İçeriğe geç

Adem ile Havva’nın Güncesi ve Seçme Öyküler Kitap Alıntıları – Mark Twain

Mark Twain kitaplarından Adem ile Havva’nın Güncesi ve Seçme Öyküler kitap alıntıları sizlerle…

Adem ile Havva’nın Güncesi ve Seçme Öyküler Kitap Alıntıları

HAVVA’NIN MEZAR YAZITI
Cennet, O’nun olduğu yerdi.
Âdem
Bahçeyi yitirdim, ama buna karşılık onu bulmuş olduğuma seviniyorum. Elinden geldiğince seviyor beni, ben de onu tutkulu yaradılışımın bütün ateşiyle seviyorum.
İşittiğim bütün sesler içinde kulağımı en çok okşayan, onun adı olurdu.
Küçücük bir şey bizi nasıl da mutlu edebiliyor. Hele bir de o mutluluğu hak etmişsek!
Ah keşke ona sevgi dolu, iyi bir yüreğin en âlâ zenginlik olduğunu, gönlün zengin değilse aklın beş para etmediğini anlatabilsem.
Yalnızlık, istenmeyen kişi olmaktan yeğdir.
Kırıl ey kalbim, artık bu hayata dayanamam.
Yüreğim bedenimde kurşun gibi ağırlaştı.
Eskiden daha mutluydum.
‘Ölüm dünyaya ayak bastı. Yaratıklar artık ölümlü. Aileden biri gitti bile. Ahlak Duygusu’nun mahsulleri tamamlandı böylece. Aile ölümü fena bir şey sanıyor, ama bir gün fikirleri değişecek.’
‘Sabırlı olmalı, keşfedemeyeceğinizi keşfedene kadar deney yapmaya devam etmelisiniz. Üstelik pek keyifli bir yol bu, dünyayı oldukça ilginç bir yer yapıyor. Keşfedecek bir şey olmasaydı, dünya tatsız tuzsuz bir yer olurdu. Bir şeyi keşfetmeye çalışıp keşfedememek en az keşfetmek kadar, hatta belki de daha ilgi çekici.’
‘Bazı şeyleri kanıtlamanın en iyi yolu fiilen deney yapmaktan geçiyor, işte o zaman gerçekten biliyorsunuz. Varsayımlara, tahminlere bel bağlarsanız kendinizi asla yetiştiremezsiniz.’
‘Zeka dediğin nedir ki, mühim olan insanın yüreğinde taşıdığı değerlerdir. Ah keşke ona sevgi dolu, iyi bir yüreğin en ala zenginlik olduğunu, gönlün zengin değilse aklın beş para etmediğini anlayabilsem.’
‘Küçücük bir şey bizi nasıl da mutlu edebiliyor. Hele bir de o mutluluğu hak etmişsek!’
‘Bu muymuş yani yaratılış amacı? Kalbi yok mu bunun? Şu zavallı yaratıklara merhamet etmek nedir bilmez mi?’
İşittiğim bütün sesler içinde kulağımı en çok okşayan, onun adı olurdu.
Sevgi dolu bir kalbin gerçek zenginlik, tek başına zekânınsa ancak fakirlik olduğunu anlamasını sağlayabilsem keşke.
İçgüdülerimin bana söylediğine göre, üstünlüğün bedeli daima tetikte olmaktır.
Ona, sevgi dolu bir yüreğin en büyük zenginlik olduğunu, gönülde zenginlik olmadıkça zekanın yoksulluk sayılacağını bir anlatabilsem.
Yıldızlar da hoş. Birkaçını elime geçirebilseydim saçlarıma takardım ne güzel.
İçimden bir ses, sürekli uyanıklığın, her üstünlüğün başlıca temeli olduğunu söylüyor bana.
Ölüm dünyaya ayak bastı. Yaratıklar artık ölümlü. Aileden biri gitti bile. Ahlak duygusunun mahsulleri tamamlandı böylece. Aile ölümü fena bir şey sanıyor ama bir gün fikirleri değişecek.
Kovdular bizi. Bu uçsuz bucaksız yabaniliğin ortasına atıp kapıları üzerimize kapattılar.
Halbuki kimseye zarar vermek gibi bir niyetimiz yoktu.
En başından bize ahlak duygusu bahşedilmiş olsaydı ki bu çok daha adil, çok daha merhametlice olurdu, işte o zaman emre itaatsizlikle suçlanabilirdik
Korkuyu henüz keşfetmemişti, beni anlayamazdı.
Ben umrunda değilim, çiçekler umrunda değil, rengarenk akşam göğü umrunda değil. O gitsin mis gibi yağan yağmurdan korunmak için kendine baraka yapsın, olgunlaşmış mı diye karpuza güm güm vursun, üzümlerin tadına baksın, ağaçlardaki meyveleri parmağıyla yoklasın.
Maldan mülkten başka derdi yok mu bu adamın?
Hiç arkadaşın yok diye yüzünü düşürme zavallı kız, ben sana arkadaşlık ederim.
Ah keşke ona sevgi dolu, iyi bir yüreğin en âlâ zenginlik olduğunu, gönlün zengin değilse aklın beş para etmediğini anlatabilsem.
Çok az konuşuyor. Belki de kafasının pek çalışmadığını belli etmekten çekiniyordur
Bu muymuş yani yaratılış amacı? Kalbi yok mu bunun? Şu zavallı yaratıklara merhamet etmek nedir bilmez mi? Böyle kaba işler için mi tasarlayıp ürettiler acaba bunu?
Yüzünden kabalık okunuyor zaten.
Ben ilk kadınım ve yeryüzündeki son kadında yaşamaya devam edeceğim.
Gözlemlerime göre böyle giderse yıldızlar daha fazla dayanamaz. En iyileri gözlerimin önünde eriyip göğe karıştı. Biri eriyorsa hepsi eriyebilir, hepsi bir gecede yok olabilir. Bu acı bir gün yaşanacak, adım gibi eminim.
Sevgi dolu bir kalbin gerçek zenginlik, tek başına zekanınsa ancak fakirlik olduğunu anlamasını sağlayabilen keşke.
Aradan geçen onca yılda, ilk zamanlarda Havva hakkında ne kadar yanıldığımı çok daha iyi anladım. Onsuz Cennet Bahçesi’nde yaşamaktansa dışarıda onunla yaşarım daha iyi.
ADEM: O her neredeyse, cennet orasıydı.
İnsanın insana yaptıkları yüzünden
Binlerce ağıt yükseliyor.
Tanınmamış, bir köşede unutulmuş her büyük sanatçı, ölümünden sonra yüzde yüz tanınmaya başlar, tabloları en yüksek fiyatlarla satılır. Benim tasarım şu: Kur’a çekeceğiz, aramızdan biri ölecek.
Ne isem oyum ben kendi kendimi yaratmadım ya !!
Ölüm uzun bir uykudur.
Ölüm dünyaya ayak bastı. Yaratıklar artık ölümlü. Aileden biri gitti bile ahlak Duygusu’nun mahsulleri tamamlandı böylece. Aile ölümü fena bir şey sanıyor, ama bir gün fikirleri değişecek.
Havva bir elmaya uzandı! Elveda Cennet Bahçesi, masum sevinçlerine elveda. Şimdi gelsin sefalet, açlık, soğuk, kalp kırıklığı, matem, gözyaşı, utanç, kıskançlık,kavga, fesatlık, onursuzluk, yaşlılık,yorgunluk, vicdan azabı; gelsin çaresizlik, ötesinde açılan cehennem kapılarına aldırmadan ölümün salıverilmesi için yakarış!
Hele de yerimi yurdumu kaybetmişken o olmadan yapayalnız ve dertli olacağımı anladım .
Ah keşke ona sevgi dolu, iyi bir yüreğin en ala zenginlik olduğunu, gönlün zengin değilse aklın beş para etmediğini anlatabilsem.
Zekâ dediğin nedir ki,mühim olan insanın yüreğinde taşıdığı değerlerdir.
ÂDEM: o neredeyse, cennet orasıdır.
“Ah keşke ona sevgi dolu, iyi bir yüreğin en âlâ zenginlik olduğunu, gönlün zengin değilse aklın beş para etmediğini anlatabilsem.”
“Onsuz cennet bahçesi’nde yaşamaktansa dışarıda onunla yaşarım daha iyi.”
Zekâ dediğin nedir ki, mühim olan insanın yüreğinde taşıdığı değerlerdir.
Kalp olmadan zeka beş para etmez.
Ölüm dünyaya ayak bastı.Yaratıklar artık ölümlü.Aileden biri gitti bile.
Başlarda ne amaçla yaratıldığımı tam kestiremiyordum, ama şimdi anlıyorum ki bu göz kamaştırıcı dünyanın sırlarını keşfetmek, neşelenmek ve tüm bu güzelliği tasarlayıp bize bahşeden’e şükretmek için burdayım.
Keşfedecek bir şey olmasaydı, dünya tatsız tuzsuz bir yer olurdu.
Bazı şeyleri kanıtlamanın en iyi yolu fiilen deney yapmaktan geçiyor, işte o zaman gerçekten biliyorsunuz. Varsayımlara, tahminlere bel bağlarsanız kendinizi asla yetiştiremezsiniz.
Küçücük bir şey bizi nasıl da mutlu edebiliyor. Hele bir de o mutluluğu hak etmişsek!
ŞEYTAN’IN GÜNCESİNDEN
Ölüm dünyaya ayak bastı. Yaratıklar artık ölümlü. Aileden biri gitti bile. Ahlak duygusunun mahsülleri tamamlandı böylece. Aile ölümü fena bir şey sanıyor, ama bir gün fikirleri değişecek.
Ölüm dışında her şeyi biliyoruz. Ölüm Ölüm Ölüm. Ölüm nasıl bir şey acaba?
Kovdular bizi. Bu uçsuz bucaksız yabaniliğin ortasına atıp kapıları üzerimize kapattılar. Halbuki kimseye zarar vermek gibi bir niyetimiz yoktu Açlığı, susuzluğu, soğuğu öğrendik; acıyı, hastalığı, kederi öğrendik; nefreti isyan etmeyi, dalavereyi öğrendik; vicdan azabını, suçluyu da suçsuzu da aynı kefeye koyan vicdanı öğrendik; bedenin de ruhun da nasıl bitkin düşebileceğini, dinçleştirmeyen uykuyu, dinlendirmeyen istirahati, cenneti geri getiren, uyanır uyanmaz da geri götüren düşleri öğrendik; sefaleti, işkenceyi kalp kırıklığını öğrendik; aşağılamayı, hakaretler yağdırmayı öğrendik; Tanrı’nın kendi suretinde yarattığı insan bedeninin gün ışığında çıplak olduğunda ayıplandığını öğrendik; korkuyu öğrendik; gösteriş budalalığını, ahmaklığı, haseti, riyakarlığı öğrendik; doğruyu yanlıştan ayırt etmeyi, birinden kaçıp diğerini yapmayı öğrendik; ahlak duygusunun tüm mahsullerini öğrendik. Cennetin sonsuz saflığında bir saat geçirmek uğruna bu bilgilerin hepsini satabilirdik.
Doğru yanlıştan ayırt eden kimse var mı?
Ölümse uzun bir uykudur, hem de upuzun.
Onu sevmemin nedeni parlak bir zekası olması mı? Hayır,hayır katiyen bu değil. Kafası çalışmıyor diye kimse onu suçlayamaz. Tanrı vergisi bir şey bu ve onun payına pek bir şey düşmemiş. Bir bildiği vardır herhalde Tanrı’nın. Zamanla zekası da gelişecektir, öyle bir anda olmasını beklemiyorum. Telaşa mahal yok zaten. Şimdilik bu kadarı yetiyor da artıyor.
Varsayımlara,tahminlere bel bağlarsanız kendinizi asla yetiştiremezsiniz.
Ah beni o ilk terkedişi yok mu! Hiç mi hiç aklımdan çıkmıyor. Yüreğim kurşun gibi ağırlaşmıştı! Şu hayatta sahip olduğum tek şey de yitip gitti! diye sızlandım. Çaresizlik içinde, Kalbim öyle kırık ki, onsuz nasıl yaşarım! diyerek yüzümü avuçlarıma gömdüm, üzüntümü hiçbir şey hafifletemezdi.
Ne zaman yüz yüze bakışarak dertleşebileceğim birine hasret kalsam buraya gelirim. Suda beliren sevimli, şeffaf gövdeyle konuşmak elbette hasretimi tam gidermiyor ama yapayalnız kalmaktan iyidir. Ne zaman konuşsam o da konuşuyor, derdimle dertleniyor.
Ondaki bu yetenek tohumları iyi işlenirse büyüyüp filizleneceğine hiç şüphem yok.
Her şey onu hatırlatıyordu, kalbime bir acı çöküvermişti.
Zekâ dediğin nedir ki,mühim olan insanın yüreğinde taşıdığı değerlerdir. Ah keşke ona sevgi dolu, iyi bir yüreğin en âlâ zenginlik olduğunu, gönlün zengin değilse aklın beş para etmediğini anlatabilsem.
ÇARŞAMBA
Doğrusu artık gül gibi geçiniyor, her geçen gün birbirimizi daha iyi tanıyoruz. Artık benden kaçmaya yeltenmemesi iyiye işaret; yanında olmamdan hoşlandığını gösteriyor. Bu durum beni sevindiriyor. Ona bir faydam dokunsun diye elimden geleni yapıyorum ki beni daha fazla el üstünde tutsun.
Bu muymuş yani yaratılış amacı? Kalbi yok mu bunun? Şu zavallı yaratıklara merhamet etmek nedir bilmez mi? Böyle kaba işler için mi tasarlayıp ürettiler bunu acaba? Yüzünden kabalık okunuyor zaten.
Bu resmen düzenbazlık. Pazar yan gelip yatma günü değildir ki canım, cumartesi diye bir şey var.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir