseyi kırmayayım diyorum, bir de bakıyorum kendim paramparçayım.
Ülkem uyur ben sana dolaşmaya çıkardım.
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
Bu sesin var ya, hiç yalnız bırakmadı beni. Nerde olursam olayım, bu sesin gelip buldu beni. Seninleyken bilmezdim ben bunu. Bazı şeyler yaşadıklarımızı aşmadıkça bilinmiyor.
Kimseyi kırmayayım diyorum.
Bir de bakıyorum kendim, paramparçayım.
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
Kimseyi kırmayayım diyorum’ bir de bakıyorum kendim paramparçayım
Sen alismissin gunesli gunlere
Ben gecenin dordu besiyim..
Ne iş
mi yaparım?
Yolculuk ederim ,
Göğe bakarım
Güzel silahları seviyorduk ve dümdüz terasları
Ölümümüzü kuruyorduk besbelli.
İşte böyle yok olduk.
Başka birisi nasıl sevilir bilmiyorum
Hangi şehre gidilir yalnız başına,
Hangi şarkı dinlenir senle olmayınca.
Kimle çay içilir ?
En güzel sözlerin altı kim için çizilir
Kimin kokusu saklanır…
Hangi hayal hediye edilir,
Hangi gözle bakılır o çiçek yaprağı kirpiklerine
Nasıl anlatılır gülüşünün sesi
Adının güzelliğine hangi alfabe de rastlanır
Senin bakışın hangi şiire benzer
Kime dokunur, sarılır, uyur bu kalp
Hangi insanda rastlanır sana.
Gel de anlat.
Senden başkası nasıl sevilir ?
Bilmiyorum ben
Bazen unutuyor insan,unutulduğunu da.
İşte gece oldu, gecenin de payı verilmeli.
Hangi şehre gidilir yalnız başına? 
Hangi şarkı dinlenir senle duymayınca? 
Kiminle çay içilir? 
En güzel sözlerin altı kim için çizilir? 
Kimin kokusu saklanır?
Hangi hayal hediye edilir? 
Hangi gözde görülür o çiçek yaprağı kirpiklerin?
Nasıl anlatılır gülüşünün sesi? 
Adının güzelliğine hangi alfabede rastlanır?
Senin bakışın hangi şiire benzer? 
Kime uyur, dokunur, sarılır bu kalp? 
Hangi insanda rastlanır sana? 
Gel ve anlat
Senden başkası nasıl sevilir?
Bilmiyorum ben
Bazen unutuyor insan, unutulduğunu da
İnsan sevdiği denizin fırtınasını da göğüsler.
başka birisi nasıl sevilir bilmiyorum
hangi şehre gidilir yalnız başına
hangi şarkı dinlenir sen olmayınca
kimle çay içilir?
en güzel sözlerin altı kim için çizilir
kimin kokusu saklanır
hangi hayal hediye edilir
hangi gözle bakılır o çiçek yaprağı kirpiklerine
nasıl anlatılır gülüşünün sesi
adının güzelliğine hangi alfabede rastlanır
senin bakışın hangi şiire benzer
kime dokunur, sarılır, uyur bu kalp
hangi insanda rastlanır sana..
gel de anlat
senden başkası nasıl sevilir?
bilmiyorum ben
Ben senin gözlerine dönmek istiyorum. Sonra da.. Sonra diye bir şey yoktur. Tarih dışıdır sonra.
Bir akşam durup dururken dünyanın yaşlandığını gördüm.
Görmek yordu beni.
Ne zaman ki dinlediğiniz şarkılar size O’nu hatırlatmaz; işte ancak o zaman hayattan bi tat alabilirsiniz
Eleni geliyor
Dünyaya bakıyorum
Dünya sanıldığı kadar küçük değil o gün anlıyorum
Sanıldığı kadar üzgün değiliz dünyada
O gün bütün şiirleri yakmalı yeniden yazmalı diyorum.
Bir yazıdır yüz sevgilim bilmediğimiz bir dilde yazılmış.
Size ‘gökyüzünün yarısı’ diye seslenirdim ve susmak bilmezdim.
Adınla
çağırıyor
seni:
Her şey.
Gülüşünüz
gülüşüydü
suların.
Suyun kalabalığıyla
yaşadım
her yerde.
Su umudu biliyor.
Yaprak
gölgesini bilmez
sana
düşmeden
Biraz deniz kenarı biriktirdim
sessizlik
biraz
rüzgâra sözüm var
Bir gün lambasını söndürdüğünde: “Şiir korumaz. Her şeye karşı bir aykırılıktır!” dedi.
Ve suçlu bir deniz gibi ekledi: “Hızla gelişecek kalbimiz!”
Bir atlıkarıncaydı yaşamak, onu yürüyorduk.
Gerçek, benzetmelerde yatar. Hiçbir şey bundan kurtulamaz.
Bundan yeryüzünü bildik bulmamız.
“Ağaçlar som balığıdır!” diye bağırıyordu, duydumdu bir gün bir Eskimoğlu, yattığı yerden.
Benzetmelerin bu dünya!
Bırakalım harfler içini döksün.
Bir akşam durup dururken dünyanın yaşlandığını gördüm. Görmek yordu beni.
Ah, hiç tanışmamalıydık adlarla. Adlarla gördüğümüz dünya, dünya değildir. Bu yüzden yeryüzünü görmeden göçüp gidiyoruz. Ağırlığı olmayan yoktur. Burdan başlamalıydık. Çılgın zaman dışarda kaldı. Bölündük. Artık ne yazarsak ölümü yazarız, ölümü ve zamanı.
Nerden baksak kendini anlatıyor her şey.
Sen ırmaklardan söz ederken konuşuyor ırmaklar, otlar gözlerinde. Zaman bir izdüşümdür.
Ne diyordum, dünyanın düşünceleri yoktur. Otların canı sıkılmaz. Kurşunkalem kendini ağaç sanır. Ufuk, hüthüt kuşu. Seni bilmem, bir söylene dönüşmek içindir dünya. Onun için başka bir son yok. Bir söylene dönüşmek, bir söylen olmak! Sonsuzluk dediğimiz budur.
Şairin diline yaşamın bütün boyutları vurur, yaşamın bir tarihi gibidir şairin dili.
Bir şairin şiirleri, üstüne başına benzemeli; yazdıklarından kendi çıkmalı.
Dünya sözcüklerden başka bir şey değildir.
Sözcükler (bu büyük yalnızlar) sınırlar dünyayı.
Dünyanın sonu, sözcüklerin “infilakı”dır!
Gecedir şiir.
Kapalı odalarda görür işini.
Kara kitaplar okur.
Bugün bazı şiirlere iyi, büyük diye kaftanlar biçiyorsak, bunda onların alçakgönüllü olmalarının büyük payı vardır. Bütün iyi şiirler gösterişsiz, alçakgönüllü yapılara benzerler. Bilgiçlik taslamazlar, büyüklüklerini gizlerler sanki.
Bir çeşit dervişlik, keşişliktir şairlik. Yıllarca küçük bir yeraltı suyu gibi yaşayacaksın; bir gün yeryüzüne çıkma özlemini de hiç yitirmeyeceksin; sonra da bunu büyük bir alçakgönüllülükle kabul edeceksin. Günün birinde bir gün ışığını gördüğünde de, bir kıyıya çekilip ordan bakmasını bileceksin.
Bir çilehane adamıdır şair.
Hayatı yoktur.
Dil, şairin kimliğidir. Şairin kanıdır çünkü.
Ey sası çağ!
“Yaşamış olan ölüdür şimdi”
Gözlerini düşündüm
Gözlerini gözlerini gözlerini

Gördüm oradaydı hep o iyi gül
(Aşkın eğdiği)

Ordaydı sonra orada
Gördüm gök bahtiyar

Böyle gittim geldim gözlerinin gel-gitinde
Kuruttum böyle bir uzak rüzgârda kendimi

Sevgilim çekilen bir deniz hüznüyüz biz
(İlk batıklarla geçmiş yaşamı)
Biliyor musun sen bir şiire girmek gibisin
(Eflatun bir şiire )
Anımsa, anımsamak için vardır bu dünya
(Zamana bizden bir ses gelir düşer)
Aşklar ki deniz resimleri gibidir
(Yaşarken bilinmek ister)
1
Sen bir sorusun bir yaprağın sorduğu
(Biri bu, ötekisi yüzün)
2
Bir ırmağa bakıyoruz bir ırmaklara çıkıyoruz
(Yüzün, kalan bir yaz gibi anlatıyor kendini)
3
Dün bazı sulara eğildim bazı aşklara
(Fırtınanın içinden gelen bir ses midir şiir)
4
Ben ki kapanık, solgun bir kış günüyüm
(Düşünde denizler, çan sesleri)
Kuşlar geçiyorlar geçiyorlardı: Yüzünü aradım.
Yalnızlığın dükkanlarında hasır koltuklarda oturduk.
Kapalı gül goncaları gibiydi gözlerin.
Sevgilim, işte eylül
Ve işte senin usul usul seğiren yüzün
Zaman ki sonsuzdur
Bitmemiş şiirler gibidir.
Bazı hüzünleri
Bazı nehirleri tutup anlatmak gibidir.
Biz ki zamanı tırnak içine alıp yaşadık
(isteğin bulanık kıyısında).
– Seni çok seviyorum!
– Gece elini uzattığın yerdedir sanki.
Sonra çarşılar, evler, alanlar.
– Seni çok seviyorum!
– Albatrosların sesini duyarsın geceleri.
Sonra puhular Puhular
– Seni çok, ama çok seviyorum!
Biliyor musun, seni çok seviyorum!
Bazı şeyler yaşadıklarımızı aşmadıkça bilinmiyor.
– Bu sesin var ya,
Hiç yalnız bırakmadı beni.
Nerde olursam olayım, bu sesin gelip buldu beni.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir