İçeriğe geç

Kafa Kitap Alıntıları – Erdal Demirkıran

Erdal Demirkıran kitaplarından Kafa kitap alıntıları sizlerle…

Kafa Kitap Alıntıları

.. Çünkü hiç kimsenin bir mutlak doğrusu yoktu! Birileri diyordu, biz kabul ediyorduk. Adımız bile onların dediği gibi oluyordu. Ben kendimi Glorius sanıyordum, Servan da kendini Servan Belki de biz bunlardan hiçbiri değildik! Biz, Tanrı’dan sonra bir de başkalarının yeniden yarattığıydık aslında!
Hey, Ulu Yehova! Düşündüm de eğer anlattıkları kadar adilsen gerçekten üzülmeliler efendileri öldüğünde zira onlar yaptıklarının hesabını, bana ve de herkese gerçekten sahip olana vermek üzere ölüyorlar.. Bir dakika bir dakika, biz sana da mı köleyiz şimdi? Evet herkes senin kölen; değil mi? Kötüsün öyleyse. Marukas gibi senin de kölelerin var neticede! Demek ki ‘kölelik’ dedikleri senin icadın!.. E, bu durumda mülk sahiplerine kızmak da yersiz; belli ki sana özenmiş hatta seni bile geçmişler.
Bencilsin.. Bilmiyorum, belki de böyle bir şeydir Tanrılık!
Neyse sen de dahil olmak üzere hiç kimse tadımı kaçıramaz bugün.
umarım varsındır. Aslında olmasan daha mı iyi olur, onu da bilmiyorum. Kafam çok karışık.. Hayır hayır, olmalısın. Yeni geldi aklım başıma.
Evet, sen varsın! Şayet yoksan hiç olmamışım gibi ölüp gideceğim az sonra. Bunu kabul edemiyorum.
Kişi, daha önce hiç tanımadığı ölüm denilen o gerçeğe ancak bir tiyatro sahnesindeki oyun kadar inanabilir bence. Bu son olsun. Diyerek nefes alınır mı hiç? İnsanlar yalnızca öldüğünde inanır buna ki o zaman da haberi olmayacak zaten bundan.
‘Hayat’ denen bu zırvadan hiçbir şey anlamadım doğrusu. Hoşuma giden bir şey yaptığımda koşarak geçiyordu zaman; nefret ettiğim şeyler yaptığımda ise durarak.
Sakın kimseye bir şey anlatma, herkesi özlemeye başlıyorsun sonra
Sen hiç senden ekmek parası isteyen birinden akıl aldın mı?
Aşk insanın kendini tanıması için olağanüstü bir fırsattır, sınırlarını keşfettiği andır.
Sen hiç senden ekmek parası isteyen birinden akıl aldın mı?
Bir de ‘insan’ denen şu saçma sapanın gözü, sadece kapanırken doyuyormuş.
Başını daima dik tutanların da saygıyla eğilmek istedikleri anlar vardır. Mutluyum.
Tam da babamın dediği gibi oldu:
Biri arkandan kuyunu kazıyorsa geri dönmediğin sürece seni ilgilendiren bir şey yoktur oğlum ve hiç şüphen olmasın ki o kuyuya eninde sonunda onu kazan düşecektir.
‘Hayat’ denen bu zırvadan hiçbir şey anlamadım doğrusu. Hoşuma giden bir şey yaptığımda koşarak geçiyordu zaman; nefret ettiğim şeyler yaptığımda ise durarak.
Kaldı ki cinayet işlediği anları saymazsak bir seri katil de karşıdır adam öldürmeye.
Zaten ekmek verdiği için Tanrı saydıklarımız, bu konularda ne kadar da gevşek olduğumuzun ispatı değil mi?
Benden önce herkes her şeyi planlamıştı. Kafalarına göre yasalar, zekalarına göre tasalar ve ortalama insan boynuna göre tasmalar hazırdı ben doğduğumda!
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Ne enteresan! Hiç kimsenin bir fikri yok olup biten hakkında. Öteki ne yapıyorsa beriki de onu yapıyor, o kadar. Yanında ya da yakınındaki kadar herkes!
Kafeste yaşadım ulan ben, kavanozda da öldüm; işte bütün hikayem.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Elinden oyuncağını aldıkları için ağlayan çocuğa,
-Oynadığını say.
demek neyi değiştirir? Bu hikayedeki gerçek suçlu, oyuncağı verip onu oyalayanlar değil midir?
Çünkü insan denilen bu feci tasarım, tamı göremeyecek kadar yarımdır.
Neden bir şey hep yokken vardır?
Ben özgürüm. Köle olan sensin Marukas! Gücün, paranın, kuvvetin, kudretin kölesi. Senin köleliğin benimkine de benzemiyor üstelik! Dünyaya tapıyorsun, azat dahi edilemiyorsun; kurtulamıyorsun tasmandan.
Kalabalık olmak da bir şey ifade etmiyormuş aslında. Bin kelle, bir cellada ne yapabilir ki?
Artık köle değilim, ölüler özgürdür sevgili kraliçem.
Şayet amacınız canımı yakmaksa bilin ki çok başarısızsınız bayım!
Ama yine de bilmek, bilmemekten iyidir.
Gerçi insan bu, sorsalar yaşamayı ister her şeye rağmen.
Benden şüphelenen yoktu üstelik, taa ki ben daha da güçlenmek için ortadan kayboluncaya kadar.
Benden korkuyordun çünkü sana tek başkaldıran bendim.
Öyleyse sadece sonu olmayana değil, sonu belli olmayana da ‘sonsuz’ denir.
Zira insanın öldüm diyebilmesi için bile sağ olması gerekiyor.
Demek ki hiçbir şekilde ölmüyor hatta ölse de ölmüyor insan.
Zaten ömür dedikleri de bir perdeyi hafifçe aralayıp sonra usulca kapatırken geçen süreden ibaret değil mi?
Beni öldürdükten sonra başımda ağladıklarını duysam ya da kahramanları olsam neye yarar?
Demek ki birine matem olan ötekine şölen oluyor.
Bu ne kötü bir şey! Elimi uzatıp da tutamıyorum kendimi.
Başkasının tarlasını sulamak, enayilik değil, insanlıktı.
Hiç doyacak kadar yemek yemedim çünkü etrafımdaki herkes açtı. Hiç zengin arkadaşım olmadı Bella’dan başka, o da zaten krala kaçtı!..
Zaten ömür dedikleri de bir perdeyi hafifçe aralayıp sonra usulca kapatırken geçen süreden ibaret değil mi?
BÜYÜK DÜŞÜNMEK İÇİN
KİMSENİN KEYFİNİ BEKLEMEYİN,
KALKIN VE BÜYÜK DÜŞÜNÜN!
HİÇ MERAK ETMEYİN, SİZİ ÖLDÜREMEZLER
HATTA
ÖLDÜRSELER DE ÖLDÜREMEZLER.
Hiç doyacak kadar yemek yemedim çünkü etrafımdaki herkes açtı.
Bitişi belli olmayan zaman sonsuzdur
‘Hayat’ denen bu zırvadan hiçbir şey anlamadım doğrusu. Hoşuma giden bir şey yaptığım da koşarak geçiyordu zaman;nefret ettiğim şeyler yaptığım da ise durarak
İnsanın en yok zamanlarında bile sığınabileceği bir var bulabilmesi ne garip! Kafam kopmuş, ben gözlerimin açık olmasıyla avunuyorum; hey Allah’ım
Senin varlığının yanında belki basit bir örnek olacak ama söylemek istiyorum; En güzel kadın ortalarda hiç görünmeyendir. Yani kafalarda inşa edilen bir kadın her zaman gerçekte var olandan üstündür çünkü kimse eksik yada kusurlu birini düşlemez. Zaten bu yüzden ‘hayal kırıklığı’ denilen şey de hayalde oluşturulanla gerçekte karşılaşılan uçurumun adıdır.
Demek ki birine matem olan ötekine şölen oluyor
En kadındın, tek olandın, heyecanımdın, aklımı alandın; belki de bir daha asla göremeyeceğim çocuk yaşımdın. Bazen her şeyim bazen de hiçbir şeyimdin ama sen benim hiçbir şeyimken bile mutlaka bir şeyimdin.
‘Dün’ dedikleri arkamdan bakan bir yok. ‘Yarın’ ise beni ısrarla peşinden koşturan bir hayal..
Yok yok, bir şeyler oldu ama ben henüz ölmedim Jadi tebrik edin birbirinizi, kutlayın cinayetinizi Uzatın ellerinizi hatta iyice yavaştan alın datadına varın bu anın
Duygularım mı depreșiyor yoksa hem de bu demde?
‘Hayat’ denen bu zırvadan hiçbir şey anlamadım doğrusu. Hoşuma giden bir şey yaptığımda koşarak geçiyordu zaman; nefret ettiğim şeyler yaptığımda ise durarak
Bir dakika dahi sevdiklerime seslenme imkânım olsaydı,

-Yalan söylemden yaşayın.

demek isterdim onlara ama bu pek mümkün değil artık!

Mutlu olanlar kısa yaşıyor, mutsuz olanlar uzun.
‘Hayat’ denen bu zırvadan hiçbir şey anlamadım doğrusu. Hoşuma giden bir şey yaptığımda koşarak geçiyor zaman; nefret ettiğim şeyler yaptığımda ise durarak E, ne yapmalı peki? Zamanı durdurmak için sıkıcı şeylerle mi uğraşmalı hep? Ne saçma! Mutlu olanlar kısa yaşıyor, mutsuz olanlar uzun!
Hâlinden memnun yaşayan, bir şekilde köleliğe razı gelen, bu tezgâha boynunu uzatmış emir bekleyen kardeşlerimi rahatsız etmeliydim çünkü başkaldırmayan her köle, efendilerin kudretini ve “kölelik” denilen bu alçaklığı besleyip büyütmekten başka bir işe yaramıyordu.
İnsanın en yok zamanlarında bilr sığınabileceği bir var bulabilmesi ne garip! Kafam kopmuş, ben gözlerimin açık olmasıyla avunuyorum; hey Allah’ım!..
Neden bir şey hep yokken vardır?
Tanrım

O halde sen yalnızsan biz de sana döndürülüyorsak ‘ölüm’ aslında ‘yalnızlık’ denilen şeyin biraz daha haddini aşması veya büyümesi demek olmuyor mu?

Demek ki ara sıra ölmeli insan!
Bazen her şeyim bazen de hiçbir şeyimdin ama sen benim hiçbir şeyimken bile mutlaka bir şeyimdin, hiçbir şeyim
Zaten ömür dedikleri de bir perdeyi hafifçe aralayıp sonra usulca kapatırken geçen süreden ibaret değil mi?
Yaşayan bir köle olmak, ölü bir kahraman olmaktan daha iyidir..
Ben, ben değilim artık ve anladım ki idealizm de ölümü görene kadarmış..
Al işte! Görüyorum, duyuyorum, düşünüyorum Ölmedim daha!.. Belki de hiç ölmeyeceğim. Sonuçta annem var karşımda, herkes gitse de o böyle bırakıp gitmez beni herhalde.
cinayet işleyen de yaptığının kötü bir şey olduğunu biliyor ama bunu ‘o an’ hatırlayamıyor. E hatırlayamadıktan sonra neye yarar bilmek!
İnsanın en yok zamanlarında bilr sığınabileceği bir var bulabilmesi ne garip! Kafam kopmuş, ben gözlerimin açık olmasıyla avunuyorum; hey Allah’ım!..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir