İçeriğe geç

Ahraz Kitap Alıntıları – Ayşegül Kalay

Ayşegül Kalay kitaplarından Ahraz kitap alıntıları sizlerle…

Ahraz Kitap Alıntıları

İnsan ne zaman kaybeder bilir misiniz?
Nefsini şeytana köle edip, yanlışı doğruyla karıştırdığı zaman
Oysa ben, kalbimi ona vermeye hazırdım!
Gün geceye kavuşunca, yüreğime bir hüzün çöktü. Biri kalkıp terk etti sanki beni Bıraktı! Umursamadı!
Bir adam, sevdiği için bir kızı öldürebilir miydi?
Öldürebiliyorsa, ona sevgi denir miydi?
Umudunu yitiriyordu insanoğlu İnsanlığını yitirdiği gibi!
Ağlamak isteyip de ağlayamamak ne acıydı!
Yüreği yarım doğar insan! Ve diğer yarısı her neredeyse arar, bulur ve tamamlanır.
Zamanla çok kavgamız olmuştur. Özellikle canım yanarken!
Zaten insanoğlunun en büyük yanılgısı değil midir, elindeyken umursamadığını kaybettikten sonra umursamak?
Yüreği yarım doğar insan! Ve diğer yarısı her neredeyse arar, bulur ve tamamlanır.
Zaten insanoğlunun en büyük yanılgısı değil midir, elindeyken umursamadığını kaybettikten sonra umursamak?
Kitaplar, konuşamadıklarımıza konuşur ve susamadıklarımıza susardı. Almak isteyene çok şey katar, zihninin en ücra köşesinde kendine yer edinirdi. Onlarca kelime, onlarca his ve onlarca hikaye boşuna yazılmamıştı elbet.
Çünkü özgürlüğü, mevsimler bile yaşamalıydı. Rüzgâr, ateş, su, ağaç, gökyüzü ve daha birçoğu Hepsi tatmalıydı özgürlüğün o eşsiz tadını.
𝐀𝐘Ş𝐄𝐆Ü𝐋 𝐊𝐀𝐋𝐀𝐘 – 𝐀𝐇𝐑𝐀𝐙
#Alıntı
Çokk kıskançsın..
Sanki kendisi değildi! Ahmet’le görüşeceğim diye neredeyse bileğimi kiracaktı! Ben de çok kıskandım, kabul ediyorum. Ahmet denen o adamla isminizin aynı cümle içinde olması bile oldukça sinir bozucuydu.
Sinirinin senden uzaklaşmasına izin verme Esma. Bilerek yapıyor.
Senin olman gereken tek yer, burası. Benim yanım.
Kısa bir an ona doğru dönen bakışlarımı, onun da bana dönmesiyle sobaya çevirdim. Sobanın dibinde duran küçük yuvarlaktan, sobanın içindeki alevleri görebiliyordum. Ateş halâ güçlüydü ki arada yuvarlaktan dışarı bile firar ediyordu.
Esma.. dediğinde, bakışlarım ona doğru döndü. Başını duvara yaslamış, bakışlarını yüzüme dikmişti. Kollarımı kendime çekmiş olduğum bacaklarıma doladım. Çünkü içimdeki gittikçe artan bu heyecanı başka türlü dizginleyemezdim.
Buraya ilk geldiğimde, karşıma ilk sen çıktım. Yağmur yağıyordu hafifce Çıplak ayakların çamurlarla boğuşuyordıu. Yazman, sana itaat etmeyerek neredeyse düşüyordu. Tüm bunlar, kısa bir anda gerçekleşmiş olsa bile, içime işledi. Sadece ben biraz geç fark ettim.
Benim de onu ilk gördüğüm an geldi aklıma Ne kadar huzursuz ve bıkkındı. Büyük ihtimal, pahalı kundurasının çamura bulanmasıydı onu biktıran. Zira o bir İstanbul beyefendisiydi. Aklımdaki düşünceler, bir kez daha yaptığım hatayı yüzüme vurdu. Onunla ben o kadar alakasızdık ki şimdi en güzel sözleri söylese bile bunu değiştiremezdi, Hem ailesi Beni sever miydi? Geldiğimden beri fark etmediğim çerçeve görünmüştü gözüme. Duvarın küçük bir kısmunı işgal eden aile fotoğraft. Uzaktı, tam seçemedim ylüzlerini ama kalabalıktılar. Kalabalık ve mutlu
“Yanımdan geçerken, omzunun omzuma değişiydi felaketime haberci. Ben sana yazılmış azaptım, sense bana yazılmış felaket Yıkıma böyle istekli olunur muydu ? “
“Bir adam tanidim.
Bir sonbahar sabahı, hızla yağan bir yağmurla girdi ömrüme. Gözleri mavi, boyu uzun ve yüzü sertti. Neresinden bakarsanız bakın, asabiydi.
Lâkin şefkati ve umuduyla, aşık olunasıydı.”
.
Son/lar, kimsenin bilmediği hikayelerin
asıl başlangıcıdır.
.
Sonlar, kimsenin bilmediği hikayelerin asıl başlangıcıdır.
Ben seni duyarım Esma. Sen hiç tasalanma. Sesinden çok kalbini dinlerim ben senin.
İnsanın konuşamayışı eksiklik değildi. Gördüğü halde göremeyen, duyduğu halde duyamayanların yanında Ve asla gerçeği anlamayanların!
İnsan ne zaman kaybeder bilir misiniz?
Nefsini şeytana köle edip, yanlışı doğruyla karıştırdığı zaman
Bir cani tarafından öldürülmüşken, intihar denmişti. O gecenin sabahına, harabede tavana asılı ipte bulmuşlardı ölüsünü. Herkes intihar ettiğini söylerken, sadece üç kişi intihar olmadığını biliyordu. Ben, Kader’in katili ve Kader’in annesi Anne yüreği başka işlerdi her zaman. Bir anne evladını tanımaz mı?
Sultan teyze inletmişti tüm ilçeyi, Benim kızım kendi canına kıymaz, demişti lakin kimse kulak vermemişti.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Zaten insanoğlunun en büyük yanılgısı değil midir, elindeyken umursamadığını kaybettikten sonra umursamak?
Zaten ben de adaletsizliğin hüküm sürdüğü bu şehirden uzaklaşmak istiyordum artık.
Zira insanların kibirli benlikleri, kusursuz olduklarını fısıldıyordu, doğruya her daim kapalı kulaklarına.
Yüzlerinde patlayan yumruklar, tuttukları kalemin gücünü unutturmuştu. Oysa kalem, tüm cehaleti önleyebilecek tek araçtı.
Oysa kalem, tüm cehaleti önleyebilecek tek araçtı.
Sonlar, kimsenin bilmediği hikayelerin asıl başlangıcıdır.
~SON~
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Korkulari ve açıları vardı, onu affetmem için önüme dizilen. Benim kadar yaralıydı.
Oysa daha da büyümeye devam etmişti ve ben kendimle çelişen bir zamana mahkum olmuştum. Öyle ki kendi kalemimi kıracak duruma gelmiştim.
Bir adam, bir kadın ici hiç düşünmeden kalemini kırabilirdi. Ve asla ardına bakmazdı.
Bir yangını küllendirmek isterken, baska bir yangini alevlendirmistim.
Bir kadına, kaç kez vurulurdu insan?
O benim asla yönümü bulmak istemedigim labirentin ve asla çıkışı olmasını beklemediğim girdabimdi.
Uğruna kendimi feda edeceğim, naif kadınımdı. Her şeyimdi. Bendi en basitinden..Bastan aşağı ben
Bir daha..Benden gitmeye kalkarsan Bunu Sana ağır ödetirim!
Soyle .. Çok mu nefret ettin?
Çok nefret ettim.
Itirafimla,yüzünde acı bir tebessüm oluşmuştu.
Beni silecek kadar mı?
Seni silecek kadar..
Aşk, koşulsuz güvenmek değil mi Alesia?
Unutmak mümkün değildi ama ya unutmaya meyledersem? Unutamayacak kadar çok sevmeliydim.
Daha dudaklarının kıyısına ulaşamamışken, beni kıyamet kalabalığına sokmaya çalışıyorsun.
Bir insanın her şeyine aşık olunur muydu? Olmuştum. Sesine, yüzüne, yüreğine ve her bir zerresine aşık olmuştum ben bu kadının.
Ben çok korktum, beni bulamazsın diye.
Tek bildiğim, deli gibi bir yağmur vardı üzerimize yağan ve bir de sevda vardı vuslata eren.
Sonra kış geliyor sonbahardan önce ve kalbim eşlik ediyor fırtınayla savrulan önemsiz toz yığınlarına. Savruldugum her bir diyarda, bir parçamı bırakıyorum. Anlayacağın, yok oluyorum tane tane
Güldüren notalar, hüzün saçıyor her bir yanıma. Bilmediğim şarkıları anımsıyorum ama dillendirmiyorum.Her tıkırında seni ağırlıyor ve bulmaya çalışıyor bahtsız sevdamı. Ve ben, kaçıyorum!
Yapma! Sen ağlayınca, direncin kalmıyor savaşmak için
En büyük yeminleri bozarım geliyor o an, tek bir damla gözyaşına. Hatalara sığınıyorum.Gunesi ugurluyorum adını bilmediğim diyarlara ve yağmur yüklü bulutlara kucak açıyorum çaresizce. Zarar ediyor yüreğim.
Oysa sen, bir bana haram etmişsin sesini..Bir bana yasaklamışsın..
Hiçbiri yetmiyor ama..Seni özledim.
Ikimiz, birbirimize oldukça eğri olan iki dogruyduk. Aşk denen şey, gerçekleri yok edemezdi.
Affettim.. Çünkü tam zamanında geldin.
..beni kokundan mahrum ettigin icin cok pisman olacaksin.
Kokusu dahi kaybolmustu ve sirf bu yuzden bile affetmeyecektim onu.
Bana oyle bir zamanda gel ki, seni affedebileyim.
..ama bazıları illa ölmek zorunda değildir, Esma.O kişiye bazen yasamak bile en büyük cezadır.
Birçok olmazi olduracak gücüm, imkansızın varlığını unutacak kadar inancım vardı. Ve tüm bunları tek bir amacı vardi; Aşk
Velhasıl, ben yine yorgun düştüm yaşadiklarima..
Mevsim atlamıştı hasretim ama unutmak nedir bilmemişti yüreğim
Bir kadın, sevdiği adamın gözlerinde başkasını görmektense olmeyı tercih eder bazen.
Baskalarinin günahı, senin ödeyeceğin bedeller oldu.
Güçsüzdüm Ve dahi çaresiz
Ve Fatin Kül olmayı bile hak etmiyordu!
.. Işte o an anlamış adam.. Yüreğinin yarısı, o kızmış.
Sürgün ediliyordum mutluluğa..Ve dahi bilmedigim tüm acilara..
Benim sürgünüm sensin..Ve asla bitmeyeceksin.
Öyle güzelsin ki yüzüne dokunan her bakışı yok etmek istiyorum. Bir ben bakmalıyım, uğruna soluksuz kaldigim bu gözlere.. Bir ben dokunmalıyım, utançla kızaran yanaklarına.. saklayasim geliyor seni Esma, kapılar arkasına. Sandıklara kilitleyesim var.
Belki de en güzel masallar, anlatamadiklariydi..
Ardına bakma,yoksa önünü göremezsin.
Kendi seçimlerimizi yaşıyoruz ve bulunduğumuz konumu kendimiz ayarlıyoruz çoğu zaman. Yanı adaletsizliği de kendimize yapıyoruz.
Yalan
Söyledikçe çoğalan, çoğaldıkça batıran ve en sonunda yok eden
Insan acılarla yaşamaya devam ederdi lakin elbet dinerdi ağırlığı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir