İçeriğe geç

21. Yüzyılda İslam’ın Dirilişi Kitap Alıntıları – Roger Garaudy

Roger Garaudy kitaplarından 21. Yüzyılda İslam’ın Dirilişi kitap alıntıları sizlerle…

21. Yüzyılda İslam’ın Dirilişi Kitap Alıntıları

Alimler grubu diyorum, çünkü çağımızda artık eski dönemlerdeki gibi ferdi içtihatlar yapılamaz. İlimler bu kadar dallanıp budaklanmamış, Toplum da bu kadar farklı niteliklere bürünmemişti. O yüzden, gerçek anlamda ve derde deva olacak bir içtihadın yapılabilmesi için, İslami ilimlerin yanında, modern hukuk, felsefe, iktisat ve sosyoloji gibi birçok dalın seçkin şahsiyetlerinin bir araya gelmesi gerekir. Tek başına çıkıp her şeyi en iyi ben bilirim iddiasındaki ilahiyatçılarla bu problem kesinlikle çözülemez!!!
Sevilen her nesne aracılığıyla bizim asıl sevdiğimiz Allah’tır.
Bakışlarımız geçmişe dönük oldukça, günümüze söyleyebilecek sözümüz olmaz!
Bizim en önemli vazifemiz, İslam inancının Evrensel olduğu bilincinden hareketle, inancımızı yaşayıp uygulayarak dinimizi hakkıyla temsil etmektir.
Şeriatı uygulamak demek, insanlara kendi haysiyetlerinin ve sorumluluklarının manasını öğreten bir eğitim sistemi ve siyasi bir düzen ortaya koymadan önce, işe doğrudan doğruya ceza vermek ile başlamak değildir.
şeriatı yürürlüğe sokmak demek, Müslüman olmak demektir, yani Hayatının her anını Allah’ın kendisini sürekli görüp gözetmekte olduğunu bilerek yaşamak demektir.
Lânet olsun savaşı seçene!
Sanki İslâm kültürü, bizim Batı kültürümüzün bir parçası değilmiş gibi, bazı siyaset adamlarının, Fransa’nın değişik kültürlü olmayacağını ilân etmeleri için, kendi kültürlerinin geçmişi konusunda tam anlamıyla zırcahil olmaları gerekir.
İlâhî kanuna boyun eğme çabasında olan bir toplumun ilk vazifesi, hırsızlığa iten sosyal şartları, yani bütün sosyal adaletsizlik ve sefalet şekillerini ortadan kaldırmak olmalıdır!
Eğer işe cezalandırmayla başlanırsa, bundan en fazla zarar görenler en yoksullar olur.
Suudî Arabistan’ın finanse edip dünyaya yaymaya çalıştığı karikatürü andıran ve saptırılmış bu şeriat görüntüsü, İslâm’ın bir yüzkarasıdır.
Yobazlık, bütün dinlerin bir hastalığı olduğu gibi, İslâmcılık da İslâm’ın bir hastalığıdır.
Bugün Sünnîleri Şiîlerle, Şiîleri Sünnîlerle karşı karşıya getirenler, Sünnîlerin de Şiîlerin de, dolayısıyla da bütün Müslümanların düşmanı kimselerdir.
Bizler öncelikle, her şeyin bilgisi zaten bizde var hepsini biz biliriz diyerek başkalarının fikirlerine kapıları kapatan ve zihni körelten böbürlenmelerden mutlaka ve mutlaka kaçınmalıyız!
Bizler Allahü Ekber! diye haykırdığımızda, her türlü iktidarı, her türlü serveti ve her türlü bilgiyi izâfîleştirmiş/göreceleştirmiş oluruz.
Yani iktidar da, mal mülk de, bilgi de Allah’ındır demiş oluruz.
Diğer dinler hakkında hiçbir bilgi sahibi olmadan, kendi dinimizin en iyi din olduğunu ilân edersek, inancımızı zenginleştirmek yerine yoksullaştırmış oluruz.
Şeriatı yürürlüğe sokmak demek, müslüman olmak demektir, yani hayatının her ânını Allah’ın kendisini sürekli görüp gözetmekte olduğunu bilerek yaşamak demektir.
Bakışlarımız geçmişe dönük oldukça, günümüze söyleyebilecek sözümüz olmaz!
Biz Müslümanlar, İçtihat kapısını kapatmakla kendi ufkumuzu kapattığımızın artık bilincine varmalıyız.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Bir zamanlar, gece kelebeklerinin, o pervanelerin ışığa üşüşmesi gibi İslâm’a ve İslâm’ın adaletine koşan insanlar vardı.
Asırlar var ki artık öyle insanlar yok.
Peki, niye yok?
Çünkü bizler İslâm’ı dondurduk!
Bilinmelidir ki içtihat,uyanışın olmazsa olmaz şartıdır.Çünkü içtihat,asıl olanı bizzat Kur’ân ve hadisten diri gözlerimizle okuyup öğrenmek,dolayısıyla dataklit gecesinden çıkmaktır!
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
İslâm,bugün,doruk noktasına ulaştığı dönemdekinden çok daha büyük bir yayılma gücüne,imkânına ve ufuklarına sahiptir.
İman ile eylem bir bütündür,çünkü iman,dış tezahürü eylem olan şeyin derunudur/içidir.Biri diğeri olmadan olmaz.
Sevilen her nesne aracılığıyla bizim asıl sevdiğimiz Allah ‘tır.
Kuran’ı da sunneti de, ölülerin(ölmüş gitmiş alimlerin) gözünden okumamalıyız!
Bakışlarımız geçmişe dönük oldukça, günümüze söyleyebilecek sözümüz olmaz!
İslam’ın geleceği, Batı’nın geçmişinde aranmaz!
böylece de islam’ı halkların bir ‘afyonu’ haline getiriyorlar.
islamcılık olarak bilinen şey, islam’ın bir hastalığıdır.
çünkü islamcılık, gelmiş geçmiş bütün peygamberler tarafından, allah adına, açılmış olan ebedi ve evrensel bir ahlaki yol olan şeriatı, her çağda o dönemin sorunlarını çözmek için şeriatın ilham verebileceği mevzuatla (fıkıh) karıştırır.
bu hastalık bizim karşımıza, mesela, yedinci yüzyılın bir ceza kanununu hiç düşünüp taşınmadan günümüze uygulamak şeklinde çıkar. (hırsızlık için el kesme veya zina için kırbaçlama gibi – ‘fakihler’ bir de bunlara, kuran’a ters düşen bir ‘sünnet’ adına recm/taşlayarak öldürme cezasını da ilave ederler.)

kuran’da tanımlandığı haliyle o ilahi şeriatı, zamana göre oluşturulan fıkıhla bir görerek, yani şeriatı, tarih boyunca yapıla gelen insani uygulamalarıyla karıştırarak, ‘şeriatı tatbik etme’ şeklindeki bu iddia, günümüzde bile islamcılığı asıl yolundan saptırıyor.

İman ile eylem bir bütündür,çünkü iman,dış tezahürü eylem olan şeyin derunudur/içidir.Biri diğeri olmadan olmaz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir