İçeriğe geç

0-6 Yaş Dönemi Çocuk Eğitiminde 100 Temel Kural Kitap Alıntıları – Adem Güneş

Adem Güneş kitaplarından 0-6 Yaş Dönemi Çocuk Eğitiminde 100 Temel Kural kitap alıntıları sizlerle…

0-6 Yaş Dönemi Çocuk Eğitiminde 100 Temel Kural Kitap Alıntıları

Ne talihsizdir o anne babalar ki dünyada çocuklarını değil kendilerini gezdirirler
Yetişkinlerin çocuğa sunabileceği en büyük iyilik; özgür bir ortamdır.
Hayat kendisiyle mücadele edenlere değil, uyum sağlayanlara huzur verir.
Baskı ile söz dinleyen çocuklar, edilgenleşir. Kendi gibi olmak yerine istendiği gibi olmayı öğrenir Böylesi bir hal, çocuğun kendini kaybetmesi, başkalarının istediği kalıba girmesi demektir..
Anne göğsü kadar güven verici bir liman yoktur yeryüzünde
Çocuğun duygusal ihtiyaçları, fiziksel ihtiyaçlarından çok daha önemlidir.
Hatırlanmayan geçmiş, yaşanan değersizlik hissindendir.
Duyarsızca söylenen sözlerle değerler eğitimi olmaz
Çocuk ebeveynlere bir süre misafir olarak emanet edilmiş bir aziz misafirdir
Bağ kuramayan ebeveynler baskı kurar.
Anne babalar çocuğa yaşamla uyumlu olmayı öğretmelidir, savaşmayı değil
Zira bağlanmayı öğrenmişse ve hayata bağlanmışsa huzur içinde olur insan
Çocugun dış düzeni iç düzenine bağlıdır
Ebeveynler dış düzene değil çocuğun duygu dünyasındaki düzene önem vermelidir
Çocugun ihtiyaç duyduğu bütün bilgiler annenin iç haritasında gizlidir, kitaplarda değil
Önemli olan, annenin iç haritasında saklı şifreleri kendi içinde okuyabilmesidir .
Anne babadan keyif alamayan çocuklar, kendilerini TV ,telefon, bilgisayar gibi araçlarla meşgul ederler.
Ebeveynler çocukla iletişimde Hayır kelimesini mümkün olduğunca az kullanmalı ve
Evet in gücünü keşfetmelidir
Zira çocuk çocuktur
Misafirlikte, hastahanede, camide, okulda, sokakta
Çocuk her yerde çocuktur
Çocuk babasıyla kurduğu güvenli ilişkiyle iradesini geliştirir.
Çocukluk yıllarında baskı altına alınan çocukların gelişimi zarara uğradığı gibi, böylesi çocuklar ileriki yıllarda duygusal patlamalar yaşar.
Çocugun duygusal ihtiyaçları vaktinde giderildiğinde GÜVEN,
Yeterince giderildiğinde RUHSAL DOYUMSAMA gerçekleşir.
Çocuk anneden süt değil güven emer
Ebeveynler çok defa çocuk odalarını süsleyerek; ayıcıklar, pandalar koyarak çocuğu da o odada yatırırılar. Halbuki çocuğun süslü bir odaya değil,anne yanında güven solumaya ihtiyacı vardır.
Baskı ile söz dinleyen cocuk edilgenleşir kendi gibi olmak yerine istendiği gibi olmayı öğrenir..
Böylesi bir hal, çocugun kendini kaybetmesi,başkalarının istediği kalıba girmesi demektir.
Ne yaparsam yapayım çocuğum beni sever sözü doğrudur ama eksiktir zira çocuğun başka alternatifi yoktur.
Çocuğa yapılan haksızlık karşısında yetişkin ondan özür dilemeyi bilmelidir ki, çocuk onurunu koruyabilsin
Oyun ve oyuncak ancak bir araçtır, marifet çocukla aracısız iletişim kurmaktır.
Çocukla direkt temas etmeyi, konuşmayı, aktif dinlemeyi becerebilen yetişkin doğal yaşamı becerebilen yetişkindir Çocukla doğal iletişim, en güçlü iletişimdir
Çocuğu hayatın içerisine dahil etmek, onunla aracısız iletişim kurmaktır kaliteli iletişim Birlikte yemek yapmak, çamaşır katlamak örneğin
Çocuk çok acıkırsa hızlı hızlı yer, çok susarsa üstüne döke döke içer ; bunda ne ayıp vardır ne utanç .
Ebeveynler çocuklarının çocuksu davranışlarına eşlik edecek olsalar, çocuğun dünyasının tatlılığını göreceklerdir.
Her insanın sadece bir kez çocuk olma hakkı vardır
O da anne babasının çocukluğunu yaşamasına izin verdiği kadardır
Ebeveynler, çocuklarını hızlandırmak yerine kendilerini yavaşlatmalıdır..
Bilgi ile değil, içsel duyuşların yol göstericiliğiyle anne olunur..
Kişilik bozukluğuna giden süreç, çocuğun incitilmesi ve aşağılanması ile değil; kendisini aşağılayan biri ile yeniden iletişime geçmek zorunda olmasıyladır…
İnsan kendisini inciten kişiyle birlikte olmaya mecbursa kişiliğinden taviz vermek zorunda kalır… Bu, çocuk için de böyledir.
Yetişkinler incitikleri çocukların kendilerine gelip özür dilemesini beklemek ve ikinci kez hata ederler. Çocuğa yapılan haksızlık karşısında yetişkin ondan özür dilemeyi bilmelidir ki çocuk onurunu koruyabilsin…
Bir ebeveynin çocuğuna “artık senin annen/baban olmayacağım” demesi duygusal şiddettir.
Çocuğun hem duyguları, hem de bedeni üzerinde tasarrufta bulunmak, “eti senin kemiği benim” diye öğretmene çocuk teslim etmek, bir insanlık ayıbıdır.
Hiçbir çocuğun ne eti ne de kemiğe bir başkasına “istediğin gibi kullan” diye hoyratça teslim edilecek değersizlikte değildir
Et de çocuğundur, kemik de
İçinde bulunduğu çevre çocuğa değerlilik hissini yaşatıyorsa böylesi çocukların en belirgin özelliği, kaygıdan arınmış, doğal tebessümleridir…
Konuşurken dinlenen çocuk kendini değerli hisseder.
Davranışlar kendi başına bir anlam taşımaz, zira her davranış bir duygunun dışa vurumudur.
Hiçbir çocuk şiddete eğilimli değildir; çocuk için saldırganlık bir savunma eylemidir.
Hukukta akli dengesi yerinde olmayan birine de ceza verilmez, ehliyeti yoktur çünkü. Eşyanın tamamına vakıf değildir ve yaptığı eylemin bir bütün halinde ne içerdiğini bilemez.
Çocukta da ehliyet yoktur…
Çocuğa ceza ile ancak davranış öğretilir.
Halbuki çocuğun ihtiyaç duyduğu şey duygusal olgunlaşmadır, davranış değil… Ve duygusal olgunlaşma ceza ile gerçekleştirilemez.
Anaokulunun kazandıracağı en üstün beceri, düzen alışkanlığı, zamanı planlama becerisi ve duyarlılığın koruna bilmesidir.
Çocuk düzen, irade ve duyarlılığı kazanmışsa okul öncesi dönemin temeli oluşmuş demektir. Zira bundan sonra öğreneceği her şey bu temel üzerine bina edilecektir.
Çocuğun sosyal yaşama geç başlaması, sürekli evde bulunması, duygusal gelişimine engeldir… Duygusal gelişimi zayıf olan çocukların sosyal gelişimi de zayıf olur…
Sosyalleşme dönemi geldiğinde çocuğun anne babaya ihtiyacı olduğu kadar, arkadaş ortamına da ihtiyacı vardır ki, sosyal gelişim tamamlansın…
Sallayarak uyutmak, çocuğun algısını bozarak uyutmaktan başka bir şey değildir… Bu, çocuğun zihinsel gelişimine olumsuz etki eder… Sersemletir çocuğu…
Çocuğu hızlı hızlı sallayarak uyutmak yerine, hafif hafif dokunarak, ninni söyleyerek, hikâye okuyarak ve gerçek yaşam algısını değiştirmeyerek uyutmak doğru bir pedagojik davranıştır.
Çocuk, kendi masum dünyası ile bir ruh onarıcısı gibi, yetişkinin büyütüp, işin içinden çıkamaz hale getirdiği problemleri küçültür, basitleştirir… Çocuksu dünyası ile başka âlemlere kapılar açar…
Çocuk, yetişkini dünyanın yükünden uzaklaştırır…
Anne çocuğundan vedalaşarak ayrılmalıdır. Habersizce gitmeler çocukta kaygı uyandırır.
Çocuk anne babayı kendisini engelleyen biri olarak görüyorsa, bu baskıdan kurtulmak için söz dinlememeye ve normal eylemlere bile tepki göstermeye başlar.
Annesiyle güvenli bağlanamamış çocuk, ondan ayrılırken kaygı yaşar… Zira böylesi çocuklar ihtiyaç duydukları güven duygusunu yeterince tatmamışlardır. Başlarına bir şey geleceği, annesinin kendisini bırakıp gideceği kaygısıyla yaşarlar.
Güvenli bağlanamamış çocuklar, dört yaşında kreşe başladıklarında, kreşte kalmak istemez, anneden ayrılmaya korkarlar.
Çocuğun gerçek kişiliğinin ortaya çıkabilmesi ancak kendini güvende hissetmesi ile mümkündür.
Çocuğun iki türlü ihtiyacı vardır: Fizyolojik ihtiyaçlar ve duygusal ihtiyaçlar…
Çocuğun duygusal ihtiyaçları “vaktinde”giderildiğinde güven, yeterince giderildiğinde “ruhsal doyumsama”gerçekleşir.
Çocuk, ihtiyacı vaktinde giderilmedikçe huzursuz, yeterince giderilmedikçe de hırçın olur… Eksik kalan ihtiyacını gidermek için başka arayışlara girer… Bazen arkadaş bağımlısı bazen oyuncak tutkunu olur…
Bundandır ki 0-4 yaş çocuğun terbiye edildiği değil, ihtiyaçlarının koşulsuzca giderildiği dönemdir.
Çocuk tok da olsa, duygusal yoksunluk yaşadığında, korktuğunda, annesini özlediğinde ve kendini yalnız hissettiğinde ağlayabilir.
“Altı temiz, karnı tok; varsın biraz ağlasın” demek, en zayıf dönemde çocuğun duygusal ihtiyaçlarını görmezden gelmek demektir.
İçsel duyuşlar bir annenin en güçlü yol göstericisidir. Çocuğu büyürken karşılaşacağı her sorunu annelik hissiyle çözüme kavuşturabilir.
Hiçbir kitap, hiçbir pedagog her çocuğun her durumuyla ilgili bilgiyi aktaramaz anne babaya.
Çocuğun ihtiyaç duyduğu bütün bilgiler annenin iç haritasında gizlidir, kitaplarda değil.
Önemli olan, annenin iç haritasında saklı şifreleri kendi içinde okuyabilmesidir.
Çocuğun gelişimi doğal çevre içinde, bahçede ağaca çıkarken, düşerken, çamurla, arkadaşlarıyla oynarken gerçekleşir.
Doğal ortamda gelişen çocuklar hem fiziksel hem duygusal yönden suni ortamda yetişen çocuklardan daha ileridedir.
– Çocukların yetişkinler tarafından en çok zarara uğratıldığı durum yavaşlığın bozulmasıdır
-Modern hayat aceleciliği beraberinde getirdiğinden, ebeveynler çocuklarını kendilerine uydurmaya çalışırlar. Bu, çocuğa haksızlıktır ve çocuğun doğal gelişimine engel olmaktır.
– Ebeveynler çocuklarını hızlandırmak yerine kendilerini yavaşlatmalılar.
-Eğer çocuğun ebeveyniyle iletişimi koparsa, ebeveyn kendi dünyasında kendi işleriyle meşgul olursa, çocuk da gelişimini sürdürebilmek için kendine meşgul olacağı şeyler bulur. Telefon ya da internet oyunları çocuklar için en keyifli ve en kolay ulaşılabilir meşguliyetlerdir.
– Çocuğu ile ilişki halinde olmayan ebeveynler, çocuklarının teknoloji bağımlılığına doğru gittiğini görmeliler.
0-4 yaş çocuğun terbiye edildiği değil, ihtiyaçlarının koşulsuzca giderildiği dönemdir.
Çocuk ihtiyacı vaktinde giderilmedikçe huzursuz, yeterince giderilmedikçe de hırçın olur.
Çocuğun duygusal ihtiyaçları vaktinde giderildiğinde güven, yeterince giderildiğinde ruhsal duyumsama gerçekleşir.
Bir anne çocuğunu emzirmesi de görsün üzerinde yatırmalı, çocuğu ile tensel teması iki yıl boyunca sürdürmelidir.
Anne göğsü kadar güven verici bir liman yoktur yeryüzünde
Çocuk gelişiminin ana unsuru çocuğun kendini güvenli hissetmesidir
Altı temiz karnı tok; varsın biraz ağlasın demek, en zayıf dönemde çocuğun duygusal ihtiyaçlarını görmezden gelmek demektir.
Halbuki çocuğun süslü bir odaya değil, anne yanında güven duygusunu solumaya ihtiyacı vardır.
Bir anne babanın en iyi psikoloğu çocuğudur.
Çocuk masum ruh haliyle, bir ruh onarıcı gibi yetişkin büyütüp içinden çıkmadığı problemleri küçültür çocuk dünyası ile başka alemlere kapı açar.
Katı disiplinli bir annenin çocuğu şeklen bir düzen içinde görünse de ruhen duygusal yoksunluklar içindedir.
Çocukla iletişimde en güçlü kelime ‘EVET’ en zarar verici Kelime ‘HAYIR’ dır.
Anne göğsü kadar güven verici bir liman yoktur.
İnsan yaşadığı herşeyi tek tek hatırlaması zordur. Bu zorluğun ana sebebi, kişiyi huzursuz eden hatıralarıdır.
Yetişkinlerin çocuğa sunabileceği en büyük iyilik; özgür bir ortamdır..
Çocuk beşiği; anne yatağı seviyesinde ve önü açık olmalıdır ki çocuğun içinde özgür bir ruh gelişsin
Ağladıkça duyguda derinleşmeyi öğrenir insan. Tıpkı güldükçe duygularında genişlemeyi öğrendiği gibi
Halbuki çocuk geçici bir süreliğine yetişkin yardımına muhtaç, dünyanın aziz bir misafiridir.
Hareketleri kısıtlanmış olan çocukların zihni de kısıtlanmıştır.
Eğer şiddet uygulanıyorsa ve duygusal acı veriliyorsa hareketlenmeye başlar çocuk
Kendi hislerini duymamak için Acıyı duymamak için
Çocuk her yerde çocuktur
Yetişkinler hislerine engel koyarak yaşarlar, ancak çocuk sürekli hissederek yaşar
Sağlıklı ruh, baskının değil, çocuğun kendi gibi olmasına fırsat verilmiş bir ortamın ürünüdür.
Mizacı gereği cıvıl cıvıl olan bir çocuğun cıvıltısını gürültü yapıyor diye engellemek, onun mizacının ortaya çıkmasını da engellemektir.
Bir anne babanın en iyi psikoloğu çocuğudur.
Çocuk masum ruh haliyle, bir ruh onarıcısı gibi yetişkin büyütüp içinden çıkamadığı problemleri küçültür çocuk dünyası ile başka alemlere kapı açar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir