İçeriğe geç

طوق الحمامة ابن حزم Kitap Alıntıları – İbn Hazm El-Endelüsi

İbn Hazm El-Endelüsi kitaplarından طوق الحمامة ابن حزم kitap alıntıları sizlerle…

طوق الحمامة ابن حزم Kitap Alıntıları

&“&”

Ey ruhum sakın umutsuzluğa düşme!
Umulur ki o güzel günler, tersleyen değil, hoş karşılayan, güler yüzle yeniden gelecektir…
..kişi kendine benzeyende sükût bulur.
Eğer yürekler yolculuğa çıkabilseydi, kalbim sana doğru hızla uçardı…
Yaradan’ımızın bilmesi bütünleştiriyor her ikimizi…
 Ruhlar, donatılmış askerlerdir. Ezelden tanışanlar birbirini severler, birbiriyle uyuşamayanlar da bir türlü anlaşamazlar.
Ey beni görmediğim birini sevdim diye ayıplayan,
Beni aşka zayıf biri diye kınayarak aşıraya kaçan!
Söyle, cenneti anlatılanlarla değilse neyle tanıdın?
Yüreğimin parçalandığını, içimin ezildiğini hissederim. Ebucehil karpuzu insanın nefesini nasıl tıkarsa, öyle bir boğulma hissine kapılırım. Nutkum tutulur. Nefesim kesilir. Ama yine de gözlerim kupkuru kalır. Bazen son derece nadiren sadece bir iki damla yaş dökülür o kadar.
Soylu, onurlu, müşfik, sevgi dolu, sözünde duran, vefalı birinin gözünde ayrılıktan daha büyük ya da ona denk olabilecek bir mutsuzluk yoktur, çünkü kader sillesini olanca ağırlığıyla onun üzerine indirmiştir sanki..
Dedikoduculuk, arabozuculuk, kötü bir huydur. Karakterin düşüklüğüne, eğitimin bozukluğuna işarettir…"
Aslına bakarsanız, zıtlar gerçekte birbirinin benzeridirler. Nitekim nesnelerin karşılıklı zıtlıkları doruk noktasına ulaşınca, farklılıkları en üst sınıra varınca, birbirlerinin benzeri olup çıkarlar.
Peygamberimiz aleyhisselamın da şöyle buyurduğu rivayet edilir:

Ruhlarınızı dinlendirin, çünkü onlar da demir gibi paslanır."

|Samimi dostluk bir anda doğmaz; aşk ateşi gönülde her istediğin zaman yanmaz.
Denizde saklı incileri arayıp bulmak için diplere dalmak lazım.
Kişi kendine benzeyende sükunet bulur
Bence, hiçbir sevgi insanın iliklerine kadar işlemez.
Bence, hiçbir sevgi insanın iliklerine kadar işlemez.
Ruhlarınızı rahatlatıp dinlendirin, çünkü demirin paslandığı gibi onlar da paslanır. "
“Genç bir adam vardı, sevgilisinin boynu oldukça kısaydı; bu yüzden uzun boyunlu kadınlar ona karayılan gibi geliyordu.”
Kişi hiçbir zaman &”Ben yapayalnızım!&” dememelidir. Çünkü insan tek başına da olsa, Allamü’l guyub, onu gormekte ve onu işitmektedir.
Ölümden daha beter olan şey ölümü göze aldıran şeydir ve candan daha kıymetlisi uğruna can feda edilendir.
içini rüzgâra döküyor, toprakla sırdaşlık ediyordu..
Emredilen farzları yerine getiren ve yasaklanan haramlardan kaçınan ve insanlarla ilişkilerinde lûtufkâr davranmayı unutmayan kimse, iyi insan olarak anılmayı hak eder.
Görüyorum ki bütün çabanla sen bu dünyayı arıyorsun,
Oysa bu dünya seni yoldan saptırıyor pekâlâ biliyorsun!

Rabbine ibadet söz konusu olunca bir uyuşukluk sarıyor seni,
Göz yumulmaz, hoş görülmez bir gevşeklik kaplıyor bedenini.

Hiç de kalıcı olmayan gelip geçici kaygılara ne kadar da dikkatlisin,
Asıl sakınılması ve dikkat edilmesi gereken cehennemi silmişsin!

Bir bilge şöyle demiştir:Kiminle istersen dost ol, fakat şu üç kişiden sakın: Ahmak, çünkü o sana fayda vereyim derken zararına yol açar. Kaypak, çünkü uzun ve sıkı dostluğunuz sebebiyle sen ona tam güvendiğin anda o seni yüzüstü bırakır. Yalancı, sen ona bütün kalbinle güvenip bel bağladığın hâlde, o senin hayal bile edemeyeceğin şekilde sana suç isnat eder.
Karşındakinin ruhuyla benzeşen ve uyuşan yönlerini ortaya çıkarmadıkça, sevgilisiyle aynı nitelikte gizlenmiş huy ve mizaçlaeını harekete geçirmedikçe onunla bağ kuramaz.
Zıtlar gerçekte birbirinin benzeridirler. Nitekim nesnelerin karşılıklı zıtlıkları doruk noktasına ulaşınca, farklılıkları en üst sınıra varınca, birbirlerinin benzeri olup çıkarlar. Yüce Allah’ın akıllara durgunluk veren bir hikmetidir bu. Sözgelimi kar uzun zaman elde tutulunca ateş etkisi yapar. Aşırı üzüntü kadar aşırı sevincin de insanı öldürdüğünü gözlemliyoruz. Uzun ve yoğun kahkaha da insan gözyaşı döktürmüyor mu?
Aşkın belirtileri;
1)Bakışın uzamasadır
2)Aşık kasten başkasına hitap etse bile aslında doğrudan doğruya sevdiğine sesleniyordur.
3)Sevgilisi konuştuğunda susup dinler, onun her sözüne yepyeni bir şey duyuyormuşçasına kulak kesilir.
4)Âşık sevgilinin bulunduğu yere koşturur, mutlaka onun yanına oturmaya, ona iyice yaklaşmaya çalışır, kendisini ondan koparacak her türlü işi bırakır, onun kendisini terk etmesine yol açabilecek hiçbir hareketi dikkate almaz.
5)Âşık kendisini bir anda sevgilisinin yanında bulunca eli ayağı birbirine dolaşır, heyecandan ne deyip edeceğini bilmez olur.
6) O zamana kadar eli sıkı olan birinin elindeki bütün servetini saçıp savurmaya başlamasıdır.
7)Âşık sevgilisinin adını duymaktan hoşlanır, ondan bahsedilince mest olur.
8) Uykusuzluk
9)Aşığın sevgilisinin ailesine, akrabalarına ve yakın çevresine, kendi aile ve çevresindekilerden daha fazla ilgi göstermesidir.
10) Ağlamak
11) Âşığın sevgilisine karşı büyük ilgisi, onun bütün yapıp ettiklerini zihnine nakşetmesi, onun hakkında önemli ya da önemsiz bütün şeyleri bilip öğrenme kaygısı, bütün davranışlarını yakından takip etmesidir.
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
-aşkın sefası, cefasındadır.
-tek dileğim, sen de sev.
|Dargınlık mı yaman, ayrı düşmek mi, bilinmez.
İkisi de dik yokuş.
Sevda yüzünden nice cimriler cömert, nice abus çehreler güleç, nice ödlekler yürekli, nice yontulmamışlar zarif, nice cahiller kültürlü, nice üstü başı dökülenler derli toplu, nice zavallı yoksullar süslü püslü, nice yaşlılar genç, nice sofular cümbüşçü, nice olgun insanlar rezil rüsvâ olmuştur!
Ama kökleri ruhun derinliklerinde olan gerçek aşkın sevgisi bunların dışındadır. O ancak ölümle son bulur. Ömrünün sonbaharını yaşayan birinin eski bir aşkı için, Artık onu unuttum," diye iddia ettiğini görürsün. Ama ona sevgilisinden söz ettiğinde, hatıraları canlanarak mutlu olur, gençleşiverir. Yeniden eski coşkulu hâline dönmek ister ve geçmişe özlemle iç geçirir. Yukarıda bahsettiğimiz sevgi türlerinin hiçbirinde gerçek aşkta görülen dalgınlık, akıl karışıklıkları, tedirginlikler, mizaç değişiklikleri ve diğer derin etkiler görülmez. Demek ki aşk, ruhani bir yakınlık ve psikolojik bir uyumdur.
Hemen hemen hiç değişmeksizin çoğu kez aşkın dış güzelliğe bağlanmasını sağlayan neden, ruhun kendisinin bizzat güzel olmasıdır. Bu nedenle ruh güzel olan her şeye hemen tutulur; güzel ve hoş motiflere karşı bir eğilim gösterir.
Yalancıdan daha alçak bi­rini bilmiyorum.
Kimilerin sevgisinde serap ne çoktur,
Ben seni öyle severim ki asla sapma yoktur.
Sana her zaman mutlak içtenlik duydum, Sevgim açık bir iz taşır, izde sevgimi yudum.
Gönlümde olaydı sevgi başkasına, solardım,
Onu kendi ellerimle söker yolardım.
Biricik özlemim sence sevilmiş olmak, Sana sunduğum sözlerde sevgiyle dolmak.
Elde edersem bunu, tüm dünya, tüm insanlık,
Gözümde bir toz zerresi, çevremizi saranlarsa böceksi yaratık.
“Yalan ve hıyanet dışındaki bütün eğilimler insanda yaratılıştan olup fıtrîdir”
Vefa, yüce ve soylu bir karakterin nişanesi olduğu gibi, ihanet de çürümüş bir ahlâkın dışavurumudur.
Fırsatları ganimet bil ve değerlendir; çünkü bil ki, fırsat şimşek gibidir; görünmesiyle kaybolması birdir.
Ey ruhum sakın umutsuzluğa düşme! Umulur ki o güzel günler, tersleyen değil, hoş karşılayan, güler yüzle yeniden gelecektir… Öyleyse ey ruhu soylu! Güzelce sabretmesini bil."
“Ey Allah’ın Rasûlü!” dedi, “Benim üç tutkum var: içki, zina ve yalan. Emret bana, hangisini bırakayım?” Allah’ın Elçisi “Yalanı bırak!” Diye buyurdu. Adam böylece oradan ayrılıp yoluna gitti. Daha sonra zina etmek istedi. Fakat bir an düşündü ve kendi kendine “Nasıl olsa Peygamber Efendimizin yanına gideceğim; o bana zina edip etmediğimi soracak. Eğer evet, dersem; bana zina cezası verecek; hayır dersem ahdim bozulmuş ve yalan söylemiş olacağım” dedi ve zinayı bıraktı. İçki içinde aynı şey oldu.
Göz, ruha açılan büyük bir penceredir. Gönlün sırlarını keşfe çalışır ve en gizli düşüncelerini açığa vurur. Gönül tercümanıdır göz.
Göz kapaklarım bulutlara ders verdi de bol bol yağmur yağdırdı bulutlar.
Deve yürüşü çok önceden Araplarda şiir yeteneğini kamçıladı. Devesi­nin üstünde türkü söyleyen Arap, türkünün ahenk ve ölçü­süne göre devenin adımlarında bir hızlanma ya da yavaş­lama olduğunu hissetti. Eğer ritmdeki ara kısa ise deve oldukça hızlı gidiyor, yok eğer ara uzuyorsa deve ağır ağır yol alıyordu. Müziğin, sesin ritmine göre adım atıyordu sanki deve. Böylece devenin ağır ağır attığı dört adımdan ölçüyü buldular. Konuşma dilinde uzun ve kısa hecelerin ardarda gelmesi ölçüyü meydana getirdi. Bedevinin doğal dehası böylece nazmı buldu.
Aşkın başlangıcı şaka, sonu ciddidir."
Niceleri ölümden habersiz uyuyor; amacına ulaşmak için böbürlenip duruyor; zaten onların en belirgin özel­liği böbürlenmektir. Kendini birşey sanan despotlarca nice zulümler işlendi. Bu zalimlerin elleri Arş’ın sahibi Allah’ın elinden kur­tulamayacak.
Kalbin uyanma zamanı geldi; onu çevreleyip örten ör­tüleri kaldırmanın tam zamanı.
Tüm insanlar bozuldu, zaman da bozuldu.
Gel imdadına yetiş onun ; çünkü o kadar çok derdi var ki kâğıt , mürekkep ve yazı onun için ağlamakta !
Zaten hilal uzak değil midir?
İnsanın ne olduğunu ancak edimleri öğretir bize; gö­zümüzle, hakkında başka bilgiler araştırmamıza gerek kalmaz."
Sanki kalbinde herşeyi gören bir şeytan, gözünde de her gördüğünü haber veren bir muhbir var. …
Eğer doğruyu yanlışa karıştırarak söylersen, düşünce­sizlere istediğin herşeyi kabul ettirebilirsin. Gene de birazcık düşüncesi olanın gözünden kaçmaya­cak bir fark vardır ikisi arasında. Bu altın gibidir; ona birazcık gümüş katsan sıradan bir adam bile işin farkına vanr. Ama saf altınla sulandınlmış altını ancak usta bir ku­yumcu ayırd edebilir.
Dayan! Biraz daha dayan! Çünkü su med ve cezirden dolayı bir alçalıyor bir yükseliyor, sürüp giden saldırı­larla kayalara saldınyor. Hiç usanmadan, durmadan, dinlenmeden birtakım ha­reketleri tekrar et, hiç gevşeme. Çoğu zaman yaptıkları­nı azalt: İnce ince yağan yağmur pek bol değildir, ama toprağın derinliklerine kadar işler.
Allah seni üstün kılsın! Bilesin ki aşkın insanlar üzerinde etkin bir gücü, keskin bir egemenliği, yadsınamaz bir otori­tesi, karşı koyulamaz kuralları, çürümeyen bir nüfuzu, önü­ne geçilmez bir baskısı, kısacası mutlak bir hakimiyeti var­dır. En sağlam şekilde kurulmuş bağlar, en sıkı düğümlen­miş düğümleri çözer; katılıklan eritir, sağlamlan sarsar; yü­reğin üstüne konar; yasak olanı serbest eder.
Aşkı doğuracak herşeyden kaçınacağım; kısa kesmek erdemlilik belirtisidir sanırım.
Bozuşmanın ya da geçimsizliğin ilk nedenini görmediği için: Ateş de küçük kıvılcımlarla başlamaz mı? En ciddi şeylerin temelinde en önemsiz şeyler vardır ve zaten küçük çekirdekten doğar kocaman bir ağaç.
Güzel sabır tutuklu; ama gözyaşlarım özgür, aktıkça akıyor.
Göz kapaklanm bulutlara ders verdi ve bunun üzerine bulutlar bol bol yağmur yağdırdılar.
Kimilerinin sevgisinde serap ne çoktur,
Acaba o , onun düşüncelerinden doğmuş olan bir akıl sanısı mı, yoksa benim düşüncelerimden doğan ruhsal bir imge mi? Ya da umutlarımın ruhumda çizdiği bir hayal mi?
Ölümden daha güçlü olan şey, bize ölümü göze aldıran şeydir; candan daha kıymetli olan, canın kendisi için feda edildiği şeydir.
Dönüp bakıp beklemekler görüyorum, dedi; düşünceler, ve bitmeyen sessizlik
Ey ruhum sakın umutsuzluğa düşme! Umulur ki o güzel günler, tersleyen değil, hoş karşılayan, güler yüzle yeniden gelecektir… Öyleyse ey ruhu soylu! Güzelce sabretmesini bil.
Aynı güneş selâmlıyor onu ve beni her yeni günde,
Yaradan’ımızın bilmesi bütünleştiriyor her ikimizi, İşte bu bana yeter de artar bile, neme lâzım gerisi!
Göz, ruha açılan büyük bir penceredir. Gönlün sırlarını keşfe çalışır ve en gizli düşüncelerini açığa vurur. Gönül tercümanıdır göz.
Sır olarak söyleneni gizlemek önemli değildir,
Asıl övülen, açığa vurulanı gizleyebilmektir.
Vaktiyle benden esirgediğin sevgiyi şimdi hiç esirgemiyorsun! Evet bana sayısız sevgi belirtileri gösteriyorsun. Evet ama, şu anda onlara hiç gerek kalmadı; vaktiyle cömert davransaydın, kalbimi en derin yerinden etkilerdin.Ölüm anında tıbbın hiç yararı yoktur; ama ölmeden önce yetişen doktorun faydası pek çoktur.
Samimi dostluk bir anda doğmaz; aşk ateşi gönülde her istediğin zaman yanmaz.
İyinin gidip kötünün geldiği şu içinde yaşadığımız zamana ne demeli öyleyse?
Güzellik ya onun benzeri ya da onu görenlerin ruhlarının bir modeli olarak yaratılmış olmalıdır.
Bil ki kadınlar, aşıklarını fark etme hususunda gece iz sürebilenlerden daha dikkatlidirler.
Ey bana hem zulüm hem de iyilik eden katilim!
Zulmünde bile iyisin, sana canım feda olsun!
Süzülen kuşun, bir an düşen gölgesi gibiydi…
Göz ruha açılan büyük bir penceredir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir