İçeriğe geç

Acılara Tutunmak Kitap Alıntıları – Hasan Hüseyin Korkmazgil

Hasan Hüseyin Korkmazgil kitaplarından Acılara Tutunmak kitap alıntıları sizlerle…

Acılara Tutunmak Kitap Alıntıları

ölmek ölmek dedikleri ne ola
bin yıl yaşar insanoğlu şu güzelim dünyada kula kulluk olmasa..
öptüm seni
öptüm seni yanağından dudağından saçından
avuçlarından
öptüm ve çoğaldım..
korkma sen
anacığım
insandan gelen ölüm
s.ktir olur insanla
biz ne oklar ne barutlar ne atomlar görmüşüz yeter ki dursun dünya
yerliyerinde..
en çok bizim olan saatiydi gecenin
sevişmek bu saatte
içip içip ağlamak
döküp saçmak bu saatte..
uykuyu sevmiyorum
yarım ölüm derlerdi çocukluğumda
uyurken uyanık kalınabilse
diye düşünüyorum
düşlerden koparak uyanıyorum
yaralıyım yalnızım bırakılmışım
güzel düşler sokakta da sürse n’olur..
Acı çekmek özgürlükse
Özgürdük ikimiz de
O, yuvasız çalıkuşu
Bense kafeste kanarya
O, dolaşmış daldan dala
Savurmuş yüreğini
Ben bölmüşüm yüreğimi
Başkaldıran dizelere
Kavuşmak özgürlükse
özgürdük ikimiz de
ölümden
ölmekten
değil korkumuz
daha güzel bir dünya
yaşanılır bir vatan
diye başlarken şarkımıza
vurulup kahpe tuzaklarda bir geyik gibi düşmek boyluboyunca..
ekmek de be kardeşim ekmek de!
biz rakıya vuracağız besbelli
sen çaya yumulursun
ne yaparsın be bedri
aradabir çekmeden de olmuyor
olmuyor be kardeşim olmuyor
şu dinine yandığımın dünyası
baka baka içine gözlerimizin
ediyorlar içine günlerimizin
hidrojen sallasan gıkı çıkmıyor
sabır kayası da sabır kayası!
hadi hadi atla gel
bekletme bizi..
yaprak döker biryanımız
biryanımız bahar bahçe..
‘kısa çöp uzun çöpten hakkını alır ” elbette..
unuttum neresiydi
bilmiyorum nerdedir
nasıldır bilmiyorum
biryerler vardır elbet
bildirin biryerlere çocuklar
geceler bozuk deyin
gündüzler bozuk deyin
yaşamak be çocuklar
yaşamak bozuk deyin
bildirin biryerlere çocuklar
ekonomi filan değil bu bizimkisi
çürük yangın merdiveni be bedri
acı çekmek özgürlükse
özgürdük ikimiz de
o yuvasız çalıkuşu
bense kafeste kanarya
o dolaşmış daldan dala
savurmuş yüreğini
ben bölmüşüm yüreğimi
başkaldıran dizelere
kavuşmak özgürlükse
özgürdük ikimiz de
elleri çığlık çığlık
yanyana iki dünya
ikimiz iki dağdan
iki hırçın su gibi
akıp gelmiştik
buluşmuştuk bir kavşakta
unutmuştuk ayrılığı
yok saymıştık özlemeyi
şarkımıza dalmıştık
mutluluk mavi çocuk
oynardı bahçemizde
aramakmış oysa sevmek
özlemekmiş oysa sevmek
bulup bulup yitirmekmiş
düşsel bir oyuncağı
yalanmış hepsi yalan
sevmek diye birşey vardı
sevmek diye birşey yokmuş
acılardan artakalan
işte şu bakışlarmış
kuğu diye gözlerimde
gün batımı bulutlarmış
yalanmış hepsi yalan
savrulup gitmek varmış
ayrı yörüngelerde
acı çektim günlerce
acı çektim susarak
şu kısacık konuklukta
deprem kargaşasında
yaşadım birkaç bin yıl
acılara tutunarak
acı çekmek özgürlükse
özgürdük ikimiz de

(1978)

öyle bir yerdeyim ki
ne karanfil
ne kurbağa
öyle bir yerdeyim ki
biryanım maviyosun
dalgalanır sularda
biryanım çocuk parkı
çığlıkçığlığa
öyle bir yerdeyim ki
anam gider allah allah
dölüm düşmüş sokağa
dostum dostum güzel dostum
bu ne beter çizgidir bu
bu ne çıldırtan denge
yaprak döker biryanımız
biryanımız bahar bahçe
Bir de bakıyorum ki
günler aylar yıllar geçmiş silinir
acı çekmek oluvermiş düşünmek
Herkes odununu kendi taşırmış o cehenneme
Anarşizmin babası mı bu Yunus Emre
diye düşünüyorum
yaşamak bu denli sövülesi mi
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
bakamam bulutlara
hele de akşam akşam
hele de günbatımı
bakamam bulutlara
yüreğim sızlamadan
bitti temmuz yine bitti
kırlangıçlar çekip gitti yine
gitti kaldık yine kaygularla başbaşa yine kaldık
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
ölmek ölmek dedikleri ne ola
bin yıl yaşar insanoğlu şu güzelim dünyada
kula kulluk olmasa
güzelsin biliyorum
güzeldi senden önceki de
sevmek sîzlerden güzel
yalan söyleyemem ki
hepsini öptüm sende
bağışladım dallarımı kıranı, toprağıma tüküreni [bağışlamadım]
yoksulluktan geçmek kolay, bırakmak zor varsıllığı
insan neden istemez kurtulmayı?
insanlar ne dilleriyle ayrılırlar birbirlerinden
ne de renkleriyle inançlarıyla
türkülerde toroslarca yükselen o kanlı sınır
insanların birbirine kulluğu köleliğidir
‘cervantes mi don kişot’u yarattı
don kişot mu cervantes’i’
Selâm
sözden köprü kuranlara
güzel günlere
barışa kardeşliğe fırça sallayanlara
selâm
gülü sevdim önceleyin
o da bencileyin diken içinde
‘bana derler niçin gülmez ağlarsın?
gülmemek buysa eğer ya gülmek nerde?
düşman değil benim halkım
barışa kardeşliğe
kahpeliğe kalleşliğe puştluğa düşman
en başta da sömürüye açlığa düşman
karıcığı işten dönmüş
kim demiş işten dönmüş
sanki savaştan dönmüş
gözlerini gördüm önce
sonra yalnızlığını
anlat güzel günleri anlat bütün gücünle
ama özleme
çünkü sen hiç görmedin ki güzel günleri
paris’i özlemiyorum
pekin’i özlemiyorum
nevyork’u moskova’yı roma’yı özlemiyorum
çünkü hiç görmedim ki
aramakmış oysa sevmek
özlemekmiş oysa sevmek
bulup bulup yitirmekmiş
düşsel bir oyuncağı
elleri çığlık çığlık yanyana iki dünya
ikimiz iki dağdan iki hırçın su gibi akıp gelmiştik
buluşmuştuk bir kavşakta
unutmuştuk ayrılığı
yok saymıştık özlemeyi
şarkımıza dalmıştık
mutluluk mavi çocuk oynardı bahçemizde
acı çekmek özgürlükse
özgürdük ikimiz de
o yuvasız çalıkuşu
bense kafeste kanarya
o dolaşmış daldan dala
savurmuş yüreğini
ben bölmüşüm yüreğimi
başkaldıran dizelere
dostum dostum güzel dostum
bu ne beter çizgidir bu
bu ne çıldırtan denge
yaprak döker bir yanımız
bir yanımız bahar bahçe
Ağlayanlar bir gün güler elbette
Uyanmakla, anlamakla
Bilmekle ben amenna

Kısa çöp uzun çöpten hakkını alır elbette
Direnmekle, kurtulmakla
Barışla ben amenna

Düşlerden koparak uyanıyorum
Yaralıyım yalnızım bırakılmışım
Güzel düşler sokakta da sürse n’olur
diye düşünüyorum
O yapay derinlikler nasıl yanılttı seni
Nasıl gittin ardından o gölge oyunlarının
Yaralı bir şarkıydı o
Bir umutsuz yolculuktan
Bırakılmış bir konaktan
Bir yaldızlı resimdi.
bol kirpikli gözlerini dikti geceye
baktı andan âna artan yalnızlığına
yalnız geçen yıllarına
güvencesiz yarınına:
– neredesin sen
neredesin ?
Acı çektim günlerce
Acı çektim susarak
Şu kısacık konutlukta
Deprem kargaşasında
Yaşadım birkaç bin yıl
Acılara tutunarak
Acı çekmek özgürlükse
Özgürüz ikimizde
bir de bakıyorum ki
günler aylar yıllar geçmiş silindir
acı çekmek oluvermiş düşünmek
gözlerini gördüm önce
sonra yalnızlığını
bir ülke ki hiç gitmedin
bir deniz ki hiç yüzmedin
bir orman ki yaslanmadın yeşil serinliğe
ya sen neyi özlersin ey kuzucuğum
anlat güzel günleri anlat bütün gücünle
ama özleme
çünkü sen hiç görmedin ki güzel günleri
geleceksin değil mi
geliyorsun değil mi
gelmelisin mutlaka
acı çektim günlerce
acı çektim susarak
şu kısacık konuklukta
deprem kargaşasında
yaşadım birkaç bin yıl
acılara tutunarak
acı çekmek özgürlükse
özgürdük ikimiz de
acı çekmek özgürlükse
özgürdük ikimiz de
o yuvasız çalıkuşu
bense kafeste kanarya
o dolaşmış daldan dala
savurmuş yüreğini
ben bölmüşüm yüreğimi
başkaldıran dizelere
Acı çekmek özgürlükse
Özgürdük ikimiz de
‘Kısa çöp uzun çöpten hakkını alır’ elbette
Direnmekle
Kurtulmakla
Barışla ben
âmenna
dostum dostum güzel dostum
çok mu saygın yerin altı yerin üstünden
yaşamak bu denli sövülesi mi
Yaşayanlar ölür elbet bilirim
Biz adını koymadan da vardı o gerçek
bilemezler avcının kim olduğunu sezmişler tüfeğin doğrultusunu kadınlar kadınlar dağlara doğru
daha güzel bir dünya yaşanılır bir vatan diye başlarken şarkımıza

vurulup kahpe tuzaklarda bir geyik gibi düşmek boyluboyunca

cepte vergi makbuzumuz

bundan işte korkumuz
canım oğlum güzel yavrum

gözümün ışıltısı bundan kaygumuz!

biz rakıya vuracağız besbelli sen çaya yumulursun
Yaşadım bir kaç bin yıl
Acılara tutunarak.
Acı çekmek özgürlükse
özgürüz ikimizde
Aramakmış oysa sevmek
Özlemekmiş oysa sevmek
Bulup bulup yitirmekmiş
Düşsel bir oyuncağı
Bıçak kemikte..
Topraksa paylaşılmış kıyılarsa yağmalanmış, umut hacizde, ya bu neyin puştluğu bu sana yokluk sana yasak sana dam insan değil – hâşâ – bir yağmacı soyu bu, bıçak kemikte.
Ama belki kış da güzel
ama belki kar da güzel
ama insan olana
Uykular da beter yine
uykular da karakura
yine bezgin sabahlar
yine yılgın akşamlar
yine hep dalavera
yine hep o kuruntu
yine umut yine düş
yine hep bekleroğlu.
Bir geçmiş ki anlamak zor
Bir şimdi ki anlatmak güç.
Ölmek ölmek dedikleri ne ola
bin yıl yaşar insanoğlu şu güzelim dünyada
kula kulluk olmasa.
Sorarım kendikendime: insan neden istemez kurtulmayı.
Önce kapı
sonra kilit
sonra zorbalığın
korkak gözleri
girdiler içeri

Kitap kaldı yüzüstü
duvarlarda sıcak kahve kokusu.

Bol kirpikli gözlerini dikti geceye baktı
andan ana artan yalnızlığına
yalnız geçen yıllarına.
Acılar bu saatte
ayrılıklar bu saatte
Acı çekmek özgürlükse özgürdük ikimiz de..
unutmuştuk ayrılığı
yok saymıştık özlemeyi
acı çekmek özgürlükse
özgürdük ikimiz de
o yuvasız çalıkuşu
bense kafeste kanarya
o dolaşmış daldan dala
savurmuş yüreğini
ben bölmüşüm yüreğimi
başkaldıran dizelere
dostum dostum güzel dostum
bu ne beter çizgidir bu
bu ne çıldırtan denge
yaprak döker bir yanımız
bir yanımız bahar bahçe
Çok güzel bir film varmış görmemek eksiklikmiş
görsem de kurtulsam şu eksiklikten
diye düşünüyorum
taksit sözü edildikçe artıyor tutsaklığım
bağımsızlık ne güzeldir kimbilir
diye düşünüyorum
kadınlar balkonlarda çamaşır asıyorlar
hep çamaşır asılsa da insanlar asılmasa
diye düşünüyorum
yıllar var ki vurmamışım şu etimi denize
biraz param olsa da
diye düşünüyorum
( )
Ben duymadım barış için silâhlar yapıldığını
sorsam acep duyan var mı
diye düşünüyorum
‘putunu kendi yapar kendi tapar’
demiş bizim Tevfik Fikret
diye düşünüyorum
herkes odununu kendi taşırmış o cehenneme
anarşizmin babası mı bu Yunus Emre
diye düşünüyorum
bir de bakıyorum ki
günler aylar yıllar geçmiş silindir
acı çekmek oluvermiş düşünmek.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir