Aziz Erdoğan kitaplarından Abide Şahsiyet – Mehmet Akif Ersoy kitap alıntıları sizlerle…
Abide Şahsiyet – Mehmet Akif Ersoy Kitap Alıntıları
Allah, bu millete bir daha istiklal marşı yazdırmasın!
Ey göğsünde bir umman saklı bülbül, vatandan ayrılmak ne kadar zor!
Teselliden nasibim yok, hazan ağlar baharımda;
Bugün bir hanümansız serseriyim öz diyarımda.
Bugün bir hanümansız serseriyim öz diyarımda.
Yıllarca, asırlarca süren uykundan artık,
Silkin de muhitindeki zulmetleri yak, yık!
Bir baksana: gökler uyanık, yer uyanıktır;
Dünya uyanıkken uyumak maskaralıktır.
Silkin de muhitindeki zulmetleri yak, yık!
Bir baksana: gökler uyanık, yer uyanıktır;
Dünya uyanıkken uyumak maskaralıktır.
İstiklal şairi, marşın kabulünden sonra zorla verilen beş yüz liraya ihtiyacı olmasına rağmen el sürmedi. Bir vekâletname düzenleyerek Darülmesai’ye bağışladı.
Meclis 12 Mart 1921 günü saat onda İstiklal Marşı gündemiyle tekrar toplandı. Yapılan oylamada Mehmet Akif’in şiiri yüzde doksan kabul oyuyla “İstiklal Marşı” olarak kabul edildi.
Madem ki Hakk’ın va’dettiği haktır,
Şarkın ezeli fecri yakındır, doğacaktır.
Şarkın ezeli fecri yakındır, doğacaktır.
Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış, şaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış, şaşarım.
Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın
Kim bilir belki yarın, belki yarından da yakın.
Kim bilir belki yarın, belki yarından da yakın.
“Millete yazılan marş için para mı alınır, bu topraklar için canını seve seve veren şehitlerden bir şiir yazan insan daha mı üstün”
Genelkurmay Başkanlığı, Milli Eğitim Bakanlığına müracaat ederek, milletin içinde sakladığı kahramanlığı ortaya çıkartacak, halka ve askere heyecan verecek bir marş yazılmasını istedi. Dönemin Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Tanrıöver, meclise böyle bir marş yazılması için öneride bulundu. Bu marşın ödüllü olmasını ve kazanan şaire beş yüz lira verilmesini dile getirdi.
Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar:
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Bir değil, yüz bin bahar indirse hattâ âsuman
Hiç kımıldanmaz benim ruhumda kök salmış hazan!
Hiç kımıldanmaz benim ruhumda kök salmış hazan!
Doğu üzerine ölü toprağı serpilmiş gibi, Batı’nın karşısında cenazeden farksız insanları, dilencilikle yaşayan derbeder hükümetleri, esaretleriyle övünen zavallı milletleri, harabeleri, çamur evleri ve çamurdan insanları, ekilmemiş yerleri, kesilmiş ormanları, her türlü hastalıkları, hurafeleri, üfürükleri, batıl inançları, tembelliği ve tembelleriyle üzücü bir görüntü sergilemektedir.
Anneni mi özledin? Evladım,unutma ki yaşadığımız topraklar da bizim annemizdir. O da bizi yıllarca bağrına basar, doyurur, koynunda taşır.
Hem vatan gitti mi, yoktur size bir başka vatan;
Çünkü mirasyedi sail, kovulur her kapıdan.
Çünkü mirasyedi sail, kovulur her kapıdan.
Asım’ın nesli diyordum ya, nesilmiş gerçek
İşte çiğnetmedi namusunu çiğnetmeyecek.
İşte çiğnetmedi namusunu çiğnetmeyecek.
“…Nice az bir topluluk vardır ki, Allah’ın izniyle çok bir topluluğa galip gelmiştir. Allah sabredenlerle beraberdir.”
Hey Allahım hey, Türkün sadakat ve cesaretine bak. Hangi ümmet peygamberine karşı böylesine bir hürmet ve bağlılık göstermiştir?
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü, beşi.
Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya
Kaç donanmayla sarılmış, ufacık bir karaya.
En kesif orduların yükleniyor dördü, beşi.
Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya
Kaç donanmayla sarılmış, ufacık bir karaya.
Ah, insanlığın gönlünü fethetmiş görünen olmayası altınlar!
Nedir ki, arkası umran filan değil, heyhat,
O, çöl dedikleri aylarca bitmeyen nakarat!
O, çöl dedikleri aylarca bitmeyen nakarat!
Biz Almanlarla ne kadar müttefik olsak da dost olamayız.
Değil mi cephemizin sinesinde iman bir;
Sevinme bir, acı bir, gaye aynı, vicdan bir;
Değil mi sinede birdir vuran yürek… Yılmaz!
Cihan yıkılsa, emin ol, bu cephe sarsılmaz!
Sevinme bir, acı bir, gaye aynı, vicdan bir;
Değil mi sinede birdir vuran yürek… Yılmaz!
Cihan yıkılsa, emin ol, bu cephe sarsılmaz!
Medeniyet denilen maskara mahluku görün:
Tükürün maskeli vicdanına asrın, tükürün!
Tükürün maskeli vicdanına asrın, tükürün!
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Müslümanlık sizi gayet sıkı, gayet sağlam,
Bağlamak lazım iken, anlamadım, anlıyamam,
Ayrılık hissi nasıl girdi sizin beyninize?
Fikr-i kavmiyyeti Şeytan mı sokan zihninize?
Birbirinden müteferrik bu kadar akvamı,
Aynı milliyetin altında tutan İslam’ı,
Temelinden yıkacak zelzele kavmiyyettir:
Bunu bir lahza unutmak ebedi haybettir.
Arnavutlukla, Araplıkla bu millet yürümez.
Size bir aile efradı yatarmış Yaradan;
Kaldırın ayrılık esbabını artık aradan.
Bağlamak lazım iken, anlamadım, anlıyamam,
Ayrılık hissi nasıl girdi sizin beyninize?
Fikr-i kavmiyyeti Şeytan mı sokan zihninize?
Birbirinden müteferrik bu kadar akvamı,
Aynı milliyetin altında tutan İslam’ı,
Temelinden yıkacak zelzele kavmiyyettir:
Bunu bir lahza unutmak ebedi haybettir.
Arnavutlukla, Araplıkla bu millet yürümez.
Size bir aile efradı yatarmış Yaradan;
Kaldırın ayrılık esbabını artık aradan.
Cihan altüst olurken seyre baktın, böyle durdun da
Bugün bir serserisin, derbedersin kendi yurdunda
Bugün bir serserisin, derbedersin kendi yurdunda
Sessizliğin sesiydi, gönüllerde duyulan.
Bir merhametti, donmuş zamanı sindiren.
Bir merhametti, donmuş zamanı sindiren.
Kimse evladını cahil komak ister mi ayol?
Bize lazım iki şey var: Biri mektep, biri yol.
Bize lazım iki şey var: Biri mektep, biri yol.
Oturup dil dökecek yerde gidip döksene ter!
Bin çalış gayen için, bir kazan ömründe yeter.
Bin çalış gayen için, bir kazan ömründe yeter.
Hak ve hakikati dile getirmeyen, dilsiz şeytandır.
Sade bir sözdür fakat hikmetlerin en mücmeli:
Bir halas imkanı var: Ahlakımız yükselmeli
Bir halas imkanı var: Ahlakımız yükselmeli
Mehmet Akif’in dostları, onu doğru sözlü, dik duruşlu, yalnız adam, diye tarif ederdi.
Mehmet Akif maddi olarak zorlanıyor, kirasını bile ödeyemez duruma geliyordu.
Üdebânız hele gâyetle bayağı mahlûkat…
Halkı irşâd edecek öyle mi bunlar? Heyhât!
Halkı irşâd edecek öyle mi bunlar? Heyhât!
Mehmet Akif’in lügatinde “yorulma,yenilme,boyun eğme” sözcükleri bulunmazdı.
Akif, 1909 yılının Ağustos ayında Veteriner İşleri’nin müdür yardımcılığına terfi ettirildi.
Anlatınla yaşanılan aynı değildi.
Adam aldırma da geç git, diyemem, aldırırım.
Çiğnerim, çiğnerim, hakkı tutar kaldırırım!
Çiğnerim, çiğnerim, hakkı tutar kaldırırım!
Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta çiğerim,
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!
Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum
Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum!
Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum!
Aşılmayacak dağ, yenilmeyecek ordu, çözülmeyecek dert yoktur, yeter ki iman, çalışma ve umut olsun.
Sağlıklı yaşamın sporda gizli olduğunu bilen Akif, Osmanlı toplumunda yüzyıllardır sevilen güreşe ayrı bir ilgi gösteriyordu. Güreşin yanında yüzmeyi, ata binmeyi, tempolu yürümeyi de çok seviyordu.
Kim kazanmazsa bu dünyada bir ekmek parası:
Dostunun yüz karası; düşmanının maskarası!
Dostunun yüz karası; düşmanının maskarası!
Öyle salgındır felaket, öyle anidir ölüm:
Hem görür göz, hem aceb rü’ya mıdır, der, gördüğüm?
Hem görür göz, hem aceb rü’ya mıdır, der, gördüğüm?
Hayatı anlamlandırmak ya da boşa geçirilmiş bir hayat sürmek sizin elinizde.
Sıradan insanlar gibi yaşarsanız, bir ömrü boşuna harcarsınız. Bir sanatçı gibi çevrenizi, kendinizi de içine katarak incelerseniz farklılıkları yakalar, anlamlı bir hayat yaşarsınız.
Çünkü milletlerin ikbali için evladım,
Ma’rifet bir de fazilet, iki kudret lazım.
Ma’rifet bir de fazilet, iki kudret lazım.
Biz ki her mevcudu yıktık, gayesiz bir fikr ile
Yıkmadık bir şey bıraktık… sade bir şey: Aile
Yıkmadık bir şey bıraktık… sade bir şey: Aile
Beyaz sarıklı, temiz, yaşça elli beş ancak
Vücudu zinde fakat saç sakal ziyadece ak.
Vücudu zinde fakat saç sakal ziyadece ak.
Ney-i bezm-i gamem ey mâhne bulsan yele ver. O da yanmış kuru cismümde hevadan gayrı.
( Ey Ay yüzlü sevgilim Ben Gam Meclisi’nin neyiyim. Senin aşkınla bir deri bir kemik kaldım. ateşte yanan cisminde havadan gayri bir şey bulamazsın.)
( Ey Ay yüzlü sevgilim Ben Gam Meclisi’nin neyiyim. Senin aşkınla bir deri bir kemik kaldım. ateşte yanan cisminde havadan gayri bir şey bulamazsın.)
“ Oturup dil dökecek yerde gidip döksene ter!
Bin çalış gayen için, bir kazan ömründe yeter.”
Bin çalış gayen için, bir kazan ömründe yeter.”
“Toprakta gezen gölgeme toprak çekilince
Günler şu heyulayı da er geç silecektir.
Rahmetle anılmak edebiyet budur amma
Sessiz yaşadım kim beni nerden bilecektir.”
Günler şu heyulayı da er geç silecektir.
Rahmetle anılmak edebiyet budur amma
Sessiz yaşadım kim beni nerden bilecektir.”
“ Allah’a dayan, sa’ye sarıl, hükmüne ram ol…
Yol varsa budun, bilmiyorum başka çıkar yol.”
Yol varsa budun, bilmiyorum başka çıkar yol.”
“ Gerçek vatanseverlik, bulunduğu yerde yaptığı işi en iyi yapandır.”
“Bir söz ancak ölüm veya ona yakın bir felâketle yerine getirilmez, başka bir gerekçe asla mazur görülemez.”
“Yaşadıklarını yazmayan, yazdıklarını yaşamayan, insan olamaz.”
“Kahvenin telvesi, çayın demi, ülkenin geleceği, şiirin tadı birbirime karışırdı.”
”Evladım, unutma ki yaşadığımız topraklar da bizim annemizdir. ”
Mezuniyet töreninde kürsüye gelen Akif: Aşılmayacak dağ, yenilmeyecek ordu, çözülmeyecek dert yoktur, yeter ki iman, inanç, çalışma ve umut olsun. Bizler hocalarımızdan şunu öğrendik: Gelecek biziz ve ülke bizlere emanet. Bu emanetin sahibi bizleriz. Bir başka ifadeyle gençler.
Peki Genç kimdir? Gençler hazinedir. Yeter ki bu hazinenin kıymetini bilelim. Hazine olduğunun kıymetini bilen tüm arkadaşlarıma bu çalışma gerektiren yolculukta başarılar diler, bizlere doğru ve güzelliği gösteren ve emek veren öğretmenlerimize teşekkürü bir borç bilirim. diyerek sözlerini bitirdi.
Peki Genç kimdir? Gençler hazinedir. Yeter ki bu hazinenin kıymetini bilelim. Hazine olduğunun kıymetini bilen tüm arkadaşlarıma bu çalışma gerektiren yolculukta başarılar diler, bizlere doğru ve güzelliği gösteren ve emek veren öğretmenlerimize teşekkürü bir borç bilirim. diyerek sözlerini bitirdi.
Kadri Hoca: Aferin!’ diyerek sözlerine devam etti: Çocuklarını hazine gören bir medeniyete yakışır ve yaraşır insan olmak hepimizin ulvi görevi olmalı. Sizler bizim geleceğimiz, en değerli hazinemizsiniz. Bu ülkenin gerçek sahipleri, geleceğin mimarları sizsiniz. Sizler, atını Kızıldeniz’e süren Utbe Bin Nafi’nin idealinin, Haçlılara dünyayı dar eden Selahaddin Eyyübi’nin cesaretinin, Anadolu kapılarına korkusuz dayanan Alpaslan’ın dirayetinin, İstanbul’u bizlere emanet eden Fatih’in kudretinin sembolüsünüz
Şudur benim cihanda en beğendiğim meslek
Sözüm odun gibi olsun , Hakikat olsun tek .
Sözüm odun gibi olsun , Hakikat olsun tek .
Çünkü milletlerin ikbâli için evladım, Ma’rifet bir de fazîlet, iki kudret lâzım.
Sağlığında nice ehli hünerin,
Bir tutam tuz bile yoktur aşına.
Öldürüp evvel onu açlıktan,
Sonra bir türbe dikerler başına
Bir tutam tuz bile yoktur aşına.
Öldürüp evvel onu açlıktan,
Sonra bir türbe dikerler başına
Şakir Efendi başladı Âkif’le sohbet etmeye.
Söyle bakalım, büyüyünce ne olmak istiyorsun?
??????.
Kendini nerede görüyorsun?
Gönüllerde, güllerde, dillerde
Gönül nedir?
?????? ??????.
Söyle bakalım, büyüyünce ne olmak istiyorsun?
??????.
Kendini nerede görüyorsun?
Gönüllerde, güllerde, dillerde
Gönül nedir?
?????? ??????.
Gençlerden biri arkadaşına:
Tabut boş olmasın?
boş tabutun musallanın üzerinde ne işi olur?
peki, bu adam kim?
belki kimi kimsesi olmayan bir garibandır Ya da insanların sevmediği biri
Ne demek istiyorsun?
hırsız, arsız
Gençlerden biri dayanamayıp cenazeye getiren otomobil şoförünün yanına giderek, istemsizce sordu:
merhumu tanır mısınız? şoför:
:bir garip Şair miymiş, neymiş?
adını bilir misin?
Akif’ miş.
Mehmet Akif, olmasın?
Evet, öyle dediler. Bir marş mı ne yazmış.
sakın o marş, İstiklal Marşı olmasın?
Evet İstiklal Marşı’ymış.
Gençler yüreğinden yaralanmışçasına tabutun başına koştular. İkisi birden sordu:
Mehmet Âkif mi?
Tabut boş olmasın?
boş tabutun musallanın üzerinde ne işi olur?
peki, bu adam kim?
belki kimi kimsesi olmayan bir garibandır Ya da insanların sevmediği biri
Ne demek istiyorsun?
hırsız, arsız
Gençlerden biri dayanamayıp cenazeye getiren otomobil şoförünün yanına giderek, istemsizce sordu:
merhumu tanır mısınız? şoför:
:bir garip Şair miymiş, neymiş?
adını bilir misin?
Akif’ miş.
Mehmet Akif, olmasın?
Evet, öyle dediler. Bir marş mı ne yazmış.
sakın o marş, İstiklal Marşı olmasın?
Evet İstiklal Marşı’ymış.
Gençler yüreğinden yaralanmışçasına tabutun başına koştular. İkisi birden sordu:
Mehmet Âkif mi?
Safahat; sokağın romanı, hayatın özeti, sanatın zirvesidir.
Kalabalıkların sempatisi gelip geçicidir.
?????’? ?????, ??’?? ?????, ??????? ??? ??
??? ????? ?????, ?????????? ????? ????? ???.
??? ????? ?????, ?????????? ????? ????? ???.
Gerçek vatanseverlik, bulunduğu yerde yaptığı işi en iyi yapmaktır.
Âkif’e duyulan sevginin gerçek sebebi, yaşadığı toprağın sesi olmasıdır.
Âkif; hayata bağlı, milletine sevdalı, mert, edalı, engin bir fikir adamı ve güçlü bir şairdir.
“Evladım, unutma ki yaşadığımız topraklar da bizim annemizdir. O da bizi yıllarca bağrına basar, doyurur, koynunda taşır.”
“ Bir zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz:
Gelmişiz dünyaya milliyet nedir öğretmişiz!”
Gelmişiz dünyaya milliyet nedir öğretmişiz!”