İçeriğe geç

A Country Doctor’s Notebook Kitap Alıntıları – Mihail Bulgakov

Mihail Bulgakov kitaplarından A Country Doctor’s Notebook kitap alıntıları sizlerle…

A Country Doctor’s Notebook Kitap Alıntıları

Ah, kalbim soğuktan, yalnızlıktan, etrafımda kimselerin olmamasından nasıl da acıyor !
Zalim bir kader tarafından yenilmiş, harap düşürülmüş ve ezilmiş hissediyordum kendimi. Beni bu sapa yere bırakmış, tek bir destek, tek bir yol gösterenim olmadan bir başıma mücadele etmek zorunda bırakmıştı hayat.
fakat okumak, okumak ve daha çok okumak gerek.
Akıllı insanların eskiden beri söylediği gibi mutluluk sağlığa benzer: Gözünüzün önündeyken onu fark etmezsiniz.
Ah, kalbim soğuktan, yalnızlıktan, etrafımda kimselerin olmamasından nasıl da acıyor!
fakat okumak, okumak ve daha çok okumak gerek
İnsanın aslında pek az şeye ihtiyacı vardır ve ateş, bu ihtiyaçların en başında gelir.
Ey insanlar! Kim yardım edecek bana?
Ne diye yaptığım her harekete bir bahane bulmak zorundayım? Hayat değil, işkence bu!
Akıllı insanlar mutluluğun sağlığa benzediğini çok önceden fark etmiştir: Mutluyken fark etmezsiniz; ama yıllar geçtikçe, geçmişte kalan mutluluğunuza ilişkin anılar, ah anılar!..
Öğrenmeye boyun eğmek gerekiyormuş.
Ah, kalbim soğuktan, yalnızlıktan, etrafımda kimselerin olmamasından nasıl da acıyor!
Beni tek üzen, kendimi beğendireceğim kimsenin olmamasıydı.
“Okumak, okumak ve daha çok okumak gerek…”
Şu uyku ne güzel şey!
Fakat okumak, okumak ve daha çok okumak gerek
Evim, saraydan daha güzel diye geçirdim içimden
Akıllı insanlar mutluluğun sağlığa benzediğini çok önceden fark etmiştir: Mutluyken fark etmezsiniz; ama yıllar geçtikçe, geçmişte kalan mutluluğunuza ilişkin anılar, ah, anılar!..
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
bir an önce uyuyayım da kurtulayım şu işkenceden diye uyumak için can atıyordum.
fakat okumak, okumak ve daha çok okumak gerek
Ne kör bir talih bu! Yaşam ne anlamsız ve korkunç!
Sonunda da yıprandı, rengi soldu, eskidi ve kayboldu tıpkı anıların solduğu, kaybolduğu gibi.
Ah, nasıl da yaşama tutunuyor insan!
fakat okumak, okumak ve daha çok okumak gerek
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
Ah, nasıl da yaşama tutunuyor insan!
‘Daha önce karanlıkta kalan belirsiz ne varsa, artık aydınlatılmış gibi büsbütün anlaşılır hale geldi. Şimdi lambanın ışığında, gecenin o saatinde, bu ücra yerde gerçek bilginin ne demek olduğunu anlıyordum. Fakat okumak, okumak ve daha çok okumak gerek.’
Hayır. Asla, uykuya dalarken bile olsa artık beni hiçbir şey şaşırtamaz demeyeceğim böbürlenerek. Hayır. Bir yıl geçti yeni bir yıl daha geçecek ve bu da geçen yıl gibi bir yığın sürprizle dolu olacak. Demek ki öğrenmeye boyun eğmek gerekiyormuş.
Akıllı insanlar mutluluğun sağlığa benzediğini çok önceden fark etmiştir: Mutluyken fark etmezsiniz; ama yıllar geçtikçe, geçmişte kalan mutluluğunuza ilişkin anılar, ah anılar!..
Okuduklarım meyvesini vermişti: Kafam iyice karışmıştı.
Akıllı insanların eskiden beri söylediği gibi mutluluk sağlığa benzer: Gözünüzün önündeyken onu fark etmezsiniz
Öğrenmeye boyun eğmek gerekiyormuş.
İnanılması güç zorluklara katlanmak zorunda kalıyorum.
Demek ki öğrenmeye boyun eğmek gerekiyormuş.
Bir şeyle mücadele etmek için onunla yüz yüze gelmek gerekir.
Demek ki öğrenmeye boyun eğmek gerekiyormuş.
Okumak, okumak ve daha çok okumak gerek
Yirmi dört yıllık hayatım boyunca büyük şehirde yaşamıştım ve tipinin sadece romanlarda uluduğunu sanıyordum. Meğer gerçekten de uluyormuş.
Akıllı insanlar mutluluğun sağlığa benzediğini çok önceden fark etmiştir: Mutluyken fark etmezsiniz; ama yıllar geçtikçe, geçmişte kalan mutluluğunuza ilişkin anılar, ah, anılar!..
Demek ki öğrenmeye boyun eğmek gerekiyormuş.
Beni bu sapa yere bırakmış, tek bir destek, tek bir yol gösterenim olmadan bir başıma mücadele etmek zorunda bırakmıştı hayat.
İnsanlardan kopmuş haldeyiz.
Evim sessiz, huzurlu ve muhteşem görünüyordu. Ve tek isteğim uyumaktı.
Tıp fakültesine girmenin düşüncesizlik olduğunu itiraf etmek, birilerinden af dilemek istiyordu canım.
Demek ki öğrenmeye boyun eğmek gerekiyormuş
Hayat mı ? Saçmalık !
Hayır. Asla, uykuya dalarken bile olsa artık beni hiçbir şey şaşırtamaz demeyeceğim böbürlenerek. Hayır. Bir yıl geçti, yeni bir yıl daha geçecek ve bu da geçen yıl gibi bir yığın sürprizle dolu olacak. Demek ki öğrenmeye boyun eğmek gerekiyormuş.
Kitaplığa gittim, bir cerrahi el kitabı aldım, kafatası içindeki kırıklar hakkında bir şeylere bakmaya niyetlendim, sonra bıraktım kitabı.
Yoksunluk çektiğim zamanlarda en küçük tıkırtıdan korkuyorum, insanlara nefret duyuyorum. Onlardan korkuyorum. Aşırı mutlu anlarında da herkesi seviyorum, fakat yalnızlığı tercih ediyorum.
Akıllı insanlar mutluluğun sağlığa benzediğini çok önceden fark etmiştir: Mutluyken fark etmezsiniz; ama yıllar geçtikçe, geçmişte kalan mutluluğunuza ilişkin anılar, ah, anılar!..
Hayır. Asla, uykuya dalarken bile olsa artık beni hiçbir şey şaşırtamaz demeyeceğim böbürlenerek. Hayır. Bir yıl geçti, yeni bir yıl daha geçecek ve bu da geçen yıl gibi bir yığın sürprizle dolu olacak. Demek ki öğrenmeye boyun eğmek gerekiyormuş.
bir an önce uyuyayım da kurtulayım şu işkenceden diye uyumak için can atıyordum.
Ne kör bir talih bu! Yaşam ne anlamsız ve korkunç!
Herkesi seviyorum, fakat yalnızlığı tercih ediyorum.
Akıllı insanların eskiden beri söylediği gibi mutluluk sağlığa benzer: Gözünün önündeyken onu farketmezsin. Lakin yıllar geçer ve mutluluğu anımsamaya başlarsın, hemde öyle bir anımsarsın ki!
Akıllı insanlar mutluluğun sağlığa benzediğini çok önceden fark etmiştir: Mutluyken fark etmezsiniz; ama yıllar geçtikçe, geçmişte kalan mutluluğunuza ilişkin anılar, ah, anılar!..
ilgimi başlı başına çeken özelliği suskun ve su götürmez biçimde ketum biri olmasına karşın, bazı durumlarda mükemmel bir anlatıcı oluşuydu.
Ey insanlar! Kim yardım edecek bana?
insanlara nefret duyuyorum. Onlardan korkuyorum. Aşırı mutluluk anlarında da herkesi seviyorum, fakat yalnızlığı tercih ediyorum.
derin düşüncelere dalma, sükûnet, bilgeliktir
Ah dostum, benim sadık günlüğüm. Sen ele vermezsin beni, değil mi?
şükürler olsun: Ne kadar ıssız, o kadar iyi. İnsanları görmeye dayanamıyorum.
Akıllı insanlar mutluluğun sağlığa benzediğini çok önceden fark etmiştir: Mutluyken fark etmezsiniz; ama yıllar geçtikçe, geçmişte kalan mutluluğunuza ilişkin anılar, ah, anılar!.
Şimdi kadına bakıyor ve paramparça olduğunu görüyordum. İçinde bir umut doğmuş, sonra hemen ölmüştü.
“fakat okumak, okumak ve daha çok okumak gerek ”
Sonunda da yıprandı, rengi soldu, eskidi ve kayboldu tıpkı anıların solduğu, kaybolduğu gibi.
şükürler olsun. Ne kadar ıssız, o kadar iyi. İnsanları görmeye dayanamıyorum,
İnsan başladığı işi bitirmeli.
Akıllı insanlar mutluluğun sağlığa benzediğini çok önceden fark etmiştir.
Duyduğu korku nedeniyle büyük bir saygıyla hatırlıyordum o kadını. İçlerinde bir tek o korkuyordu!
“…öğrenmeye boyun eğmek gerekiyormuş.”
“Bütün bunlar saçmalık arkadaşlar,” dedim sohbete devam ederek. “Dar kafalılara özgü bayağılıklar Lanet herifler biz doktorlara, özellikle biz cerrahlara karşı insafsızlar.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir