Reşat Nuri Güntekin’in eserlerinden Akşam Güneşi Kitap Alıntıları sizlerle.
Akşam Güneşi Kitap Alıntıları
Diş ağrısı çok fena şey enişte, dedi. Fakat yeri belli olan, ağrılardan korkmamalı. Derinlerden gelen bazı ağrılar var ki…
Dininden sana, bana ne ki Doktor Bey…O, Allah ile kendi arasında bir iş…Benim atı da dereye sokup abdest aldırayım, beline köteği vurup secdeye yatırayım, yemini, suyunu kesip mükemmel oruç tutturayım…İnsan olmadıktan sonra ibadet etmiş neye yarar ki?..
Öyle sanıyorum ki yalnız yaşadığım gibi yalnız öleceğim.
Bahara mutlaka geliniz. Sizi sabırsızlıkla bekleyeceğim!
Ümidim yoktu ki bir hayal kırıklığından korkayım.
Bu gece evimdeki yalnızlıktan nasıl korktumsa içimdeki yalnızlıktan da öyle korkuyorum…
Ne yapalım? İnsan her şeye alışır.
Yıllarca sabrettim..
Hatta onu görmekten ümit kestigim zamanlar oldu. Şimdi, ki onu görmek bir saat meselesidir, öyle sanıyorum ki bir gün daha gecikse hasretten öleceğim.
Hatta onu görmekten ümit kestigim zamanlar oldu. Şimdi, ki onu görmek bir saat meselesidir, öyle sanıyorum ki bir gün daha gecikse hasretten öleceğim.
Okumak benim için bir eğlenceden daha fazla bir şey, âdeta bir ihtiras oluyordu. Kitap okumak için derslerimi ve onlardan herhalde daha ehemmiyetli gördüğüm eğlencelerimi ihmâl ediyordum.
Bu acı zamanla geçer mi acaba?
Onları sevmekte geciktiğim için biraz kendimden utanacağım.
İnsan ancak kaybettiği yahut kaybetmek üzere olduğu şeyleri böyle birdenbire sevmeye başlar…
Yalnızlık… Yalnızlık… Bu yalnızlığı anlayamazsınız…
Sevdiklerimiz vardır ki ayrı bulunduğumuz zamanlarda sık sık düşünürüz; ayrılığın sevgimizi artırdığını duyarız. Anlarsınız ki sizi onlara yaklaştıran ayrılık, onları bilakis sizden uzaklaştırmıştır.
Bahçe boş… Ev boş… Pancurlar kapalı… Kütüphanenin kırık kepengi çarpıyor… Yalnızlık… Yalnızlık…
../sevgimizi, nazik bir hissimizi anlamadıklarını, hatta onunla eğlendiklerini görmektense onu içimizde gizlemek daha iyi..
Belki hatta bu gözlerde eski aşkının son izini bile görecektim…
Ben belki çok fena bir kızım… Sayılmayacak kadar kusurlarım var… Bunlara karşı kendimde bir tek meziyet görüyorum… Yalan söylemeyi bilmemek…
Severken ölmek güzel bir şey olacaktı…
İyi yaşamak, temiz ve sade bir hayat geçirmekten ibarettir ayşe.. bunu kulağına küpe et kızım..
Onun bir koluna mektebin bütün mükafatlarını yüklemeli, öteki koluna da çantasını vererek özel törenle mektepten kovmalı!..
Fikirleri kimseninkine benzemediği için deli derlerdi…
Onları sevmekte geciktiğim için biraz kendimden utanacağım..
Fakat onda vefa ve his yok…
Jülide’yi sade gözlerimle seviyordum…
İnşallah mesut olur… Fakat bu ahlak ile hiç ummuyorum…
Günlerce, haftalarca kitapların içine gömülür, dünyayı görmezdim.
Saati saatine uymayan bir anlaşılmaz mahluk…
Öyle zannediyorum ki yalnız yaşadığım gibi yalnız öleceğim.
Belki sana karşı kusurlarım oluyor… Duygularımı ifade edemiyorum… Fakat emin ol, seni zannettiğinden çok seviyorum…
Anasız babasız bir çocuğa zulüm yapmaktan kolay bir şey olmaz.
Öyle sanıyorum ki, eski buhran ve ihtirasların bir gün tekrar uyanması tehlikesine karşı çalışmaktan, sevmekten ve acımaktan daha iyi çare yok…
Beraber yaşadığımız müddetçe pek farkında değilmişim… Şimdi onu öyle seviyorum, öyle seviyorum ki…
Ben ölümü bir zaruret gibi kabul ediyorum…
Sevilen bir insanı hakikaten aldatmakla hayalen aldatmak arasında bir fark yoktur.
Bir meziyetim var ki, onunla iftihar ederim : Yalan söylemeye tenezzül etmemek…
İyi yaşamak, temiz ve sade bir hayat geçirmekten ibarettir..