İçeriğe geç

Acıyla Çarp Kalbim Kitap Alıntıları – Amélie Nothomb

Amélie Nothomb kitaplarından Acıyla Çarp Kalbim kitap alıntıları sizlerle…

Acıyla Çarp Kalbim Kitap Alıntıları

Demek hayatın temel ilkesi, anlamı buydu. Hayattaysak, bu kadar çok çatışma yaşıyorsak, nefes almaya devam etmek için çabalıyorsak, bu sıkıcı tekdüzeliği sesimizi çıkarmadan kabulleniyorsak, işte tüm bunların hepsini sevgiyi tanımak için yapıyorduk.
İnsanlar işlerine gelmeyen olayları ya da daha doğrusu unutmalarının işlerine geleceği olayları o kadar sık unutuyorlardı ki
Dedikoduları anlatma bana, olur mu?
Acıyla çarp kalbim, deha sende çünkü.
Çektiği bu acının bir açıklaması olabilir miydi?
onun beni tıpkı benim onu sevdiğim gibi sevdiğini ve bu sevginin gerçekten var olduğunu biliyorum.
Demek hayatın temel ilkesi, anlamı buydu: Hayattaysak, bu kadar çok çatışma yaşıyorsak, nefes almaya devam etmek için çabalıyorsak, bu sıkıcı tekdüzeliği sesimizi çıkarmadan kabulleniyorsak, işte tüm bunların hepsini sevgiyi tanımak için yapıyorduk.
Para insanların kıskançlık duydukları çok önemli bir değerdi.
– Burnun kitapların içinde kuruyup gideceksin.
– Kuruduğumu düşünmüyorum.
Yıl 1971’di. Nereye gitseniz şunu duyuyordunuz: ”Gençlere yer açın! ”
İnsanlar işlerine gelmeyen olayları ya da daha doğrusu unutmalarının işlerine geleceği olayları o kadar sık unutuyorlardı ki
Beni şimdiye kadar bir kez sevdin, işte o an dünyada bundan daha güzel bir şey olmadığını anladım.
Demek hayatın temel ilkesi, anlamı buydu: Hayattaysak, bu kadar çok çatışma yaşıyorsak, nefes almaya devam etmek için çabalıyorsak, bu sıkıcı tekdüzeliği sesimizi çıkarmadan kabulleniyorsak, işte tüm bunların hepsini sevgiyi tanımak in yapıyorduk.
Ev acıtan yerdir.
İnsanlar işlerine gelmeyen olayları ya da daha doğrusu unutmalarının işlerine geleceği olayları o kadar sık unutuyorlardı ki
‘Acıyla çarp kalbim, deha sende çünkü.’
Sonuca varmayı istemek aptallıktır, diye yazmış Flaubert. Bu sözün doğruluğunu en çok kavgalar gösterir. Taraflardan hangisinin aptal olduğunu saptamak için son sözü söyleme takıntısı olana bakmak yeterli olur.
Evet. Her zaman soğuktun sen.
Hayır. Küçükken öyle değildim. Sana katlanabilmek için soğuk biri olmak zorunda kaldım.
Yakın arkadaşı yoktu, önceden düşünüp karar verdiği bir durum değildi bu, ama şimdiki hayatı içinde böyle olması işine geliyordu. Etrafında bu tür ilişkide olanların neler yaşadığını gözlemlemişti: Birbirlerine sırlarını anlatıyor, gece birbirlerinin evinde kalıyor, kimi zaman da seçtikleri bu yakın arkadaşın kollarında ağlıyorlardı. Diane kendisinin bunları yapamayacağını biliyor, bu yüzden de bu tür yakın arkadaşlıklara sıcak bakmıyordu. Sırrını bir başkasına nasıl anlatabilirdi ki?
“Sonuca varmayı istemek aptallıktır,” diye yazmıştı Flaubert. Bu sözün doğruluğunu en çok kavgalar gösterir: Taraflardan hangisinin aptal olduğunu saptamak için son sözü söyleme takıntısı olana bakmak yeterli olur.
“Sen” diye hitap etme anlaşmasının en büyük eksiği aslında “sen” sözcüğü oldu.
“Alfred de Musset’nin bir dizesinden etkilendim ben: ‘Acıyla çarp kalbim, deha sende çünkü.’”
“Tüm çocuklar kime seslendiklerini tam olarak bilmeden dua ederler.”
Marie’ye mutlu olmak yetmiyordu, mutluluğunu kendisi kadar ayrıcalıklı bulmadığı insanlara göstermek istiyordu.
“Demek hayatın temel ilkesi, anlamı buydu: Hayattaysak, bu kadar çok çatışma yaşıyorsak, nefes almaya devam etmek için çabalıyorsak, bu sıkıcı tekdüzeliği sesimizi çıkarmadan kabulleniyorsak, işte tüm bunların hepsini sevgiyi tanımak için yapıyorduk.”
Hızlı akışından taviz vermeyen hayat geçip gidiyordu.
Sonuca varmayı istemek aptallıktır, diye yazmıştı flaubert. Bu sözün doğruluğunu en çok kavgalar gösterir. Taraflardan hangisinin aptal olduğunu saptamak için son sözü söyleme takıntısı olana bakmak yeterli olur.
‘Sonuca varmayı istemek aptallıktır’ diye yazmıştı Flaubert. Bu sözün doğruluğunu en çok kavgalar gösterir. Taraflardan hangisinin aptal olduğunu saptamak için son sözü söyleme takıntısı olana bakmak yeterli olur.
İnsanlar işlerine gelmeyen olayları ya da daha doğrusu unutmalarının işlerine geleceği olayları o kadar sık unutuyorlardı ki
Tüm çocuklar kime seslendiklerini tam olarak bilmeden dua eder. Kutsal olmasa da yüce bir varlıkla ilgili belli belirsiz içgüdüsel bir bilgiye sahiptirler.
Demek hayatın temel ilkesi,anlamı buydu: Hayattaysak, bu kadar çok çatışma yaşıyorsak, nefes almaya devam etmek için çabalıyorsak, bu sıkıcı tekdüzeliği sesimizi çıkarmadan kabullenebiliyorsak, işte tüm bunların hepsini sevgiyi tanımak için yapıyorduk.
İnsanın umutlarını dillendirmesi ne büyük aptallıktı! Üstelik bir de böyle sıradan sözcüklerle Marie beklentilerini söylemiyordu, onların sınırsızlığının tadını çıkarıyordu.
Sonuca varmayı istemek aptallıktır , diye yazmıştı Flaubert. Bu sözün doğruluğunu en çok kavgalar gösterir :Taraflardan hangisinin aptal olduğunu saptamak için son sözü söyleme takıntısı olana bakmak yeterli olur.
Onu sevdiğini belli etmemen gerekiyordu. Böylece paranın keyfini daha çok sürebiliyordum
Para insanların kıskançlık duydukları çok önemli bir değerdi
Birisi ona kıskançlığın öteki yüzünde de kıskançlığın bulunduğunu, yeryüzünde kıskançlıktan daha çirkin bir duygumun var olmadığını söylese karşılık olarak omuzlarını silkmekle yetinirdi
İnsanın umutlarını dillendirmesi ne büyük aptallıktı! Üstelik bir de böyle sıradan sözcüklerle Marie beklentilerini söylemiyordu, onların sınırsızlığının tadını çıkarıyordu
Sınıftaki kızlar geleceklerinden söz ettiklerinde Marie içinde kahkahalarla gülüyordu. Evlilik, çocuklar, ev
Bunlar mı mutlu olmalarına yetecekti?
Artık önemli olan kişi benim, şimdi benim hikayem başlıyor, artık anne babamın ya da ablamın hikayesinin parçası değilim
Küçümseyen kişinin avantajlı tarafı, kendisini küçümsediği kişiden üstün görmeyi başarmasıdır
Acıyla çarp kalbim, deha sende çünkü.
“Sonuca varmayı istemek aptallıktır,’ diye yazmış Flaubert. Bu sözün doğruluğunu en çok kavgalar gösterir. Taraflardan hangisinin aptal olduğunu saptamak için son sözü söyleme takıntısı olana bakmak yeterli olur.”
“Acıyla çarp kalbim, deha sende çünkü.”
Yirmi yaşına girmiş olan Mariel 16 yaşında bir genç kız gibi duruyordu. Diane küçücük kalmış bu kızın gözlerinde sonsuz bir açlığın izlerini gördü.
Hiç soru sormadı ona.
Gidecek başka yerim yok, dedi Mariel.
Burası senin evin
Sonuca varmayı istemek aptallıktır,’ diye yazmıştı Flaubert. Bu sözün doğruluğunu en çok kavgalar gösterir: Taraflardan hangisinin aptal olduğunu saptamak için son sözü söyleme takıntısı olana bakmak yeterli olur.
Ah evet, yirmi yıldan fazladır ders veriyorum üniversitede. Hiç belli olmuyor mu? Ne kadar naziksiniz! Aslında o kadar çok çalışıyorum ki yaşlanmaya zaman bulamıyorum!
Kıskançlık ortada bir neden yokken de tahta oturmak ister.
‘Acıyla çarp kalbim, deha sende çünkü.
Acıyla çarp kalbim, deha sende çünkü
Sonuca varmayı istemek aptallıktır diye yazmıştı Flaubert. Bu sözün doğruluğunu en çok kavgalar gösterir. Taraflardan hangisinin aptal olduğunu saptamak için son sözü söyleme takıntısı olana bakmak yeterli olur.
“Sonuca varmayi istemek aptalliktir” diye yazmisti Flaubert. Bu sözün dogrulugunu en çok kavgalar gösterir. Taraflardan hangisinin aptal oldugunu saptamak için son sözü söyleme takintisi olana bakmak yeterli olur.
İnsanlar işlerine gelmeyen olayları ya da daha doğrusu unutmalarının işlerine geleceği olayları o kadar sık unutuyorlardı ki
“Çocuklar, özellikle de büyük olanlar, annelerinin kalbinde ilk sırada olmamaya genelde çok içerlerlerdi.
“Home is where it hurts” Camille
Ev acıtan yerdir.
‘Hayattaysak, bu kadar çok çatışma yaşıyorsak, nefes almaya devam etmek için çabalıyorsak, bu sıkıcı tekdüzeliği sesimizi çıkarmadan kabulleniyorsak, işte tüm bunların hepsini sevgiyi tanımak için yapıyorduk.’
Benim hikayem sona erdi. Artık senin hikayen anlatılacak..
İnsanlar işlerine gelmeyen olayları ya da daha doğrusu unutmalarının işlerine geleceği olayları o kadar sık unutuyorlardı ki
Acıyla çarp kalbim, deha sende çünkü.
Şöyle diyebiliriz belki: Bu kadar yüksek bir seviyeye çıkınca değiştiler ve ne yazık ki bu değişim iyi bir yönde olmadı.
Artık gökyüzünün altında onun için önemli olan biri daha yaşıyordu.
Demek hayatın temel ilkesi, anlamı buydu: Hayattaysak, bu kadar çok çatışma yaşıyorsak, nefes almaya devam etmek için çabalıyorsak, bu sıkıcı tekdüzeliği sesimizi çıkarmadan kabulleniyorsak, işte tüm bunların hepsini sevgiyi tanımak için yapıyorduk.
Ancak annesinin kollarındayken hissettiği sevginin doğası çok farklıydı: Büyülü bir sevgiydi bu. Onu yücelten, şaşkına çeviren, yaydığı mutlulukla ezen bir güçtü.
.. evrenin en yoğun sarhoşluğunu tanıdı: sevgi.
Taraflardan hangisinin aptal olduğunu saptamak için son sözü söyleme takıntısı olana bakmak yeterli olur.
Acıyla çarp kalbim, deha sende çünkü
Bir ilişkinin sona ermesi değil de, eski sevgilinin bu kadar çabuk yeni birine aşık olmasıydı kalpleri acıtan.
Sonuca varmayı istemek aptallıktır, diye yazmıştı Flaubert. Bu sözün doğruluğunu en çok kavgalar gösterir: Taraflardan hangisinin aptal olduğunu saptamak için son sözü söyleme takıntısı olana bakmak yeterli olur.
Küçümsemenizi tutumlu kullanın, çünkü ona ihtiyacı olanların sayısı çok fazladır. Chateaubriand’ın bu ünlü öğüdüne Olivia’nın kulak vermesi gerekmiyordu, çünkü onun küçümseme potansiyeli çok büyüktü.
Alfred de Musset’nin bir dizesinden etkilendim ben: Acıyla çarp kalbim, deha sende çünkü.
“Çocuklar, özellikle de büyük olanlar, annelerinin kalbinde ilk sırada olmamaya genelde çok içerlerlerdi. “
“Cehennemin yolları iyi niyet taşlarıyla döşelidir; aynı şekilde en kötücül amaç gerçek bir neşe kaynağı olabilir.”
“Hayattaysak, bu kadar çok çatışma yaşıyorsak, nefes almaya devam etmek için çabalıyorsak, bu sıkıcı tekdüzeliği sesimizi çıkarmadan kabulleniyorsak, işte tüm bunların hepsini sevgiyi tanımak için yapıyorduk. “

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir