İçeriğe geç

34U442 Veda Busesi Kitap Alıntıları – Umay Umay

Umay Umay kitaplarından 34U442 Veda Busesi kitap alıntıları sizlerle…

34U442 Veda Busesi Kitap Alıntıları

Bana savaşı öğret ki, yenildiğimde ölebileyim..
Yanlış bu sözcükler.
Yanlış bu dokunuşlar
Yanlış bu anlaşılma isteği.
Bütün gün boğazıma çıkıp inen sözcükler.
Her şey mide bulandırıcı.
Neden kendimi böyle kötü hissettiğim ve ağladığım gecelerde yanımda mutlaka çocukluğum oluyor.
Bir tek yara hiç iyileşmez. Kalbi kemiren bir kurt gibi.
Bu kentte beni hâla sırtında taşıyan bir aşk var. Tekrar doğmamı ölümüm kadar çok istiyor.
Biliyorsun; bir tek sen bilebilirdin zaten, hep haklı ama suçlu çıktığımı
Sen öldün ben büyüdüm. Artık eşit aşklarımız.
Ve bilmek demek vedalara yenilmektir.
Neye içimdeki kızgınlık.. İnan
kölesi olabilirim gözlerime saldığın derinliğin.
Saçlarınla oynayacağım, dudaklarımı çenene dayayacağım ve bana sarılacağın sessiz bir gece için beklediğim tüm sabahlar sen ol diye yalvaracağım. Kendimi yokederken bir yalanı yaşattığımı bilerek, sonuna kadar.
Bu odada ve bu sonsuzlukta nasıl çılgınca dileniyorum hayatı!
Bağışladım tüm sessizlikleri; acı, tanıdığım tek dosttu çünkü.
Ben seni bekleyebilirim, el sallayarak tüm gidişlerine.
Gel ve sakın korkma. Aydınlıkta ne varsa karanlıkta da o vardır.
Benimle birlikte kucaklayabilir misin geceyi..
Sakın arkana bakma, yaşam adaletli değil. Uzakta gülüyor gözyaşların, ama yeterince hızlı koşamıyorsun
Günahlarımı unutmak için çok acı çektim
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Yine bağışlamak zorunda kalan ben oldum.
Ama sen ihanetin bile tadını bilmiyorsun.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Yaşlıyım derken beni nasıl yaşlandırdığının farkında değil misin..
Korkularının en saf olanını bile affetmez
gerçek kadınlar.
Korkularımız Tanrılarımızdır.
Kırgınlık anlaşılır, acı anlaşılmaz.
Bazen, her bekleyiş sessiz bir barınağa
döndürür kalbini. Durur ve ne kadar uzakta acaba dersin; bana yine böyle aynı gelecek mi..
Aşkım, demiştim sana; nasıl da isyan
edemedin. Sana ihtiyacım var; bütün yenildiğimi duyacağım sabahlar için. Üzülme!. Uyurum herşey geçer.
Öleceğin son dakika beni anımsa.
Falımda Umutsuz Aşk yazıyor. Hafifletici hiçbir nedenim yok. Sadece mavi ve ölümsüz olduğumu biliyorum; bir prenses ve bir anarşist olduğumu. Bir gül dikeni batıp çıkıyor kalbime;
Bataklıkların arasında, yaşamak için, sadece bunun için çırpınan bir çocukluktan geldim. Karanlığı sokak lâmbalarını kırarak öğrendim.
Ölünceye dek seni seveceğimi sanmıştım baba
Ama aşık oldum.
Sendeki aşkı görmeyi ne kadar çok istiyorum
Bu sabah vücudumda yeni bir duyguya rastladım. Kırılgan birşeydi.
İfade edilememiş ve bu yüzden kutsal kalan pek çok şey gibi; ifade edemediğim duyguların, sana nasıl ulaşırımların yanıtsız kalan tuzaklarına saplanmamaya çalışarak. Ve biraz utanıyorum; ismini yazamıyorum sayfalara.
Yanmış sokakların içinde dolaşıyorum. Tüm bu yıkıntı, düşlerin çöktüğü aşk susuşları. Ben böyle büyüdüm, böyle öğrendim devrimi. Ben bir çocuğu böyle sevdim çünkü
İyi ki ruhumuzla uğraşıyor hayat!
Gökyüzüne uzadıkça kesilen kollarım dokunabileceği bir aşkı yeniden istiyor; sadece bana anlatman için başkalarından duymadığım o rengi… Ve şimdi ruhum çözülerek akıyor boğazın sularına. Oysa hala kıyıdan kırık kalpler fırlatıp dalga bekleyen küçük bir kızım.
Oysa ölümlere birlikte ağlayabilirdik. Ama sen ihanetin bile tadını bilmyorsun.
Belki de sana gelmek yerine saçlarımı boyatmalıydım.
Alın yazımı tüketen o öpüşe bir kentin adını ve ömrümü verdim.
Günahlarımı unutmak için çok acı çektim. Yine tokalarımı çalmaya mı geldin Hangimiz daha az acımasızdık.. hanginiz..
Söyleyecek çok şey ve hiçbir şey yok.
Bu gülümseyiş bir hıçkırık.
Herkesin dönecek yeri var, benimse ihanet eden anılarım.
Sen bana çocuklarının ardından ağlayan anneler için aşksız demiştin; ama o çocuklar işkencede direnen genlerini annelerinden aldılar.
Biri ölmüştü, henüz yirmi yaşındaydı, adı Deniz’di;
tarih altı mayıs bin dokuz yüz yetmiş ikiyi gösteriyordu.
Her şey sonsuz durgunluktu. Onun gözleri bir kader, bir gölge, fırtınanın sarstığı bir kayık
Bataklıklar arasında, yaşamak için, sadece bunun için çırpınan bir çocukluktan geldim.
”Alın yazımı tüketen o öpüşe bir kentin adını ve ömrümü verdim.”
Ay ışığının gözlerimi açık bıraktığı bu gece, pencereden dışarıyı seyrediyorum. Eğer karşı evde oturuyor olsaydın, senin sabahların için begonyalar alırdım.
Sakın arkana bakma, yaşam adaletli değil. Uzakta gülüyor gözyaşların, ama yeterince hızlı koşamıyorsun. Ve sanırım sen beni öpmeyi unuttun.
Sen bir ceza gibi bir şeylerden mahrum ettin ellerimi. Şimdi bana geri vermelisin o küçük kırmızı balığı ve okaliptüslerin altında duyduğum şarkısını.
Bir gün sadece seni öpmeyi unuttuğum için geri döneceğim.
“Sen hiç ayağına düşen gölgene acıdın mı?”
”Alın yazımı tüketen o öpüşe bir kentin adını ve ömrümü verdim.”
”Artık mektup yazmayacağım sevgilim.Aşkım değil, sana anlatacaklarım bitti. ”
“Mayom olmadığı için yüzmeye gidemiyorum diye valizime siyah kumları saklayacaksın.”
“Özgürlüğü istenen bir kaplumbağayım gün ortasında ve kamyon seslerinin arasında.”
“Çamaşır kokan rüzgârlarla uyanıyorum.”
“Çıkmaz sokakları sevmek bir seçim değil.”
“Sen bana çocuklarının ardından ağlayan o kadınlar için aşksız demiştin ama o çocuklar işkencede direnen genlerini annelerinden aldılar.”
“Çünkü sadece kapını tıklatırım ve sana ‘gelen benim’ derim.”
“Aşk koştuğu patikalara, kırmızı elbisesine ve kıyı sözcükleriyle dokunduğu el sallayışlarına; işte böyle apansız gün ortasında geri mi dönüyordu ”
Bir sokaktan kendiminkine nasıl geçmeliyim. Sınırlarım böyle yitirilmişken, nasıl geçmeliyim Hangi yanlışın gururuna girmeliyim.
Aşkım değil, sana anlatacaklarım bitti.
Sen öldün, ben büyüdüm. Artık eşit aşklarımız.
Bir gün sadece seni öpmeyi unuttuğum için geri döneceğim.. Şaşırıp yine acımasız ve çocuk olacaksın.
Yaşamımızdaki tek hatasız olaydı bu. Ağlamış ve beklemiştim Neyi.. Belki de aşın gelişini kimse söylemedi bana.
Aşkın keşke Mozart yanını sevseydim.
Eğer karşı evde oturuyor olsaydın,senin sabahların için begonyalar alırdım.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir