Matthew Kelly kitaplarından %100 Kendiniz Olun! kitap alıntıları sizlerle…
%100 Kendiniz Olun! Kitap Alıntıları
İnsanlar kitabı almak için kitapevlerine akın etmeye başlar. Sanki sadece kitabı okumak, fazla kiloların vücutlardan ter damlası olarak zahmetsizce akıp gitmesini sağlayacakmış gibi kitabın peşine düşer.
Tanrım, bana değiştiremeyeceğim şeyleri kabullenmem için metanet, değiştirebileceğim şeyleri değiştirmem için cesaret ve aradaki farkı anlamam için bilgelik ver.
Thomas á Kempis şöyle yazmıştı: ‘Zorluk zamanları, kimin en erdemli olduğunu gösterir. Şartlar bir insanı kırılgan yapmaz, sadece gerçekte kim olduğunu gösterir.’
Francis Assisi dinleyenlerine şöyle derdi: ‘Önce gerekli olanı yapın, sonra mümkün olanı yapın ve çok geçmeden kendinizi imkansızı yaparken bulursunuz.’
Beden de para gibidir; berbat bir efendidir ama harika bir uşaktır.
Mutluluk, zenginlik ve bilgelik gibidir. Sahip olanlar genellikle üzerinde konuşmazlar ve sürekli ondan söz edenler, genellikle sahip olmayanlardır.
Bugün olduğunuz kişi, olabileceğiniz kişinin sadece bir gölgesidir.
Allahım, bana değiştiremeyeceğim şeyleri kabullenmem için metanet, değiştirebileceğim şeyleri değiştirebilmem için cesaret ve aradaki farkı anlamam için bilgelik ver..
Sorun, sorunların olması değildir. Sorun, sorunların olmaması gerektiğini düşünmemizdir.
Aynanın karşısında durduğunuzda gözlerinizin içine bakabilmeniz ve kendinizi gerçekten sevmeniz gerekir.
Aslında en iyi hediyeler hiç satın alınmamış olanlardır.
Misyon, en uygun olduğunuz, yapmak üzere yaratıldığınız veya dünyaya gönderildiğiniz şeydir.
Genellikle bizi baştan çıkaran şey para değil, hayali fırsatlardır.
İçsel dünya üzerinde çalışmak gerçekten dikkat gerektirir ve dış dünya son derece baştan çıkarıcıdır.
Hayat bir dizi tercihtir. Doğru tercihleri yapmak için, öncelikle onları neden yaptığınızı bilmeniz gerekir.
Beni tarihin en güçlü kelimelerinden üçünü kulağınıza fısıldarken dinleyin.
Basitleştirin. Basitleştirin. Basitleştirin.
Basitleştirin. Basitleştirin. Basitleştirin.
Dürtüleri üzerinde ustalaşmış iki kişinin ilişkisi, dürtülerinin kölesi olan iki kişininkinden daha iyi olacaktır.
Mizacımız, iştahımız, ve dürtülerimiz serbest kaldığından, artık bir küresel bağımlılar dünyasında yaşıyoruz.
Julia satın alma dürtüsünü kontrol edemiyor. Hepimizin dürtüleri var ve bazıları için para harcama dürtüsü bir hap bağımlılığı kadar güçlü.
Çoğu kimse bir kupa kahve içmeden günü geçiremiyor ama özgür olduğumuzu sanıyoruz.
Tercihlerimiz ve yerleşmiş alışkanlıklarımız olabilir ama hepsi değiştirilebilir.
Öfkeni kontrol edebiliyor musun? Yoksa öfken mi seni kontrol ediyor?
Öfkeli bir mizaç, seçilen bir alışkanlıktır ve değiştirilebilir.
Özdenetim daima içsel farkındalıkla bir aradadır.
Sadece size söylendiği için bir şeye inanmayın. Derin inceleme ve analizlerden sonra bütün varlıkların hayrına olduğuna karar verdiğiniz şeylere inanın.
– Gautama Buda –
– Gautama Buda –
Dünyanın sesleri çok baştan çıkarıcı olabilir ama kendi içimizdeki nazik sesin yerini tutamazlar.
Şiddet, politik yozlaşma, parçalanmış ilişkiler, ekonomik haksızlıklar, çevre kirliliği ve savaş. Bütün bunlar, içsel parçalanmışlığımızın dışavurumlarıdır.
Seçeneklerin hangilerinin uzun ömürlü mutluluğa götüreceğini biliriz ama anlık zevklere daha fazla çekim duyarız.
Bazılarımız şartlanmaya dayalı inançlardan -biraz fazla- kolay kurtuluruz ama geri kalanlarımız, yıkıcı inançlarımızı bile değiştirmekte zorlanırız.
Tutku duyduğumuz bir işi yaptığımızda, zamanın nasıl geçtiğini anlamayız.
Mutluluğu rahatlamayla ve eğlenmeyle karıştırıyoruz.
2.350 yıldan uzun bir süre önce, Aristo mutluluğun tembellikte değil, hem zihinsel hem de fiziksel açıdan aktif olmakta yattığını vurgulamıştı.
Çoğu kimse bir şekilde yolunu buluyor ama çok azı lisedeyken hayal ettiği şeyleri yapabiliyor.
Plan yapmayanlar, yenilginin planını yaparlar.
– Napolyon –
Ne kadar özel olursa olsun, davranışlarınızın siz ve tüm insanlık için sonuçları vardır.
Dünya aslında intikam almıyor; kendini iyileştirmeye çalışıyor.
Karaktere yatırım yaparsanız, hem iyi hem kötü zamanlarda işinize yarar. Egoya yatırım yaparsanız, deniz kıyısında kumdan şato yapmaktan öteye geçemezsiniz.
Karakter, yüksek benliğin elçisiyken, ego alçak benliği temsil eder.
Bugün erdemli bir insan olmak için çok az kişinin isteği var ve bu, herhangi bir uygarlıktaki çürümenin ilk işaretidir.
Kendimizi kandırmak konusunda inanılmaz bir yeteneğimiz vardır.
Karakter, kendinize verdiğiniz bir hediyedir ve sizden asla alınamayacak az sayıdaki şeylerden biridir.
Hayranlık duyduğumuz insanlara dönüşürüz.
Yeteneklerinizi geliştirme beceriniz neredeyse sınırsızdır ama sahip olduğunuz yeteneklerin sayısını artıramazsınız. Onlar Tanrı vergisidir. Yeteneklerinizle doğarsınız.
Alışkanlıklarımızı değiştirebilir ve karakterimizi geliştirebiliriz. Karakter teleskopumuzla geleceğe baktığımızda gördüğümüz şeyden hoşlanmazsak geleceği değiştirebiliriz.
Düşünceler eylemleri doğurur. Eylemler alışkanlıkları yaratır. Alışkanlıklar karakteri oluşturur. Karakteriniz ise sizin kaderinizdir.
Karakter, geleceğinizi diğer her şeyden daha çok etkiler.
Acil eylemlere odaklanmanın gerçek güzelliği, şaşkınlık ve karışıklık bulutlarını dağıtmasıdır.
Zihnimizdeki şeyler gerçekte olduklarından farklıdır; çünkü doğal olarak abartma ve bozma eğilimimiz vardır.
Zaman ya akıllıca kullanılır ya da aptalca ziyan edilir.
Hiçbir şey doğru şekilde yaşamak kadar mutlu edemez.
Gelecek için hazırlanmanın en iyi yolu, şimdi doğru karar vermektir.
Her durumda, her dönemeçte, her kavşakta, sadece bir sonraki doğru şeyi yapın.
Mutluluğa onu arayarak, onun peşinde koşarak değil, doğru şekilde yaşayarak ulaşırsınız.
Gerçekte ihtiyacımız olan şeyleri istediğimizde ve aradığımızda mutluluk doğar.
Faaliyetleri öncesinde ne hissettiğimizle değil, sonrasında ne hissettiğimizle değerlendirmeliyiz.
Yeme eylemini, inanılmaz bedenlerimize yakıt sağlamak şeklindeki gerçek fonksiyonundan çıkarıp bir boş zaman geçirme aracı haline getirdik.
Başkalarının ihtiyaçlarına hizmet etmek kesinlikle kendi benliğimizi bulmanın yollarından biridir; ama aynı zamanda kendimizi kaybetmemize de yol açabilir.
Kendiniz olmak sizi, asla ve hiçbir şekilde kendinize zarar vermeye götürmez.
Kendinizle, bulunduğunuz yerle ve yaptığınız şeyle rahat olmak, paranın satın alabileceği bütün değerlerden ve zevklerden daha keyiflidir.
Her birimiz, başkalarının beklentilerinden kendi benliğimizi kutlamaya uzanan bu yolculuğu yapmalıyız.
Sır, bebek adımlarıdır. Küçük zaferler, büyük zaferlere götürür.
Tercih asla arzuya dönüşmez. Arzu asla eyleme dönüşmez. Ama tüm hayatlarını daha mutlu bir yaşam tercih ederek geçirirler.
1950’lerde hedefiniz toplumu daha şiddetli hale getirmektiyse o zaman hedefinize ulaşmışsınızdır.
İlerleme, daha iyi sonuç getiren değişimdir. İlerleme, bir şeyi daha fazla kendisi kılan şeydir.
Başarılı olmak için ilk önce başarısızlığı göze almak gerekir. İlk yapışta başarıya ulaşmak neredeyse imkansızdır.
Hayat, yapmak ve sahip olmakla ilgili değildir; dönüşmek, bir şey haline gelmekle ilgilidir.
İnsanlar kafalarını kilo vermeye takmış gibi görünüyorlar ama Amerikalılar her geçen yıl biraz daha şişmanlıyor.
Hâlâ tüketici miyiz, yoksa tüketilen biz miyiz?
Çoğu insan sadece, değişmemenin acısı değişim için gereken acıdan daha büyük hale geldiği zaman değişir.
Her an kendimize şunu sormak zorundayız: Önümdeki seçeneklerden hangileri kendimin en iyi hali olmama yardım edecek?
Temel amacınız, kendinizin en iyi hali olmaktır. Bu tek prensip, hayatlarımızdaki diğer her şeye bir netlik getirir.
Daha iyi; en iyi değil.