İçeriğe geç

80’lerde Çocuk Olmak Kitap Alıntıları – Kadir Aydemir

Kadir Aydemir kitaplarından 80’lerde Çocuk Olmak kitap alıntıları sizlerle…

80’lerde Çocuk Olmak Kitap Alıntıları

’80’lerde kâbus bitti tiradıyla büyüyen, ki asıl kâbusun bu tiradın altında saklı olduğunu biraz büyüyünce algılamaya başlayan yeni yetmelerdik daha.
’80’lerin en ünlü sloganlarından biri, biraz fevri bir şahıs tarafından yumurtlandığı tahmin edilen Dayak cennetten çıkmadır adlı güzide atasözüdür. Daha sonraki yıllarda iyi bir şey olsaydı cennetten çıkarmazlardı diyerek müfredattan kaldırıldıysa da, dayak ’80’lerde çocuk terbiyesinde olmazsa olmaz bir mefhumdu. Terbiyeli çocuk dayak yerken kaçmaz, annesini yormazdı. Kaçacak olursa bile menzilden çıkmaz ve güdümlü anne terliğiyle muhakkak şişlenirdi.
Seneler sonra internet üzerinden bulduğum o fantastik illüstrasyona bakınca halen ürperiyorum. Eğer 80’ler hakkında konuşacaksak ve es geçmememiz gereken bir şey varsa o da bu meşhur şehir efsanesidir.
Öyle bir sessizlik içinde büyüyorduk ki, ne televizyonun varlığı ne de kendi çocuk cıvıltımız gerçek bir ses yaratmaya yetiyordu. Neler olmuştu allahaşkına bu büyüklere? Neden hiç ses yoktu? Sokak lambaları vardı, gece dışarı çıkmak yoktu. Kitaplığımız varken, içinde yeterince kitap yoktu. Sanki bu kadar az sayıdaki sıkıcı kitap için; rafları biblolarla doldurulmuş o koca kütüphaneleri almaya da gerek yoktu. Sıkıcı olmayan kitapların kül ya da gübreye dönüştüğünden haberimiz, allahıma kitabıma yoktu.
1975 sonlarında başlamıştı 12 Eylül, doğduğum günlerde Milli­yetçi Cephe hükümeti, sola karşı devletle işbirliği içerisindeydi.
İlk hatırladıklarım, denizden kaptığım mikrobun belimde büyüttüğü çıbandan bedenimi temizleyişlerine dair. Ellerimi ayaklarımı ameliyat masasına bağlayıp ‘neşter!’ dediler. Sonrasında, avutmak için balonlar almışlardı.
Türkiye’nin de elleri kolları bağlanmış, Türkiye’ye de neşter, Türki­ye’ye de kan kırmızı balonlar
Önce babam girdi içeriye. Elinde şeffaf zarfla çıktı. İçindeki mavi pusula gündüz gibi görünüyordu. Sonra tedirgin annem göründü. Onun zarfında renk yoktu.
Aynı yoldan eve geri döndük.
Babam eve girer girmez haykırdı.
Mavi ulan, mavi! Anayasaya hayır dedim işte.
Hadi oğlum eve koş! Voltran başlıyor lan!
(..) Beş koca aslan koşup zıplayıp gökyü­zünde birleşip Voltran’ı oluşturduklarında içim titrer, onları izlerken ışın kılıcını ellerimle oluşturuyormuşum gibi heyecana kapılırdım. Saygon ordusunun düşman robotlarına karşı barışın ve iyiliğin timsali kahraman robotum Voltran’ım benim, sensiz büyümek büyük eksiklik olurdu emin ol.
Seks,yürüyerek gidip geldiğimiz okula kadar olan yolda yaptığımız o masum sohbetlerdi.Dokunmadan seviştik biz
Janet Jackson’ın zirve albümü Rhythm Nation 1814 yayınlandı.
Sezen Aksu söylüyor piyasaya çıktı.Albümde yer alan Şinanay , Belalım , Bırak Beni gibi parçalar yıla damgasını vurdu.
Türkiye’de ilk tüp bebek (Ece Çoker)İzmir ‘de dünyaya geldi.
Barış Manço 7’den 77’ye TRT ‘de başladı.22 Ekim
Tanju Çolak ,39 golle Avrupa gol kralı oldu.22 Haziran
Benazir Butto,Pakistan başbakanlığına getirilerek bir İslam ülkesinde hükümet başkanlığına gelen ilk kadın politikacı unvanına sahip oldu.
65 yaşındaki kanser hastası İzzet Şakacı TRT’dekiZakkumla kanser tedavisi programından etkilenerek bahçesindeki zakkum bitkisini kaynatıp içince öldü. 17 Şubat
..Cep telefonum yoktu
Sokaklar oldukça boştu
Annem merak etmezdi beni
Tek başıma gezerdim hep
Yıl 1988’di
Dünyam onaltı renkti
Babam çok severdi
One-on-one’da yenilmeyi
Çernobil faciası 26 Nisan
Titanik’in enkazı yaklaşık 3.800 metre derinlikte bulundu.
İstanbul’da son 50 yılda görülmemiş kar yağışı başladı Okullar 3hafta tatil edildi.13 Subat 1985
KDV yürürlüğe girdi.1 Ocak
Hindistan Başbakanı Indira Gandhi suikasta kurban gitti.
Terminatör serisinin ilk filmi çekilir
Beware the savage jaw of 1984
(1984’ün vahşi pençelerinden sakının)
Döviz taşımak suç olmaktan çıktı.
Boğaziçi köprüsü satıldı.Köprünün 10 milyar liralık hisse senetleri bir saatte bitti.
Bülent Ersoy intihara teşebbüs etti.
TRT renkli yayına geçti.
Öğretmenler günü ilk kez kutlandı.
Cem Karaca ,Türk vatandaşlığından çıkarıldı.
Kehanet 1985
Lokman şair senin hayatın
Yedi kırlangıcın hayatı kadar
Altısını ardı ardına yaşadın
Bir kırlangıcın daha var
Çift kasetli teypler ,müzik setleri :Karışık kaset müdavimlerinin rüyasından söz ediyoruz burada ,
Evet ,80’li yıllarda insanlar hala ortak bir şeyler yapabiliyorlardı.
Bugünkü çocuklar seçimlerinin sonuçlarına 80’li yıllardaki çocuklar kadar katlanmak zorunda olaydı,dünyanın geleceği için daha ümitli olabilirdik.
Walkmen bugünkü İpod’un atası sayılırdı ,ruhu şad olsun.
Kasedin sonunda bir şarkının yarım kalması bütün havayı söndürebilirdi.
Sonra kaçlık bir kaset alacağınıza karar vermek gerek.Seçenekler 46’lık ,60’lık,ya da 90’lık.Sanıldığından zor bir iştir bu.
İlk aşamada evde bulunan,bir abiden ya da babadan kalma eski bir kasedin üstüne kayıt yapılarak başlanabilir.Eğer boş bir kaset alınacaksa ilk alternatif bugünkü çocukların D R ‘ın R’sini oluşturduğunu bilmedikleri bugün batmış olan Raks’tır.
Karışık kasetler, işte bu kişisel tercihler furyasının ortasında artık bir plağı başından sonuna dinleyecek zamanı ya da sevdiği bir şarkı için bütün bir albümü edinecek bütçesi olmayan,gençlerin kendilerini tercihleriyle tanımlamalarının en masum ifadelerinden biriydi.
Televizyonda oynayan programı evde seyretmek daha bir kaç yıl öncesine kadar bir lüksken ,hızla artan kanal sayıları ve özel televizyonlar da tahrik edilmiş arzuları doyurmaya yetmiyordu.Her eve bir video giriyordu.Herkesin istediğinde istediğini seyredebilmeye başladığı ,evlerin küçük sinemalara dönüştüğü dünyada insanlar kendilerini seçtikleri filmlerle tanımlıyordu.
80’li yıllarda kapitalizmin önümüze koyduğu yeni ürün kişisel tercihlerimizdi.
Her alanda insanların egosu şişiriliyor ,sonuçta kimse verili olanla yetinmiyor ,mutlu olmuyordu.
Turgut Özal o günlerde benim için sevimli ,şişman bir televizyon figürüydü,kendisini sevdiğim çizgi karakterler kadar sık görürdüm ekranda .Zaten kendisi de çizgi karektere benzerdi.
Bilgisayar hayatımıza yeni yeni giriyordu ve onunla neler yapılabileceğini henüz pek kestiremiyorduk.Bizim için gizemli,çekici bir yanı vardı.
Konuşmadığımız sürece bu olay yaşanmamış olacaktı sanki .Askerlerin götürdüğü kitapların başına gelenleri de hiç öğrenemedim.Babam aradan geçen zamanda yaşadıklarını hiç anlatmamıştı,ben de sanki ayıp bir şeymiş gibi utanarak sormamıştım.
Şimdi aynı evin bahçesinde oturmuş ,uzak mı yakın mı olduğunu bilmediğim gökyüzüne bakıyorum
Çocuk aklı dediğin Yürek aklı..
Çocukken kavram yoktur! Akıl yoktur!Uzay vardır ama .Ortalıkta hava gibi gezersin Sonsuz düşünce vardır.Akıl yoktur,ama en çok duyduğun seydir; Akıllı ol!
Çocuktum,hafiftim.O zamanlar iyi ile kötü yoktu.İnsanların sigarayı bile ısınmak için içtiklerini sanıyordum.
Nefretle bitmesini beklediğim haber bültenini(O haberler gerçek olamazdı.Gerçekler bunlar olamazdı!Yaşadığımız dünya bunlardan ibaret miydi ?)
80’li yıllar ,bilcümle akranımla birlikte kişiliklerimizin şekillendiği yıllara denk düşüyor,önemi çok ama çok büyük.Biz 1980’lerde yetiştik
1990 ,2000,2010,Vız gelir bize vız
Ama 80’lerin müzikleri güzeldi be Yoksa niye deliler gibi karışık kaset dolduralım.
Genç kızlar da ayrı bir cins idi.Serpil Çakmaklı gibi saçlarını tepeden toplayanlar ile koca kemerli ,uzun etekli kabarık ve acayip saçlı hatunlar ,facia gibiydiler.Meç,perma,röfle muhabbetine girmeye ise asla niyetim yok
Erotizm demişken ,hayli kısır bir dönem bu Her şey ,Ahu Tuğba ,Oya Aydoğan ,Banu Alkan,Serpil Çakmaklı ile sınırlı.
Belediye otobüslerine arkadan binilirdi örneğin.Otobüsün kıçını mesken eyleyen biletçiler ile çığırtkan ruhlu minibüs muavinleri Hepsi şimdi tarih oldular.
80’li yıllar demek ,vatkalı ekose ceketim,şalvarımsı pantolonum demek.Önü kısa ,arkası uzun ,tuhaf ve berbat saç tıraşım demek.Alkol ile tanışmamız ,kafamızın güzel olması ve oğüre öğüre kusmamız demek .Ve 80’ler Silahlı kuvvetler marka sigaradan ilk nefesi çektiğim an demek.
Kırılgan ,çekingen,mahçup bir ilk gençlikti bizimkisi .
Henüz bir kuşak öncemizden çok farklı değil,ama bir kuşak sonramızdan çok çok farklıydık.
Karşı cinsten belki hoşlanılırdı,hatta platonik aşklarda yaşanılırdı,ama birkaç kaçamak bakış ,belki bir arkadaş grubuyla gidilen bir çay bahçesinde yan yana oturmak,kaza süsü verilmiş birkaç dokunma teşebbüsü ,çok çok bir fotoğraf alma
Anket defterinden beklenen şey ,verilen cevaplarla oluşan bu bilgilerin istatistiksel dökümü değildi elbetde.Karşı cinsten hoşlanılan kişi bu deftere sizden önce doldurmuş ise.onun hakkında bazı ipuçları yakalamaktı ya da bizzat sizin tarafınızdan oluşturulmuş bir defter hoşlanılan kişiye yazdırılır (ayıp olmasın diye mutlaka önce başka birkaç kişiye yazdırılmış olur) ve sizin hakkınızda neler düşündüğü öğrenilmiş olurdu.
Özal piyasayı da yabancı sigarayı da serbest bırakıyor,dolarla markla tanıştıyor bizi.(Tanıştırmaz olaydı)
O zamanlar yurt dışından gelenler biraz çikolata bir de gavur sigarası marlboro getiriyor.Yasak burada satışı da içmesi de .Kaçak sigara suç.
Duvarları boyuyor askerler beyaza .Yazıları kapatıyorlar.Sonra ÖZAL’ın Anavatan partisinin afişleri yapışıyor.Bir arı Türkiye üzerinde ,bacağımı sokan beni ağlatan arı gibi.
Ben uyurken ,Mesut Mertcan 12 Eylül Askeri darbesi’nin birinci bildirisini okuyor.Sabah uyanır uyanmaz annem ihtilal oldu diyor.Bir araba sesi duyuyorum ,koşup balkondan sarkarak bakıyorum ;bizimkilerden değil yeşil bir kamyon
Bir kaç el silah sesi ,alışıldık bir şey ben yaşlardaki bir çocuk için bile..
Anlayamıyorum o yıllar bombaları, silahları , dövüşleri.
Hep sağ sol davası diyorlar.Anlayamıyorum ,zaten sağımı solumu da yeni öğreniyorum.
Hoşgörü ve iyi niyetin önemini belki de senden öğrendim
Hep hayal kurdum.Hayallerin yaşamı güzelleştirebileceğini sende gördüm Adile Teyze!
Seksenler,hatta doksanlar çoktan bitmiş ;yerini hoyrat zamanlara terk etmiş.Kokulu silgiler üzgün,leplebi tozları küsmüş.Meraklı gözlerle soruyorum .Peki,şimdiki çocuklar büyüyünce neleri özler.?
Sarelle’nin tüpten yendiği zamanlardan kalma .Çikolatanın daha tatlı,güneşin daha sarı olduğu yıllardan.
Sorun gelip geçer ama yanınızdakiler hep kalır.Düşünsenize, sorun var kimse yok !Hayat tek başına yaşanmıyor!Tek başına bilyede oynanmıyor.!Büyüdük mü?Sanırım evet!
Çocukken iki bilyemiz oldu mu dünya bizimdi ,yine kendi kazdığımız kuyulardan çıkabiliyorduk.Büyüyünce kazdığımız kuyulara bazen kendimiz bazen de birileri düşüyor,sonra biz bunun adına büyüdük ve hayat kirlendi diyoruz .
Okulun başlamasıyla beraber arkadaş çevremde aldı başını gitti. O zamanlara dayanır beni sevenlerle sevmeyenlerin çoğu.
Babamın attığı adımların iki katından daha fazlasını atmak ve hala ona yetişememek çocukluksa ben çocuktum o zamanlar.Ortadirek bir hayatın bilmem kaçıncı torunuydum da diyebilirim.
Bugünkü Mp3 neslinin,teybin kaseti sarmasının nasıl bir eylem olduğunu gözlerinde canlandırabileceklerini zandetmiyorum
Bu yüzden seneler sonra anlıyorum ki efkar şarkılarda değil,içimdeymiş.
Uzandım jilete,kestim dileklerimi damarlarımdan.
Hayat tek tek ele verirken hepimizi,bir daha geri vermedi annesini
Bir yaşayanı anlamak ,aynı dili konuşabilmek ,aynı dili susabilmek ,yabancı dil öğrenmekten daha zordur daima .

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir