İçeriğe geç

Aforizmalar Kitap Alıntıları – Friedrich Nietzsche

Friedrich Nietzsche kitaplarından Aforizmalar kitap alıntıları sizlerle…

Aforizmalar Kitap Alıntıları

&“&”

İnsanlar doğar , büyür , yaşar ve ölürler. Önemli olan çok yaşamak değil , yaşadığın sürece fazla bir şeyler yapabilmektir.
Doğrular ve yanlışlar yoktur, sadece yorumlar vardır.
Haklı olarak denmişti; Kalbiniz hazinenizin olduğu yerdedir" diye; bizim hazinemiz, anlayışımızın arı kovanlarının bulunduğu yerdedir.
Özgür mü diyorsun kendine? Sana hükmeden düşünceni duymak isterim, bir boyunduruktan kaçıp kurtulduğunu değil.
Ne çok gülmüşümdür keskin pençeleri olmadığı için kendini iyi zanneden zayıflara.
En derin yaralarla başlar en derin gülücükler. En yüksek uçurumlardan düşerken öğrenirsin uçmayı. En derin denizlerde boğula boğula becerirsin tek bir nefeste yaşamayı.
Bana yalan söylemiş olman değil, benim sana artık inanmamam, sarstı beni.
Şu öğüdü veriyorum sana:
Başkasıyla gelen mutluluk, başkasıyla gidecektir!
Şüphe değil kesinliktir, insanı deli eden.
Cahil bir toplum, özgür bırakılıp kendine seçim hakkı verilse dahi, hiçbir zaman özgür bir seçim yapamaz. Sadece seçim yaptığını zanneder. Cahil toplumla seçim yapmak, okuma yazma bilmeyen adama hangi kitabı okuyacağını sormak kadar ahmaklıktır! Böyle bir seçimle iktidara gelenler, düzenledikleri tiyatro ile halkın egemenliğini çalan zalim ve madrabaz hainlerdir."
“Nereden geldiğiniz değil, nereye gittiğiniz belirlesin, bundan sonra şerefinizi!”
Dünyada hiçbir şey insanı kin besleme duygusu kadar yıpratamaz.
Gülmek insanın rahat bir vicdanla tadabileceği muzipçe bir zevktir.
Gurura karşı. – Çok şişinme: Ufak bir iğne patlatıverir seni.
“ Yasaklanmış olana erişmektir amacımız”
Felsefem bu parolayla birgün üstün gelecek; çünkü şimdiye dek, kural olarak, yalnız doğruları yasakladılar!
Umut en büyük kötülüktür, çünkü işkenceyi uzatır.
En derin yaralarla başlar en derin gülücükler,
En yüksek uçurumlardan düşerken öğrenirsin uçmayı,
En derin denizlerde boğula-boğula becerirsin tek bir nefesle yaşamayı."
Kutsal bir metne dokunmak her şeyden önce bir risktir. Ona inanmayı değil onu samimi olarak anlamayı istediğimizde karşımızda koca bir tari- hin yükünü buluruz. Tarih boyunca insanların kitabı taşıdığı gibi, kitap da insanı taşıdığından, bu yük hem kitabın kendisine hem de onu anlamak isteyene aittir.
Suskunlukla geçirilmiş tüm hakikatler zehirlenir.
Her şikayette intikam vardır.
Kalbinizi açmak için, kendinizi değişime açmalısınız. Görü- nürde sağlam dünyada yaşayın, onunla dans edin, meşgul olun, eksiksiz yaşayın, bütünüyle sevin ama yine de bunun geçici ol- duğunu ve sonuçta tüm formların çözülüp değiştiğini bilin.
.
Benden bir şeyler anladığını sananlar, sadece kendi imgesinden yola çıkarak benden bir şeyler yorumlamış olur.

Uçurumu sevenin kanatları olmalı.
Sen ki yörüngene bağlısın, nene gerek gece, a yıldız! Zamanın içinde mutlulukla dön git! Aldırma zamanın güçlüğüne, çetinliğine! Dünyaların en uzağına gidecek ışığın : Acımak günah olsa gerek senin için. Tek bir yasan var : Temiz olmak, duru olmak!
İnsanoğlu hayatta o kadar acı çeker ki canlılar arasında yalnız o, gülmeyi icat etmek zorunda kalmıştır."
Evlilikler, aşkın bitmesinden değil, arkadaşlığın olmamasından biter…
Doğrusu şu ki, insan kirli bir nehirdir. Kirli bir nehiri kirlenmeden içine alabilmek için bir deniz olmak gerek.
Tüm yaşamı boyunca sevgiye hasret kalmıştı. Doğası sevgiye açtı. Varlığının en temel arzusuydu bu. Buna rağmen hayatını onsuz sürdürmüş, sonucunda da katılaşmıştı. Sevgiye ihtiyaç duyduğunu bilmezdi. Şimdi de bunu bilmiyordu. Bildiği şey sadece, sevgiyle hareket eden insanların onda bir heyecan uyandırdığıydı. Sevginin inceliklerini, yüce ve olağanüstü olduğunu düşündü.
Aşk ve nefret kör değillerdir; ama kendileriyle birlikte taşıdıkları ateş yüzünden kör olmuslardır…
“En derin yaralarla başlar en derin gülücükler.En yüksek uçurumlardan düşerken öğrenirsin uçmayı. En derin denizlerde boğula boğula becerirsin tek bir nefesle yaşamayı.”
Kendinden hiç söz etmemek çok soylu bir ikiyüzlülüktür.
Değişebilen kimse benim soyumdandır ancak.
Bu dahil bütün genellemeler yanlıştır.
Ne çok gülmüşümdür, keskin pençeleri olmadığı için kendini iyi zanneden zayıflara!..
Gizemsel izahlar derin sayılır; doğrusu şu ki, yüzeysel bile değildir onlar.
Başkaların yararına çok şey yapıldığı için dünya mükemmel değildir.
İletişim çatışmalarının bir başka kaynağının ise “İlişki Tükenmişliği” olduğu düşünülmektedir. Uzun süre devam eden çatışmalardan sonra karşınızdaki kişiyle anlaşamadığınızı fark edersiniz. İlk tanıştığınızda ilişkiniz ne kadar renkli ve eğlenceliydi. Daha sonra eleştiriler, küçümsemeler arttıkça ilişki tükenmişliği ortaya çıkar. İlişkiden dolayı kişi kendisini yorgun, tükenmiş, çaresiz, yalnız hisseder. Bu durum aile ya da romantik ilişkilerde sıkça rastlanır. Sorunlu ebeveyni ile uzun süre iletişim kuran kişiler bir zaman sonra tükenmeye başlar. Romantik ilişkilerde ise tükenmişlik ayrılıklarla sonuçlanır.
Az bilen ve az düşünen çok konuşur.
Bütün sadakalar merhamet yüzünden verilseydi, dilenciler açlıktan ölürdü.
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
Yokluk büyük varlıktır azizim, yeterki fark edebilesin.
Peki siz, dostlar, beğeni ve beğenme tartışılmaz mı diyorsunuz? Fakat bütün hayat beğeni ve beğenme üstüne bir tartışmadır.
Kolay bir sanat değildir uyku, gün boyunca uyanık kalmak gerekir uğruna.
Hiçbir zorlu istemin ele geçiremediğidir güzel olan.
Beni öldürmeyen şey güçlendirir.
Bana yalan söylemiş olman değil,
Benim sana artık inanmamam, sarstı beni.
Seni seviyorsam sanane bundan?
Başarının sonu yalnızlıktır.
İnsan sıkı tutmalı yüreğini; çünkü gitmesine izin verirse, çok geçmeden aklı da gider peşinden…
İnsanoğlu hayatta o kadar acı çeker ki,
Canlılar arasında yalnız o,
Gülmeyi icat etmek zorunda kalmıştır.
Bize yararlı olan şeyleri emrettiğinden dolayı değil, bize emrettiğinden dolayı itaat ettiğimiz yüksek bir otoritedir.
Geliştirmiş olduğumuz tüm değerler, dünyanın gerçek doğasını görmemizi engellemek amacıyla geliştirilmiş araçlardan başka hiçbir şey değildirler.
Her erdemde budalalık eğilimi, her budalalıkta erdem eğilimi vardır.
Kendisini keşfetmiştir, ‘ Budur benim iyim ve kötüm diyen kişi’ ; böylece susturmuştur, ‘ Herkes için iyi, herkes için kötü’ diyen köstebeği ve cüceyi.
Gerçeğin düşmanı tabular ve inançlardır.
Ahlâk yargıları ve cezalandırmaları, daha az sınırlandırılmış olanlara karşı ( özgür olan bireylere karşı ) ruhsal olarak sınırlandırılmış olanın gözde intikam biçimidir.
Ahlâksal olay yoktur, yalnızca olayların ahlâksal yorumu vardır.
Karşılığında bana yoldaşlık sunmayan kişilerin yalnızlığımı çalmasından nefret ederim !
Cahil bir toplum, özgür bırakılıp kendine seçim hakkı verilse dahi, hiçbir zaman özgür bir seçim yapamaz. Sadece seçim yaptığını zanneder. Cahil toplumla seçim yapmak, okuma yazma bilmeyen adama hangi kitabı okuyacağını sormak kadar ahmaklıktır! Böyle bir seçimle iktidara gelenler, düzenledikleri tiyatro ile halkın egemenliğini çalan zalim ve madrabaz hainlerdir."
umut en büyük kötülüktür çünkü işkenceyi uzatır
“En derin yaralarla başlar en derin gülücükler.en yüksek uçurumlardan düşerken öğrenirsin uçmayı. en derin denizlerde boğula boğula becerirsin tek bir nefesle yaşamayı.”
Ahlak, sürü hayvanının içgüdüsüdür.
Tanrı öldü: insana acımasından öldü Tanrı.
Peki siz, dostlar, beğeni ve beğenme tartışılmaz mı diyorsunuz? Fakat bütün hayat beğeni ve beğenme üstüne bir tartışmadır!
Merhаmeti öldürün.
Ahlak, sürü hayvanının içgüdüsüdür
Ve yeryüzünde hiçbir şey bir insanı içerleme hissinden daha fazla tüketemez.
Ahlak; uzun, korkusuz bir sahtekarlıktır.
Dünya bir deri ve bu deride hastalıklar var.
Hastalıklardan bir tanesi de insan."
İnsan, aşağı gördüğü sürece değil, yalnızca eşit ya da yüksek gördüğünde nefret eder.
Sonunda insan arzularını sever, arzuladıklarını değil.
Bana yalan söylemiş olman değil, artık sana inanmamam sarsıyor beni.
İnsan vicdanını terbiye ettiğinde, vicdan bizi ısırırken, öper.
Bana yaptığını bağışlıyorum: ama kendine böyle bir şey yapmış olmanı nasıl bağışlayabileyim ki!" -böyle dedi bir seven.
Şüphe değil kesinliktir, insanı deli eden.
İnsan ruhu yaptığı seçimlerle belirlenir.
Dediğinize göre, dinin gerekli olduğuna inanıyorsunuz, öyle mi? Dürüst olun! Yalnızca polisin gerekli olduğuna inanıyorsunuz.
Bir kişi günün en az üçte birini tutkusuz, insansız, kitapsız geçirmezse nasıl düşünür olabilir?
Yüksek dağda buz içinde gönüllü yaşamaktır felsefe.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir