İçeriğe geç

Acının İklimi Kitap Alıntıları – Hüsnü Bala

Hüsnü Bala kitaplarından Acının İklimi kitap alıntıları sizlerle…

Acının İklimi Kitap Alıntıları

Sanırım bana gitmek düştü, yüzüm yüzüne düştü, sen bir düş’tün
Yürüyordu ıssızlığa, kendine doğru, aşka yürüyordu ta ki; Tuna’ya bedenini teslim edene kadar. Hayat onun için anlamını yitirmişti, gözleri buğulanarak yürüdü. Aldanış yılları, vefasızlıklar ve ihanetlerin girdabında kendini ağır ağır akan suların haşmetine bıraktı, yitti ortasında Tuna’nın

Yitti bir kadın usul sevdalar ile acıların eşliğinde
Hayata kanmışlığın suretinde kendini yitirdi
Kör karanlık sokakların şahitliğinde
Yitti bir kadın usul usul sevda niyetine

O hüzun o barut kokan Botan akşamlarından biriydi yine Bawer kendini yollara vurmustu ilçenin beş altı kilometre uzağında yasaklı ağaçlık bir alana giderek insanlardan soyutlamıştı kendini. Gecenin basmasıyla silah sesleri yankılanmış ağır bir barut kokusunda kalmış ve kim vurduya gitmişti. Belki çocukluğunu yaşamanın hevesine kaptırmıştı kendini. Gitmişti ilçenin uzağına gece basınca da yolunu bulamamış ve ona ulaşılamamıştı..

Botan’da hazin bir öyküydü. Ömrü 18 yaşında bitmişti. Hüzünlü ölüm hep Botan akşamlarımda Sahibi olmayan sahipsiz bir halkın çığlığında yankılanıyordu sesler dere tepe dağ taş yaş tutmuştu. Bawer adında binlerce fidan düşmüştü bu yaralı coğrafyada..huzün ve ölüm ne kadar göçebe göründüyse de hep konaklamıştı bu vatanda bu coğrafyalarda

Kısa bir öykü ve bunun gibi binlerce unutulmuş hayatlar kanar Botan’da hep, bilir misin sen ey zalim Dünya.?

Bawer, yaşadığı çatışmalı coğrafya da okuyamamıştı ama okuyan çocuklara çok meraklıydı, ellerinde defteri kalemi olsun isterdi hep, güzellikleri yaşamak ve anlatmak isterdi tüm insanlığa..
Bawer hayatın bilinmezliğini hayatın acımasız yanını şizofreni yanını kabul etmişti. On iki çocuklu bir ailenin son çocuğuydu. Çocukluk arkadaşımdı, sessizdi bazen aramızda kavgalı gürültülü futbol günlerimiz olurdu. Yine de barışır konuşurduk, çünkü içimizde masumiyetin verdiği çocuk yanımız hep baskın gelirdi.
Kısa bir zamanda uzu uzun yaşamak, yaşama bağlılıģını göstermek ne zor şeydi onun için. Belki de en uzun gecesiydi, hazin ve boğucu bi Botan akşamında yaşadığı mahmurluk

Gittiği kentler, yakınlaştığı insanlar ve kaldığı ortamlar hepsi bir rüya gibiydi. Nereden nereye ve nasıl gelmişti hiçbiri artık onun için önemli değildi.
Onun için asıl önemli olan insanlarla bu coğrafyada kardeş gibi, aile gibi yaşamak ve paylaşmaktı güzellikleri.

Nerede dünyaya geleceğini bilemez ve belirleyemez insan, ne ise rolünde yaşarsın. hayatın gök gürültülü rengârenk gökkuşağında. Bu belki güzel bir hayat, belki zorlu bir hayat, belki de yorucu.. bir o kadar da çatışmalı bir hayattı onun için

Sanırım bana gitmek düştü, yüzüm yüzüne düştü, sen bir düş’tün
Sen uzak kentlerde kendi sarhoşluğunda hayatın enfes öykülerine dalmışken; ben burada seni yaşıyordum, seni soluyordum, seni yazıyordum durmadan
zaman herşeye Ben ilacınım dercesine unutturmuştu yüreklerdeki yaraları.
Bawer, yaşadığı çatışmalı coğrafya da okuyamamıştı ama okuyan çocuklara çok meraklıydı, ellerinde defteri kalemi olsun isterdi hep, güzellikleri yaşamak ve anlatmak isterdi tüm insanlığa..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir