İçeriğe geç

Ah! Şiirler Kitap Alıntıları – Alper Gencer

Alper Gencer kitaplarından Ah! Şiirler kitap alıntıları sizlerle…

Ah! Şiirler Kitap Alıntıları

Sana aczimi anlatırken bilmem ki çok mu pervasızdım
vazgeçir beni imkânsız sevdalardan
Çünkü bize göre değildi sevinmek
teselli
belki !
Bir sevabı telafi etmek için buradayım
burada;şiir ile
Şiir olmayanın arasında ,bir adada
k/özleniyorum
bitmeyen bir hançer bize saplanıyor şimdi
öldüysek de henüz gelmedi haberimiz
yaralarımızdan yenilmediğimiz kesin
belki onları sararken can veriyoruz biz
Sevgilim ,bilmiyorsun belki bildiğimizi
Bilmekle yontulduğumuzu ,bilmekle tutunduğumuzu
sana hasreti ve acıyı garanti ederdim,isteseydin aşk oradaydı,yanımda durmaktaydı
Uzun sürmesin yolculuğum tanrım ,eski ve yaşanmış ne varsa unutulsun
Ben ölünce biri devam ettirsin beni
Sen uzakta uyurken geceyi terleyen benim!
Ben seni çok sevdim ,anlamamışsın
Kesmedi saçlarının uçları beni
Sen olmasan yerçekimsiz yürünmüyor caddelerde .
Sözcükleri yerinden eder bir bakışın var ,sen aşksın!
Sen yokken ben senle nişanlandım,üzgünüm
Bir genç kız ölüsünden yüzük yaptılar bana
Sana avam geliyor gece gelen su sesi
Ben ise şarkılar besteliyorum ondan
Güneş gözlerine bandı mı ışığı
Vakit aydınlıktır renginle o sıra
Ve afyonlu gülüşündür hayalimdeki…
Sen hafif ve yoksun esen yel
Serinliği taşıdığın diyarlarda tek
Yaprakların yegane dans ettireni
Tozu dumana katmanın becerisinde
Soruyorum şimdi sana:
“Yine hangi rüzgarın emrine amadesin?
Alın ki o saçtan kakül iner o çıplak alına
Karışır seni beklemekle geçen zaman
Belki hiç
Gelmezsin
hazır ol merkez
yalanlarımı bildiriyorum:
doğru anladım
ama yanlış anlıyormuşum gibi yaptım
bu açıdan kendimi
tepeden tırnağa umuduma kaptırmıştım
güneşe bakarken
seninle tekleşemediğimin farkındaydım
hayali kendisinden ziyade
rüyası uykusundan azade davrandım
ve o tekleşmeye baktığımda onu
senden de benden de daha çok seviyordum
üzgünüm merkez
seni seviyorum derken
ben orada olmak istemiyordum
seni sevmem hâlâ öldürmediyse seni.. dönerken.. beni de getir yanında!
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
aramızda erken sonlandı hep cümleler!
beklemek, bir mektuba başlayıp yarım bırakmak kadar asil bir niyettir. ki bir mektuba başlamak, her şeyden sevip vazgeçmek gibi bir kifayettir!
ölmek gibi sevmek.. asıl bu eksik aramızda!
gözlerin uçaklarla bombalarken bağrımı, kendime affından gayrı sığınak bulamıyorum.
çarpıcı bir kıyamet manevrasıyla boynumu senden çeviriyorum.
mezarlıklar yine dünyanın en güzel türküsünü tutturmuş..
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
susarak galip gelenlerin neyi sustuğunu biliyor musunuz?
sevilecek şeyler ağaçların arasından geçip gidiyor
seni sevmek de öyle orman!
sittin sene geçse anlaşamayız
beraber bir şeylere bakalım
bakmayalım hiç birbirimize
şuramda sen
şuramda
son sürat kan kaybediyorken
devrilen bir ambulansın içinde kadar şuramda..
açıp gösteremiyorum nermin
yasal tedbir koymuşlar gözyaşlarıma
nereye gitsem
varır varmaz arıyorum seni kendime
elimden hiçbir şey gelmiyor inan
ben her gün bir emevi asıyorum içimde
azalmıyorlar nermin
deli gibi uykum var nermin
şuramda sen
gecenin üçünde çevirmeme girmişsin
o dakka telsizime
ela gözlü türküler çalmışlar
aklıma seni düşürüyorum
karnıma bir tank giriyor
gibi seni düşünüyorum
ay kendini güneşle aldatıyor ben kendime senle aldanıyorum
allah’ım benim yanmayan yerlerimden yangın çıkar
yanan öd ağacı gibi yanmak istiyorum
yanan öd ağacının külü olmak istiyorum
bir allah’a bir anneme sonsuz itimadım var
herkes beni yarı yolda bırakıyor
ellerimin bir resmi olsun istiyorum ellerinle
benim en ağır yüküm omzumdur
ağrıyan yerlerimi deklare ediyorum
senin gözlerinden edindiğim galeyan
kendine bir şarampol büyütür hiç durmadan
bize sevgi tebliğ edecek
müslüman
lazım
çünkü gün hâlâ dönüp gecenin karanlığına bir mızrap gibi saklanmaktadır
rabbim bizi yek say yorulduk, yorulduk iki ayrı kişi olarak çağrılmaktan
ne uykum yer tutuyor, ne bir düş gösteriliyor son zamanlarda bana
keskin bir ufunet yayılıyor yüreğimde açılan yaradan
yoruldum her sona yaklaştığımda iki kişi olarak anılmaktan!
düşersem altımda ölümüme sebep olacak bir yükseklik
konuşursam bir gürültüyle üstümüze çığ yuvarlanacak
yüzersem deniz dalgalanacak
ve dünya eve döndüğünü zannedenlerle dolu
sen ancak kendimi terkedersem gidersin
yüzüğü parmağımdan çıkardığım gibi gidersin
beni yarım kılansın, borçlu kılansın beni
fişimi prizden çektiğim gibi değil
prizi parçalayıp kırar isem gidersin
biliyorum gün gelir biter beklemek de
biter
bitmek de
uzun ve uzak yürüdük birlikte kimse inanmazdı ikimize
halbuki fatma dendi mi ben yürümek isterdim delice
varıp yetişmesem de yürümek dağ yamaçlarından yukarıya dikine
tırmanmak için değil bulup yerleşmek için değil zirveye
gidebileceğim yere kadar gitmek
yaşamak yaşayabileceğim kadarını
incedir bileklerim adımlarım kısa çok kez tökezlerim düşerim
ölümün çelmesini yemiş nefesim, yarın ölebilecek miyim?
canımdaki cıva ısındı ısınacağı kadar,
çatlatacak kalbimi artık
bana gözümü gör edecek yakıcı bir güneş gerek ya rabbim!
ah beni şiirlere gark ettiren karanlığım, hücremin izbe yalnızıyım
bu dünyada bedenime hapsolmuş bir ben ki; kavuşmam ancak ölümledir
düşündüğünü görüyorum beni, izlediğini, sevdiğini, sevdiğini
sevdiğini
bana nazil olunmuş bir candır, sade bir can,
ötesi yok bunu hep kendime unutturuyorum bütün övgülerin sahibi
ama sen bu hatıralarla yüklü günahları üzerinden çektim diyorsun,
doğrultum belini
yükseltim senin şanını, itibarını ve bana sevgiyle yönel diyerek
göğsümdeki demiri
bir çırpıda söküp alıyorsun ah! şükürler olsun, inşirah
bakınca bir tuhaf oluyorum dünyaya ve ona giydirdiğim bütün bu renkli zarlara
göğün alnacında yaşıyorum nicedir yapayalnız bir korkuluk gibi.
çok süredir bakmıyorum aynalara, bilmiyorum, çok süredir nasıl görünüyorum acaba?
eskiyen gövdemi yanıma alırım da
her sabah tazelenen gövdemi bırakırım
diyorum yine de, her şey bitti de
değişmedi bir türlü karşımda resmin;
sevdiğim ve fakat bana küs olan
mahpus
bir ateş!
ve sanki bitirsek küskünlüğümüzü
-evet! evet!
tam oradan neşet etmeyecek mi
ahiret!
ve göğe doğru sokulan birer namlu gibi ezanlar
yıldızlara çarpıp çoğalan yankılarla beynimde
ses değil! içe doğru yürüyen bir mânânın kendisi;
dışa doğru büyüyen bir yeklik emaresi!
‘rab bütün zamanlardan münezzeh’
yaşamak ölüme dönük intihar
konuşmak suskunluğa dönük intihar
direnmekten düştüğüm sanılacak belli ki
direnmekten, korkulu, bir alışmağa
direnmekten, tortulu, bir alışmağa
direnmekten, uykulu, bir alışmağa
belli ki vazgeçtim sanılacak savaştan
savaşacak takatim sorulacak barıştan
bir gündür seni unutmakla meşgulüm
ve ben nicedir böylesi kahır
kuyuda uykuya dalan bir yusuf
gibi yakup gözlerim, gibi gömleğim
kadar körlüğe yükselemedim
kendime kendimi yerleştirmekle!
yavaşlıyorum yorgunum giderek üzerimdeki tenden
ne yapsam ağırlıklar boşanıyor üstüme
kabuğumdaki çatlaklara yükleniyorum arada
bir an evvel cennet olmalı sona ermeli sürgün..
şucuymuş bucuymuş yalan sevgilim
her insan ötekine zaten öteki
kim neye iman ederse etsin
camcıları kimseler sevindirmesin!
kavga etmek dururken barış zahmetli!
ölüme kafa tutanlarla savaştık ölesiye
beklemek bazen besleyip büyütmez bir hazırlığı
gülmek kısa ve ağrılı ve uzak ve ödünç

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir