İçeriğe geç

1Q84 – 1. Kitap Kitap Alıntıları – Haruki Murakami

Haruki Murakami kitaplarından 1Q84 – 1. Kitap kitap alıntıları sizlerle…

1Q84 – 1. Kitap Kitap Alıntıları

Evet, buradayım, ama aynı zamanda değilim de. Aynı anda iki ayrı yerdeyim. Einstein’in teorisine karşı, ama yapacak bir şey yok. Bir katilin çıplak hali budur işte.
Bir kez birileriyle samimi olunca o bağı koparıp atmak acı veriyordu.
Ben bu işi para için yapmıyorum. İstediğim, edebiyat camiasını komik duruma düşürmek. Loş deliklere yumak yumak üşüşüp, bir taraftan karşılıklı iltifatlar yağdırıp birbirlerinin yarasını yalarken diğer taraftan birbirlerinin paçasından çekip indirmeye çalışan, sonra da kalkıp edebiyatın misyonundan söz eden tiplere hadlerini bildirmek istiyorum. Sistemin boşluklarından yararlanıp, dalga geçeceğim işte. Sence de keyifli değil mi?
Görünüş sizi aldatmasın. Gerçek daima tektir.
Aklınızda tutmanızı istediğim bir şey var. Her şey göründüğü gibi değildir.
Düşen bir uçakta emniyet kemerlerini ne kadar sıkı bağlarsanız bağlayın hiçbir işe yaramaz.
Dünya dediğin şey, birbiriyle çelişen anıların sonu gelmez savaşıdır.
“Dahası, tecavüzde hedef yalnızca bedenle sınırlı da değildir. Şiddet her zaman gözle görülecek şekilde ortaya çıkmadığı gibi, her yara da kanamaz.”
“Bana önümüz aydınlıkmış gibi gelmiyor. Fakat her ne olursa olsun, artık geri de dönemeyiz.”
“Geriye dönmek mümkün olsa bile, en başa dönmek pek kolay değil” dedi Ebisuno.”
İnsanların büyük çoğunluğu gerçeklere inanmak yerine gerçek olmasını arzuladıkları şeylere inanırlar. Bu insanlar gözlerini ne kadar açarlarsa açsınlar aslında hiçbir şey görmezler. Böyle insanları düzenbazlıkla kandırmak da bebek avutmaktan farksızdır.
Ondan çoktan vazgeçtim ama içime çöken acının bir parçası hâlâ duruyor.
Yürekten sevdiğin biri varsa, bir kişi olsun yeter, hayatın kurtulmuş demektir. O seni sevmese bile.
Katıksız, saf duygular o halleriyle tehlikelidir. Etten kemikten bir insanın o duyguları taşıyarak yaşaması pek kolay değildir.
İnsan bir kafesten kurtulsa bile çıktığında kendini bulduğu yeni yerin aslında daha büyük bir kafes olması olası mıydı acaba?
Bir şeyler sessizce de olsa geride kalıyordu.Şarap şişesinin dibinde kalan tortu gibi
Acı olmadığı zaman çözüm de olmuyordu.
Sonuçta insanlar genler için bir vasıta veya geçittir en fazlasından. Bizi yarış atı gibi ölümüne sürer, bir kuşaktan bir sonrakine at değiştirirler. Bu doğruymuş, şu yanlışmış, genlerin umurunda değildir. Biz mutluymuşuz, mutsuzmuşuz, bunları da önemsemezler. Biz onlar için amaca götüren birer vasıtayız. Tek düşündükleri, işlerine neyin daha fazla yarayacağıdır.
Beyin ölümü gerçekleşmiş gibi bir duruma gelmeyi arzulayan tipler şu âlemde hiç de az değil. Öylesi çok daha rahat ne de olsa. Sıkıntılı meselelere kafa yormaya gerek yok. Sesini kesip yukarıdan söylenenleri yapmak yeterli.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Bu dünyada boşluğu doldurulamayacak tek bir kişi bile yoktur. Ne kadar bilgili, ne kadar yetenekli olursa olsun mutlaka bir yerlerde yerine geçecek bir kişi vardır.
Er ya da geç, bir şeyler insanı öldürür zaten.
Sorun insanın ruhunun kutsallığıydı. Oraya çamurlu ayaklarla girmeye hiç kimsenin hakkı yoktu.
Herkes dışlanan azınlık tarafında olmaktansa dışlayan çoğunluk tarafında olunca rahat ediyor. Karşı tarafta olmadığı için seviniyor.
sen bir hiçsin
“Ben birilerinden tiksinerek, nefret ederek, öfke duyarak
yaşamaktan artık yoruldum. Hiç kimseyi sevemeden
yaşamaktan da yoruldum. Tek bir arkadaşım bile yok. Bir kişi
bile. Dahası kendimi sevmeyi bile başaramıyorum. Neden
kendimi sevemiyorum, çünkü başkasını sevemediğim için. İnsan
birilerini sevmek ve birileri tarafından sevilmek yoluyla, kendini
sevme yöntemini bulur. Söylediklerimi anlıyor musun? Birilerini
sevemeyen bir insan, kendisini de doğru dürüst sevemez. Hayır,
bunun senin suçun olduğunu söylüyor değilim. Şöyle bir
düşününce sen de o mağdurlardan birisin belki de. Sen de
muhtemelen kendini sevmenin yolunu tam olarak
bilmiyorsundur. Öyle değil mi?”
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Matematik suyun akışı gibidir dedi Tengo. Bir sürü sıkıntı veren teorisi vardır elbette,ama temel mantığı çok basittir. Suyun yüksek yerden alçak yere doğru en kısa mesafeden akışıyla aynıdır ve sayıların da yalnızca tek akışı vardır. Dikkatlice bakınca, o rota kendiliğinden belirginleşiverir. Yalnızca dikkatlice bakman yeter. Hiçbir şey yapmana gerek yoktur. Bilincini yoğunlaştırarak bakabilirsen, her şeyi o açıklar sana.
Fakat yine de ölene kadar bir şekilde yaşamımı sürdürmekten başka yolum olmadığı gibi, yaşarken de kendimce yöntemlerle yaşamaktan başka yapacak bir şey yok. Pek övünülecek bir şey olmasa bile, benim bundan başka bir yaşam biçimim yok.
Görünüş sizi aldatmasın. Gerçek daima tektir.
“Gözlerindeki ışık, arada sırada kış gecelerinde gökte parıldayan yıldızlar gibi keskindi.”
“Fakat görünüş sizi aldatmasın. Gerçek daima tektir.”
Aile içinde karılarına ya da çocuklarına şiddet uygulayanlar, hep zayıf karakterli adamlardır. Zaten zayıf oldukları için, kendilerinden daha güçsüz insanları kurban seçerler. Öylelerini mahvetmek kolaydır. Bir kez yıkılınca, asla bellerini doğrultamazlar.
Elbette roman okumak da bir kaçıştan ibaretti. Kitabı kapattığı anda yine gerçekliğe dönmek zorundaydı.
Farklı bir yanım yok. Kendime karşı dürüst olmaya çalışıyorum yalnızca.
‘Risk insan yaşamının baharatıdır.
Görünüşü sizi aldatmasın. Gerçek daima tektir.
Bu basit bir olay değil insanın bir sırrı sürekli yüreğinde taşıması.
Bu dünyada mantığa yer yok .ve burada nezaket yetersiz
Kapanması güç yaralarla yaşıyoruz.
Aile içinde karılarına ya da çocuklarına şiddet uygulayanlar, hep zayıf karakterli adamlardır.
fakat birini yürekten seversen, o ne kadar rezil bir tip olsa da,
seni sevmeyen biri olsa da, en azından yaşam cehennem
olmaktan çıkar. biraz karanlık olsa bile.
Tibet çarkıfeleği gibi. Çarkıfelek döndükçe değerler ve duygular azalıp artar. Bir pırıl pırıl, bir karanlığa gömülür. Fakat gerçek aşk, çarkın merkezinde kımıldamadan kalır.
Yürekten sevdiğin bir insan varsa, bir kişi olsun yeter, hayatın kurtulmuş demektir. O seni sevmese bile.
Yürekten sevdiğin bir insan varsa, bir kişi olsun yeter, hayatın kurtulmuş demektir
Yürekten sevdiğin bir insan varsa , bir kişi olsun yeter , hayatın kurtulmuş demektir . O seni sevmese bile .
Düşünüyorum da, bu dünyada mantığa yer yok, empati de yetersiz.
Yürekten sevdiğin bir insan varsa, bir kişi olsun yeter, hayatın kurtulmuş demektir. O seni sevmese bile.
Kalori hesaplamayı unutun. Doğru şeyleri seçerek, uygun miktarda yeme yetisi kazanırsanız, rakamlara ihtiyacınız kalmaz.
Bir şey gibi olmamak, asla kötü değildir. Henüz bir çerçeveye sıkıştırılmadığın anlamına gelir ne de olsa.
mühim sırlar, ağır sorumluluklar getirir.
Uzun zaman boyunca kök salan şeyler, hiçliğin içinde o kadar kolayca yitip gidemezler.
Bir anlık tereddüt, yaşamına mal olabilirdi.
Fakat risk, insan yaşamının baharatıdır.
.
Kendimi güçlü kılmaya karar verdim.

Söyleyebileceğim kadarıyla, yapabileceğim tek şey bu.

Fakat birini yürekten seversen, o ne kadar rezil bir tip olsa da, seni sevmeyen biri olsa da, en azından yaşam cehennem olmaktan çıkar.
kendi tercihimizi yaptığımızı sanıyoruz, ama aslında hiçbirşeyi tercih ediyor değiliz. En baştan belli olan bir şeyi tercih ettiğimizi sanıyoruz belki de. Özgür iradenin var olduğunu düşünmek istiyoruz yanlızca.
Gözlerini kapatınca, Tengo o an hangi dünyada bulunduğundan emin olamaz hale geldi.
Aile içinde karılarına ya da çocuklarına şiddet uygulayanlar, hep zayıf karakterli adamlardır. Zaten zayıf oldukları için, kendilerinden daha güçsüz insanları kurban seçerler.
Aomame sık sık, kendi kendine bir insanın özgürlüğünün nasıl bir şey olduğunu sorardı. İnsan bir kafesten kurtulsa bile, çıktığında kendini bulduğu yeni yerin aslında daha büyük bir kafes olması olası mıydı acaba?
Fakat sözcüklerle açıklandığı anda yitirilen anlamlar olur.
Senin aşkın olmasa bu ucuz tiyatrodan öteye geçmez.
Dünya dediğin şey, birbiriyle çelişen anıların sonu gelmez savaşıdır.
Çehov’un içinden söküp atamadığı, hüzünlü düşünceleri paylaşabiliyordu.
Gerçek tarihi gasp etmek insanın kişiliğinin bir kısmını gasp etmekle aynı şeydir. Bu, suçtur.
Madam’ın söylediği gibi eğer biz gen taşıyıcısı olmaktan ibaretsek, nasıl oluyordu da hatırı sayılır bir kısmımız tuhaf ömürler sürmek zorunda kalıyordu peki?
Bana önümüz aydınlıkmış gibi gelmiyor. Fakat her ne olursa olsun artık geriye de dönemeyiz.
-Ne kadar mükemmel de olsa bir insanın yeteneklerinin sınırları vardır. O yüzden emniyet kemerlerini sıkıca bağlamak gerek.
– Komatsu Bey, düşen bir uçakta emniyet kemerlerini ne kadar sıkı bağlarsanız bağlayın hiçbir işe yaramaz.
– Fakat en azından avutucu olur.
.
Lütfen unutmayın : İşler göründüğü gibi değildir.

Dünya dediğin şey Aomame, birbiriyle çelişen anıların sonu gelmez savaşıdır.
Paris her mevsim insanın nefesini kesecek ölçüde güzeldir.
Aile içinde karılarına ve çocuklarına şiddet uygulayanlar, hep zayıf karakterli adamlardır.
Suç romanlarının dünyasındayız artık. Önyargılardan kurtulup kötülük kokusunun keyfine varalım. Akıntıyla sürüklenmenin keyfini çıkaralım. Sonra şelaleden düşeceksek bile şık bir düşüş olsun.
Yürekten sevdiğin bir insan varsa, bir kişi olsun yeter, hayatın kurtulmuş demektir. O seni sevmese bile.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir