Adem Güneş kitaplarından 7-14 Yaş Dönemi Çocuk Eğitiminde 100 Temel Kural kitap alıntıları sizlerle…
7-14 Yaş Dönemi Çocuk Eğitiminde 100 Temel Kural Kitap Alıntıları
Her başarısızlığın içinde, gözle görünmeyen başarılar gizlidir.
“Saldırganlık aşağılanmışlık hissinin dışa vurumudur”
“Sana güveniyorum, başaracaksın” sözü başarıya değil, kaygıya sebep olur.
Marifet çocuğa gelecek hazırlamak değil çocuğu geleceğe hazırlamaktır.
Ağlamak, zayıflığın değil, duyguların kıpır kıpır ve işlevsel olduğunun işaretidir duyarlılık halidir
Ve kişi ağlayabildiği kadar anlar eşini, dostunu, çevresini
Ve kişi ağlayabildiği kadar anlar eşini, dostunu, çevresini
Çok kitap okutulan çocuk değil, merak ettiği kitabı okuyan çocuk okuma alışkanlığı kazanır.
Çocuğun merak ettiği her şey ona hitap edilecek bir kapıdır
O kapıdan vaktinde girilmezse bir süre sonra kapı kapanır
O kapıdan vaktinde girilmezse bir süre sonra kapı kapanır
Öğretmenlikte başarı, sınıfı yönetmekle değil, çocuğa kendisini yönetmeyi öğretebilmekle ölçülür.
Ebeveynlerin çocuklarının gün içinde ne yaptıklarını merak etmeleri normaldir. Ancak bu bilgiyi sorgulayıcı bir iletişimle değil, paylaşımcı bir iletişimle elde edebilirler. Ebeveyn gün içinde neler yaptığını, hangi duyguları yaşadığını heyecanla aile içinde paylaşırsa cocuk da o gün neler yasadiğını ailesine anlatmak isteyecektir.
Öğrenme ya iç motivasyonla ya da dış motivasyonla gerçekleşir. Dış motivasyonlar: ceza ve mükafattır. Bunların özünde kaygı vardır ve kaygı kalıcı öğrenmeye engel olur. Ic motivasyonlar: merak, heves ve istektir. Merak devamında heves ve isteği getirir. Öğretmen öğrencisinde, öğreteceği konuya karşı merak uyandirmalidir.
En kötü geçmiş, çocukluğu
yaşanmamış geçmiştir.
yaşanmamış geçmiştir.
Bir çocuğun başına gelebilecek en büyük kayıp ‘davranışlarını yönetme becerisi’ni kaybetmesidir.
Yalan söyleyen çocuk değil, kendini savunmak zorunda bırakılan çocuk vardır.
Yalan söyleyen çocuk değil, kendini savunmak zorunda bırakılan çocuk vardır.
Teknoloji bağımlılığı çocuğun ‘biraz oyalansın’ diye teknolojiyle baş başa
bırakılmasıyla başlar.
bırakılmasıyla başlar.
Güçlü kişilik sahibi çocuk sadece almayı değil, vermeyi de öğrenen çocuktur.
Çocuk ‘her şeyi’ değil ‘tercih ettiği şeyi’ yaşadıkça kişiliğini geliştirir.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Doğal olmak, ‘kendini gibi olmaktır.’
İnsanın duygu dünyasına en ağır gelen iki histir, utanma ve mahcubiyet
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Her ebevyn çocuğunu sever, ama sadece bazı ebevynler çocuğunu duyar.
Çocuğun yanlış davranışının eleştirilmesine değil, doğru davranışı öğrenmeye ihtiyacı vardır.
Çocuk başkalarına saygı duymayı kendisine saygı duyulduğu kadar becerir.
Çocuk önce insandır, sonra çocuk
Her insanın özü, kendi çocukluğudur.
Bilgi öğretilmez öğrenilir.
Her kitap değil, merak uyandıran kitap çocuğa hitap eder.
Başarısız çocuk yoktur, hitap edilememiş çocuk vardır.
Çocuk kendini nereye ait hissediyorsa ait hissettiği yerdekiler gibi davranmaya başlar.
7-14 yaş dönemi ‘aidiyet’ dönemidir.
Çocukluk üç dönemdir: Bağlanma, aidiyet
ve uyum
ve uyum
Eğitimde ceza, merak duygusunu yok eder.
Her insanın özü, kendi çocukluğudur.
Bazı çocuklar duyarak öğrenir, bazı çocuklar seyrederek, bazıları yazarak öğrenir, bazıları konuşarak Eğiticinin başarısı çocuğunnasıl öğrendiğini ve her çocuğun kendine has olan öğrenme özelliklerine uygun öğretimi nasıl sürdüreceğini öğrenmesidir.
Çocukluk yılları disiplin altında ezilme yılları değil, kendisine tebessüm eden bir yetişkinin yanında huzurun doyasıya yaşanması gereken yıllardır
“Aynı sınıf içindeki bazı çocukların başarılı olması, diğerlerinin tembel olduğunu değil,o öğretmenin bütün sınıfa hitap edemediğini gösterir.”
“Hiçbir çocuk fiziksel şiddetin teninde oluşturduğu acıdan ağlamaz. Kendisine şiddet uygulanırken yaşadığı aşağılanma ve hayal kırıklığından ötürü ağlar.”
“Kendi duygularını yönetemeyen bir öğretmen, kaygılıdır, kızgındır, sinirlidir ve bunlara da “disiplin” ismini vermiştir”.
“Çocuğa kendini anlatan ebeveyn, çocuğun kendisini anlatmasını kolaylaştırır.”
“Ve kişi ağlayabildiği kadar anlar; eşini, dostunu, çevresini.”
“Otoriter” olmak baskıcı ve zorlayıcı olmaktır. Gücüyle isteğini yerine getirmektir. “Otorite” olmak ise sözü dinlenir olmaktır.
“Canlı türleri içinde yavrusuna eziyet eden tek canlı insandır.”
Bir çok yetişkin, geçmişe dönüp baktığında çocukluğunu hatırlamaz
Hatırlanmayan çocukluk kötü geçmiş çocukluk yıllarının sonucudur
Canlı türleri içinde yavrusuna eziyet eden tek canlı insandır
Anne babaların şiddet eğilimi, kendi çocukluk deneyimlerinin sonucudur.
Problemlerini öfkeyle çözen, sorunlarını kavga ile halletmeye çalışan bir anne babanın çocuğu da yetişkin olduğunda karşılaştığı problemleri öfke ve kavgayla çözmek isteyecektir.
Zor durumda kalan bir yetişkinin ilk başvuracağı problem çözme yöntemi, kendisine çocukluk yıllarında uygulanan yöntemdir.
Aşağılanmış çocuk, aşağılayan ebeveyn olur.
İradesi zayıf ebeveynlerin çocuklarının da iradesi zayıf olur.
Yalan söyleyen çocuk değil, kendini savunmak zorunda bırakılan çocuk vardır.
Güçlü kişilik sahibi çocuk sadece almayı değil, vermeyi de öğrenen çocuktur.
Kişilik değiştirmek, kişilik oluşturmaktan zordur.
Bir çok ebeveyn çocukları için delice çalışır
Hem kendini hem de vaktini çocuğunun geleceğini hazırlamak için yok eder
Hâlbuki çocuk hazır bir geleceğe eriştiğinde değil, bölge bir ebeveyn yanında geleceğe hazırlandıkça yaşamda başarılı olur
Çocuğa bırakılacak en güzel miras; hayatı doğru anlamlandırabilme becerisidir
Marifet çocuğa gelecek hazırlamak değil, çocuğu geleceğe hazırlamaktır.
Kişi ağladıkça duyguları derinleşir, gülebildiği kadar da genişler.
Kaygılı ebeveynin korkak çocuğu olur.
..kişi ağlayabildiği kadar anlar eşini, dostunu, çevresini
..ağlayamamak bir beceri değil, bir yetersizlik halidir
Ağlamak, zayıflığın değil, duyguların kıpır kıpır ve işlevsel olduğunun işaretidir duyarlılık halidir
Çocuğun ağlamasına engel olmak onu güçlendirmez, duyarsızlaştırır.
Sınıf içerisinde cezalandırılarak utandırılan ve arkadaşlarına karşı mahcup edilen çocuklar, bu incinmişliğin ağırlığıyla koşar ve anlamsızca hareketler yaparlar.
Çocukta bir yetenek korunacak da ‘hissedebilme’ yeteneği korunmalıdır.
Her ebeveyn çocuğunu sever, ama sadece bazı ebeveynler çocuğunu duyar.
Ebeveynler çocuklarına kendi çocukluk öykülerini tatlandırarak, ballandırarak bol bol anlatmalıdır ki, ebeveyn çocuk bağı gelişsin çocuk ebeveyninin davranışlarında kendine yol bulsun
Okul çocuklarının en merak ettiği şudur; anne babalarının çocukluğu
Çocuk ebeveyninin çocukluk hikâyelerinde kendi bulur.
Çocuğun eşyası ne kadar çok olursa gelişimi o kadar iyi olur, düşüncesi pedagojik olarak doğru değildir.
Aksine, çocuğun eşyası arttıkça dikkat dağınıklığı da artar
Çocuğun eşyası kontrolsüz ve arttıkça ebeveyniyle duygusal bağı azalır.
Örneğin ağzını şapırdatarak yemek yenmez demek yerine, aslında yemeği şöyle çiğnemek güzel bir davranıştır demek hem çocuğu incitmez hem de doğru bir davranışı öğrenmesine katkı sağlar.
Çocuğuna adaletli davranan, itibar kazanır
Çocuğunun gözünde itibarını kaybeden tesirini de kaybeder.
Yetişkin rahatlığı çocuğu rahatsız eder.
Yetişkinlerin çocukları Allah ve cehennemle korkutarak kendilerine itaate zorlanmaları bir din suistimalidir.
Bir sınıfta öğrencilerin öğrenmeye ne kadar meraklı olduğu görülmek istenirse o sınıfın öğretmeninin heyecanına bakılmalıdır.
Kişi meraklandıkça heyecanlanır, heyecanlandıkça çevresine merak yayar.
Öğrencinin dikkati eğitimcinin heyecanı kadardır.
Oyuncakla değil, insanla oynanan oyunlar, dikkat güçlenmesini sağlar.