İçeriğe geç

Aksak Timur Kitap Alıntıları – Hasan Günaydın

Hasan Günaydın kitaplarından Aksak Timur kitap alıntıları sizlerle…

Aksak Timur Kitap Alıntıları

Bahadırlık ancak tehlikeli bir anda sabredebilmektir. – Emir Timur
¶ Timur Hindistan’a sefer düzenleyip düzenlememe konusunda oğulları ve emirleriyle istişare yapar. İki farklı görüş ortaya çıkar. Ancak Timur kararını çoktan vermiştir: Fetih. Emirlerini ikna etmek için Kur’andan tefeül açılmasını emreder. Ey Peygamber! İnkarcılarla ve ikiyüzlülerle savaş. Ayet-i Kerimesi çıkar. Fakat buna rağmen emirler gönülsüzdür. Timur onların bu davranışlarına kırılır, canı sıkılır. Sonunda ikna olurlar ve Timur kendilerini affeder. (Tüzükat-1 Timur, Kaynak Yayınları, 2004, s. 38, 39)

¶ Hindistan Seferi esnasında önünde bir engel vardır: Afgan eşkiyalarından Karkas Kabilesi’nin reisi Musa Afgan. Bu kişi Timur’un Erab Kalesi’ne muhafız olarak görevlendirdiği adamını öldür müştür. Yağma ve zulüm yapmaya başlayınca ahaliden bir adam gelir ve şikayette bulunur. Fakat Timur kendisine çıkışarak Hey Kişi! Musa Afgan benim devlet adamımdır. deyip O’nu hapse attırır. Çevresindekiler bu duruma şaşırırlar. Timur’un zulüm yaptığını düşünürler. Ancak O’nun niyeti başkadır. Musa Afgan bu hadiseyi işitince hiç kuşkulanmadan gelir ve kaleyi teslim eder. O’nu ele geçiren Timur adamlarıyla birlikte cezalandırır. (Tüzükat-1 Timur, Kaynak Yayınları, 2004, s. 40, 41)

¶ Timur Dehli Hakimi Sultan Mahmud’la savaş madan önce, kendisini güçsüz göstermek için savaş hilesine baş vurur. Şehirden uzak bir yere hendek kazdırarak askerleriyle birlikte içine girer. Az sayıda askerini gönderip kaçmalarını söyler. Düşman askerleri savaşı kazandıklarını düşünerek onları kovalamaya başlar. Timur’un gerçek güçleriyle karşı karşıya geldiklerinde artık iş işten geçmiştir. Sultan Mahmud mağlup olarak dağ tarafina kaçar. (Tüzükat-1 Timur, Kaynak Yayınları, 2004, s. 41, 42)

¶ İki Irak Valisi gayrimüslim olan Gürcülerin sınırı aşarak saldırdıklarını bildirir. Timur önlem almazsa bozuk itikatlı kişilerin güçleneceklerini düşünür. Vilayetlere emir gönderip asker toplamaya başlar. Savaş hazırlığı yaparak İsfahan’da toplanmalarını ister. Hind Seferi’nden dönen sipahileri ise gelip gelmeme konusunda serbest bırakır. Ancak as kerlerinin bölgeyi terk etmesinden sonra asilerin ayaklanmalarını önlemek için muhaliflerin tama mini Turan topraklarına yayar. Vilayetleri asilerden temizlemesinin ardından Gürcistan, Azerbaycan, Malatya ve Sivas üzerine sefer düzenler. (Tüzükat-1 Timur, Kaynak Yayınları, 2004, s. 42, 43)

¶ Bağdat’ı bizzat kendisi almak ister ve 2 aylık bir kuşatmadan sonra fetheder. Şehre girince itaatsizlik ve başıbozukluk yapan herkesin öldürülmesi emrini verir. Kale duvarlarını bozar, şehir binalarını yerle bir eder. (Tüzükat-1 Timur, Kaynak Yayınları, 2004, s. 44, 45, 46)

¶ İslam alimleri Timur’la ilgili fetva çıkarıyorlar: Allahü Teala her yüzyılın başında Muhammed Aleyhisselam dinine revaç verici ve yenileyici bir kişi çıkarıyordu. Bu sekizyüzüncü yılda Emir-i Sahibkıran (Timurlenk) İslam Dinine revaç verdi. Bundan dolayı bu yüzyılın yenileyicisi bu kişidir. (Tüzükat-1 Timur, Kaynak Yayınları, 2004, s. 52, 53) O da kendisine tevfik verip din yenileyicilerinden ve İslam şeraitine revaç vericilerinden kılması için Allaha dua ediyor. (Tüzükat-ı Timur, Kaynak Yayınları, 2004, s. 56)

¶ Turan memleketinin talan edileceği haberini alınca bunu önlemeye karar veriyor. Bu konu Tüzükat’ta şöyle anlatılmaktadır: Bunu işittiğimde, Han’a varmadan önce Turan ülkesini bu beladan kurtarıp, ölüm ve yitimden, talan ve yağmadan korumam lazım geldiğine karar verdim. Bu aç gözlü kişileri dünya malı ile aldatıp tuzağa düşürmek istedim. Gözleri kamaştıran nadide Turan hediyelerini alarak yanlarına vardim. Beni gördüklerinde heybetim onları etkilemiş olacak ki, çok hürmet gösterip, beni fazlasıyla saydilar. Bunların gözleri gibi gönülleri de dar olduğundan, armağan olarak onlara verdiğim türlü türlü nadide mal gözlerine çok göründü. Böylece yiyen ağız utanır sözüne mukabil halkı yağma etmekten vaz geçtiler. (Tüzükat-1 Timur, Kaynak Yayınları, 2004, s. 5)

¶ Turan topraklarını savaş, kavga ve yağmadan kurtarmaya çalışıyor. (Tüzükat-ı Timur, Kaynak Yayınları, 2004, s. 25)

¶ Han saltanat işleri konusunda kendisine akıl soruyor ve Timur’un öğütlerini doğru bularak O’nu tebrik ediyor. (Tüzükat-1 Timur, Kaynak Yayınları, 2004, s. 5)

¶ Han Timur’un hediyeler ve armağanlar verdiği üç emirin halktan hediyeler alarak onlarla anlaştığını öğrenince kendilerini azlediyor. Buna bozulan emirler Han’a karşı çıkıyorlar. Bunun üzerine Han Timur’un tavsiyelerine uyarak onlara karşı ordu hazırlıyor ve bütün Maveraünnehir topraklarını Timur’a teslim edip O’nun adına ferman çıkarıyor. Böylece Timur kendisi hiç savaşmadan Turan topraklarına hükümdar oluyor. Bu olay Tüzü kat’ta şöyle yorumlanıyor: Benim tecrübelerimle sabittir ki, yüz bin süvarinin yapamadığı bir iş yolu bulunarak bir tedbir ile yapılabilirmiş. (Tüzükat-ı Timur, Kaynak Yayınları, 2004, s. 5, 6)

¶ Tuğluk Timur Han daha önce Timurlenke verdiği Maveraünnehir’e ordusuyla gelerek bu sefer oğlu İlyas Hoca’ya veriyor. Timur’u da O’na vezir ve kumandan olarak görevlendiriyor. Timur’un bu karara bozulduğunu görünce, dedeleri arasındaki ahitnameyi gösteriyor. Burada Hanlik Kubu loğullarında, kumandanlık Kaçuvhıoğullarında (Timur’un soyu) yazdığı için Timur istemeye istemeye de olsa, atalarının kararı bozulmasın diye, buna razı oluyor. (Tüzükat-1 Timur, Kaynak Yayınları, 2004, s. 5, 6)

¶ Maveraünnehir’de hüküm süren İlyas Hoca siyaset işlerinden anlamadığı için adamlarının halk üzerindeki zulmü artıyor. Fakat Timur onlarla mücadele ediyor ve her defasında ye nerek mazlumları zalimlerin elinden kurtarıyor. (Tüzükat-1 Timur, Kaynak Yayınları, 2004, s. 6) Tuğluk Timur Han Timurlenk’in öldürülmesi için emir veriyor fakat gönderdiği ferman Timurlenkin eline geçiyor. Ölüm kararını öğrenen Timurlenk bahadır ve yiğit kişilerden kendisine sırdaş ve yandaş toplamaya başlıyor. Bunu duyan halk Ti murlenk’in Moğollara karşı ayaklanmasını istiyor. Zira Moğollar halka büyük baskılar ve zulümler yapıyorlar. Bu konuda din alimleri de Timurlenki destekleyen fetvalar veriyor. Timurlenke KUTB’U SALTANAT lakabını takıyorlar. (Tüzükat-ı Timur, Kaynak Yayınları, 2004, s. 6, 7)

¶ Tarikat Piri Emir Külal’in nasihatlerini dinliyor. (Tüzükat-1 Timur, Kaynak Yayınları, 2004, s. 8) Bütün dinleri reddederek kendisini Tanrı ilan eden ve Hurufilik Tarikatı’nı kuran Fadlullah-1 Hurufi’yi oğlu Miran Şah’a emir verip 1393 tarihinde öldürtüyor. Tekkelerini dağıtıyor.

¶ Harezm çöllerinde dolaşırken birileri düşman larına haber vermesin diye Semerkand’a geliyor. Burada halkın arasında dolaşarak kendisine adam topluyor. Gizli hareket ediyor ve yaklaşık 1000 kişilik kuvvet oluşturuyor. (Tüzükat-ı Timur, Kaynak Yayınları, 2004, s. 10,11)

¶ Ayaklanma başlatıp Semerkand’ı ele geçirmeyi planlıyor. Halkın arasında dolaşarak kendisine 2000 tane müttefik buluyor. Kimseye gözükme den, yapacağı işin önünü ve arkasını düşünerek, 48 gün geçiriyor. Fakat şehir sakinlerinden birisi kendisini görünce, durumun ortaya çık masından endişelenerek, 50 adamı ile birlikte Semerkand’dan ayrılıyor ve Harezme gidiyor. Bu da O’nun ne kadar ihtiyatlı, düşünceli ve sabırlı hareket ettiğini gösteriyor. (Tüzükat-1 Timur, Kaynak Yayınları, 2004, s. 11)

¶ Topladığı askerlerin sayısı 2000’e ulaşınca, Se istan’a saldırmayı planlıyor. Fakat Seistan Valisi O’na hediyeler göndererek kendisinin düşman tarafından zaptedilen 7 kalesini geri alırsa asker lerinin 6 aylık iaşesini karşılayacağını” söylüyor. Timur 5 kaleyi geri alıyor ancak Timur’dan çekinen Seistan Valisi sözünden dönerek O’na saldırıyor. Bu mücadelede bir ok bileğini bir ok da bacağını yaralıyor. Yaralanmasına rağ men savaşmaya devam ediyor ve düşmanlarını kaçırmayı başarıyor. (Tüzükat-ı Timur, Kaynak Yayınları, 2004, s. 12)

¶ Kötü gidişatı bile hayra yoruyor. Mesela yaralandığı zaman adamlarının çoğu dağılıyor. Yanında sadece 46 kişi kalıyor. Timurlenk bunu şöyle yorumluyor: Böyle ağır günlerde, nedendir ki benim gibi malsız, azıksız bir kişinin ardına düşüp dağ, taş demeyip arkamdan yürürler? Bu nun sırrını Sen bilirsin deyip Tanrı’ya çok şükür ettim. Allah’ın benle yapacak büyük işleri var ki bunlar gibi bahadır, vefalı yiğitleri bana tabi etmiştir. (Tüzükat-1 Timur, Kaynak Yayınları, 2004, s. 13)

¶ Durumu oldukça kötüdür. Adamlarının çoğu dağılmıştır. Yeni yeni adamlar bulmaya çalışmaktadır. Bir Cuma gecesi hiç uyumaz ve tanyeri ağarıncaya kadar Allah’a dua edip yalvarır. Sabah namazını kıldıktan sonra, Beni bu serkerdenlikten kurtarır misin? diyerek ağlamaya başlar. O esnada bölük bölük askerler görünür. Bu askerler kendisine katılmak için O’nu aramaktadır. (Tüzükat-ı Timur, Kaynak Yayınları, 2004, s. 13, 14)

¶ Şir Bahram Hindistandan gelerek kendisinden özür diler. Timur O’nu kucaklar ve özrünü kabul eder. O’na güzel muamelede bulunup güzel sözler söyler. Bu şekilde gönlünü alır ve mahcubiyetten kurtarır. (Tüzükat-1 Timur, Kaynak Yayınları, 2004, s. 14)

¶ Timur, askerleri çoğalınca Alacu Kalesi’ni almaya karar verir. Kale komutanını tanıyan bir adamını O’na elçi olarak gönderir fakat red cevabı alır. Bunun üzerine harekete geçer. Ancak O’nun geldiği haberini alan kaledeki askerler korkuya kapılarak savaşmadan kaçar. (Tüzükat-1 Timur, Kaynak Yayınları, 2004, s. 15)

¶ Timur’un düşmanlarını önce iyilikle ve güzel sözle ikna etmeye çalıştığını görüyoruz. Örneğin; Ceta Ordusu ile savaşmadan önce güzel sözler söyleyerek onları kendi tarafına çekmek istiyor. Fakat söylediklerini sadece Ebu Said makul buluyor, diğerleri kabul etmiyor. Bunun üzerine onlarla savaşmaya karar veriyor. (Tüzükat-ı Timur, Kaynak Yayınları, 2004, s. 16)

¶ Ceta Ordusu’ndaki bazı emirler O’nun saflarına katılıyor. (Tüzükat-ı Timur, Kaynak Yayınları, 2004, s. 16)

¶ O’nun Ceta Ordusu’nu yenmesi tüm Turan Ülkesi’nde duyuluyor ve saltanatı Moğolların elinden alacağı herkes tarafından fark ediliyor. Saltanatı elde ettiğinde heryerde adaleti tesis etme kararı alıyor. (Tüzükat-1 Timur, Kaynak Yayınları, 2004, s. 17)

¶ Çok iyi yerde konuşlanıyor. Örneğin, İlyas Hoca adamlarını O’nun üzerine gönderdiğinde, Timur’un askerleri gaflete düşüp gece uykusuna dalıyorlar. Düşman beklenmedik bir şekilde baskın düzenliyor. Fakat Timur konaklamak için üç tarafı suyla çevrili bir yarımadayı seçtiğin den baskına uğrayan askerleri yarımadaya geri çekilerek kurtuluyorlar. Timur yarımada ağzını kapatıp beklemeye başlıyor. Düşmanın gözü korkuyor ve savaşa girmeden geri çekiliyorlar. (Tüzükat-ı Timur, Kaynak Yayınları, 2004, s. 18)

¶ Emir Hüseyin daha önce Kur’an’a el basarak yemin etmiş olmasına rağmen sözünde durmaz; Timurlenk’le araları bozulur. Sanki barışmak istiyormuş gibi araya adamlar koyar ve Kur’an-ı Kerim’i tekrar gönderir. Fakat gerçek niyeti Timur’u öldürmektir. İkimizde Dereçekçeke (Çekçek Deresi’ne) gelip görüşelim, aramızda olup biten soğukluk bununla kalksın diye adamlarıyla mesaj yollar. Timur O’na güvenmez. Niyetinin kötü olduğunu düşünür. Ancak Kur’an hürmetine görüşmeyi kabul eder. Tedbirli davranır ve uyanıklık yaparak Çekçek Deresi civarına kendi adamlarını gizler. Emir Hüseyin askerlerini ikiye bölmüş ve öncü kuvvetlerin arkasında kalabalık atlı askerlerini buluşma yerine göndermiştir.
Timur bu bilgileri haber alır. Kendi öncü kuvvetlerini dere ağzına yerleştirerek kendisi de asıl güçleriyle birlikte karşılarına çıkar. Böylece Emir Hüseyin’in ordusu iki ateş arasında, dere içine sıkışır. Timur çoğunu öldürür veya ele geçirir.
Geri kalanlar da kaçarlar. (Tüzükat-1 Timur, Kaynak Yayınları, 2004, s. 29, 30)

¶ Timurlenk Maveraünnehir’in büyük bir kısmını ele geçirse de Ilyas Hoca’nın kontrolünde bazı kaleler kalmıştır. Timur bunları kuşatmayı düşünür fakat işin uzamasını da istememektedir. Savaşsız teslim alma planları yapmaya başlar. Kaledekilere İlyas Hoca’nın ağzından ferman yazarak onların içinden bir adam vasıtasıyla gönderir. Mektupta kaleyi savaşmadan teslim etmeleri yazılıdır. Timur aynı zamanda kalabalık bir orduyla ku şatmaya geliyormuş havasını yaratmak için bir bölük askere kaleden görülebilecek bir yerde toz duman yapmaları emrini verir. Kaledeki askerler korkuya kapılır ve gece kaçarak kaleyi Timur’un askerlerine terk eder. (Tüzükat-1 Timur, Kaynak Yayınları, 2004, s. 30, 31)

¶ Timurlenk Emir Hüseyin’i yakalayınca askerleri kendileri hakkında da ölüm cezası verilecek diye korkuya kapılırlar. Timur ölüm cezası vermede haklı olduğunu düşünse de affetme kararı alır. Zira askerlerin kendilerine verilen görevleri iş icabı yaptıklarına inanmaktadır. Hüseyin’in adamlarından olan Badahşan Hakimi korkudan saklanmaya başlar. Timur meclislerde O’nun bahadırlığından söz ederek affedileceğine dair dolaylı yoldan mesaj gönderir. Bunu duyunca gelir, af diler. Timur da O’nu affedip gönlünü alır. (Tüzükat-1 Timur, Kaynak Yayınları, 2004, $. 31, 32)

¶ Horasan’ın hakimi olan Melik Gıyasuddin Timurlenk’in kendi üzerine geleceğinden endişelenmektedir. Timur Horasan’a gitmeye karar vermiş olmakla beraber O’nu yanıltmak için Semerkand’a döner. Bunun üzerine Melik rahat bir nefes alır. Fakat halka zulmetmeye devam etmektedir. Timur ordusunu hızlı bir şekilde yürüterek gaflet içinde olan Gıyasuddin’i ansızın ele geçirir. O’na bağlı bütün emirler savaşma dan teslim olurlar ve Horasan ülkesi Timur’un hakimiyetine geçer. (Tüzükat-1 Timur, Kaynak Yayınları, 2004, s. 32, 33)

¶ Horasan’ı alan Timur’a Seistan, Kandahar ve Afga nistan’a asker göndermesi için emirleri tarafından tavsiyelerde bulunulur. Fakat O daha önemli işleri olduğunu düşünmekte ve savaşmadan almayı istemektedir. O ülkelerin hakimlerine şu fermanı gönderir: Eğer bana katılırsanız kurtulursunuz, eğer güreşirseniz yıkılırsınız, o halde ne olacağını görünüz. Bu mektubu alanların hepsi boyun eğerler. (Tüzükat-1 Timur, Kaynak Yayınları, 2004, s. 33)

¶ Dest-i Kıpçak Hanı Toktamış Orus (Urus) Han’a yenilince Timurlenke sığınır. Bu arada Orus Han’ın elçileri de gelir. Timur onların gönüllerini alır ve gönderir. Ancak peşlerinden ardı ardına asker sevk eder. Bu askerler gizlice gelerek baskın düzenleyip Orus Han’ı kaçırırlar. (Tüzükat-1 Timur, Kaynak Yayınları, 2004, s. 33, 34)

¶ Mazenderan Hakimi Emir Ali hediyelerle elçi gönderir. Şöyle bir mektup yazmıştır: Bizler Hz. Ali evlatlarından bir cemaat kişileriz. Var olana kanaat kılıp bu ülkede yatmaktayız. Burayı alacaksanız gücünüz yeterlidir. Eğer affederseniz bu iş takvaya daha yakındır. Bu mektubu alan Timur o bölgeyi kendilerine bırakır; ama ferma nina cevap yazmayan Gilan ve Gürcan’a asker sevk eder. İsfahan’ı alır ve ahalisine güvenip kaleyi onlara bırakır. Fakat ahali ayaklanarak Timur’un tayin ettiği valiyi ve 3 bin askerini öldürür. Timur İsfahan ahalisinin ölümüne hükmeder. (Tüzükat-1 Timur, Kaynak Yayınları, 2004, s. 34, 35)

¶ Timur Dest-i Kıpçak emiri Toktamış’ı 5 ay boyunca kovalar. Fakat kıtlık ve açlık baş gösterir. Emirler Toktamış’la savaşma konusunda gönülsüzdür. Ama Timur’un oğulları ve torunları meydanda can vermeye hazır olduklarını söylerler. Bu esnada Toktamış’ın Tuğ Beyi kendisinden yüz çevirip Timur’la anlaşır. Timur O’na ne zaman ki savaş kızışmaya başlar, birden bire tuğu ters çevir der. Muharebe kızışır. Tuğ Beyi tuğu ters çevirince düşman kuvvetleri paniğe kapılır. Timur’un askerleri gayrete gelerek onları yener.

¶ Timur’un Hindistan Seferi’nde Hint hükümdarı filleri öne sürer. Timur buna bir çare düşünür ve kısa sürede bulur. Öküzlerin ve develerin sırtına ot bağlatarak onları savaş alanına salar. Savaş başlayınca bu otları ateşe verir. Ateşi gören filler korkup kaçar. Geri kaçan filler Hind askerlerini ezer. Timur sipahilerini taarruza kaldırır ve ka zanır. Hint hükümdarı dağlara kaçmak zorunda kalır.

¶ Devletin dini ve ahlaki temeller üzerine otur tulması ve idari işlerin töre ve tüzüklere sıkı sıkı bağlanması gerektiğini savunuyor. Böyle olmazsa o devletin cazibesini kaybedeceğini ve heybetinin yok olacağını söylüyor. (Tüzükat-1 Timur, Kaynak Yayınları, 2004, s. 51)

¶ Her şehre bir şeyhülislam, bir halk kadısı, bir asker kadısı, bir adalet emiri ve yeterli sayıda alim ve muhaddis tayin ediyor. (Tüzükat-ı Timur, Kaynak Yayınları, 2004, s. 52) Adalet Emiri ken disini sürekli bilgilendiriyor. Eğer yanlış haber gönderirse cezaya maruz kalıyor.

¶ Timurlenk hayatının ilk dönemlerinde yaşadığı sıkıntılı günlerde kendisine yardım eden ve destek olan adamlarını hiçbir zaman unutma mış ve onlara emirlik makamı vererek daima korumuştur. Alibek Kurbani kendisini yakalayıp hapse attırdığında Timur’un veziri Aziziddin ve 313 adamı O’nun yardımına koşmuştur. Timur onlara emirlik vermiş ve her zaman övgüyle söz etmiştir. Bütün bunlar O’nun ahde vefaya verdiği önemi göstermektedir. Tüzükat’ta şu ifadeler yer almaktadır: Yine emrettim; şu 313 emir içinden seçerek dört kişiyi beylerbeyi yapsınlar. Bunlardan birisi emirler emiri tayin edilsin. O’nun hükmü savaşta ve barışta tüm emirler ve sipahilere geçerli olsun. O varlığımda yoldaşım, yokluğumda y dimcımdır. (Tüzükat-ı Timur, Kaynak Yayınları, 2004, s. 74, 75) yar

¶ Timurlenk bozuk itikadi akımlarla mücadele etmiş, örneğin Hurufilik firkasının başı olan ve kendisini Tanrı ilan eden Fadlullah-1 Hurufi’yi oğlu Miranşah’ı görevlendirerek öldürtmüştür (1393).

¶ Hz. Adem’den bu yana gelip geçen hükümdarla rin prensiplerini ve kanunlarını öğrenmek için alimlere sorular soruyor. Onların hal ve hare ketlerini inceliyor, çökme ve düşme sebeplerini tetkik ediyor, böylece onların düştüğü hatalara düşmemeye çalışıyor.

¶ Ölçüsüz vergi almaktan, halka zulüm yapmaktan, suistimalden, rüşvet ve fenalıklardan uzak dur maya, çevresindekileri de uzak tutmaya çalışıyor. Kanunlar çerçevesinde hareket etmeyen devletlerin fazla hüküm süremeyeceklerine inanıyor.

¶ Timurlenk astların yetkisine büyük önem ver mektedir: Yine emrettim; savaş vakti Emirler Emiri Emirlere, emirler binbaşılara, binbaşılar yüzbaşılara, yüzbaşılar onbaşılara emretsinler. Onbaşı işini yüzbaşıya, yüzbaşı işini binbaşıya, binbaşı işini Emire, emir işini Emirler Emirine
buyurmasınlar. Onbaşıyla bitecek işi yüzbaşıya düşürmesinler, yüzbaşıyla bitecek bir iş olursa binbaşıya göndermesinler. Emirlerden birisi kendisi arzu edip bir iş isterse O’na o işi verseler olur. (Tüzükat-1 Timur, Kaynak Yayınları, 2004, s. 74)

¶ Timurlenk askerinde bahadırlık aramaktadır ve terfi sistemini de ona göre düzenlemiştir. Savaşta yararlılık gösterenlerin aylıklarının arttırılma sını emretmiştir. Ayrıca yaralananların takdir edilmesini ve sipahilik haklarının korunmasını istemiştir. Yaşlanan ve emekli olan askerlerin mertebelerinin muhafaza edilmesini ve aylıkla rının kesilmemesini talimatlandırmıştır. Kahra man sipahilerin oğullarının da orduya alınması gerektiğini söylemektedir. Tarihe geçecek şu söz yine O’na aittir: Can esirgemeyenlerden mal esirgemek insafsızlığın ta kendisidir. (Tüzükat-1 Timur, Kaynak Yayınları, 2004, s. 76).

¶ Badahşan şahları kendisinin geldiğini duyup savaş hazırlığı yapmasınlar ve asker toplama fırsatı bulamasınlar diye gizlice hareket edip as kerlerini Talkan’a gönderiyor. Gerçekten de haber alamayan Badahşan sultanları çaresiz kalıyorlar ve hediyeler vererek Timurlanke tabi oluyorlar. Buraya hakim olması gelişip yükselmesine imkan sağlıyor. (Tüzükat-ı Timur, Kaynak Yayınları, 2004, s. 19)

¶ Düşman askerlerinin durumunu öğrenmek için casus görevlendiriyor. (Tüzükat-1 Timur, Kaynak Yayınları, 2004, s. 19)

¶ Yanına gelen elçilerin gözlerini boyamak için askerlerini onların önünden iki defa geçiriyor. Böylece asker sayısının gerçekte olduğundan daha fazla sanılmasını sağlıyor. Elçiler gittikten sonra hiç vakit kaybetmeden harekete geçiyor ve onların üzerine art arda asker sevk ediyor. (Tüzükat-ı Timur, Kaynak Yayınları, 2004, s. 20) Askerlerinin gevşeyip dağılmaması ve ittifaksızlı ğın büyümemesi için askerlerinin içinden devlet ortağı ve ölüm ortağı dediği kişiler seçiyor. Bu kişiler kendisine her koşulda bağlı kalan adamları ve onların kendisine biyat etmesi Timurlenk’i rahatlatıyor. (Tüzükat-ı Timur, Kaynak Yayınları, 2004, s. 20) .

¶ Timurlenk’in gönül avlamak dediği hareket tarzını çok iyi uyguladığını görüyoruz. Buna pek çok savaş öncesinde tanık oluyoruz. Örneğin Tüzükat’ta şunlar anlatılıyor: Şimdi bunların gönüllerini avlayıp kendime bağlamak için söz konusu dört emiri kenara çağırarak onları kendime devlet ortağı kıldım. Bunlar da kesin söz vererek beni inandırdılar. Sonra emirlerden tereddütleri olanları birer birer çağırıp her biriyle özel olarak konuştum. Bunlardan dünya malına düşkün açgözlülerini mal ve eşya verip imrendirdim. Makam ve rütbeye göz koyan görev hayranlarını emrimdeki bölgelere vali olarak atadım. Bunların her birine birer birer muhafiz tayin ettim. Diğer sipahilerin kendilerine layık giysi, hediye ve başka şeyler vererek gönülle rini avladım. Eşya yetmeyenlere vaatte bulunarak onları ümitlendirdim. Tüm askerimi korku ile ümit arasında tuttum. Güler yüz ve tatlı sözle hepsinin gönlünü kendime bağladım. Bir hizmet edeni on hizmet etmiş görüp kalplerini sevindirdim. Böylece birlik ve beraberliğe gelerek hepsinin gönlü bana bağlandı. Her yerde ve her işte birlik ve beraberliği bozmamaya, benim emrimden çıkmamaya söz verdiler. Benim için mal ve canlarını esirgemeden muharebe meydanında can vermeye ahd ettiler. (Tüzükat-1 Timur, Kaynak Yayınları, 2004, s. 20)

¶Askerleri sayıca az olduğu için tereddüt ediyor ve Kur’andan tefe’ül açıyor. Nice küçük topluluklar Allah’ın izniyle büyük kalabalıklara üstün gelmiş tir ayet-i kerimesini okuyunca az sayıda askerle düşman üzerine baskın yapmaya karar veriyor. (Tüzükat-1 Timur, Kaynak Yayınları, 2004, s. 20)

¶ Yedek kuvvetler bulundurmaya özen gösteriyor. (Tüzükat-1 Timur, Kaynak Yayınları, 2004, s. 21) Çok sayıda ateş yaktırarak asker sayısını fazla göstermeye ve düşmanların kalbine korku salmaya çalışıyor. (Tüzükat-1 Timur, Kaynak Yayınları, 2004, s. 21)

¶ Savaşlarında kaba kuvvetten ziyade akla, bilgiye ve zekaya önem veriyor.

¶ Kendi kuvvetlerinden sayıca fazla olan ve bil hassa atlı askerlerden oluşan düşman kuvvetleri kendisini dağlık bölgeden indirip geniş düzlük araziye çekmeye çalışıyor. Sanki kaçıyorlarmış gibi yapıp geri çekiliyorlar. Fakat Timurlenk bu hileyi anlıyor ve askerlerine onları takip etmeme emrini veriyor. Düşman saldırıya geçiyor. Ancak atlar dar olan dağlık araziden geçemiyorlar ve Timur onları okla vurmalarını emrediyor. Düşman o gün başarılı olamayınca dağı çevreliyor. Timur bunu fark ediyor ve askerlerini dört bölüğe ayırarak sabaha karşı gece baskını düzenliyor. Büyük bir mücadeleden sonra düşman askerleri yenilip dağılıyor. (Tüzükat-ı Timur, Kaynak Yayınları, 2004, s. 22, 23)

– Ülke fethetmek, düşman ordularını yenmek, düşmanı tuzağa düşürmek, gönül fethedip düş manlıkları dostluğa çevirmek, dost ve düşmanın sırlarını öğrenmek için gerekli istişari kararları alıyor.

– Siyaset işlerinin 9 kısmını istişare ile yürütüp sadece bir kısmını kılıca bıraktım. (Tüzükat-1 Timur, Kaynak Yayınları, 2004, s. 1)

– Benim tecrübemle sabittir ki, savaşan, uyanık olan ve sezgileri kuvvetli bahadır bir kişi böyle olmayan bir kişiden elbette daha iyidir. (Tüzükat-ı Timur, Kaynak Yayınları, 2004, s. 1)

– Düşman askerlerini yenmek yahut onlara yenil mek çokluk veya azlıkla alakalı değildir. Belki bu işler Tanrının yardımı ve kulun tedbiri ile olur. (Tüzükat-ı Timur, Kaynak Yayınları, 2004, s. 2)

– İstişare edilecek kişilerin ileriyi gören, tam akıllı, derin fikirli ve sezgileri kuvvetli kişilerden olması lazımdır. (Tüzükat-1 Timur, Kaynak Yayınları, 2004, s. 2)

– İşin nasıl olacağı kader perdesi altında gizli olsa da, Peygamberimiz Muhammed Aleyhisselam’ın söylediği gibi, her işi istişare ile yaptım. (Tüzükat-1 Timur, Kaynak Yayınları, 2004, s. 2)

– Müşavirler toplanıpta meclisler açıldığında, her zaman iyiden ve kötüden, fayda ve ziyandan, önümüzdeki işleri yapmak veya yapmamaktan söz açıp onlara sorardım. (Tüzükat-1 Timur, Kaynak Yayınları, 2004, s. 2)

– Hangisi daha iyi ve daha faydalı ise onu seçerdim. (Tüzükat-ı Timur, Kaynak Yayınları, 2004, s. 3) Özellikle işin tehlikeli taraflarına daha çok dikkat ederdim. Eğer iki tehlikesi olan ve bir tehlikesi bu lunan iki iş önüme gelmişse ve ikisinden beraberce kurtuluş çaresi yoksa, bir tehlikesi olanı seçerdim (Tüzükat-1 Timur, Kaynak Yayınları, 2004, s. 2)

– Bir işe atılmadan önce, ondan kurtulup çıkma yollarını düşünürdüm. Hangi işe giriştiysem, ira ğını görüp ardını düşünürdüm. (Tüzükat-1 Timur, Kaynak Yayınları, 2004, s. 3) (Bu söylemden O’nun uzak görüşlülüğünü de anlamış oluyoruz).

– Her işte sebat ve sabır gösterip o işi uyanıklık ile yerine getirdim. (Tüzükat-1 Timur, Kaynak Yayınları, 2004, s. 3)

– Tecrübeyle sabittir ki; istişare iki türlü olur: Birincisi yürekten çıkanı, ikincisi dil ucuyla söylenenidir. Bu ikincisini işittiğimde sadece kulak verirdim. Birincisini işittiğimde gönlüme yerleştirirdim. (Tüzükat-ı Timur, Kaynak Yayınları, 2004, s. 3) İstikrarsız ve iki türlü konuşan kişilere kulak asmazdım. (Tüzükat-1 Timur, Kaynak Yayınları, 2004, s. 3)

– Lakin bir işi yapmaya niyet etsem, istişare bir yere ulaşınca, yine Kur’andan tefeül ederek (Kur’an’ı rastgele açıp önüne gelen sayfayı yorumlayarak) ona göre davranırdım. (Tüzükat-1 Timur, Kaynak Yayınları, 2004, s. 3)

– Sipahilerin gönlünü ikiye bölecek istişarelerden pek sakınırdım. (Tüzükat-ı1 Timur, Kaynak Yayınları, 2004, s. 3) (Yönetim konusunda ikilik çıkmasını istemediğini ve önlemeye çalıştığını anlıyoruz). Timurlenk’in pek çok beldeyi anlaşmalar yoluyla savaşmadan ele geçirdiği bilinmektedir. O sadece savaşmakla değil usta siyaset uygulamakla da büyük başarılar elde etmiştir. Örneğin Tüzükat’ta anlatılan konulardan bir tanesi şöyledir: Badahşan şahlarının her biri bağımsızlık için baş kaldırarak karşılık bayrağını açmaktaydılar. Onların her biriyle öyle anlaşmalar yaptım ki bunun neticesinde kendi aralarında savaş çıktığında benim penahıma girip kurtuldular. (Tüzükat-1 Timur, Kaynak Yayınları, 2004, s. 25)

– Evliya gibi görülen Baba Ali Şah Timurlenke gelir ve Hey Timur! Allah demiştir ki, yer ve gökte eğer iki Hüda olursa alem bozulur. Bunu duyan Timur Kur’an-ı Kerim’i açar ve karşısına şu ayet-i kerime çıkar: Ey Davud! Elbette seni yeryüzünde halife yaptık. Timurlenk okuduğu ve duyduğu sözleri kendisi için büyük bir işaret sayarak diğer emirleri kendisine tabi kılmak için harekete geçer. (Tüzükat-1 Timur, Kaynak Yayınları, 2004, s.24)

Bağımsız hareket eden emirleri kendisine boyun eğdirmek için yoğun çaba sarf ediyor, onların gönlünü almaya çalışıyor. (Tüzükat-1 Timur, Kaynak Yayınları, 2004, s. 23, 24)

Burulday halkının çoğunluğu Timurlenke katılıyor; O da reislerini baştan aşağı giydirerek kendisine hürmet gösteriyor (Burulday: Celayir Kabilesi’nin reisi). (Tüzükat-ı Timur, Kaynak Yayınları, 2004, s. 19)

¶ Bir bacağının topal, bir elinin de çolak olma sının doğuştan gelmediği, bir savaş esnasında saplanan oklar nedeniyle oluştuğu biliniyor. Bu da O’nun bizzat savaştığını ve ne kadar cesaretli olduğunu gösteriyor.

¶ Semerkand halkına zarar gelmesin diye dağlara çıkmaya, yeterli sayıda adam topladıktan sonra da Tuğluk Timur Han’la savaşmaya karar veriyor. Fakat sadece 60 kişi kendisiyle beraber geliyor. Yolda kayınbiraderi Emir Hüseyin de kendisine katılıyor. Savaştan kaçmayıp ısrarla ve kararlılıkla mücadeleye devam ediyor. Böylece 66 kişi ile 1000 kişilik bir kuvveti yeniyor. Düşmanlarından geriye 50 kişi kalıyor ki bunlar da savaşmayıp kaçıyorlar. Timurlenk’in ise sadece 10 adamı sağ kalabiliyor.

¶ Alibek Kurbani Timur’u yakalayıp hapse atıyor. Fakat Timur nöbetçilerden birinin elinden kı licini alıyor ve diğer askerleri kaçırıyor. Kılıçla Alibek’in üzerine gidiyor. Alibek yaptıklarına pişman olup O’na silah ve mühimmatını geri veriyor. (Tüzükat-1 Timur, Kaynak Yayınları, 2004, s. 10)

¶ Ceta Ordusu sayıca fazladır. Timur Ya benim askerlerime zarar gelirse? diye düşünür. Fakat hemen gayrete gelerek kendi kendine şöyle der: saltanatı ele geçirme davasıyla huruç kılmış san, şimdi saltanat şan ve mertebesine layık iş tutman lazım. Cenge girip ya zafer kucaklayıp galip olacaksın veya öldürüleceksin ve her şeyden kurtulacaksın . Savaşma kararı alır, mücadeleye tutuşur ve sonuçta savaştan zaferle ayrılır. (Tüzükat-ı Timur, Kaynak Yayınları, 2004, s. 16)

¶ Timurlenk Karşı Kalesi’ni almak istiyor ama savaşla ele geçirmesi tehlikeli olduğu için sanki başka bir yere gidiyormuş gibi yapıp, hızla gece baskını düzenleyerek, az zayiatla almaya karar veriyor. Yolda bir kervana rastlıyorlar. Timur onlara Horasan tarafına gideceğini söylüyor ve kendilerine bazı sorular soruyor. Ancak bu arada aralarına bir de casus yerleştiriyor. Kervandakiler Karşı Kalesi’ndeki askerlere Timur’un Horasan’a gitmekte olduğunu söylüyorlar. Bunu duyan askerler rahatlayıp eğlenceye dalıyor. Timurlenk bahadırlarından 300 kişi seçerek onlarla beraber hızlı bir yürüyüşle kalenin yakınına kadar geliyor. Bu esnada bir şey dikkatini çekiyor. Kaleden gelen su hendek üzerinden olukla dışarıya çıkarılmıştır. Timur bizzat kendisi oluktan geçerek kalenin altına geliyor. Bekçilerin uyuduğunu görünce merdiven dayayacak uygun bir duvar arıyor. Sonra askerlerinin yanına dönüp adam alarak aynı yere geri geliyor ve oluğu kullanıp duvara merdiven dayayarak kaleye giriyor.

Rivayet edilir ki; bir gün satranç oynarken raki bine Şah-Ruh çekmiş, tam bu esnada kendisine iki müjde getirilmiştir: Bir erkek çocuğunun doğduğu ve Ceyhun nehri kıyısına yaptırmakta olduğu şeh rin tamamlandığı. Bu haberleri alan Timur oğluna Şahruh, şehre de Şahruhiyye ismini koyar.

Yine rivayet edildiğine göre; Yıldırım Bayezid yatsı vakti elleri bağlı olarak Timur’un huzuruna çıkarılır. Aslında durumdan haberdar olan Timur sanki önemsemiyormuş gibi bir tavır takınarak oğlu Şahruh’la satranç oynamaktadır. Bayezid’i görünce yerinden kalkar ve gülümser. Bayezid Allah’ın bed baht ettiği bir insanla alay etmek fenadir, fena! der. Timurlenk O’na şöyle cevap verir: Hayır; amacım alay etmek değildir. Allah’ın bu dünyayı senin gibi bir körle benim gibi bir topala bırakmasına gülüyorum .

Semerkand halkına zarar gelmesin diye dağlara çıkmaya, yeterli sayıda adam topladıktan sonra da Tuğluk Timur Han’la savaşmaya karar veriyor. Fakat sadece 60 kişi kendisiyle beraber geliyor. Yolda kayınbiraderi Emir Hüseyin de kendisine katılıyor. Savaştan kaçmayıp ısrarla ve kararlılıkla mücadeleye devam ediyor. Böylece 66 kişi ile 1000 kişilik bir kuvveti yeniyor. Düşmanlarından geriye 50 kişi kalıyor ki bunlar da savaşmayıp kaçıyorlar. Timurlenk’in ise sadece 10 adamı sağ kalabiliyor.
Timur döneminde aynı zamanda Orta Asya Rönesansı adı verilmektedir.
Her şehrin vefat etmiş olan evliyalarına ait mezar vb. yerlerin onarılmasını, onların dergahlarına yemek ve kilim gibi ihtiyaç duyabilecekleri malzemelerin verilmesini emretmiştir. Vakıf müessesesine büyük önem vermektedir.
Kendi hakimiyeti altında olan hiçbir memle kette dilencilik adetinin kalmasını istememiş, bunu önlemek için tedbirler almıştır. Bütün dilencilerin toplanması, çalışabilecek olanlara iş verilmesi, ça hşamayacak kadar aciz olanlara günlük yiyecek ve nafaka dağıtılması, buna rağmen dilencilik yaparlarsa uzak yerlere sürülmeleri emrini vermiştir.
Fethedilen ülkelerde ulemanın, ziraatçıların aksakallıların (ihtiyar saygın kişilerin) ve çiftçilerin desteklenmeleri talimatını vermektedir. Ulemaya, seyyidlere, halvete çekilen abidlere, müderrislere ve öğretmenlere aylık maaş bağlanmasını; çalışamayan fakir ve miskinlere, felçlilere ve körlere günlük na faka verilmesini emretmektedir.
¶ Halktan mal toplanırken; asli haraçtan (veya maldan) başka savun (padişah için hediye pa rası), konalga (elçilerin konaklaması için vergi) veya şilan (emirlere yiyecek alınması için tahsil edilen vergi) istenmeyecektir.

¶ Mükerrer vergi alınmaması için lazım gelen kayıtlar tutulacaktır.

¶ Vergi toplamak üzere vezirler görevlendirilecek ve bunlar aldıklarını ya da verdiklerini mutlaka deftere kaydedecektir. Vergi alınacak bölge 3 yıl boyunca incelenecek, vergi ödeyebilecek refah seviyesine ulaşırlarsa vergi ödeyeceklerdir.

¶ Vergi ödemek istemeyenlerden döve döve alınmayacak, muhakeme edilecektir. (Tüzükat-ı Timur, s. 66, 67)

Akıllı vezirler yerine göre yumuşaklık veya sertlikle iş bitirirler. Fazla da yumuşaklık göstermez, çok da sertlik yapmazlar. Eğer çok halim selim olursa dünyasever tamacılar O’nu yutuverir. Eğer fazla sert olursa iyi kişiler O’ndan kaçar. Dostlar bile O’na yanaşmaz. İş bilen bilge vezir şudur ki, her ne kadar zorlukları üstlense de bütün saltanat işlerini akla olarak tertip ve intizama getirir.
O’na göre; kötü nesili olan, vefasız, nesebi belirsiz, kötülüğü söyleyen, başkalarının ayıbını arayan, kin besleyen, haset eden, beğenmediği kişileri mahvetmeyi düşünen, kara gönüllü ve kötü düşünceli kişileri ve zirlik görevinden hemen azletmek gerekir. (Tüzükat-ı Timur, s. 71)
İzmir’in alınışı da deha ürünü bir strateji ile olmuştur. Timur adeti olduğu üzere kale kumandanına teslim olmaları için 2 defa mektup gönderir. Mektuplarında kendisine teslim olmayan şehirlerde neler yaptığını anlatır ve onları korkutur. Ancak teslim olmaya ikna edemez. Şehrin 3 tarafı denizle çevrili olduğu için donanmasız alınmasına imkansız gözüyle bakılmak tadır. Fakat Timur savaş alanını genişletmek amacıyla kaleyi çevreleyen denizi taşlarla doldurur. Ardından mancınık atışlarıyla düşmana zayiat verdirir. Timur’un askerleri merdivenlerle kaleye tırmanırlar ve alınmaz denilen kaleyi kısa sürede alırlar. Yıldırım Bayezid’in yenilmesiyle sevinen Bizanslılar İzmir’in düşmesi ile büyük bir çöküntüye uğrarlar. İstanbul’dan donanma gönderip İzmir’i almak isterler fakat beklemedikleri bir şeyle karşılaşırlar. Türk – Moğol ordularının savaşta ölen düşman askerlerinin kafalarını keserek tepeler oluşturduğu tarihi bir gerçektir. Timur kale kuman danı dahil ölen düşman askerlerinin kesik başlarını mancınıklarla Bizans gemilerine attırır. Bunu gören Bizans Donanması savaşmadan geri döner.
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
Yare ilet saba, kim mekir kılmışsa bana, Kıldı ise kime mekrin, geri döner birgün O’na.
Şimdi benim evlat ve nesillerimden hangisi benden sonra bu saltanat devletine sahip olursa, bu kurulmuş tüzükleri gerçekleştirerek iş yapsın. Eğer saltanat işlerinde bu tüzükleri kılavuz edinirlerse, benden onlara kalan saltanat devletini uzun zamanlar ziyandan, zevalden koruyabilirler. Benim bahtı açık oğullarım, ikballi torunlarıma şimdiki öğüdüm şu ki, ben oniki şeyi kendime lazım tutup bunlar vasıtasıyla saltanatı ele geçirdim. Bu oniki şey yardımıyla büyük ülkeler fethedip cihangirlik kıldım. Bunlarla taht ve saltanatıma zenginlik ve güzellik kattım. Benzeri şekilde benim evlat ve nesillerim de bu tüzüğe amel kılıp, benden miras kalan saltanat devletime bekçilik yapsınlar.
Hak yoluna sarf edilmiş para hiçbir zaman israf sayılmaz.
Komuta edemediğim 10000 adamım olacağına, komutam altında olan 10 adamım olmasını tercih ederim.
Kuvvetli bir hükümdarın adil veziri efendisinin bütün adaletsizliklerini giderebilir. Fakat vezir de zalim olursa devlet binası yerle bir olur.
Ülkeler kılıçla alınır, adalet ile korunur. – Timur
Özgürlük denizi göremeyen, kılıcın ucundaki ölü böcek gibidir. – Timur
“Biz ki, Mülük-i Turan, Emîr-i
Türkistan’ız.” – Timur
Benim topal ayağımın değdiği yerde ot bitmez oldu. – Timur
Kılıç ortaya çıkınca kaleme yer kalmaz.
Biz ki Melik-i Turan,Emir-i Türkistanız.
Biz ki Türkoğlu Türküz.Biz ki Milletlerin en kadimi ve en ulusu Türk’ün başbuğuyuz.(Timurlenk)
“Kahraman Oğullarım! Milletin refahını, saadetini sağlamak için sizlere bıraktığım vasiyeti ve tüzükleri asla unutmayın tatbik edin. Milletin dertlerine derman bulmak vazifenizdir. Zayıfları koruyun, yoksulları zenginlerin zulmüne bırakmayın. ‘Adalet ve iyilik etmek’ rehberiniz olsun. Benim gibi uzun saltanat sürmek isterseniz, kılıcınızı iyice düşünerek çekiniz, bir defa çektikten sonra da onu ustalıkla kullanınız. Aranıza nifak tohumları ekilmemesi için çok dikkatli olun. Bazı nedimlerimiz ve düşmanlarınız nifak tohumu saçmaya, bundan faydalanmaya çalışacaklardır. Fakat vasiyetimde size idare şeklini, ana ilkeleri gösterdim. Bunlara sadık kalırsanız taç başınızdan düşmez. Ölüm döşeğinde söylenen babanızın bu sözlerini unutmayın
Hak yoluna sarf edilmiş para hiç bir zaman israf sayılmaz.
Komuta edemediğim 10000 adamım olacağına, komutam altında olan 10 adamım olmasını tercih ederim. Timurlenk
Kuvvetli bir hükümdarın adil bir veziri, efendisinin bütün adaletsizliklerini tamir edebilir. Fakat bizzat vezir de zalim olursa devlet binası yerle bir olur. Timur
Ülkeler kılıçla alınır ama adalet ile yönetilir.
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir