İçeriğe geç

Ağ Kitap Alıntıları – Iris Murdoch

Iris Murdoch kitaplarından Ağ kitap alıntıları sizlerle…

Ağ Kitap Alıntıları

Konuştuğum sürece, şimdi bile, düşüncemi tam olarak belirte­ceğim yerde seni etkileyecek, senden tepki alacak şeyler söylüyo­rum. Bizim aramızda bile bu böyle; birbirini aldatmak için daha güçlü nedenleri olan iki kişi arasında daha da beterdir elbet. Aslını ararsan bizler buna öyle alışığız ki doğru dürüst farkına bile varmı­yoruz. Dilin tümü, yalanlar üretmekte kullanılan bir makinedir.
“Çok önemli olan şeyler, sonsuza kadar değil, sadece geçici bir süre çok önemlidirler.”
“Eylemler yalan söylemez; sözlerdir her zaman yalan söyleyen ”
“Gerçek, öteye beriye çarparak da olsa yola devam etmekte yatar.”
“İnsanlar özgün şeyleri ilk gördükleri zaman asla beğenmezler.”
“Yalanların virajlı tepeleri karşısında dehşete kapılmaktan hiç vazgeçmem ”
“Tek suç, gerçeği reddetmektir.”
“Beni bekleyen bir yol vardı, sapmazsam bu yol sonsuza kadar ayak basılmamış olarak kalacaktı.”
“Para uğrunda yeterince acıya katlanan kişileri asla bırakmaz.”
“Para uğrunda yeterince acıya katlanan kişileri asla bırakmaz.”
“İnsanın herhangi bir şeyi yapmak için iyi nedenleri varsa, kötü nedenleri de var diye o şeyi yapmaktan geri kalmamalıdır.”
“Kalbin neredeyse hazinen de oradadır.”
“Ancak en büyük adamlardır konuştukları halde doğruyu söyleyebilenler.”
“Dünyada insanı avutan ve haklı çıkaran tek şey hikayelerdir ama bu, bütün hikayelerin yalan olmasını değiştiremiyor.”
“İnsan yalanları bulup çıkarmakta ve onlardan uzak durmakta usta olmalıdır, yalan söylemekte değil.”
“Dilin tümü, yalanlar üretmekte olan bir makinedir.”
“Hepimiz birbirimizin yaşamlarımızın çatlak ve aralıklarında yaşarız ”
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
“Uzun bir ayrılıktan sonra buluşulduğu zaman söylenen bütün sözlerin ölü şeyler gibi yere düşmesinden, bu ölülere can vermesi gereken ruhun havada dolanıp durmasından daha büyük işkence var mıdır?
“Gözler, insan yüzünün, hiçbir şeyle gizlenip değiştirilemeyecek tek yeridir.”
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
“Dünyada beni kira parası ödemek kadar sinirlendiren hiçbir şey yoktur.”
“Benim gibi incelikli, dolambaçlı kişiler, her zaman çok şey gördükleri için asla net yanıt veremezler.”
“Benim karmaşık bir iç dünyam vardır, hem de çok ayrıntılı ”
Çok önemli olan şeyler sonsuza kadar değil, sadece geçici 1süre çok önemlidirler. Bütün uğraşlarla sevgiler, servet ve ün peşinde koşmalar, gerçeği aramalar, hepsi, tıpkı gerçeğin kendisi gibi akıp geçen ve hiçliğe dönüşen anlardan oluşmuştur. Gene de bizler bu hiçlikler dehlizinin içinden, geçmiş ve gelecekteki temelsiz barınaklarımızı yaratan o mucizeli yaşam gücüyle ilerler dururuz
İnsan 1başka insanı ne zaman sahiden öğrenebilmiş tir? Belki de öğrenmenin imkansızlığını kavradığı, öğrenmek arzusunu dışladiği ve en sonunda öğrenmeye ihtiyaç bile duymaz olduğu zaman! O zaman da insanın ulaştığı şey bilgi değil, 1tür ortaklaşa varoluştur ki bu da aşkın sayısız kisvelerinden 1idir
Öteye beriye çarparak da olsa yola devam etmek gerek. Gerçek, öteye beriye çarpa çarpa yola devam etmekte yatar
Tek çıkar yol bırakıp gitmektir. Jake, senin sorunun şu ki her şeyi duygusal yönden anlamak istiyorsun. Olmaz bu. Öteye beriye çarparak da olsa yola devam etmek gerek. Gerçek, öteye beriye çarpa çarpa yola devam etmekte yatar.
Burada söz konusu olan, tehlikede olan şey, yapının bütünüdür. Batan 1gemideki adamin sendelemesini engellemek neye yarar?
Çünkü bileğini kırarsa yüzemez de ondan
Fikirleri 1eyler üretir. İnsan soyunun derdi başlangıçtan bu yana bu olmuştur
Ama başımızdan geçenler bize şunu öğretmişti bizimki gibi 1toplumda kişi, aynen şimdiki gibi salt kendi haklarını korumak amacıyla, elinde anahtar olmadığı halde kilitli 1kapıdan girmek zorunda kaldığı durumlarla şaşılacak kadar çok karşılaşır. Hatta insanın kendi kapısını açamayıp sokakta kaldığı zamanlar bile olabilir
Hayatı çekilir kılmak niye? Biliyorum, dünyada insanı avutan ve haklı çıkaran tek şey hikâyelerdir; ama bu, bütün hikâyelerin yalan olmasını değiştiremiyor. Ancak en büyük adamlardır konuştukları halde doğruyu söyleyebilenler. Her sanatçı belli belirsiz bilir bunu, kuram denen şeyin ölüm anlamına geldiğini, bütün ifadelerin kuramla yüklü olduğunu bilir. Ancak en güçlüler bu yükün. altından kalkabilirler. Çoğumuz için, hemen hemen hepimiz için, gerçeğe ulaşmak ancak sessizlik içinde mümkündür
Kuram ortaya atmak, derken, eğer senin yaptığın şey konusunda 1başkasının kuram üretmesini kastediyorsan, bu elbette doğrudur; ama hiç ilginç değil. Benim söylemek istediğim şey, gerçek karar verme durumudur, yaşadığımız haliyle. Burada da kuramdan ve genellemeden uzaklaştığımız oranda gerçeğe yaklaşmış oluruz. Kuram üretmenin her türlüsü 1kaçıştır
Hepimiz konuşuyoruz elbet. Gene ciddileşerek, Ama; iletişim kurma ihtiyacına gereğinden fazla ödün veriyoruz diye ekledi. Ne demek istiyorsun?
Konuştuğum sürece, şimdi bile, düşüncemi tam olarak belirteceğim yerde seni etkileyecek, senden tepki alacak şeyler söylüyorum. Bizim aramızda bile bu böyle; birbirini aldatmak için daha güçlü nedenleri olan iki kişi arasında daha da beterdir elbet. Aslını ararsan bizler buna öyle alışığız ki doğru dürüst farkına bile varmıyoruz. Dilin tümü, yalanlar üretmekte kullanılan 1makinedir.
Hepimiz, birbirimizin yaşamlarımızın çatlak ve aralıklarında yaşarız; her şeyi görebilseydik sanırım şaşkınliktan dilimiz tutulurdu
Bu sevmek, aşk lafları pek az anlam taşıyor. Sevmek 1duygu değildir.
Sınanabilir.
Sevmek eylemdir, sessizliktir.
Yoksa senin o günlerde sandığın gibi duygusal zorlanmalar, sahip olmak için dolap çevirmeler falan değildir
Ruhsal beraberlik denen şeyi asla istememişimdir. İnsanın kendisine bile doğruyu söylemesi yeterince zordur zaten
Yalnızlıktan nefret etmekle 1likte yakınlıktan da korkarım ben. Hayatımın özü, kendi kendimle yürüttüğüm özel 1konuşmadır ki bunu 1diyaloğa çevirmek kendi kendimi mahvetmekle eş anlamlı olur.
Benim gereksindiğim can yoldaşlığı, pub ve kahvelerin sağlayabileceği 1can yoldaşlığıdır
Şimdi yaşım otuzu biraz geçkin; yetenekli ama tembelim
İnsanlar ve de para, Bayan Tinck dedim. Bunlar olmasa dünya ne mutlu 1yer olurdu.
Gözler, insan yüzünün, hiç1şeyle gizlenip değiştirilemeyecek tek yeridir; daha doğrusu böyle 1şey henüz icat edilmedi.
Gözler ruhun aynasıdır; onların üzerinden boya geçmek ya da üzerlerine altın tozu serpmek de olanaksızdır
Umursamıyor, soru sormuyordum. Hatta bunu yeğliyordum; çünkü çalışmak için, daha doğrusu dünyada her şeyden çok sevdiğim türden, ucunda kazanç kaygısı olmayan hülyalı düşüncelere dalıp gitmek için daha bol zamanım oluyordu.
Kabuğu içindeki 1çift ceviz gibi rahat 1yaşam sürmüştük bu evde
Hepsi, hepsi baştan sona aynı!
Menzilinde hep bir Hayvan vardı silahınızın. Savaşlarınızdan da bir şey çıkmadı,
‘ Sözleri hep yalandı aşıklarınızın.
Eski 1çağın bitmesinin tam zamanı,
Zamanı 1Yenisinin başlamasının

DRYDEN, The Secular Masque

Konuştuğum sürece, şimdi bile, düşüncemi tam olarak belirteceğim yerde seni etkileyecek, senden tepki alacak şeyler söylüyorum. Bizim aramızda bile bu böyle; birbirini aldatmak için daha güçlü nedenleri olan iki kişi arasında daha da beterdir elbet. Aslını ararsan bizler buna öyle alışığız ki doğru dürüst farkına bile varmıyoruz. Dilin tümü, yalanlar üretmekte kullanılan bir makinedir.
“Bu gibi adamların tuhaf ilkeleri olur.”
Gözler, insan yüzünün, hiçbirşeyle gizlenip değiştirilemeyecek tek yeridir; daha doğrusu böyle birşey henüz icat edilmedi.
İnsan bir başka insanı ne zaman sahiden öğrenebilmiş tir? Belki de öğrenmenin İmkansızlığını kavradığı, öğrenmek arzusunu dışladığı ve en sonunda öğrenmeye ihtiyaç bile duymaz olduğu zaman! O zaman da insanın ulaştığı şey bilgi değil, bir tür ortaklaşa varoluştur ki bu da aşkın kisvelerinden biridir.
Başımızdan geçenler bize şunu öğretmişti ki bizimki gibi bir toplumda kişi, salt kendi haklarını korumak amacıyla, elinde anahtar olmadığı halde kilitli bir kapıdan girmek zorunda kaldığı durumlarla şaşılacak kadar çok karşılaşır.
Hayatı çekilir kılmak niye? Biliyorum dünyada insanı avutan ve haklı çıkaran tek şey hikayelerdir; ama bu, bütün hikayelerin yalan olmasını değiştiremiyor. Ancak en büyük adamlardır konuştukları halde doğruyu söyleyebilenler. Her sanatçı belli belirsiz bilir bunu, kuram denen şeyin ölüm anlamına geldiğini, bütün ifadelerin kuramla yüklü olduğunu bilir. Ancak en güçlüler bu yükün altından kalkabilirler. Çoğumuz için, hemen hemen hepimiz için, gerçeğe ulaşmak ancak sessizlik içinde mümkündür. Ancak sessizlik içinde insan ruhu tanrısal ruha temas edebilir.
Hiç kuşkusuz, yeniden karşılaşacaktık. Ama gelecekteydi bu. Sadie kalıcıydı. Bir kadını kalıcı kılan tek bir şey vardır, o da zekadır.
Bir romana başlamak, sisli bir yörenin kapısını açmaktır; gerçi ilkin fazla bir şey göremezsiniz ama toprağın kokusunu alıp rüzgarın estiğini hissedebilirsiniz.
Çok önemli olan şeyler sonsuza kadar değil, sadece geçici bir süre çok önemlidirler. Bütün uğraşlarla sevgiler, servet ve ün peşinde koşmalar, gerçeği aramalar, hepsi, tıpkı gerçeğin kendisi gibi akıp geçen ve hiçliğe dönüşen anlardan oluşmuştur.
Kimi durumların dolaşığı çözülemez. Tek çıkar yol bırakıp gitmektir. Senin sorunun şu ki her şeyi duygusal yönden anlamak istiyorsun. Olmaz bu. Öteye beriye çarparak da olsa yola devam etmek gerek. Gerçek, öteye beriye çarpa çarpa yola devam etmekte yatar.
Sevmek, aşk lafları pek az anlam taşıyor. Sevmek bir duygu değildir. Sınanabilir. Sevmek eylemdir, sessizliktir. Yoksa, senin o günlerde sandığın gibi duygusal zorlanmalar, sahip olmak için dolap çevirmeler falan değildir.
Kim bilir, belki de insan belirli bir noktaya gelince düşünmekten resmen vazgeçmelidir.
İnsanlar ve de para, Bayan Tinck, bunlar olmasa dünya ne mutlu bir yer olurdu.
Gündüz uyuyanlar için özel kabuslar vardır; kısa, huzursuz uyku dakikalarına giriveren küçük tedirgin rüyalar ki zihnin yüzeyine çıkar çıkmaz uyanıklık karabasanlarının ürküsüne karışır. Bu uyanışlar böyledir işte, mezarda uyanmak gibi: Yumruklarınız sıkılı, kaskatı uzanmış durumda gözlerinizi açar, bir acının sesini yükseltmesini beklersiniz; ama o, göğsünüzün üstüne soluğunuzu tıkayarak tüm ağırlığıyla abanmasına karşın, uzun süre hiç ses etmez.
Gündüz uyumam hiç. Gündüz uykusu lanetli bir dalgınlıktır. İnsan bu uykudan umarsızlık içinde uyanır.
Ben İngiltere için, İngiliz sosyalizminin yeni bir can ve soluk kazanmasından daha hayırlı bir şey dileyemem. Ama halkı etkilemeyen entelektüel bir Rönesans ne işe yarar ki? Teoriyle pratik ancak çok özel koşullarda birleşebilir.
Onun sırf varoluş tarzı bile bana, kendi dünya görüşümün bir sürü genellemelerle nasıl umutsuzcasına bulanıklaştığını gösteriyordu. Hugo sadece ayrıntıların farkına varıyordu. Sınıflandırmaya asla kalkışmıyordu. Sanki görüşü öyle keskinleşmişti ki sınıflandırmanın bile olanağı kalmamıştı, çünkü her şey tam anlamıyla tek ve benzersiz olarak görülüyordu. Ömrümde ilk olarak hemen hemen tamamen dürüst bir adamla karşı karşıya geldiğimi hissediyordum ve bu, tahmin edilebileceği gibi benim dengemi bozmaya başlıyordu.
Bu sevmek, aşk lafları pek az anlam taşıyor. Sevmek bir duygu değildir. Sınanabilir. Sevmek eylemdir, sessizliktir . duygusal zorlanmalar, sahip olmak için dolap çevirmeler falan değildir.
Uzun bir ayrılıktan sonra buluşulduğu zaman söylenen bütün sözlerin ölü şeyler gibi yere düşmesinden, bu ölülere can vermesi gereken ruhun havada dolanıp durmasından daha büyük bir işkence var mıdır?
Hayatı çok yoğun yaşar, yaşarken kendini çok zora koşardı. Oysa ben hayatı böyle, sonunda nasılsa kemiklerini kıracak kadar tehlikeli bir hayvanı kışkırtırcasına yaşamayı budalalık sayarım.
Yalnızlıktan nefret etmekle birlikte yakınlıktan da korkarım ben. Hayatımın özü, kendi kendimle yürüttüğüm özel bir konuşmadır ki bunu bir diyaloğa çevirmek kendi kendimi mahvetmekle eş anlamlı olur. Benim gereksindiğim can yoldaşlığı, pub ve kahvelerin sağlayabileceği can yoldaşlığıdır. Ruhsal beraberlik denen şeyi asla istememişimdir.
Karşımızdakini tüketilemez biri olarak görmek aslında aşkın tanımlanmasıdır.
Erkeklerde rastlayınca, ‘kendine gömülmüş’ dediğimiz kimi nitelikler sergiledikleri için kadınlara, ‘derin’ sıfatını yakıştırmak için hiçbir neden göremem. Beri yandan bu kadınlar kurnaz ve sinsiyse kendi kendilerini ve başkalarını onlar da tıpkı erkekler gibi aldatıyorlar demektir.
Gözler, insan yüzünün, hiçbir şeyle gizlenip değiştirilemeyecek tek yeridir, daha doğrusu böyle bir şey henüz icat edilmedi.
Kadınlar güzelliğin uyumlu bir norma benzemek olduğuna inanırlar. Birbirlerine, ayırt edilemeyecek kadar benzemeyi başaramamalarının tek nedeni, gereken zaman, para ve teknikten yoksun olmalarıdır.
Çok önemli olan şeyler sonsuza kadar değil, sadece geçici bir süre çok önemlidirler. Bütün uğraşlarla sevgiler, servet ve ün peşinde koşmalar, gerçeği aramalar, hepsi, tıpkı gerçeğin kendisi gibi akıp geçen ve hiçliğe dönüşen anlardan oluşmuştur. Gene de bizler bu hiçlikler dehlizinin içinden, geçmiş ve gelecekteki temelsiz barınaklarımızı yaratan o mucizeli yaşam gücüyle ilerler dururuz. Böylece yaşar gideriz; zamanın sürekli ölümüyle haşır neşir bir ruh; yitik anlamlarla, yeniden yakalanamayan anlarla, anımsanmayan yüzlerle haşır neşir, ta ki en son darbe bütün bu an’larımızı sona erdirinceye ve o ruhu, çıkıp geldiği boşluğa geri gönderinceye değin.
İnsan bir başka insanı ne zaman sahiden öğrenebilmiş tir? Belki
de öğrenmenin imkansızlığını kavradığı, öğrenmek arzusunu dışladığı ve en sonunda öğrenmeye ihtiyaç bile duymaz olduğu zaman!
O zaman da insanın ulaştığı şey bilgi değil, bir tür ortaklaşa varoluştur ki bu da aşkın sayısız kisvelerinden biridir.
çeviri yapmaktan sapkın bir haz alıyorum: İnsanın ağzını açınca gırtlağından başka birinin sesinin çıkması gibi bir şey.
“Hangi günün yepyeni bir çağın başlangıcı olabileceğini kim kestirebilir?“
“Kadınlar güzelliğin uyumlu bir norma benzemek olduğuna inanırlar. Birbirlerine, ayırt edilemeyecek kadar benzemeyi başaramamalarının tek nedeni, gereken zaman, para ve teknikten yoksun olmalarıdır.“
“Benim gibi incelikli, dolambaçlı kişiler her zaman çok şey gördükleri için asla net yanıtlar veremezler. Benim sorunum, her zaman, ‘veçhe’lerin çeşitliliği olmuştur.“
Bütün çiçeklerin birbirine benzediğini düşünüp dururken bir bitki bilimcisiyle yürüyüşe çıkan bir adama benziyordum.
Etiketler:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir